Ergun AŞÇI
Çocukluğumda Mustafa Kemal Atatürk’ün sesini Kerim Afşar’ın sesini zannederdim. En azından ona yakın bir ses olacağını varsaymıştım besbelli.
İlkokula başladığım yıl Kerim Avşar’ı görmüş ve Atatürk’ü seslendiren kişinin o olduğunu söylemişlerdi.
Daha sonra 10. yıl nutkunu dinlediğimde hayal kırıklığına uğradığımı ifade etmek isterim.
“Efendiler” diye başlayan o muhteşem ses hala kulaklarımdadır.
Kerim Avşar’ın muhteşem sesiyle efendiler diye hitap edişi “Efendi” kelimesine karşı sempatimin temel kaynağı olmuştur.
Ancak Cumhuriyet tarihi ve Cumhuriyet devrimlerini okurken 1934 yılında çıkarılmış 2590 sayılı “Efendi, Bey, Paşa gibi lakap ve unvanların kaldırılması hakkında kanun”u çok garipsemiştim.
Efendi kelimesi yasaklanmıştı ama 60’lı yıllarda Kerim Afşar çoğu sadeleştirilen “Nutuk”u okurken “çoğu kısmı sadeleştirilirken “efendiler” olduğu gibi duruyordu.
İlkokulda erkek öğretmenlerimiz isimlerinin sonuna “Bey” hitabı eklenerek çağrılıyordu.
Ancak okullarımızda “Bey” olamayan görevliler de vardı. Onlara 2590 sayılı kanunca yasaklanmış olan “Bey” unvanı ile hitap edilmiyor diğer bir yasaklanmış bir unvan ile hitap ediliyordu, “Efendi” diye hitap ediliyordu.
Hep biliyoruz ki “Efendi” diye hitap edilen kişiler okulumuzun müstahdemleriydi. “Bey” olmak onlara yakıştırılmıyordu. Aslında 2590 sayılı kanunca iki hitap şekli de yasaklanmıştı.
Ancak bu ayrım çocuk zihnim de bir kafa karışıklığı da yaratmıştı.
Benden bahsederken “Efendi çocuk” diye bahsettiklerinde gururlanmalı mıydım, yoksa üzülmeli miydim?
Öyle ya tahsil hayatı kısa sürmüş kişilere “Efendi” dediklerine göre okuma hevesinde olan bana eğitim hayatımın erken sonlanacağını mı bildirmek istiyorlardı.
“Nutuk” un efendileri kimlerdi, her şeyden “Nutuk” TBMM’de okunduğuna göre il olarak milletvekilleriydi. Milletvekilleri “Efendi” ise öğretmenler niçin “Efendi” değil de “Bey” oluyordu.
Bu tercihlerin arkasında “seçkinci” bir bakış olduğuna dair bugün için hiçbir tereddüttüm yok, ancak kafa karıştıran bir “seçkincilik” bu seçkincilik, bu seçkinci tercihi bilerek kullananların bile izah edemediği bir tercih “Efendi” kelimesini niçin müstahdemlere layık gördükleri.
Ben hala Kerim Afşar’ın sesinden duyduğum “Efendiler” hitabına aşinayım, çocukluğumda ki kafa karışıklığım da kalmadı.
“Ergun efendi” diye hitap edildiğinde kıvanç duyarım.
Yazının başlığındaki “Aşçı” nereden geldi peki?
1934 yılında çıkarılmış başka bir kanundan, 2525 sayılı soyadı kanunundan.
Dedem Aşçı Vali bir aşçıydı, ağabeyside aşçıydı, babası Aşçı Ali Bey’de aşçıydı. Bildiğimiz kadarı ile onun babası Ömer, onun babası Ali’de aşçıydı.
Soyadı kanunu çıktığında “Aşçı” soyadını seçmek kadar doğal bir tercih olmadığından olsa gerek hemen dedem ve ağabeyi Ömer Efendi “Aşçı “ soyadını seçmişelerdi.
Neden bilmem dedemin babasına Aşçı Ali Bey denilirken büyük oğluna “Efendi” lakabı münasip görülmüştü.
Belki de Aşçı Ali Bey’in zamanında vergi tahsildarlığı da yapmış olmasından kaynaklanıyordu bu tercih.
Ailemizde “Efendi” unvanını hak etmiş birinin olması da kıvanç duymam ve “Efendi” hitabını sevmiş olmam için başka bir sebeptir.
Ancak babamın anlattığına göre babaannem başka bir soyadı bulamadınız mı diye sitem etmekten de geri kalmamış, haksızda sayılmaz hani ortalıkta hamaset dolu bir dolu soyadı seçimi varken “Aşçı” soyadı seçimi biraz garip gelmiş olmalı kendisine.
Babaannem elbette bilmiyordu, soyadı kanunu çıkarılırken örnek alan Batı ülkelerinde soyadların çoğunun mesleklerle ilgili olduğunu.
Uzun zaman babaannemin peşinden gittim soyadımız mevzusunda, bunda sanırım eğlenmek isteyen çocukların evimize telefon ederek yemek siparişi verdikten sonra telefonu pat diye kapamalarının etkisi de vardı.
Arayan çocukların kahraman ya da alpay benzeri asil ve seçkinci soyadları vardı muhtemelen. Çok da gurur duyuyorlardı muhtemelen soyadlarıyla.
Bugün için dönüp arkaya baktığımda meslek ifade eden bir soyadına sahip olduğum için ziyadesiyle memnunum.
Nereden geldiğimi ve seçkinci olmanın beyhudeliğini ifade ediyor “Aşçı” soyadım bana.
Hele de “Aşçı Efendi” diye hitap edildiğinde daha da bir gururlanıyorum 2590 sayılı kanuna karşı çıkıyormuş gibi olmama rağmen.
Farkında olmadığı seçkinciliği ile şahsımı küçümseyebilmek için “Aşçı Efendi” diye hitap eden muhtereme geçmişimle bir hesaplaşma yazısı yazabilmesi için bana bir fırsat verdiği için de teşekkür ediyorum.
Bununla birlikte bu teşekkürün adresini bulsa da anlaşılacağını sanmıyorum, çünkü seçkincilik hastalığından kurtulamayanların bu teşekkürü anlaması çok zordur, hatta imkânsıza yakındır.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.05.2022
13.04.2021
28.01.2021
24.01.2020
30.10.2019
10.10.2019
26.09.2019
23.08.2019
4.02.2019
28.09.2018