Erol KATIRCIOĞLU

Erol KATIRCIOĞLU
Erol KATIRCIOĞLU
Tüm Yazıları
HDP’ye saldırıların anlamı üzerine
20.05.2015
2932

 Selahattin Demirtaş, geçenlerde “Altmış civarında HDP bürosuna saldırı oldu” diyerek MHP’yi açıklama yapmaya davet etmişti. Fakat bugün Adana ve Mersin’deki il binalarında yaşanan patlamalar ve bu patlamalarda insan canının hiçe sayılmış olması ve her iki patlamanın da hemen aynı saatte gerçekleştirilmiş olması durumun çok daha örgütlü ve ciddi olduğunu düşündürüyor. Bir başka ifadeyle, HDP’ye yönelik saldırıları, bugün itibariyle, üç-beş ülkücü gencin yaptığı olaylar olarak görmek artık çok zor. Buna “derin devlet” mi dersiniz, bir türlü hesaplaşılamamış “Ergenekon” mu dersiniz ya da henüz bilmediğimiz bir başka derin güç mü dersiniz bilemem. Ama üç-beş milliyetçi genç muhabbeti artık pek ikna edici değil. Aslında bu tür olayların hemen her seçim döneminde oluyor olması bizdeki demokrasinin de ne menem bir demokrasi olduğunu ortaya koyuyor. 1946’da geçtiğimiz “çok-partili rejim”in ilk seçiminde “açık oy, gizli sayım” gibi demokrasi karşıtı bir yöntemin arkasında yatan zihniyet- seçimlerde artık böyle bir teknik kullanmıyorsak bile- hala devam eden bir zihniyet. Kim inkar edebilir ki yüzde 10 barajı gibi bir barajın olmasının da, her konuda tek yetkili genel başkanların olduğu siyasi partilerin olmasının da böyle demokrasi karşıtı bir zihniyetin işaretleri olmadığını? Açık konuşalım Türk siyasi eliti, özünde hiçbir zaman demokrat olmamış ve ülkede hiçbir zaman gerçek bir demokrasi talebinde bulunmamış bir siyaset elitidir. Hala yüzde 10’luk barajlı bir “Seçim Yasası”nın varlığı ve liderlere sınırsız yetki veren bir “Partiler Yasası”nın varlığı bence bu durumu yeterince açıklıyor.

İlginçtir. Bu durumu ilk fark eden ve Türk siyasi elitine, “Bu, “demokrasi” dediğiniz “demokrasi” değildir. Gelin her şeyden önce bu konuda anlaşalım !” diyen Abdullah Öcalan oldu. Müzakere masasına getirilen “10 maddelik metin” özünde demokrasinin nasıl bir rejim olması gerektiği tartışmaya açan bir meydan okuma metniydi. Ve muhatabı da yalnızca AKP değil diğer tüm partilerdi. Ama Türk siyasetçileri daha henüz bu konuyu tartışabilecek durumda dahi değil. En azından şimdilik anlaşılan bu. HDP siyasetinin bu seçimlerde, Türk siyasi elitinin ve özellikle de AKP’nin kimyasını bozmasının da nedeni bu. Temel damarı Kürt siyaseti olan HDP’nin demokrasiyi diğer partilerden çok daha fazla önemsiyor oluşu ve Türk siyasi elitine gerçek demokrasiyi hatırlatması ve onları böyle bir demokrasiye davet etmesi, anlaşılan onlar için tahammül edilmesi zor bir durum. HDP’nin “Siz kendinizi ne sanıyorsunuz?” sorusuyla muhatap olması da bu nedenle.

Türk siyasi eliti artık Kürt siyasi hareketini kriminalize etmekten, onu her konuda suçlamaktan vazgeçmesi gerekiyor. Hiçbir siyasi partinin hiçbir siyasi partiye karşı böyle davranmadığı, böyle davranamayacağı yeni bir demokrasi için daha işbirlikçi bir zihniyet dünyası yaratması gerekiyor. AKP’liler iktidarlarının bu dönemlerini “yeni” diye nitelemek istediklerine göre, demek ki onlar da “yeni” bir şeyler olsun istiyorlar. Ama bir döneme “yeni” demek, o dönemi “yeni” yapmıyor. Nitekim bu seçim sürecinde olanlar ve son olarak dün yapılan bombalı saldırılar bize “yeni”yi değil “eski”yi çağrıştırıyor. Bir dönemin gerçekten “yeni” olmasının yolu galiba öncelikli olarak nasıl bir demokrasi sorusunun cevabını bulmayı gerektiriyor.

Son olarak, merak eden okuyucularıma, neden “Türk siyasi eliti” ya da “Türk siyasetçileri” gibi “etnik” vurgusu olan tamlamalar kullandığımı açıklayayım. Öncelikli olarak onlar kendilerini böyle tanımlamayı seviyorlar. Bu bir.  İkincisi ise, bu partilerin hiç biri daha henüz Türkiyelileşmiş değiller. Yani kendi “kimliklerinin” dışındaki her hangi bir kimliği, onlarla eşit hak ve özgürlüklere sahip olacak bir “kimlik” olarak  görmüyorlar. Aksine konuşuyor olsalar bile...

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar