Esat KORKMAZ

Sözlü Geleneğin Taşıyıcısı
Şamanlar Avrasya’da, aynı zamanda sözlü geleneğin taşıyıcısı ve koruyucusu kimlikler durumundadır: Şamanlar, geleneğin bellek kayıtlı öykülerini şiir ve şarkı tekniklerini kullanarak anlatırlardı; yakarı şarkıları, ruh çağırma şarkıları ve mitleri anlatan şarkılar, bu duruma örnek oluşturur. Bu nedenle şaman deneyimlerini, sanatın başlangıcı olarak kabul eden araştırmacıların sayısı da az değildir: Özünde şaman, tek kişilik kutsal epik bir tiyatro oynar; şarkı söyler, dans eder ve bir müzik aletini çalar. Bölgeden bölgeye ya da topluluktan topluluğa değişmek üzere yeri gelir koboz, yeri gelir davul, yeri gelir zil-çıngırak vb kullanılır. Her şamanın kendisine özgü bir ezgisi vardır ve şaman şarkısını bu ezgiyle okur: Başka bir şamanın bu ezgiyi kullanma şansı yoktur; kullanırsa eğer, ezgi sahibi şamanın akılını-düşüncelerini çalmış olur. Tıpkı bunun gibi şaman yardımcı ruhlarının çağrılması da kendilerine özgü bir melodiyle gerçekleştirilir. Şaman dans figürlerinin belli bir sistematiği vardır: El, ayak ve beden hareketlerinin belli kurallarla dışa vurması olarak tanımlayabileceğimiz kutsal bir danstır şaman dansı. Şaman dansı, kalp zikri ile kendini sırra-erme ile kazandığı kültürel canının denetimine verdiğinde, bedeninin her organı kutsalını söyler; o artık kendi zikrinde yaşar; beden ve beden organları zikrin izinde kıpırdamaya/titremeye başlar ve hareket ses olur.
Şaman, ruh-güder olarak özünde topluluk ruhunun idare edenidir: Bu kadar da değil, topluluk toprakları işgale uğradığında şamanlar, politik-siyasi yanlarıyla da öne çıkabilmektedir:
Şamanın gökyüzüne, yeraltına ya da ruhlar dünyasına yaptığı yolculuk bilinmeze, görünmeze ya da duyulmaza yapılan bir yolculuktur. Görünmez olan, bilinmez olan ya da duyulmaz olan hiçtir/ hiçliktir. Hiçlik karanlık olarak algılanır. Karanlığın içinde ışığı arar şaman, bulduğu ışığı doğuma hazırlar: Bunu sağladığında karanlık, ışık denilen çocuğu doğurur. Son amaç asıl amaç olduğu için şaman, ışıklı dünyayı savunan karanlığın gücü olan kutsal bir kimliktir.
İç deneyimin sonuçları, dünyevi, yaniaçık bilince seslenmez: Yani bilim ve mantığın sonuçlarıyla bu tür deneyimleri ölçemezsin. O gönül dünyasına seslenir. Dünyanın insan çabasıyla değiştirebileceği-dönüştürebileceği inancı, masal-söylence kalıpları içinde sunulur; söz konusu masal-söylence dünyevi ve açık bilinci yeri-zamanı geldiğinde tetikleyiverir.
Deneye dayalı bilimlerin gelişmesi, demircilerin, simyacıların, şamanların vb. idealini yok etmedi ya da edemedi. Tam tersine çağımız ideolojisi köktenci dünyevileşme isteğine karşın demircinin, simyacının ya da şamanın binlerce yıllık düşünü yeniden ele aldı.
Demek ki simyacı, demirci ya da şaman zamanın yerine geçmek için didinirken modern dünyanın ideolojisini önceliyordu bir bakıma. Günümüz insanı, doğaya egemen olarak onunla rekabet edeceğine inandı; zamanın yaptığı işi bundan böyle artık bilim ve çalışma yapacaktır, dedi; böylece zamansal sürecin işlevini üstleneceğini söyledi ve zamanınyerine geçti. Geçmişin şamanı, simyacısı, demircisi, madencisi zamanın yerine geçiyor ancak onu üstlenmiyordu; zamansal ritmi hızlandırmaya çalışıyordu; doğanın amacına yönelik koşusunu çabuklaştırıyordu. Doğanın yapamayacağı bir şeyi yapmaya kalkışmıyordu; doğaya aykırı bir amacı yoktu. Ölümsüz olduğuna inandığı için kendisini zamansal bir varlık olarak görmüyordu. Çağımız insanının zaman geri döndürülemez yargısını tanımıyordu: Her şeyi ve kendisini doğum-öncesine taşıyarak zamanı başlangıca alabildiğine-alabileceğine inanıyordu. Zaman doğadaki dönüşümü-değişimi, yani, yazgıyı ölçüyordu; zaman olmak isterken yazgılı bir alana giriyordu ve bu nedenle demirci, madenci, simyacı ya da şaman zamandan korkuyordu. Korkusunu yenmek, zamansal bir varlık olmadığını anımsamak/anımsatmak için erginleme kapsamında sık sık ölme-dirilme aşamalarından geçiyor; zamana egemen olduğunu hissettiriyordu.
Zamanın işini doğanın elinden alıp onu üstlenmesi, günümüz insanının trajik büyüklüğüdür. Bu trajik büyüklüğün özü, doğadan daha iyisini daha kısa sürede yapabilmektir. Doğaya aykırılığın bir bedeli olmalı: Bu bedel, doğaya aykırı davranmaya mahkûm olmak, biçiminde tanımlanabilir. Zamanın yerine geçerken kendini tükettiğinin ayrımına varan çağımız insanı zamansal bir varlık olduğunun bilincine vardı. Zamanın geri döndürülemeyeceği dogması,geri dönüşümsüz ilişkiler üretti. Geri dönüşümsüz koşullarda, yalnızlaşan insanın yalnızlığına kapılar açan gönül felsefesi; bu felsefenin değerlerini oraya-buraya serpiştiren tutkular, imgeler, mitler, oyunlar, eğlenceler ve düşler tek çıkışımız gibi.
Bu Da Son Sözümüz Olsun
Şamanı da anlamak gerekir: O, esrik yolculuğuna düşünerek başlar; düşüncesi elinden tutar gezdirir onu; tanrıyla tanıştırır tanrı, ağaçla tanıştırır ağaç, suyla tanıştırır su, toprakla tanıştırır toprak, ateşle tanıştırır ateş olur. Kimi kez ceylan olur, koşar çayırlarda; kimi kez köpek olur havlar gelene gidene.
Şaman adayı, bütün gece dans eder ve şarkı söyler; koruyucu bir ruh elde etmek için şafak sökünceye değin dua eder. Ve bu uzun çabaların arkasından kendi ruhunun vahyini alır. Genellikle ruh, hayvan şeklinde ortaya çıkar.
Anlaşılacağı gibi şaman, bilen ve hatırlayan, yani yaşamın ve ölümün sırlarını bilen bir kimsedir; kısaca, ruh aşamasını paylaşandır. O, yalnızca bir esrik değil fakat aynı zamanda, derin düşüncece dalan bir düşünürdür.
Bu nedenle şamanı düşündüğümüzde, büyüleyici bir yolculuğa çıkarız: Yolculuğun kendisi, hedefe varmaktan çok daha eğlencelidir; dağa gidiyorsan, dağa giden yol, dağdan; göle gidiyorsan göle giden yol gölden daha güzeldir.
Peki soralım öyleyse şaman ne yapıyor?, diye. Şaman bu-dünyanın doğrusuna başkaldırıyor; bu-dünyanın yanlışı ile bu-dünyanın doğrusunu tedavi etmeye çalışıyor. Tedavide saçmalama yöntemini kullanıyor; doğru denilen şey, duyguları, doğru sonuç üretecek biçimde tetikleyemediği için saçma olana başvuruyor. Karşıtlar birbirinin öğretmeni olduğundan saçma olan, duyguları doğru sonuçlar üretecek biçimde tetikliyor. Anlayacağınız şaman oyun oynuyor: yaşamın asıl saçmalığına uyanmamızı, bunu bir oyun gibi görmemizi ve bu oyunu, bizleri can sıkıntısından kurtaracak biçimde bir yaratıcılıkla gerçekleştirmemizi söylüyor.
Kendisi ölçü alındığında şaman organsız bir bedendir; yardımcı ya da koruyucu ruhları ölçü alındığında ise organlı bir hayvandır: Otla beslenen bir ineğin anladığı kadar ottan, etle beslenen bir aslanın anladığı denli etten anlayabilir artık. Yine şamanın kendisi ölçü alındığında organsız beden ölümden başka bir şey değildir; bu nedenle her hayvan oluş ölme-dirilme eyleminden başka bir şey değildir.
Tıpkı geçmişteki sûfinin durumu gibi: Sûfi bir gölün ya da akarsuyun kıyısında gezinmektedir. Ama ayağı taşa takılır ve suya düşer. Yüzme bilmemektedir; çevrede de hiçbir insan yoktur. Yardım istemek zorundadır; düşünür ve;
–Ey akıl, gel beni kurtar!,der; akıl gelir, onun boğazına sarılır; bir an önce ölsün diye.
Can çekişerek akıldan yakasını kurtaran sûfi, yanlış yaptım, inançtan yardım istemeliydim, der ve;
–Ey inanç gel beni kurtar!,der. İnanç gelir, sûfinin ayaklarlından yakalar, aşağıya doğru çeker; bir an önce ölsün, diye.
Seçeneksiz kalan sûfi, neden hep yanlış yapıyorum, diye sızlanır. Tabi ya; sezgiden yardım istemeliydim, der ve;
–Ey sezgi gel beni kurtar!,der. Sezgi gelir, sûfiye iki yumruk atar; bir an önce ölsün diye.
Bütün umutlarını tüketen sûfi bu kez can havliyle bağırır;
-Ey cahillik, gel beni kurtar!,der. Onun yardım çağrısını duyan cahillik, suya girer ve sûfiyi karaya çıkarır.
Demek ki ilahi ya da dünyasal sistemin-düzenin doğruları, doğru sonuç üretmiyor; karşıtına, yani öğretmenine başvurmak gerekiyor: Şaman da bunu yapıyor: karanlıkta kahkaha atıyor.
Şamanın saçmalık yöntemini uygulayarak ürettiği doğrular nelerdir? Her şeyden önce özgürlüktür: Durağan yaşam bizi üşüttüğünde, şaman içimizi bir ucundan ateşe verir. Yangın bizi tümden kül etmesin diye alevin önünden kaçarız, şamana yoldaş oluruz. Diğer taraftan şamanın esrik yolculuğu, sanal bir yaşam deneyimidir; şamanın bilgisi bu deneyimlerin toplamıdır. Tam da bu nedenle suyun, susayana koşması gibi yolculuk da şamana doğru koşar ve esrik yolculuğun öznesi yapar onu. Artık o, bir seyyahtır.
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları







































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
5.02.2016
28.11.2016
23.11.2016
16.11.2016
12.11.2016
4.01.2016
1.01.2016
12.08.2016
4.02.2016
29.07.2016