Erol KATIRCIOĞLU
Her ne kadar “medyaya konuşmayın” talimatına uymadığı için Kılıçdaroğlu’nun Gülseren Onanç’tan Başkan Yardımcılığı’ndan istifa etmesini istemiş olduğu yazılsa da bu istifa talebinin bence çok daha açık bir nedeni var.
Onanç’ın, KONDA’nın anketlerine yansıyan, CHP’li tabanın çözüm sürecini yüzde 60-65 civarında destekliyor olduğunu faş etmesi.
Çünkü bu istatistik açıkça CHP yönetiminin bırakın bütün ülkede çözüm sürecini destekleyen toplum kesimleriyle olanı, kendi tabanıyla bile olan bağının kopmuş olduğunu gösteriyor. Bu gerçeği medya önünde faş etmenin, bir parti başkanı ve parti yönetimince affedilmesinin mümkün olmayan bir davranış olacağı da sanırım yeterince açık.
Bu toplumun tarihinde Cumhuriyet’le birlikte açılan parantezin kapanmakta olduğunu söylüyoruz ama Cumhuriyet’i kuran elitlerin Cumhuriyet okullarında kendini savunan bir kimlik üretmiş olduğu da bu tarihin bir gerçeği.
Kendini toplumda “daha aydın”, “daha medeni”, “daha ilerici” gören bu kesimlerin ezberinde Müslümanlarla ilgili “cahil”, “irticacı” ve “gerici” algısı öyle kolay kolay silinip gidecek bir algı değil. O nedenle de CHP yönetimine yansımış bu anlayışın da Türkiye siyasetine yansımaması da mümkün değil.
CHP’nin parti olarak AKP ile derdi de bu çarpık algıdan kaynaklanıyor. Bu, “cahil”, “irticacı” ve“gerici” insanlarla aynı çatı altında bile durmak zül gelirken, hasbelkader, rüşvetle, beyaz eşyayla, kömürle aldattığı kitlelerce iktidar yapılması kabul edilebilir bir durum değil. Kılıçdaroğlu’nun siyaset olarak bellediği, “AKP ne derse onun tersini söyle” siyasetinin arka planında da sanırım bu ruh hâli var.
Oysa bu siyaset, siyasetsizliğin de ta kendisi. Çünkü siyaset her şeyden önce karşındakini “ikna etmekle” ilgili bir faaliyettir ve bu nedenle de kaçınılmaz olarak karşındakiyle görüşmeyi, tartışmayı ve konuşmayı ima eder. Bir siyasi partinin siyaseti böylesine bir “siyasetsizliğe” kilitlemiş olması sanırım bu ruh hâliyle ilgili.
Böyle çarpık bir toplumsal algıyla yaralı olan kişiliklerin siyaset olarak ortaya döktükleri de kibirli, yukarıdan bakan, paylayan ve nefret diliyle bezenmiş bir söylem. Kürtlerle Türkleri eşit görmek istemeyen Birgül Aymar Güler, partili arkadaşına “CIA Ajanı” diyen Dilek Akagün Yılmaz ve oldukça sık haddini aşan ve son olarak da BDP’yi çokuluslu şirketlerin kiralık iktidarlarının maşası olarak niteleyen Emine Ülker Tarhan denen hanımlar. Biliyorum yalnızca bunlar da değil, daha birçokları da var bu “yeni CHP” denen tuhaf siyasi partinin saflarında.
Peki ama kim bunlar?
Hiç kimseye böyle bir soru sormayı doğru bulan biri değilim. Herkesin düşündüğünü söylemeye hakkı var. Ama milletvekili olmanın meşruiyetinin yalnızca başkana olan yakınlıktan kaynaklandığı, milletvekilliğinin milletin vekilliği ile bir ilgisi olmadığı bilinen şu siyaset alanımızda insan böyle bir tarza sahip olanlara hakikaten siz kimsiniz diye sormak ihtiyacını hissediyor.
Gülseren Onanç doğru olanı yaptı. Bu onu milletin vekili yaptı. Çünkü o, milletin çoğunluğunun yarasını hissetti ve söyleyeceğini söyledi. İnsan CHP’yi düşündüğünde, orada Gülseren Onanç gibi düşündüğünü bildiği dostları düşündüğünde “Haydi siz de düşündüklerinizi söyleyin, bu bir fırsat, bu inandığınız siyasetin bir gereği, bir daha milletvekili olamazsanız bile, hiç olmasa bir kerelik de olsa milletin vekili olun. Milletin özlediği özgürlüğü, barışı, eşitliği savunun. Bilin ki bu sizi AKP’li de yapmaz. Yapsa yapsa özgürlüğü, eşitliği ve barışı savunan gerçek sol siyasetçiler yapar” demek istiyor insan.
Duyan olur mu dersiniz?
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları



























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
23.12.2025
18.12.2025
13.12.2025
9.12.2025
2.12.2025
26.11.2025
20.11.2025
11.11.2025
4.11.2025
28.10.2025