Ergun BABAHAN

Titreyen yandaş Devlet Bahçeli!
11.05.2016
1924

 MHP Genel Başkanı'nın Erdoğan'a teklifi açık: MHP içinde yaşanan liderlik mücadelesinde benim yanımda ol, ben de sana gerekli her türlü desteği vereyim. Bahçeli, Kürt meselesi üzerinden kendi konumunu pekiştirme, kongre tartışmalarını örtme mücadelesi veriyor.

Bunu yaparken de Kürt meselesini daha da derinleştiriyor, çözümü imkânsız hale getiriyor. Devlet Bahçeli'nin dünkü grup toplantısındaki mesajları gerçekten ürkütücü:

 

“Terör destekçileri açtıkları nifak çukurlarına gömülecek. Türk milletinin fıtratında ne ümitsizlik ne de korkuya teslim olmak vardır. Kötümserliğe yer yok, MHP devletin bekasına baş koymuştur. Titreyip kendimize gelelim, ihanete mızrak gibi saplanalım. Ankara'da dost kazıklarını konuşmayalım, vatan gitmeden kendimize gelelim. Kapkara bir dönem yaşıyoruz.

 

Davutoğlu'nun bırakma kararı sistem tartışmasından bağımsız düşünülemez. AKP'deki her kriz ülkemizi etkiler, amacımız siyasi rant devşirmek değil.”

 

Evet, Türkiye'nin içinde bulunduğu durum sıkıntılı ve umut da vermiyor. Ancak, Bahçeli'nin sorunu tanımlaması doğru; çözüm önerileri ise yanlış ve içinde bulunulan kriz durumunu daha da derinleştirecek nitelikte…

 

AKP'ye şiddet konusunda açık çek veren, her türlü sorumluluğa ortak olmaya hazır olduğunu ilan eden MHP lideri, giderek derinleşecek kanlı bir iç savaşa zemin hazırlıyor.

 

Kendi içinde önemli bir azınlık nüfusu taşıyan demokratik ülkelerin, bu halkların taleplerini nasıl çözdüğü ortadayken Türk devleti ve siyasetinin Kürtlerin her türlü talebini ger çevirmesi, içinde yaşadığımız çağın mantığına uygun değildir.

 

Bahçeli, Erdoğan'la girişmeye hazır olduğu yeni işbirliğiyle Türkiye'nin demokrasiden, hukuk devletinden ve insan haklarından daha da uzaklaşmasına imkân vermektedir. Artık Bilal'i alma meselesini kapatmış görünmen Bahçeli, Türkiye'yi bölgede ve dünyada yalnızlığa itecek bir şiddet politikasının savunuculuğunu üstlenmektedir.

 

İktidarın ve gücün yolunun Kürt meselesinde şahin olmaktan geçtiği ülkemizde, Kürt sorununa sağduyulu, barışçıl bir yaklaşım gösteren bir tek siyasi partinin var olmayışı, demokratik yaşam alanını giderek daraltmakta, meydan eli silahlı unsurlara kalmaktadır. Silahın konuştuğu bir ortamda, sözün anlamı kalmamaktadır.

 

Erdoğan'ın yolsuzluk iddialarını örtme, tek parti iktidarını korumak için seçtiği İslamcı-milliyetçi otoriter yönetim modeline MHP tam, CHP ise utangaç bir destek vererek Türkiye'yi içinden çıkılması giderek güçleşen bir çatışma ortamına sürüklemektedir.

 

Yaşananlar, devletin temel hak ve özgürlükler ile toplumun demokratik talepleri konusunda İttihat ve Terakki'den bu yana geliştirdiği refleksinden kurtulamadığını gösteriyor. Erdoğan, siyasi düşüncesi itibariyle bu yaklaşım biçimini benimsemiş ve temsilciliği rolünü üstlenmiştir. Gezi'den bu yana geliştirdiği bu yaklaşım, ülkeyi bir cehenneme çevirmiş durumda ve bu ateşin daha da artması kaçınılmaz görünmekte.

 

Kürt meselesinin her türlü yolsuzluk, hukuksuzluk meselesini örten bir şal haline geldiği, demokratik olanı susturduğu bir araç haline dönüştüğü bu ortamda, herkes daha “şahin” olma yarışına girmiş bulunmakta. Ülkenin Güneydoğu'sunda isyan gerekçesiyle yaşanan hak ihlallerinin görmezden gelinmesi ise sadece nefret ve intikam duygusunu körüklemeye yaramakta ve bir arada yaşama ihtimalini her geçen gün daha da azaltmaktadır.

 

Erdoğan'ın askerle ittifak içinde açtığı, Bahçeli'nin sınırsız, Kılıçdaroğlu'nun utangaç destek verdiği bu model, sadece daha fazla kan, yıkım, gözyaşı ve hukuksuzluk getirecektir. Bahçeli'nin öngörüsünün aksine, ülkeyi bekleyen asıl tehlike budur.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar