Ekin GÜN
Seçimlere sadece birkaç gün kaldı. Belki de bugünden sonra konuştuklarımızın bir anlamı olmayacağı günlere doğru gidiyoruz. Zaten artık bu saatten sonra da benim de niyetim seçimler üzerine analiz yapmak değil. Seçimden önceki bu son yazıda da bir analizi değil daha seçimlere girmeden kaybettiği kesinleşen bir kişinin hikayesini anlatacağım.
Hayatımda bir seçimde oy vereceğim partiyi ilk kez açıkladım. Bunu gazetecilik görevimi askıya alarak değil, aksine tam da gazetecilik görevim gereği yaptım. “Gazeteciler taraf tutmaz” klişesine şiddetle karşı çıkan biri olarak tarafımı açıkça belli ettim ama asla ve asla gazetecilik mesleğinin namusundan da bir nebze olsun geriye doğru atmadım, neyi doğru görüyorsam, neye inanıyorsam onu yazdım. Kısacası tarafımı belli ederken asla tarafım bu diyerekten yalanı yazmadım, olanı yazdım. Gazetecilerin de bir insan olduğunu, doğal olarak taraf tutabileceğini ama gazetecilik mesleğinin namusu olduğunu ve bunun için de dürüst bir şekilde doğruları ifade etmekten kaçmamak gerektiğine sonuna kadar inandım.
Tabi bizim ülkede AK Parti dışında tüm partileri destekleyen gazetecilerin tarafsız olduğuna, AK Parti’yi destekleyen gazetecilerin de yandaş olduğuna dair yaygın bir inanış olduğundan dolayı çok sayıda küfür ve hakaret aldım ama her şeyden önemlisi en az bu küfür ve hakaret kadar da güzel mesajlar aldım. Küfür ve hakaretlerin sebebi AK Parti’ye oy verecek olduğumu açıklamamdı.
Kısacası fikre ve içeriğe bakmadan oy vereceğiniz partiyi açıklamak bile küfür ve hakaretin sebebi sayılabiliyor bu ülkede.
Sonuçta iyisiyle kötüsüyle bir seçim dönemi geride kalıyor, son sözü Pazar günü halk söyleyecek. Ve halkın söylediği sözün yanında bizim söylediklerimiz suya yazı yazmaktan da öteye gitmeyecek. Tarihin hepimizi nasıl yazacağına gelecek günlerde bakacağız ama sonuç ne olursa olsun halkın dediğine saygı duymaktan başka bir şansımız da yok. Çünkü bu ülkede halk kimi seçerse seçsin benim inancıma ve ilkelerime göre kayıtsız şartsız doğru olan budur. Bunun tartışmaya açılması demokrasinin tartışmaya açılması demektir. Onun içindir ki geleceği de bu halk yazacaktır.
Evet bugüne kadar aylardır seçimlere ilişkin konuşulan iki konu var. Birincisi HDP’nin barajı geçip geçmeyeceği. İkincisi ise HDP barajı geçerse koalisyon olup olmayacağı. Bende seçim dönemi boyunca yazılarımın genel ağırlığını HDP’ye verdim. Çünkü benim için bu ülkede en önemli problem Çözüm Süreci’ydi ve Çözüm Süreci’ni büyük bir cesaretle başlatan AK Parti’nin yanında duruşum da bundan ibaretti. Artık bu ülkenin ölümleri değil yaşamı konuşması gerektiğinin altını özellikle hep çizdim. Dilim döndüğünce anlatmaya çalıştım. Bu noktada da Çözüm Süreci’nin siyasi muhatabı HDP’nin duruşunu da bu seçim dönemi boyunca hep eleştirdim. Ve sandığa birkaç gün kala artık çok rahat bir şekilde söyleyebilirim ki buraya kadar Demirtaş…
Sonda söyleyeceğimizi baştan söylemek de fayda var. Bu ülkede Çözüm Süreci Erdoğan ve AK Parti’nin dışında kimsenin umurunda değil. Ve hedef çok açıkça Erdoğan. Gerek Çözüm Süreci olsun, gerekse Türkiye’nin ekonomik anlamda yaptığı yatırımlar olsun ve dünyada da lider bir ülke konumuna oynaması uluslar arası kamuoyunu ve bu kamuoyunun Türkiye içindeki şubelerini rahatsız etti. Şimdi ise yeni bir oyun deneniyor. Hedef Erdoğan nezdinde Türkiye’nin bağımsızlığı, dik duruşu ve dünyadaki lider ülke pozisyonuna oynamasından başka bir şey de değil.
Çünkü Cumhurbaşkanlığı Seçimleri’nden sonra siyasi rakibini Meclis’te ayakta alkışlayan Selahattin Demirtaş’ın 6-7 Ekim Kobani Olayları’ndan sonra 180 derece dönmesinin başka bir izahı olamaz. Hadi bunu geçtim Selahattin Demirtaş’ın tüm seçim faaliyetlerini Erdoğan’ı başkan yapmamak üzere kurgulamasının da başka bir izahı olamaz. Hadi bunu da geçtim diyelim Kürtlerle Beyaz Türklerin bu kadar içli dışlı olmasının başka bir izahı olabilir mi? Bence asla olamaz.
Sanmayın ki 200 aydının Nirvana’ya bir günde ulaşmış gibi HDP’yi destekleyecek duruma gelmesini çok önemsiyorum. Bu 200 aydın ve daha nicelerinin zaten eski mahallelerine dönecekleri gün gibi kesindi. Çünkü onlar hiçbir zaman Türkiye’nin daha iyiye gitmesinin yanında olmadılar, onlar aydın sıfatının altına saklanıp topluma uzak yaşayan ve toplumu hiçbir zaman anlamayan insanlar olmayı seçtiler. Bu onların seçimiydi belki bu konuda yargılama her ne kadar bize düşmese de Kürtler’in temsilcisi olarak kendilerini saydıkları için ve bununla birlikte Kürtlerin de kendi tekellerinde olduğunu düşündükleri için yanlışın tarafında yer aldılar. Ama onlar her seçim öncesi kaybetmeye alışkın oldukları için yine kaybetseler de pek umurlarında olmayacak.
Günlerdir oyunu HDP’ye verecek insanlarla konuşuyorum ve “Erdoğan’ın neredeyse anıtını dikecek” diyen insanların Demirtaş’ın adını dağlara taşlara yazmadığı kaldı. Şuanda bu yazıyı yazdığım kafede bile yan masada “Demirtaş Erdoğan’la çok iyi uğraşıyor” konuşmaları dönüyor. Peki 6-7 Ekim’de halkı sokağa dökerek 50 kişinin hayatını kaybetmesine yol açan Demirtaş’ın bu kadar popüler olmasının altında yatan sebep ne?
Cevap çok basit; Erdoğan. Mesele Erdoğan olunca ne 6-7 Ekim Olayları ortada kalıyor, ne de Demirtaş’ın “Barajı geçemezsek iç savaş” çıkar demesi. Erdoğan’ı devirmek adına her şeyi mubah olarak görüyorlar ve bunun için de her şeyi yapmaya hazırlar. NYT’nin “Erdoğan’ı Durdurun” manşetinden tutun da The Economist’in “Oyunuzu HDP’ye Verin” çağrısına kadar hepsi dizayn operasyonunun meşru parçalarını oluşturuyor.
Meşru diyorum çünkü seçimleri Erdoğan’ı devirmek adına meşru bir sistem olarak görmenin farkına varmış durumdalar. Gezi’de, 17-25 Aralık’ta aradıklarını bulamayanlar şimdi barajı geçince gayrimeşru olarak neler yapacaklarını hesaplıyorlar. Hani diyorlar ya “Barajı geçince iç savaş çıkmaz” diye. Bunu demelerine kendileri bile inanmıyor. Evlenene kadar birkaç kızla takılan evlendikten sonra tek eşe bağlı kalacağını ifade eden erkekler gibi yalanın dibine batmış durumdalar. Canlarının çıkacağını ama huylarının çıkmayacağını aslında kendileri de çok iyi biliyorlar sadece bunu 7 Haziran’a kadar söylemekten imtina ediyorlar. Hepsi bu.
Bakın 6-7 Ekim Olayları’ndan sonra saz çalan, evinde domates doğrayan ve sulu esprilerle bir Elvis Presley’e benzetilmediği kalan sempatik Demirtaş ve HDP sadece Erdoğan’ı devirmek için kurgulanan bir proje. Kısacası seçimlerden sonra artık PKK’nin dışında da Batı’dan bağımsız davranamayan bu partinin Türkiye’ye vereceği CHP’nin vereceklerinden ötesi olamaz.
İçlerine almış oldukları “Başörtüsü kadını aşağılayan bir ritüeldir” demesiyle ün salan milletvekiliyle, artık bozuk plak gibi halka rağmen tekrarladıkları “Seni Başkan Yaptırmayacağız” sloganlarıyla, Ertuğrul Özkök’lerle aynı masada yemek yemeleriyle ve Doğan Medyası’nın güdümünde olmalarıyla, CHP hatta MHP’yle bile koalisyon yapacaklarını ama Çözüm Süreci’ni başlatan AK Parti’yle asla koalisyon yapmayacaklarını ifade etmeleriyle, Doğu’da silah zoruyla, Batı’da ise “barajı geçemezsek iç savaş çıkar” gibi silah söylemleriyle HDP ve Demirtaş Kürtlerin değil, Beyaz Türklerin partisidir. Seçilmişlerin ise karşısında yer alan ve tüm siyasi propagandasını ulusalcılardan oy almak adına Erdoğan karşıtlığı üzerine kuran bir parti artık bugüne kadar halka zulmeden devletin kurucu unsurları olan Kemalistlerin biricik partisi ve belki de Türkiye’de seçilmişlere kasteden derin ittifakın da en büyük temsilcisi haline gelmiştir.
Evet seçim barajlarını sonuna kadar eleştirsem de belki de barajı geçebilmek adına Kürtleri bugüne kadar katledenlerle %1-2 oy daha fazla alabilmek adına kurgulanan ittifakı da eleştirmek çok yanlış olmasa gerek. En azından böyle zamanlarda “galiptir bu yolda mağlup” demenin çok büyük önemi var. Hiç değilse bu söylem bile cumhuriyetin kurucu unsuru olan İttihat ve Terakki zihniyetinin karşısında olmalarının en büyük kanıtı sayılırdı ama bugünden bakıyorum da bu zihniyetin sempatik temsilcilerinden başka da bir şey olamazlar.
Kısacası her ne kadar HDP’nin seçim barajını geçemeyeceğini ifade etsem de halkın takdiri HDP’yi %10’un üzerine taşırsa bugüne kadar halk düşmanı kitlenin destekleriyle taşındığının en büyük kanıtıdır. Ve seçimden sonra halka rağmen politika yapacaklarının da başlangıcıdır. Çünkü silahı arkasına alan ve demokratik siyasette başarısızlığı hazmetmemeleri sonucunda silahı kullanacaklarını ifade eden bir parti artık Yeni Türkiye’de Kürtlerin değil, halka zulüm edenlerin yanında yer almaktan öteye gidemeyecektir. Ve unutulmamalıdır ki bu partinin ve bu partinin genel başkanı Demirtaş’ın seçim barajını geçse bile halkın vicdan barajını geçemeyeceği gün gibi ortadadır.
Pazar gününden sonra seçim sonuçlarını değerlendirecek bolca zamanımız olacak. Yukarıda da ifade ettiğim gibi halkın takdiri her şeyin ötesindedir. Bu takdirin tartışılması demek demokrasinin tartışılması anlamına gelir.
Ve öyle ki gazetecilik görevimi askıya alarak değil tam aksine gazetecilik görevim gereği ilkelerim ve değerlerim uğruna bir kez daha üstüne basa basa söylüyorum ki benim oyum AK Parti’yedir.
Yani Yeni Türkiye’ye…
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
29.10.2018
24.09.2018
9.02.2018
19.08.2018
29.07.2018
15.07.2018
1.02.2018
14.06.2018
4.02.2018
9.02.2016