Fikret Bila
Türkiye yine bir kadın cinayetiyle sarsıldı.
Son yıllarda giderek artan kadın cinayetleri çoğunlukla namus bahanesinin arkasına saklanarak daha az cezayla atlatılan cinayet türü olmayı sürdürüyor.
Bu cinayetlere kamuoyunun ilgisi ve tepkisi ise cinayetin vahşet derecesiyle doğru orantılı oluyor maalesef. Cinayet ne kadar vahşice işlenmişse medyada, kamuoyunda o kadar çok yer alıyor ve belleklere de daha iyi kazınıyor.
Vahşet derecesi düşükse maalesef haber değeri de kamuoyu ilgisi de düşük oluyor. Böyle sesiz sedasız namus cinayetine kurban gidip, bu dünyadan sessizce göçen yüzlerce, binlerce kadın var.
Türkiye’yi sarsan Emine Bulut cinayeti de vahşi bir cinayet olarak belleklerde yer alacaktır. Emine Bulut, eski eşi tarafından çocuğunun gözü önünde, boğazı kesilerek öldürüldü. Kan donduran görüntüler kamuoyuna yansıdı.
Kamuoyu, tıpkı Münevver Karabulut gibi, tıpkı Özgecan Aslan gibi haklı bir infialle karşıladı. Kadın kuruluşları Emine Bulut cinayeti için Türkiye çapında etkili eylemlere başladılar.
Sessiz onay
Namus gerekçesiyle işlenen kadın cinayetleri Türkiye’nin en önemli sorunlarından biridir.
Olayın üzücü ve düşündürücü yönü, Türkiye gibi ataerkil yapının hakim olduğu ülkelerde, namus cinayetlerinin, toplum tarafından üstü örtülü bir onayla karşılanmasıdır. Bu onay aslında yasalara da geçirilmiştir. Namus cinayetlerinde uygulanan ceza indirimi, hangi rejimde olursa olsun siyasal iktidar ve devletin cinsiyetlerinin erkek olmasındandır. Eril iktidar kavramı bu yapıyı tarif eder. “Namusu için” kadın öldüren erkek, toplumda sessiz bir onayla karşılanır, cezaevinde başköşeye oturtulur. Bu cinayet katil için şereftir. Katilin tahrik indiriminden yararlanması da devletin ve hukukun da tıpkı cezaevindekiler gibi katili korumasından, aslında onaylamasından kaynaklanır.
Türkiye ve benzeri kültüre sahip ülkelerde bariz olan bu düzen binlerce yıllık bir tahakkümün sonucudur. Erkeğin binlerce yıldır ekonomik, sosyal ve siyasal çıkarları için kadın bedenini cinsel olarak denetim altına almasına dayanır. Erkek, insan toplulukları yerleşik yaşama geçtikten sonra kadının ekonomik değerinin üzerine çökmüştür. Bir yandan doğurganlığı nedeniyle işgücü yaratması diğer yandan erkeğin mülkiyetindeki malvarlığını doğru soya aktaran bir araç olması nedeniyle tahakküm altına almış ve eve kapatmıştır. Bu yapı üzerine kurulu feodal ve kapitalist sistem, bu düzeni bozmamış, aksine liberal devlet yapılanmasında erkeğin tahakkümünü yasal hale getirmiştir.
Kamu alanını düzenleyip erkeğe teslim ederken, evin içini düzenlememiş, özel alandır diye erkeğin tahakkümü ve sömürüsüne bırakmıştır. Bu süreç öyle bir noktaya gelmiştir ki, Engels’in “Roma tipi aile” diye tanımladığı feodal aile tipinde, baba; karılarının, çocuklarının, kölelerinin ve hayvanlarının sahibi haline gelmiştir. Kadın ve çocuk onun mülklerinden biri olmuştur. Bu nedenle Roma tipi ailede baba, eşini, çocuğunu, kölesini, hayvanını yaşatmaya da öldürmeye de yetkilidir.
Bugün yaşadığımız kadın cinayetlerinin kökeninde, toplumun; erkeğin ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasal çıkarlarına göre kadını ikinci sınıf, hiyerarşik olarak erkeğin altında bir konuma yerleştirmesi yatar.
Bu yaklaşım ve yapılanma ideoloji haline gelmiştir. Kadına şiddetin ideolojisi, toplumun ve devletin yapılanmasının da kaynağı olmuştur. Bu nedenle kadına şiddet, namus veya tutku cinayetleri politik olgulardır.*
Kökünü kurutmak
Kadın cinayetlerinin kökünü kurutmak için namus olgusunun kökeni konusunda toplumu aydınlatmak ve bu olguya dayalı toplumsal düzeni, devlet ve hukuk yapısını değiştirmek gerekir.
Namus olgusu, kadına zimmetlenmiş ve şerefi de erkeğe teslim edilmiş bir sömürü ve tahakküm aracıdır. Binlerce yıl boyunca önce töre sonra yasa hükmü haline getirilmiş, ataerkil bir tahakküm düzeninin en etkili aracı kılınmıştır. Bu yapının sökülmesi gerekir.
Çözüm eğitimdedir. Kadın bedeninin cinsel denetimden kurtulması için bu eğitime ailede ve ilköğrenimde başlanması gerekir. Ailede cinsel eşitlik bir eğitim sorunudur. Anne ve babaların kız ve erkek çocuklar arasında ayırım yapmaları, erkek çocukların cinsel organlarıyla övünmeleri, kız çocuğunu saklamaları, erkek kardeşinden düşük bir aile ve toplum içinde düşük seviyeye yerleştirmeleri ve erkek egemenliğine tabi olacak şekilde yetiştirmeleri sorunun önemli kaynaklarından biridir.
Keza ilköğrenimden başlayarak toplusal cinsiyet eşitsizliğinin sürdürülmesi de kadın üzerindeki erkek tahakkümünün önemli nedenlerindendir.
Cinsler arası eşitlik, doğumun bir yan ürünü olarak doğada vardır. Eşitsizliği yaratan insanın insana tahakkümünün en vahşi türü olan, erkeğin kadını sömürmesiyle başlar. Bu sömürü ve tahakküme son verilmedikçe kadına şiddetin önüne geçmek de mümkün değildir.
Kadının erkeğin mülkiyetinden, tahakkümünden, sömürüsünden kurtulduğu bir toplum düzeni kurmak insanlığın yapacağı en büyük devrim olacaktır.
İşe eğitimden başlarken, kadın üzerinde erkek denetimine dayalı ahlâk düzeninin, erkeğin cinsel, ekonomik ve sosyal çıkarları için yine erkekler tarafından yaratıldığı iyi anlaşılmalı ve öğretilmelidir.
*Mehtap Hamzaoğlu,Namus: Kadına Şiddetin İdiolojisi, Siyap Kitap Yayınları, İstanbul, Ocak-2019
Yazarlar
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.07.2021
14.07.2021
5.07.2021
21.06.2021
9.06.2021
24.05.2021
3.05.2021
30.04.2021
14.04.2021
5.04.2021