Fehmi KORU
En baştan söyleyeyim: İsrail’in hedefinde, uzun asırlar boyunca oluşmuş ‘uluslararası hukuku’ ile onun en önemli parçası olan ‘savaş hukuku’ var.
Ayşenur Ezgi Eygi’yi, savaş alanı olmayan bir yerde -Batı Şeria’da-, sessizce protestoda bulunmak üzere geldiği sivillere ayrılmış bölgede, gösteriler bittikten sonra öldürdü İsrail ordusu…
Bu, ikinci olayıydı İsrail ordusunun; 2003 yılında, Rachel Corrie, bir askerin kullandığı buldozerle ezilerek öldürülmüştü.
Corrie cinayeti İsrail yargısı tarafından cezalandırılmadı.
Eygi cinayetinin akıbetinin de farklı olacağını sanmıyorum.
Kurbanların ikisi de vatandaşı olduğu halde ABD bu olaylara beklenebilecek bir tepkide bulunmadı.
Önceki akşam ‘savaş hukuku’ açısından daha vahim bir olay yaşandı.
Lübnan’da, sayısız çağrı cihazı aynı anda patlatıldı ve olayda 12 kişi hayatını kaybetti, yaralı sayısı üç bini aştı.
Hayatını kaybeden ve yaralananların büyük bölümü uzaktan patlatılan çağrı cihazına yakın yerde bulunan siviller…
Ajansların ulaştığı videolardan birinde, çağrı cihazının bir pazaryerinde patlatıldığı an görülüyor. O esnada çocuklarıyla pazarı gezmekte olan kadınların çığlıkları işitiliyor.
Neymiş? Gazze’de Filistinlilere karşı yürüttüğü toplu kıyım sırasında, ordusunun dikkatini dağıtmak amacıyla Lübnan’dan kuzey bölgelerine taciz ateşi açan Hizbullah örgütünü cezalandırıyormuş İsrail…
Hizbullah liderliği, istihbarat amacıyla kullanılabileceği kaygısıyla, militanlarına, ‘akıllı’ cep telefonları yerine çağrı cihazı tercih etme talimatı vermiş…
Çağrı cihazı cep telefonu öncesinde haberleşmeyi sağlardı ve cep telefonları akıllanınca bütünüyle kullanım dışı kalmıştı. Lübnan’da kullanılmasını mümkün kılacak bir alt-yapı bulunması bile şaşırtıcı.
Talimata uyanlar Tayvan’dan satın alınan cihazları kullanmaya başlamışlar.
Patlamaları duyar duymaz takibe aldığım yerli-yabancı medya, bir ilk olduğu ve biraz da şaşırtıcı yönleri bulunduğu için, ‘nasıl oldu da böyle oldu?’ sorusu üzerinde yoğunlaşıyor.
Eş-zamanlı patlama, küçücük bir cihazda, ancak üretilirken veya satılmadan önce, içerisine dikkat çekmeyecek az miktarda yerleştirilmiş bir patlayıcıya sinyal gönderilerek meydana gelmiş olabilir.
Merak edilecek başka bir yönü yok gibi bu olayın…
Var oysa: Kullanılan yöntem, üzerinde durulmayı fazlasıyla hak ediyor.
İsrail, bu yöntemle, Corrie-Eygi cinayetleri ile başlattığı ‘uluslararası hukuku’ işlemez hale getirme, Gazze’de sürdürdüğü ancak ‘soykırım’ sözcüğü ile karşılanabilecek saldırılarıyla kazanmaya çalıştığı ‘cezasız kalma’ girişimlerine yeni bir boyut ekleme niyetinde.
Vaktiyle karşı karşıya gelinerek başlatılıp sürdürülen ve dolayısıyla hukuku da bu sınırlı alana bağlı oluşmuş ‘savaş’ kavramını, istediği kişilere (Corrie/Eygi), düşman bellediği halklara ve bölgeye (Filistinliler/Gazze) genişletirken, sınırı ‘herkes’ olarak belirliyor İsrail.
Artık hiç kimse, dünyanın hangi ülkesinde yaşıyor olursa olsun, kendisini güvende hissedemez.
Nitekim, olaydan tedirginlik duyanlardan “Acaba çağrı cihazları bizde de kullanımda mı? Kullanılıyorsa benzer bir olayla karşılaşabilir miyiz?” endişesi yükselince, ilgili bakan, “Çağrı cihazları özelinde Türkiye'de bir risk olmadığını net olarak söyleyebilirim” açıklamasını yaptı.
Ya cep telefonları?
Çağrı cihazını patlatan teknoloji hepimizin cebindeki telefonu bir silah haline getirmeye yeter de artar bile.
Bu günlere kadar dünyada cep telefonları yalnızca siber müdahalelere açık olması yönüyle belli çevrelerde huzursuzluk kaynağıydı. Biraz mahrem görüşmelerin söz konusu olduğu ortamlarda, cep telefonları ya o mahallin dışında bırakılıyor ya da cihazların pilleri çıkartılıyordu.
Artık pilin çıkartılması mümkün olmayan cihazlar kullanıyoruz.
Yani?
Bizleri, daha doğrusu herkesi, ‘düşman’ bellemiş bir odak (örgüt/devlet), 7/24 üzerimizde veya çevremizde bulundurduğumuz cep telefonunu silah olarak kullanabilir; hedef kişileri yok edebilmek için, etrafta bulunan başkalarını da -Lübnan’da yaşandığı gibi- öldürmekten çekinmeyebilir.
Bu korkuyu üzerlerine saldığı insanları/devletleri olağan şartlarda asla yapmayacakları yanlışlıklara da sevk edebilir aynı odak.
‘Uluslararası hukuk’ ve ‘savaş hukuku’ kuralları, insanoğlunun -ve bu arada dünyanın başına bela olabilecek devletlerin- bu tür yollara başvurmalarını önlemek, başvurduklarında onları cezalandırmak için konulmuştu.
İsrail işte bu düzeni de bozmayı hedefliyor.
Yazarlar
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.08.2025
5.08.2025
3.08.2025
27.07.2025
25.07.2025
24.07.2025
23.07.2025
21.07.2025
19.07.2025
17.07.2025