Fehim TAŞTEKİN
İsrail Başbakanı Benyamin ‘Bibi’ Netanyahu’nun ağzıyla konuşan Trump’ın açıklamasından dakikalar sonra İsrail ordusu, Suriye’de misilleme yapma hazırlığındaki İran güçlerinde bir hareketlilik tespit ettiklerini öne sürüp Golan’daki güçlerini alarma geçirdi, sığınakları açtı, ülke genelinde füze savunma bataryalarını aktif hale getirdi ve yedek askerlere çağrı yaptı. Bu, İsrail’in İran ve Suriye’ye karşı ABD’yi işin içine çekmeye çalıştığı tehlikeli bir kışkırtma.
İran’la ABD’yi masaya oturtmak hayli çabayı gerektirdi. Nihayetinde 2015’te Avrupalıların da “Yüzyılın anlaşması” diyebildiği Kapsamlı Ortak Eylem Planı (JCPOA) adı verilen nükleer anlaşma imzalandı. Trump, 8 Mayıs’ta ABD adına anlaşmayı ‘şişik’ kişiliğini yansıtan o çirkin imzasıyla çöpe attı.
Anlaşmadan çekilerek evvela Amerikan dış politikasının ayağına kurşun sıktı. Anlaşma için BM Güvenlik Konseyi’nin daimi üyeleri ve AB ile birlikte yüzlerce saat diplomasi teri atmış eski Dışişleri Bakanı John Kerry, ABD’nin göreceği zararı şöyle sıraladı:
– Karar güvenliğimizi zayıflatacak.
– ABD sözünden dönmüş olacak.
– ABD’yi Avrupalı müttefikleri nezdinde tecrit edecek.
– İsrail’i büyük risk altına sokacak.
– İran’da radikal muhafazakârları güçlendirecek.
– ABD’nin küresel ağırlığını düşürecek.
– ABD’nin gelecekte küresel anlaşmalar yapma yeteneğine zarar verecek.
Bu kaygılar, başta Demokratlar olmak üzere Trump’ı topa tutan kesimlerden yükselen eleştirilerin de özeti.
ABD’nin itibar kaybını varsın Amerikalılar dert edinsin! Bize düşen kaygı daha büyük. Çünkü sorun sadece anlaşmadan çekilip İran’a yaptırım dayatmasıyla sınırlı olsa “İran ile ABD arasında geçmişin tekerrürü” der izleme odasına geçebiliriz. Ne var ki Trump’ın adımı daha büyük bir konseptin parçası. Bu konsept (Suudi Arabistan, BAE ve İsrail’in arzularına göre işlerse) bölgeyi topyekûn cehenneme sürükleyecek yolları açıyor.
İsrail Başbakanı Benyamin ‘Bibi’ Netanyahu’nun ağzıyla konuşan Trump’ın açıklamasından dakikalar sonra İsrail ordusu, Suriye’de misilleme yapma hazırlığındaki İran güçlerinde bir hareketlilik tespit ettiklerini öne sürüp Golan’daki güçlerini alarma geçirdi, sığınakları açtı, ülke genelinde füze savunma bataryalarını aktif hale getirdi ve yedek askerlere çağrı yaptı. Yine dakikalar sonra İsrail, Şam’ın güneyindeki El Kisve Üssü’nü füzelerle vurdu. Suriyelilere göre atılan beş füzeden ikisi Suriye hava savunması tarafından önlendi. Bu, İsrail’in İran ve Suriye’ye karşı ABD’yi işin içine çekmeye çalıştığı tehlikeli bir kışkırtma. İran’ın misilleme hakkını kullanarak İsrail’e iki füze fırlattığını düşünün; İsrail bununla dünyayı ayağa kaldıracak ve ABD’yi İran’a saldırtmaya çalışacak.
Bu olur mu, o kadar kolay mıdır? Elbette değil. ABD, İran’la 1979’dan beri didişiyor. “Her türlü seçenek masada” demeyen başkan olmadı. Körfez’deki Amerikan donanması 1988’de 290 yolcu taşıyan İran uçağını düşürdü. İran’la Körfez ve Hürmüz Boğazı’nda defalarca dalaş oldu. Sekiz yıl süren savaşta İran’a karşı Saddam’ın Irak’ı desteklendi. Yine de doğrudan İran’ı vurma seçeneği masada kaldı. Geçen yıllarda İran savunma ve füze sistemleriyle çok daha güçle hale geldi.
3 yıl öncesine nazaran şu anda uluslararası kamuoyunda hava İran lehine.
İkincisi, Avrupalı ortakları, Trump’ı kararından döndürmeyi başaramasa da nükleer anlaşmaya sadık kalma konusunda ortak duruş sergiledi. Bu bozgun etkisi yapabilecek bir fren. Tabii Avrupa’da iklim alabora olmazsa.
Üçüncüsü, geçmişte BM Güvenlik Konseyi’nde İran’a yaptırım tasarılarına karşı veto kartını kullanmamış olan Rusya ve Çin de hiç esnemedi.
Bu tavır değişmezse, İran da anlaşmaya sadık kalıp Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (UAEK) ile işbirliğini sürdürürse Kerry’nin dediği gibi ABD kararında yalnızlaşır.
Bunun önemi şu aşamada öne çıkar: ABD’nin özellikle döviz transferi, altın, petrol ve petrokimya ticareti üzerine tek taraflı yaptırımlara geri dönecek olsa da 2015’te kalkmış olan BM yaptırımlarına dönülmesi kolay olmayacak. Çünkü BM açısından İran anlaşmaya sadık kalmış ve tesislerini UAEK denetimine açık tutmuştur.
Bir diğer caydırıcı husus da İran ile Rusya arasındaki özel ilişkilerdir.
İsrail’in istediği şekilde kızıştırma eğilimi artarsa Rusya da caydırıcı kartlarını devreye sokabilir. İran’ı Ortadoğu’da bloke etme siyaseti, işin başında Rusya’yı paratoner pozisyonuna sokuyor. Yani İsrail, Suriye’de Rusya’ya İran’ı önleyici rol biçmeye çalışıyor. İlk bakışta Rusların Ortadoğu’daki değerini artıran bir rol. Fakat Suriye’deki savaşın nihayete ermesi için Rusya’nın da İran’a sahada ihtiyacı var. Rusya, İsrail’in çıkarları için İran’ı hırpalayamaz. Önceliği bu değil. Ruslar Suriye özelinde İsrail’in İran özel gündemi yüzünden işleri bozacak bir gerilimi de istemiyor. Nasıl ki Suriye’ye S300 vermeyeceğine dair taahhüdünü, İsrail’in korsan saldırılarına ilaveten ABD, Fransa ve Britanya’nın üçlü saldırısından sonra rafa kaldırdıysa İran’ın da S400 siparişini raftan indirebilir. El Mayadin TV’ye konuşan Duma üyelerinin “İran’a S400 satışının önünde engel kalmadı” demesi önemli bir sinyaldir.
***
Muhtemelen Trump, şimdilik, İran üzerinde tazyiki artıracak mekanizmalar geliştirmeyi önceliyor. Bu noktada AB’den yatırımlara eşlik etmeleri ya da anlaşmanın revizyonu için İran üzerinde çalışmalarını isteyecektir.
Bu noktada şüpheli durum, anlaşmaya sahip çıkan AB kanadının ne denli tutarlı kalacağıdır. Acaba anlaşmanın mimarı olmakla övünen Avrupa üçlüsü (Fransa, Almanya ve Britanya), Atlantik’in öte yakasından gelen bu aşağılamayı kabullenip Amerikan yaptırımlarının tamamen devreye gireceği kasım ayına kadar anlaşmayı revize etmek için Tahran’ı zorlama yoluna gidecek mi? Tahran’la hayli kavgalı olan Britanya bir kenara, Almanya ve Fransa daha geniş bir anlaşma için müzakere zemini yokluyor. Özellikle balistik füze programını anlaşmaya sokmak ve anlaşmadaki süre sınırını esnetmek istiyorlar. Karşı çıktıkları şey daha iyi bir anlaşma olmadan var olanın iptal edilmesi.
İranlıların sadece ABD değil Avrupa’ya yönelik ciddi şüpheleri var. Dini lider Ayetullah Ali Hamaney açıkça “Bu üç ülkeye güvenilmez” dedi. Fakat Tahran tek taraflı adım atmayıp AB kanadında bazı şeylerin netleştirmesini bekleyecektir. Yani İran’ın kendi yol haritasını belirlemesi AB’den alacağı garantilere bağlı.
Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin de deklare ettiği gibi Avrupa, İran’ın çıkarlarıyla ilgili güvence verirse anlaşma korunur, aksi takdirde uranyum zenginleştirme programına dönülür. O vakit Amerikalı ve İsrailliler de gece gündüz “İran nükleer silaha erişti, erişecek” diye karabasanlar içinde kalkıp oturur. Dünya bir 10 yıl daha “İran’a ne zaman vuracaklar” sorusuna kilitlenir.
Bir değer açıdan anlaşma hepten çökerse diplomasi açısından büyük bir hezimet olur. Nihayetinde nükleer anlaşma, kabadayılık siyasetinden diplomasiye bir yarık açan başarı örneğiydi.
***
Prensip beyanlarının ötesine geçersek, cevap bulması gereken kritik bir soru daha var: İran zoru görüp AB kanadının anlaşmayı müzakereye açma önerisini kabul eder mi?
“Küresel cahil” Trump’tan farklı olarak Avrupalı liderler İran’ı daha yakından tanıyor olmalı. İranlıların ‘ulusal dava’ ve ‘ulusal onur’ meselesi yaptıkları konularda çark etme esnekliğinin ne denli sınırlı olduğu biliniyor. Bununla birlikte İran’daki sistemin gerektiğinde pragmatik çözümlere yanaşabileceği de görülüyor.
Kabaca Ruhani, Trump’ın yaptığı gibi dün ‘kara’ dediğine bugün çıkıp ‘ak’ diyemez; iç dengeler buna izin vermez. Elbette nükleer programını Şahlık döneminden beri ‘milli dava’ haline getirmiş İran, 2015’teki gibi bir kez daha masaya oturmak zorunda kalabilir. Bunu da “Onurlu taviz” diyerek sindirebilir.
Sonuçta Tahran’ı zorlayan tablo net: Ekonomik sorunlar giderek ağırlaşıyor. Özellikle ilaç sektöründe can yakan yokluk, artan yoksulluk, işsizlik ve enflasyon baskısı sokakların hararetini günbegün artıyor. Son aylarda taşraya yayılan irili ufaklı gösterilere özgürlük talepleri de eşlik ediyor. Bunlar demir yumrukla bir kez ezilir ve ötelenir, bu yöntem iki kez ya da üç kez tekrarlanır ama halkın haklı taleplerine karşı zorbalık sonunda sistemi çatırdatır. Rejimin yüzleştiği sorunu anlama konusunda sanıldığı kadar dogmatik olduğunu sanmıyorum. Sadece kendi limitlerini zorluyor.
Ayrıca İran’ın müdahil olduğu Ortadoğu coğrafyasındaki diğer süreçler de İranlıların daha dikkatli olmalarını gerektiriyor. İran hiç olmadığı kadar bölgede operasyonel hale geldi. Ekonomik cenderedeyken dışarıdaki operasyonları sürdürebilmek kolay değil. Bu içerideki memnuniyetsizliği de artırıyor.
Aslında İranlılar müzakereyi severler. Hatta muhataplarına ‘illallah’ dedirtirler. Batılıları en fazla öfkelendiren Suriye ve Yemen’deki krizleri bitirmek için bile İranlılarla masaya oturmak mümkün. Amerikalılar adını koymadan Irak’ta İran’la paslaşmanın yollarını bulmadılar mı, buldular.
***
İran’ın içine yönelik olası yansımalara gelince: Eğer Rusya, Çin ve Avrupa üçlüsü anlaşmanın arkasında durmaya devam ederlerse İran yıllar içinde bağışıklık kazandığı Amerikan yaptırımlarıyla baş etmenin yollarını yine bulabilir. Ki Ruhani de üç-dört ay sıkıntı yaşayabileceklerini ama bunu aşabileceklerini söylüyor. Tabii bu, AB’nin, ABD’den, İran’la çalışan üçüncü ülke şirketlerini hedef alan yaptırımlarla ilgili Avrupalı şirketler için ne denli muafiyet koparacağına bağlı. Bu noktada İran, AB’den para transferi, yatırımlar ve ticari anlaşmaların korunması konularında belli güvenceler isteyecektir. Tarafları çok zorlu bir süreç bekliyor. İlk etapta akla gelen Boeing’le yapılmış 38 milyar dolarlık uçak alım anlaşması. Bu anlaşmaya kesin öldü gözüyle bakılıyor. Avrupa’nın Airbus’ı da Amerikan parçaları kullandığı için İran’a satış yapamayacak vs.
Yine de ekonominin kara düzen gidebildiğini farz edersek, anlaşmanın siyasi yansımalar illaki olacaktır. Muhtemelen eski kısır döngüye geri dönülecek: Batı ile barışma vaadi, reformcu kanadın, değişim beklentilerini oya tahvil etme aracıydı. Muhafazakârlar karşısında bu kart zayıflamış oldu. “Amerikalılara güvenilmez” diyen Hamaney’in haklı çıkması, Devrim Muhafızları dahil kurulu düzenin unsurlarını ‘müzakereci’ cephe karşısında güçlendirecektir.
İran, Avrupa ve Asya koridorlarında dolaşabildiği sürece baskılara direnmeye ve ABD’ye asimetrik stratejilerle yanıtlar vermeye devam edebilir.
***
Tekrardan altını çizersek, muhafızları korunaklı kılan eski kısır döngüye dönülmesi, insanların “Önce İran” diyerek rest çekecekleri kritik kavşağı her geçen gün yaklaştırıyor.
İran’ı asıl zorlayan Amerikan tehditleri değil içeride devinim kazanan huzursuzluk ve mutsuzluktur. İran kendi evindeki yangını nasıl söndürecek? Reformlarla mı, baskılarla mı? Bütün mesele tercihte.
Elbette İran’ın manevra kabiliyeti ve koyu muhafazakâr tonlarına rağmen pragmatizme geniş yer veren siyaset tarzı hariçten yazılan senaryoları da açığa düşürebilir. Dış tehditler karşısında kabaran ‘ulusal gurur’ hâlâ İran’da birleştirici rol oynuyor. Zaman zaman İran’ın 3 bin yıllık geçmişine ve kültürüne hürmeten laflar etseler de Amerikalıların, tarihsel derinliği olan bu tür ülkeleri okuma ve anlama becerisi zayıf. İran rejimi mutlak kaosu ve çöküşü önlemek için kendi tarzınca esneye bildiği kadar esneyebilir. İran, Trump’ın 4 sütunluk imzasıyla çökseydi şimdiye kadar Kongre’de alınmış onlarca yaptırım kararıyla çökerdi.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları




























































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.11.2025
27.10.2025
20.10.2025
13.10.2025
5.10.2025
25.09.2025
15.09.2025
9.09.2025
1.09.2025
26.08.2025