Ergun BABAHAN
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın iftar davetine katılan, bu daveti almaktan aşırı mutlu olduğu fotoğraflardan anlaşılan Aydın Doğan, yine köşe yazarları üzerinden kendisini savunmakla meşgul. Hürriyet’te her dönemin yıldız köşe yazarları vardır; bu yazarların asli işlevi ise Doğan’ı rakip iş adamlarına, siyasetçilere karşı savunmak, Doğan’ın rakip gördüğü isimlere her yöntemle gücüm etmektir.
Hürriyet’in varlık nedeni aslında budur. Aydın Doğan’ın Hürriyet öncesi ve sonrası mal varlığını kıyaslayan bir araştırma yapılsa, Doğan’ın bu stratejisinin çok başarılı olduğu, hedefine ulaştığı görülür.
Aydın Doğan bir medya patronu değildir, elinde medya gücü bulunan bir iş adamıdır. Sirkeci’de yedek parçacığından başlayan serüveni sonrası bugün geldiği nokta, bu stratejisinin kendi açısından gayet başarılı olduğun göstermektedir: Daha çok para sahibi olmak, bitmek-tükenmek bilmeyen bir iştah ile para peşinde koşmak.
Ancak Doğan’ın medya gücüyle gelebileceği deniz bitti: Şimdi tam biat zamanı. Erdoğan zaten kendisine tam biat etmeyen, teslim olmayandan haz etmez. Onun için en büyük mutluluk, bundan 15 yıl önce kendisi için ‘‘Artık muhtar bile olamaz’’ diyen Hürriyet’in patronunu teslim almış olmaktır.
Sonuç olarak Doğan, 1990’ların başından 2000’ki yılların başına kadar Türkiye’yi fiilen yöneten İstanbul sermayesinin önemli bir temsilcisiydi. Kasımpaşa’dan çıkma Erdoğan, başbakanları dize getiren, balan indiren bu isimleri birer birer dize getirdi, teslim aldı.
Güç peşindeki bir siyasi kimlik için teslim almak; dize getirmek, biat ettirmek yenmek kadar önemlidir; hatta daha önemlidir. Bunu daha iyi anlamak için 1930’lardaki Stalin terörüne bakmak yeter. Stalin, Komünist Parti’de kendisini küçük gören kurucu entellektüel kadroyu sadece tasfiye etmemişti mesela, işkencelerle iradelerini kırmış, teslim almıştı.
Bu açıdan Doğan’ın tam teslimiyeti Erdoğan açısından bir zaferdir. Eminim ki, iftar sonrası aile arasında Aydın Doğan’ın tutumu konuşulmuş ve epey bir espri konusu yapılmıştır.
Önce bir anekdot…
SABAH’ın henüz kirlenmediği, gazetecilik yaparak para kazandığı döneme ilişkin bir anı… Yanılmıyorsam Sabah’ın İkitelli binasının altındaki bardayız. Gazete bitmiş, patronla viskimizi içiyoruz. Medya o zaman geniş bir yelpaze… Patronlar, arada dönemin başbakanı merhum Turgut Özal’ı ziyarete gidiyor… Dinç Bey bana dönüp, ‘‘Bu adamlarla Başbakan'a gitmeyi seviyorum’’ dedi.
Nedeni sorduğumda şu cevabı aldım:
‘‘Ben medyanın sorunlarını, baskı makinesi-gazete kağıdı ithalatındaki sıkıntıları konuşmak istiyorum. Onlar, devletten kıyak iş peşinde koşuyor…’’
Gazeteciliğe bakış açımı etkileyen bir konuşma olarak zihnime işlendi. Siyasetçiyle iş konuşulmaz, haber ve gazetecilik konuşulur. Nokta.
Sonradan başta kendisi ve yönetici kadrosu bu ilkeyi pervasızca çiğnedi ve en ağır bedeli Dinç Bilgin ödedi.
Doğan Grubu’na dönersek…
Önce şunu söyleyeyim: Kendi binasına taşlı-sopalı saldırının hesabını bile soramayan, sahip çıkamayan bir medya grubunun CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘Adalet Yürüyüşü’ne sahip çıkmasını beklemek tam bir aymazlıktır.
Peki, Hürriyet gazetesi, CHP’li Aykut Erdoğdu’nun ‘‘Erdoğan, Aydın Doğan’a talimat verdi’’ sözlerinden neden bu kadar rahatsız oldu? Cevabı basit: Tiraj ve rating kaygısından.
Sözcü gazetesine yönelik operasyonun ardından Odatv sitesi, Sözcü’nun boş sayfalı nüshasının 400 bin sattığını; bunun en yakın rakibinin iki katı olduğun yazmıştı. Bu demektir ki, bir dönem 1 milyon satan Hürriyet’in satışı 200 binlere düşmüş, bedava dağıtılanlar da dahil.
Ratingleri bakarsak, durum daha iç acısı: Ahmet Hakan’la ana haber totalde 19, AB grubunda tam 34’üncü. Kanal D’nin sıralamaya girebilen ilk programı Dağ isimli Türk filmi. O da 28’inci sıradan girmiş. İlk 10’da tek programı yok. Hürriyet ve Kanal D’de durum buysa CNN-Türk’ü siz hesap edin.
Doğan okur ve izleyici tabanını hızla kaybediyor. Hem muhafazakarlaşan kitle yüzünden, hem de laik kesim tarafından ihanetle suçlandığı için.
Erdoğan’la mutluluk fotoğrafı AKP ve bürokrasi içindeki konumunu güçlendiriyor ama fotoğrafı gören her muhalif, Hürriyet almayı, Kanal D izlemeyi bırakıyor.
Onun için Aydın Doğan, Ahmet Hakan üzerinden CHP’li vekil ile kavga ediyor e şu açıklamayı yapmak zorunda kalıyor:
‘‘Şu kadarını söyleyeyim: Ben siyasetçi değilim ve siyasi kimlik taşıyan insanlarla mecbur bırakılmadıkça polemikten hep uzak durdum. 40 yıldır ülkemde bağımsız yayıncılık yapıyorum. Türk basın tarihinin en uzun süre yayın sahipliği yapan tek kişiyim.
Emir ve talimatla yayıncılık, bizim fıtratımıza uymaz.
Öte yandan Sayın Cumhurbaşkanı’nın bu şekilde suçlanmasını haksız ve etik dışı bir davranış olarak görürüm.’’
O zaman dönüp arşive bakalım. Karton fabrikası için teşvik telefonlarını, POAŞ’ı, Dışbank’ı kenara bırakıp Hilton ve rafineri meselesine dönelim...
Doğan Grubu’nun patronu Başbakan’dan medya patronluğu kimliğini kullanarak randevu alır ama Ceyhan’da rafineri ile Hilton Oteli meselesini görüşür. Ardından yaptığı açıklama sonrası ortalık karışır. Çünkü, Erdoğan’ın kendisine ‘‘Biz orayı, bizim Ahmet’e söz verdik’’ dediğini iddia eder. Yıl 2008’dir…
Önce Aydın Doğan:
‘‘Mesela, Tayyip Bey’e Hilton konusunda hiçbir şey söylemedim. Tayyip Bey’e gittim, ‘Ben Ceyhan’da rafineri kurmak istiyorum. 2,5 milyar dolar param var. Sizden teşvik istemiyorum, kredi istemiyorum. Direkt üç bin 500 kişiye endirekt 15 bin kişiye iş veriyorum. Türkiye’nin ithal ettiği mamulleri yapacağım ve kendim tüketeceğim’ dedim ‘Ne istiyorsun’ dedi. ‘Bana müsaade verin’ dedim. ‘Avusturyalılarla beraber sadece şey istiyorum’ dedim. ‘Samsun’da kursan olmaz mı’ dedi. ‘Olmaz efendim’ dedim.’Niye’ dedi.
‘Ben Amerikalılara araştırma yaptırdım, 1,5 milyon dolar para harcadım. Onlar bana bu işin ancak güneyde olacağını söylediler’ dedim. ‘Orayı bizim Çalık’a söz verdim’ dedi.
Aynen böyle. Dedim ki ‘Efendim Çalık da yapsın, ben de yapayım. ‘Putin var o işin içinde’ dedi. ‘İtalyanların en iyi şirketi var. Berlusconi var’ dedi.
O arada kendisi bana sordu, ‘Hilton’u ne yapacaksın’ diye? Ben de kendisine, ‘Valla Hilton’u aldık, biz bunu aileye bir mülk olarak aldık, şu anda ne yapacağımı bilmiyorum ama bu haliyle Hilton demode olmuş, yenilenmesi lazım. Rantabl olması için yanına bazı ilave şeyler yapılması da lazım’ dedim. O da ‘Ben belediye başkanıyla konuşayım’ dedi.”
Bunun üzerine dönemin Başbakanı Erdoğan çıkar bir hafta boyunla şu zehir zemberek açıklamaları yapar:
‘‘Böyle gazetecilik olur mu? Kusura bakmayın bizim mezhebimiz, karnımız sizin ki kadar geniş değil, böyle bir iftirayı sineye çekemeyiz. Yolsuzluğun yalanı bile bize ağır gelir. Bulursanız yanlış bir iş, deliliyle belgesiyle ispatlayarak ortaya koyacaksınız. Biz de gereğini yaparız. 5 gün bekledim. Samimi olsaydınız cevap hakkına saygı gösterirdiniz. Gerçekler ortaya çıktığında iftiralarınızı düzeltirdiniz. Doğruları yazmak sizin asli göreviniz. Ancak tek taraflı iddialarla medya terörü estirmeye devam ettiniz. Kuru gürültüye pabuç bırakacak değiliz. Geçti o günler.
Aydın Doğan'dan maaş alan kalemşörlere bir çift sözüm var; tarafsız ve bağımsız olmak demek, patronunuzun çıkarlarından da bağımsız olmak demek. Siz bağımsız olsaydınız patronunuz hakkında yayınlanan kağıt kaçakçılığı olayını da sorgulamanız gerekmez mi? Yoksa bu iddialar haber değeri taşımıyor mu? Hilton oteline imar talebi de mi haber değeri taşımıyor. Bu talebe başbakan müsaade etmediği için yaygaralar başladı. Bana mahkemeye verseydin diyorlar, müsaade etmedim ki mahkemeye vereyim. Belediye başkanımı da aradım, böyle bir yanlışa düşme dedim. Zaten kendisi de gerekli cevabı aldı.’’
Rafineri üzerinden başlayan kavga Wikileaks’e şöyle düşer:
‘‘Türkiye’nin Murduch’ı ile Tango: Aydın Doğan Türkiye’de birkaç günlük gazetenin ve 3 büyük televizyon kanalının sahibi.
Doğan’ın medyadaki yüzde 30-40 oranındaki kontrolü ile halk önünde güçlüdür. Türk medyası yapı itibariyle medya patronları, kendi işlerini gördürmek amacıyla, gazete ve televizyonları sayesinde hükümete yardaklanır.
Bu sayede medya patronları hükümetlerin cömertliklerinden yararlanır, işlerine gelmeyen durumlarda hükümeti cezalandırır.”
Yani…
Yanisi şu: Türkiye’nin hala en büyük medya patronu Cumhurbaşkanı ile görüşüyor… Ne basın özgürlüğü, ne hapisteki gazeteciler, ne demokrasi konuşuluyor.
Bence talimat da konuşulmamıştır. Belki Doğan, yerli araba üretimine talip olmuştur!
Yazarlar
-
Taha Akyol‘Karamsarlık yaymak’ 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİYargıda yine mi temizlik başlamış? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.03.2022
7.03.2022
1.03.2022
21.02.2022
28.01.2022
11.01.2022
6.01.2022
3.01.2022
25.11.2021
18.11.2021