Ergun AŞÇI
SENDİKA TARİHİMİZİN ÇINARI HİLMİ GÜNER VEFAT ETTİ
1977 Sonbaharı.
Beyazıt’tan Laleli’ye doğru iniyoruz, hedefimizde şimdi yer ile yeksan olan Koska Kıraathanesi var her zaman ki gibi çay içip siyasetten, edebiyattan filan konuşacağız.
Yine yer ile yeksan olmuş Koska Helvacısın önünde adımla hitap eden ve koluma yapışan biri oldu, kafamı kaldırdım baktım Hilmi Abi, Hilmi Güner, amcamın bacanağı.
Halimi hatırımı sordu ama ben pek bir yakınlık göstermiyorum. Devletin eğitim sisteminin dayatması ve içinde yaşadığım sosyoloji beni sağ/muhafazakâr bir cendereye hapsettiği ve cendereden çıkmak için çabalar içinde olduğum günlere denk gelmesine rağmen siyasi kamplaşmanın serleştiği günlere yaşadığımız günlerin tesiriyle olsa gerek bu yakınlık göstermeme sebebim.
Karşımdaki DİSK’in yönetim kurulu üyelerinden, 12 Mart’ta hapis yatmış komünist/ateist/ aşırı solcu sıfatları ile etiketlenen Hilmi Güner.
Benim yakınlık göstermemem fayda etmedi ve Koska Helvacısının hemen arkasında bulunan Kent Oteline yarım saat sonra gelme sözünü de almayı ihmal etmedi.
Mecburen Koska Kıraathanesinde çay içtikten sonra verdiğim söz gereği gittim.
Gidiş o gidiş, çok değer verdiğim bir arkadaşlığın/dostluğun başlangıcı oldu o gidiş.
Sadece benimle kalmadı ki kurduğu arkadaşlık, Koska Kıraathanesindeki arkadaş çevremin hepsi ile arkadaş oldu diyebilirim.
Ortak bir paydası vardı o çevremle, okuma ve öğrenme açlığı içerisinde olan bir avuç gençtik ve Hilmi Abi’de bu hastalığa 13-14 yaşlarında tutulmuştu ve bu hastalık onu ömrü boyunca bırakmadı.
13-14 yaşında Karabük Çırak Okuluna geldiğinde tutulmuştu bu hastalığa. Sabah ders gören öğrenciler öğleden sonraları fabrikada çalışırlarmış, işte bu çalıştığı yerdeki ustabaşısı sayesinde olmuş bu hastalığa tutulması.
Victor Hugo’nun Sefiller romanını okuyormuş ustabaşısı, belki de ezilenlerden ve doğrulardan yana olmanın hayatı boyunca devam eden siyasi çizgisi bu romanı ustabaşısından alarak okumasıyla başlamıştı.
Farklı bir okuldur Karabük Çırak Okulu, Köy Enstitüleri kadar gündeme gelmemiş olsa da Türkiye’nin sanayileşme sürecinde çok kalıcı izler bırakmıştır ancak sosyologların ilgisine pek mazhar olamamıştır, belki de mezunlarının çoğunlukla cumhuriyetin/devletin iyi çocukları olarak hayata devam etmelerinin payı olması sebebiyledir.
Okulun adın da çırak yazdığına bakmayın usta/uzman yetiştirtilme projesidir aslında bu okul ve de başarılı da olmuştur. Mezunları Karabük’te siyasette yapmışlardır ama umumiyetle sağ partilerde.
Hilmi Güner bu çizginin dışında olmuştur hep.
Demokrat olmak hep siyasi çizgisinin baskın tarafı olmuştur.
Çok erken vefat eden bir arkadaşım hep sorardı” Benim oyumla iktidara gelen bir adamı nasıl asarlar diye intihara kalkışmış Hilmi Güner doğru mu” diye. 60 İhtilali ile alakalıydı bu soru.
Bunu kendisine hiç sormadım/soramadım bunun sadece bir şehir efsanesi olduğunu düşündüğüm için sormadım sanırım. Yaşamayı iştahla seven birine böyle bir şeyi yakıştıramadığım için soramadım.
Muhtemelen siyasetçilerin asılmasına koyduğu tepkinin etrafı tarafından abartılmasıydı.
Maden-İş Sendikası 1964 yılında Karabük Demir-Çelik fabrikalarında başarı bir çalışmayla toplu sözleşme hakkı elde eder. Bu çalışmanın içerisindedir, kendisini pek öne çıkarmayı sevmese de bu Karabük sendika tarihini bilenler bu gerçeği bilirler.
Devlet tankıyla tüfeği ile gelmese de savcısı ile emniyet güçleri ile müfettişleri ile gelerek Maden-İş’in toplu sözleşme yetkisini alır ve tabiri caizse Maden-İş’i Karabük’ten siler.
Bu süreçteki çalışmalarının başarısın neticesinde Maden-İş Başkanı Kemal Türkler tarafından Maden-İş’e davet edilir ve başkan vekili olur. Henüz DİSK kurulmamıştır.
Bu davetin diğer bir sebebi de muhakkak ki okuma hastalığı sayesinde ulaştığı entelektüel kapasite ve hep ezilenlerden yana olmasıydı.
Mahcup bir şekilde de olsa 15-16 Haziran 1970’deki işçi hareketinin planlayıcılarından biri olduğunu söylerdi doğruları anlatmak isterken.
Sahip olduğu ve geliştirdiği entelektüel kapasite daha sonraları Kemal Türkler’le de ters düşmesine sebep olacaktır. Bu süreçte hayatta sahip olacağı tek mal varlığını edinecektir DİSK yöneticisi arkadaşlarıyla. Yönetici arkadaşları ile sendikal çizgisi farklılaşsa da komşuluk ilişkilerini bir hayat dersi verircesine sağlıklı yürütmeyi de başarabilecektir.
Kemal Türkler ile ters düşmesinden sonra genç yaşta emekli olur, 14 yaşından beri sigortalı olması emekli olabilmesini sağlamıştır. Geçinmek için bir gelire ihtiyacı olması emekli olmasına sebep olmuştur.
Sonra zamanın İstanbul Belediye Başkanı Aytekin Kotil’den danışmanlık teklifi alır ve 12 Eylül darbesine kadar Kotil’in sosyal işler danışmanlığını yürütür.
Arkadaş olduğumda bu görevindeydi, arkadaşlarımın çoğuyla arkadaş olmuştu. Kendisini ziyarete gittiğimde arkadaşlarımla da karşılaştığım çok olmuştur.
12 Eylül’den sonra bir emekli maaşı ile İstanbul’da geçinmenin ne kadar zor olduğunu yaşayanlar bilir ancak bu zorlu günleri de eşinin terzilik mesleğini bir çalışan olarak icra etmesiyle geçiştirmeyi başarırlar.
Bu yokluk yıllarından sonra tekrar açılan DİSK’ e dönme ihtimali varken bunu aklının ucuna bile getirmez. Sendikacılığı kafasında bitirmiştir ve eğer sendikacılığa dönerse para için sendikacılık yapıyor yaftasına hiçbir şekilde tahammül edemeyeceğini bildiği için almıştır bu kararı.
Siyasetten ise kopmaz SODEP/SHP il yönetiminde görev alır. Yönetim kuruluna bir gün Yaşar Kemal’i de davet eder. Ancak Bir kişi yarım yamalak gazeteden takip etmiştir İnce Memed romanını. “Ne olur ki İnce Memed’i bile okumayanların partisinden ” diye de zaman zaman sitem ederdi.
**
Türkiye’nin sendikacılık tarihinde mühim bir yer almış biri olarak siyasi çizgisini ise sanırım sık sık sorduğu şu sorudan çıkarabiliriz.
“Sosyal demokrat olduğun için mi CHP’lisin yoksa CHP’li olduğu için mi sosyal demokratsın?”
CHP ile olan ünsiyeti sanırım yatılı olarak okuduğu Çırak Okulunda kurulmuş ve bir daha bozulmamıştı. CHP’yi en sert bir şekilde irdeleyen ve eleştiren yapısı çoğu kişiyi yanıltsa da CHP ile olan ünsiyetini hiç kaybetmemişti.
CHP’nin sosyal demokrat bir parti olmasını canı gönülden isterdi ulusalcı çizgi ile hiç uyuşamazdı. Öyle ki Beşiktaş CHP teşkilatına sosyal demokrasi düşüncesinin ileri gelenlerinden Kautsky’nin portresinin asılmasına sebep olmaktan büyük keyif alırdı.
Marksizmden gelip CHP’li olanlarla da Kautsky’i yeteri kadar bilmedikleri için dalga geçmekten de geri durmazdı.
Marksizmden gelip sosyal demokrat olan ya da olmaya çalışan bir partiye üye olduktan sonra Marksist jargonla Kautsky’i dönek olarak tanımlayanlarla sadece dalga geçilir tespitinin bir neticesiydi bu dalga geçmesi.
60’lı yıllarda TİP’e üye olup olmadığını bilmiyorum ama Çetin Altan’ın bağımsız milletvekili adaylığını desteklediğini ve koşuşturduğunu biliyorum.
**
“İnsanlarla tanışma hastalığım var benim. “ derdi.
İnsanlarla hemen kaynaşır sohbeti koyulaştırırdı.
İnsanlar hakkında verdiği yargılarda ise pek yanılmazdı.
Bugünlerde kalleşliğin her çeşidini gördüğüm görmeye devam edeceğimi bildiğim bir kişi hakkında beni defalarca uyarmış ancak ben bu uyarasını ciddiye almamıştım. Haklı çıktığı için biraz da kızgınım.
**
Son iki yıldır gönlü kırıldığı için Akçakoca gelmiyordu ben İstanbul’a gittiğim de bir türlü denk gelemedik ve görüşemedik.
Telefonla arada görüşüyorduk, hala okumak yeni bir şeyler öğrenmek peşindeydi. Okuduğumuz kitaplar hakkında konuşuyorduk, kitaplar tavsiye ediyorduk birbirimize.
**
Ve Hilmi Güner uzun bir süre yoğun bakımda kaldıktan sonra 4 Şubat günü vefat etti.
Türkiye’de ki işçi hareketlerinin bir sayfası daha kapandı.
Bir dostumu kaybetmenin hüznü içerisindeyim.
Sevenlerinin başı sağ olsun.
Yazarlar
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları




























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.05.2022
13.04.2021
28.01.2021
24.01.2020
30.10.2019
10.10.2019
26.09.2019
23.08.2019
4.02.2019
28.09.2018