Erol KATIRCIOĞLU
Genel Kurmay Başkanı’nın Cumhurbaşkanı’nın kızının nikahında şahitlik yapması, yüksek yargı başkanlarının Cumhurbaşkanı ile geziye çıkmaları ve yeni Başbakan’ın “Fiili durumu yasal hale getireceğiz” sözleri artık mevcut yönetimin bir AKP yönetimi değil bir tür “Erdoğan Başkanlığında bir Devlet Yönetimi” olduğunu açıkça ortaya çıkardı. “Türk tipi başkanlık sistemi” denilen de zaten buydu.
Doğrusu Türkiye’de son zamanlarda olup bitenler aslında bu dönüşümün işaretlerini çoktandır vermekteydi. Ülkede özellikle yargının tümüyle yukarıdan manipüle edilmesi, Cumhurbaşkanı’nın mevcut anayasayı takmayacağını açık açık beyan etmesi ve hiçbir yasa ya da teamüle uymadan davranması aslında bu fiili devlet oluşumunun ifadeleriydi. Her neyse olan oldu ve bugünler itibariyle Cumhuriyet rejimi Osmanlı tarihinde yüz yıla yaklaşan bir parantez olarak kapanma noktasına geldi.
Gerçekten de Cumhuriyet dönemi bir parantez miydi, eğer bir parantez idiyse böyle mi kapanacaktı gibi sorular henüz tümüyle cevaplanmış değil. Ama bu parantezin içinde Cumhuriyetin çeşitli politikalarıyla oluşmuş ve kendilerine “Laik”, “Batılı”, Modern” diye terimlerle ifade eden oldukça geniş bir toplum kesimi kendini tümüyle CHP’nin ve Kılıçdaroğlu’nun kollarına bırakmaya devam ettikçe bu cevapların da verilmesi çok gecikmeyecek gibi. Bir başka ifadeyle Cumhuriyetin yarattığı bu kesimler Cumhuriyete sahip çıkmazlarsa bu parantez de pek yakında kapanacak.
Cumhuriyete sahip çıkmak ifadesi tartışmaya açık bir ifade. Çünkü Cumhuriyetin doksan yıldır (ya da ona yakın süre içinde) yaptığı her şeyin doğru olduğunu söylemek en azından benim için mümkün değil. Neredeyse başlangıçtan itibaren toplumdan kopuk bir yönetim tarzının empoze edilmiş olması, toplumun içindeki farklılıkların kendi içlerinde bir “biz” duygusu üretebilmelerini sağlayamamış, toplum yan yana yaşayan ve fakat bir birlerini anlayamayan kümelerden oluşan bir özellik kazanmıştır. Bu kesimlerin kendi kimlik taleplerini siyasi alana yansıtamamış olmaları ise siyasi alanının da içten içe çatışmacı bir özellikte oluşmasına yol açmıştır. Siyasi alanda bir uzlaşma üretememizin de nedeni budur.
Bugün Erdoğan ve arkadaşlarının yapmaya çalıştıkları Cumhuriyet rejimin yapmaya çalıştıklarına bu nedenle de çok benziyor. Aradaki fark ise Cumhuriyeti kuranların toplumsal tahayyülleri o dönemin Avrupası ve Batı medeniyeti iken, Erdoğan ve arkadaşlarının toplumsal tahayyülleri Osmanlı ve İslam medeniyetidir. Nasıl ki Cumhuriyet topluma kendi “Batıcı” hayalini dikte etmeye çalıştıysa, şimdi de Erdoğan ve arkadaşları kendi hayalleri olan “ İslamcı” bir toplum hayalini topluma dikte edecekler.
Oysa Türkiye toplumu bir başka toplum hayalinin peşinden gitmeye de hazır bence. Bu toplum hayali, gerçekten özgürlüklerin en geniş manada yaşanabildiği, bütün ezilmiş ve horlanmış kimliklerin İslami kimlik dahil, Kürt kimliğinin, Alevi kimliğinin, Arap, Süryani, Ermeni ve Rum kimliklerinin kültürel taleplerinin birlikte yaşanabildiği bir Cumhuriyet ve bir demokrasi hayalidir. Eğer Cumhuriyet bir parantez ise, bu parantezin böyle bir anlayışla kapatılması Osmanlı geçmişimizin çok kültürlü “millet sistemi”ne de en uygun bir kapanış olurdu bence.
Bu nedenle de özellikle “laik ve modern” kimlik içinde kendini tanımlayanların önünde böyle bir toplum hayalinin yaratılmasıyla ilgili bir seçenek olduğunu söylemek istiyorum. Bu seçeneğin hayata geçebilmesi ise yıllardır oy vermek zorunda kaldıkları CHP’nin devletleşmiş yönetim zihniyetine karşı çıkmak ve ülkede başta Kürtler olmak üzere kendini mağdur hisseden bütün kesimlerle birlikte böyle yeni bir siyasi hareket örgütlemektir. Bu sözlerimin aciliyeti de sanırım yeterince açıktır. Çünkü bu hızlı gidişin ardında inanılmaz bir kırılmanın geleceği besbellidir.
Önümüzdeki sürecin CHP’nin kurumsal kimliğini temsil edenlerle ve tabii başta Kılıçdaroğlu’yla sürdürülmesi mümkün değildir. Onlar daha henüz bu işin bittiğini anlayamadıklarından AKP’ye stepne olmakta dahi bir beis görmediler.
Bu durumda onlara ne denebilir ki?
“Allah selamet versin!"den başka."
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
29.05.2025
21.05.2025
13.05.2025
1.04.2025
6.03.2025
20.02.2025
12.02.2025
5.02.2025
29.01.2025
16.01.2025