Erol KATIRCIOĞLU
İçinde yaşamakta olduğumuz kapitalist sistem her zora girdiğinde birtakım yollar bularak hem kendinin ömrünü uzatıyor hem de hayatlarımızı derinden değiştirerek bir sonraki krizin tohumlarını atıyor.
1970’lerin ekonomik sıkıntılarını aşabilmek için bulduğu yollardan biri bilgisayar teknolojileri ve ona bağlı yeni araçlar oldu. Hayatın her alanında hızla yaygınlaşan bu araçlar en çok da iletişim alanında uygulandı. Enformasyonu ve görüntüyü kabloyla değil de havadan uydularla iletebilen yeni teknolojiler insanın ufkunu yerelin ötesine taşıyarak, üretimdekine paralel yeni ve küresel bir dünya yarattı. Bugün yaşadığımız dünya bu dünya.
Ama öyle görünüyor ki kapitalizmin başı yine dertte. Yol açtığı küreselleşmenin vardığı yerde yine yönetilemeyen bir dünya ve bir kriz var. Üstelik bu kriz yalnızca ekonomide de değil, öyle anlaşılıyor ki siyasette de.
1980’lerde atılan tohumların en önemlisi sanırım insanın kendisi ve çevresiyle ilgili algılarının değişmesine yol açan enformasyon alanında oldu. Enformasyon teknolojilerinin yaygınlaşması insanın kendisi ve çevresiyle ilgili bilgilerini de arttırdı. Kendisi derken kendi “insan çevresi”ni kastediyorum. Kendi kültürünü, inancını ve etnik aidiyetini daha önemser hale geldiğinden sözediyorum. Hele hele kapitalizmin kültürleri homojenleştirici baskısını hissettikçe daha da öyle oldu. Bu süreç “kimlikler”konusunu gündeme getirdi ve besledi.
Çevresi derken de insanın “doğa çevre”sini kastediyorum. İnsanın içinde yaşadığı doğa ile ilgili bilgileri arttıkça bugüne dek doğayı ne kadar hor kullandığını görüp, başka yaşanacak bir yer de olmadığı bilinciyle “çevre” konusunda özel bir duyarlılık geliştirdi. Bu süreç de “çevre” ve “ekoloji”konularını gündeme getirdi ve besledi.
Bu süreç aynı zamanda bireyin kendi talebiyle ilgili algılarını da değiştirdi. Talebini, kendi zevk ve tercihlerine uygun üretim yapan, hizmet sunan firmalara yöneltti ve böylelikle de kitle üretim teknolojilerinin taşıyamayacağı parçalı bir talep yapısı ortaya çıktı. O nedenle de boyları bakımından daha küçük ve fakat büyüklerden daha etkin çalışan yeni bir ekonomik yapılaşma ortaya çıktı. Bu süreç de KOBİ dediğimiz firmaların gündeme getirdi ve bu süreci besledi.
Belki başka etkenler de vardır unuttuğum ama bence bu üç alandaki gelişmeler; “kimlikler”,“ekoloji” ve “küçük firmalar ekonomisi” gibi konular aslında içinde yaşadığımız kapitalizmin en önemli konuları oldular. Bu üç alanda yaşanan gelişmeler şimdi hem ekonomik olarak ve hem de siyasal olarak kapitalizmin yönetilmesinde zorluklar çıkarmaya başladılar. 2008’de başlayan krizin arkasında 1980’li yılların kapitalizminin attığı bu tohumlar var.
Bu konuya daha sonra döneceğim.
Kısa bir yanıt
Daha önce de söyledim Murat Belge ve Halil Berktay arasında süren tartışmayı yararlı buluyorum. Zaman zaman benim de yazmayı anlamlı bulduğum konular olduğundan benzer konularda ben de yazıyorum. Son yazdığım bir yazı üzerine Halil Berktay’ın “not”unu kısa da olsa yanıtlamam gerekti. Bu da benim “not”um.
Berktay, benim “...hem “eşitliğe” ve hem de “özgürlüğe” aynı derecede vurgu yapan, daha doğrusu bu kavramların ayrılmazlığına vurgu yapan yeni bir sol siyaset neden mümkün olmasın ki” sorumu “güzel soru” ama “yanlış cevap” olarak değerlendirmiş. Benim iktisatçılığıma vurguyla “marjda düşünme ve takaslar mantığını” iyi bilmek durumunda olduğumu”belirtmiş ve özetle “eşitlik” ve “özgürlük” arasında bir çeşit takas ilişkisi (trade off) olduğuna dikkat çekmiş. “Her tercihler öbeğinin, her konumun bir fırsat maliyeti var. Her şeye sahip olmak olanaksız. Herhangi bir şeyden daha fazla edinmek mutlaka başka şeylerden vazgeçmeye bağlı”dır demiş.
Doğrusu burada Berktay’ın bu yaklaşımının, “kaynakların kıtlığı” (scarcity) üzerinden oluşmuş neoklasik iktisadın sorunlu bir mantığı olduğunu söylemek zorundayım. “Kısa” dediğim için yanıtımı da kısa bir soruyla vereyim: işsizliğin kol gezdiği, fabrikaların çalışmadığı, üretimin yapılmadığı bir durgunluk döneminde, insanlara iş vermenin böylelikle fabrikaların çalışmasını sağlamanın ve böylelikle her şeyden daha fazla üretmenin nasıl bir “fırsat maliyeti” olabilir ki? Böyle yaptığımızda istihdam ve üretim artarsa, karşılığında ne azalmış olacaktır?
Yazarlar
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları







































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
23.12.2025
18.12.2025
13.12.2025
9.12.2025
2.12.2025
26.11.2025
20.11.2025
11.11.2025
4.11.2025
28.10.2025