Esat KORKMAZ
Geçmişin ırkçılığı, devlet ırkçılığı biçiminde filiz verdi: Yaşamın iktidar tarafından gözlenmeye başlaması, devlet ırkçılığının bir buluşu oldu. Canlı varlık olarak insan üzerinde iktidar kurmaya soyunan bu ırkçılık, biyolojik olanı, yani yaşamı devletleştiriverdi.
Devletleştirir devletleştirmez, bireyin bedeni üzerine yönelmiş iktidar teknikleri, yaşama taşındı ve birinci yurda işkence edilmeye başlandı. Bâtınîlikte yurt algısının ikili bir anlamı vardır: Ruh/can, kendini yakarak bedeni kurar; kurduğu mekân, yani beden, ruhun/canın birinci yurdudur; ağlayan, gülen, acıkan bir yurt. Devlet ırkçılığı öncelikle gözünü, işte bu yurda dikmiştir ve birinci yurdu devletleştirmiştir.
Yaşam Ölüme Hazırlanıyor
Son yüzyıl bir bakıma bu devletleştirmenin kurumlaşmasıyla geçmiştir. Şimdi ise devlet ırkçılığı yeni bir alana el attı. Beden-insandan yaşam-insana atlayarak, yaşamı devletleştirmeye yönelmiş durumda; artık yaşam, gözetilecek, eğitilecek, kullanılacak ve gerekiyorsa, cezalandırılacak bireysel bedenlere dönüştürülecektir. Bu da Bâtınîlikteki ikinci yurdun devletleştirilmesidir. Birinci yurdu ruh/can, kendini yakarak kuruyordu. İkinci yurdu ise birinci yurdun toprakla ilişkisi yoluyla kurar, bu bağlamda ikinci yurt, toprak üzerinde çalışan-üreten bedenlerin toplamıdır, yani yaşamdır. Bedenler devletleştirilmişti, sıra, yaşamın devletleştirilmesine geldi. Artık bir başı olan insan yok, çok başı olan insan var; çünkü günümüz ırkçılığı, yaşamı, çok başlı bir insan olarak algılar.
Çok Dikkatli Olmalıyız
Çok dikkatliolmamız gereken bir dönemi yaşıyoruz: Ödünsüz bir örgütlü duruş sağlayamazsak devlet denilen ırkçı despotun dışında, onunla el ele vererek bizi yutacak ikinci ırkçı bir despotu doğuma hazırlayabiliriz.
Günümüzde nasıl devlet ırkçılığı insanların çokluğuyla, yani yaşamla ilgileniyorsa yabancılaşan devrimci şiddet de devlet ırkçılığına karşıyım diye diye insanların çokluğuna yani yaşama müdahale ediyor. Eskiden öyle miydi?; devrimci şiddet, politik konumuyla hedef durumuna gelmiş insan ya da kurum yapılarına yönelik olarak gerçekleştiriliyordu.
Son üç Ankara katliamlarında tanık olduğumuz gibi, şiddet; politik-siyasi konumuyla hedef durumuna gelmiş, yaşam katili yapılara yönelik değil, yaşamın ağırlıklı apolitik olarak değerlendirebileceğimiz kesimine yönelik olarak yapıldı. Zarar gören kim; zarar gören ağırlıklı olarak ortalama insan, yani çoğunluk. Artık şiddetle gelen ölüm parmağını sokaktaki ortalama insanın, yani çoğunluğun gözüne sokuyor.
Kim Yapıyor Bütün Bunları?
Kim yapıyor bütün bunları? Bütün bunları bir yandan yaşamı devletleştiren devlet ırkçılığı yapıyor:
Gün gecesine kapanmadan ya da gece gününe uyanmadan onlarca insan ya iz süren ya da kör bir kurşunla, nereden geldiği belli olmayan bir şarapnel parçasıyla can verip toprağa düşüyor. Ruhların/canların tebessümü, ağıtların-feryatların tınılarına yuva yapıyor; yaşam, büyüleyici değil, yaşam hiçbirimizi ikna etmiyor; geleceğin şimdisine dokunmayan bir gelecek üretiliyor. Şimdi, korkuya kilitlenmiş durumda herkes; kendi hapishanesini kendi kuruyor, kurduğu hapishaneye girip kapısını kendisi kilitliyor; düşünceler-davranışlar, havalandırmaya bile çıkamıyor. Ölüme yapılan görkemli törenler çoktan bitti; tam tersine, ölümler saklanıyor şimdi; mahrem ve utanç verici bir şeye dönüştü.
Vicdanların Çağrısı
Herkesin bedeni, vicdanına dar gelmeye başladı artık. Bedenler, zincirlerinden boşanan vicdanları izliyor: Şu sokakta bu sokakta, şu mahallede bu mahallede, şu meydanda bu meydanda yalnızlığın görünmez kalabalığını oluşturuyorlar. Ne de olsa vicdanlar tıpkı ağaçlar gibi yalan nedir bilmez. Vicdanlarımız, -Beni izleyin!, diye çağrı çıkarıyor. Bu çağrıya uymaktan başka seçeneğimiz yok gibi.
Diğer yandan bütün bunları, terör katliamlarının doğuma hazırladığı ortalama insanın, yani çoğunluğun ırkçılığı yapıyor; bu terör eylemleri, böyle giderse ortalama insanın, yani çoğunluğun diktatörlüğüne terk edecek bizi. Bu tehlikeli gidişe, yani ortalama insanın, yani çoğunluğun yaşama hoyratça müdahalesine dur demek için, her iki ırkçılığa karşı duruş almak zorundayız. Tersi durumda, devletle ortalama insan, yani çoğunluk el ele verecek ve hepimizi cezalandıracak.
Son terör eylemleri karşısında suskun kalanlara sesleniyorum: Ortalama insana, yani çoğunluğa verilen zarar, öncelikle şiddetin yabancılaştığını kanıtlar; yabancılaşan şiddet, terör donunda, ortalama insanın, yani çoğunluğun faşist algılarını besler. İkincisi, iktidara destek veren, zorda kalırsa iktidarı da iktidardan indiren, yeni bir ırkçı iktidar yaratır.
Celladın İpi, Yargının Dili, Polisin Copu
Ortalama insanın, yani çoğunluğun beslediği ulusal bir atmosferde bunalım devreye girdi mi bir kez: Yurt sevgisi silah sevgisine dönüşür; yaşamın ve anayurdun karakteri üzerimize abanır. Egemen etnik yapının kanına yatırım yapıldığı için, bunun dışında kalan kanın ya da kanların yaşaması yasaklanır.
Devletin ve ortalama insanın, yani çoğunluğun ırkçı algıları cellatın ipine, yargının diline, polisin copuna bağlanarak vatandaşa uzatılır: Uzatılanı alırsan yandın demektir.
Yazarlar
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselIMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye siyasetinin hastalığı: İmralı tartışmasında serinkanlılık ihtiyacı ve CHP'nin kararı 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin “kritik eşikleri” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi (7): Simit 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları






























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
5.02.2016
28.11.2016
23.11.2016
16.11.2016
12.11.2016
4.01.2016
1.01.2016
12.08.2016
4.02.2016
29.07.2016