Galip DALAY
Ortadoğu’da siyasal gerilimin düştüğü bir dönemden geçiyoruz. Bir ‘normalleşme’ evresi yaşıyoruz. Bölgede herkes birbiriyle tekrardan konuşmaya başladı. Birleşik Arap Emirlikleri’yle (BAE) Türkiye arasındaki temas ve ziyaretlerin de gösterdiği gibi bölgesel diplomasi işliyor. Diyalog kanalları yeniden açılıyor.
Peki bu süreci ne tetikledi?
Bu dönemi var eden dört tane jeopolitik ve sistemik sebepten bahsedebiliriz. Birincisi, ABD’de Biden’ın seçilmesi ve Trump döneminin bölgesel politikalarının bir kısmından vaz geçmesi bu dönemi tetikleyen en önemli unsuru temsil ediyor. Aslında, bölge siyaseti konusunda Trump Obama’nın ötekisi, Biden da Trump’ın ötekisi değil. Tarzlarındaki farklılığa rağmen, bu üç isim arasında, ABD’nin bölgesel yükümlülüklerini azaltma konusunda epey ortak nokta var. Fakat bir başlıkta Biden Trump’tan ayrışıyor. İran’a karşı ne maksimum baskı stratejisini izliyor ne de Körfez Arap ülkelerine açık çek veriyor. Tam aksine, Trump’ın terk ettiği nükleer antlaşmayı yeniden diriltmek istiyor.
İlaveten, ABD’nin bölgesel yükümlülüklerini azaltma siyasetini Biden da selefleri Trump ve Obama gibi sürdürüyor. Bu siyaseti en son ABD’nin Afganistan’dan çekilişinde gördük. Burada şu nüans önemli: ABD, bölgeden geri çekilmiyor. Bölgesel güvenlik yükümlülüklerini azaltıyor. Amerika’nın bölgesel müttefikleri ABD’nin bu tutumuna, bir taraftan Çin ve Rusya’yla ilişkilerini derinleştirerek, diğer taraftan bölgedeki rakip aktörlerle gerilimi düşürerek cevap veriyorlar. Mesela BAE sadece Türkiye’yle değil, İran’la da gerilimi düşürüyor. Amerika’ya rağmen, Çin’le ilişkilerini derinleştiriyor.
İkincisi, Arap dünyasındaki başkaldırılardan sonra, Arap Baharı ve İslamcılık/İslamcılar hadisesi bölge siyasetinin en derin ve sert yarılmasını temsil etti. Bu iki başlık etrafında bölgede siyasal ve jeopolitik hizalanmalar ortaya çıktı. Fakat bu her iki fenomenin de bölge siyasetindeki önemleri ciddi manada azaldı. Bu da bu başlıkların gerilim üretme potansiyelini düşürüyor ve bu yarılmanın karşıt kamplarında hizalanan aktörlerin diyalog kurmasını kolaylaştırıyor.
Üçüncüsü, bölgedeki birçok çatışma bölgesinde ne kimse tam kazandı ne de tam kaybetti. Libya’dan Yemen’e, oradan Doğu Akdeniz’e ve Sudan’a bölgesel aktörler açısından bir yenişememe durumu ortaya çıktı. Ortaya çıkan bu denge veya yenişememe hali şu anda diyaloğu mümkün kılıyor. Fakat bu tansiyonu da yeniden yükseltebilir. Çünkü zemin kaygan olmaya devam ediyor.
Dördüncüsü, geçen on yılda bölge çok jeopolitik, az ekonomi konuştu. Fazlasıyla ideoloji veya siyasal mücadeleleri konuştuk. Aktörler, jeopolitik aktivizmin ekonomik faturasını çok önemsemediler. Mevzubahis siyasal veya jeopolitik başlıkların hiçbirisi anlamsızlaşmadı. Fakat ekonomi gündemi kendisini dayatıyor. Bu Türkiye’de kendisini derinleşen bir ekonomik kriz şeklinde dayatıyor. Bu kriz, iktidarın toplumsal tabanını tedrici bir şekilde eritiyor. Fakat BAE’de, Suudi Arabistan’da, Mısır’da veya Kuveyt’te de ekonomi gündemi kendisini dayatıyor. Örneğin, BAE’li yetkililerin bu gerilimi düşürücü adımlara dair kullandığı söyleme baktığımızda jeopolitik aktivizmleriyle ekonomik ihtiyaçları arasındaki makasın fazlasıyla açıldığının farkında olan bir yaklaşım görüyorsunuz.
Ekonomi, Model ve Meşruiyet
Bu ‘normalleşme’ süreçlerinin ekonomi merkezli ilerlemelerinin üç temel gerekçesi var. İlki, ekonomik işbirliği bu aktörler arasındaki yegane pozitif gündemi temsil ediyor. Getirisi olan pragmatik bir tercih. Mesela Türkiye – BAE’nin imzaladığı ticari antlaşmalar Türkiye için yatırım ve para girişi anlamına geliyor. BAE için ise orta vadede iyi kâr elde edebileceği rasyonel yatırımlar anlamına geliyor. Yaşanan ekonomik kriz ve devalüasyon nedeniyle Türkiye’nin varlıkları normal piyasa değerlerinin çok altında seyrediyor. BAE gibi sıcak paraya sahip bir ülke için bu durum iyi ekonomik fırsatlar sunuyor. BAE zaten Türkiye’nin Körfezdeki en büyük ticaret partneri konumunda.
İkincisi, Körfez ülkeleri başta olmak üzere bölgedeki çoğu ülke kendisini petrol sonrası döneme uyarlamaya çalışıyor. Bu nedenledir ki Suudi Arabistan’dan Kuveyt’e bölgedeki çoğu ülkenin 2030, 2035 veya 2040 gibi en azından söylem bazında iddialı iktisadi kalkınma projeleri var. Ekonomilerini çeşitlendirmeye çalışıyorlar. BAE hali hazırda bu konuda epey yol almış ülkelerin başında geliyor. Dolayısıyla, bu ülkeler sahici ihtiyaçlar ve yapısal gerekçelerle ekonomik geleceklerini daha fazla düşünmek zorunda olacakları bir döneme giriyorlar.
Üçüncüsü, bu rejimler için ekonomi ile siyasal meşruiyet başlıkları iç içe geçmiş iki başlığı temsil ediyor. Bölgedeki bütün rejimler farklı derecelerde siyasal meşruiyet krizleri yaşıyorlar. Bu aktörler bu krizlerini reformlar yaparak veya siyasal katılım kanallarını açarak aşmaya çalışmayacaklarını net bir şekilde ortaya koydular. Bugünkü Arap otoriteryanizmi eskisinden daha ceberut daha özgüvensiz bir mahiyete sahip. Fakat bu meşruiyet krizi olduğu gibi ortada duruyor. Hatta derinleşiyor. Bu ülkeler bu meşruiyet krizlerini ‘Çin Modeli’ ekonomik kalkınma modelleriyle aşmaya çalışıyorlar. Bu model siyasal reform yapmadan ekonomik kalkınma üzerinden toplumsal meşruiyeti elde etme arayışını temsil ediyor. Bu rejimler modeli bulmuş olsalar da muhtemelen bu modele rıza gösterecek toplum bulmakta güçlük çekecekler. Aynı şey Türkiye için de geçerli. Çin modeli Çinliler için bir zorunluluğun eseri olabilir. Fakat Türkiye’ye dayatılmaya çalışılan bu model bir siyasal tercih ve başarısızlığın eseri.
İdeoloji Yorgunluğu Post-İdeoloji Değil
Bölgesel ‘normalleşmeyi’ doğuran koşullar kadar ‘normalleşmenin’ doğurduğu bölgesel siyaseti de tahlil etmeliyiz. Öncellikle hem yeni dönem hem de normalleşme kavramları içinde geçtiğimiz dönemi tasvir etmek için pek elverişli değil. Arap Baharı döneminin limitlerini yaşıyoruz fakat bu dönemin açığa çıkardığı siyasal ve toplumsal fay hatlar hala bölge siyasetini derinden etkiliyor. Bölge siyasetinin bu dönemine damgasını vuran ve bölge insanının anlam dünyasında da karşılık bulan anlamlı bir siyasal söylem, eylem veya projeyi kimse önerebilmiş değil. Bu durum hem bölgesel hem de farklı ülkelerin ulusal ölçekleri için geçerli. Benzeri şekilde, bölge siyasetinde negatif manada gerilimin düşmesiyle pozitif manada normalleşmenin yaşanması arasında ciddi bir fark var. Bölgede gerilim düşüyor. Bu yeni bir normalleşme döneminin ön evresi de eskalasyon döngüsünde kısa bir kesit de olabilir.
Gerilimin düşürülmesi siyaseti, geçtiğimiz dönemin kaçınılmaz bir özelliğini değil, belirli bir tercihini temsil ediyor. Tansiyon pekâlâ yeniden yükselebilir. Bunun koşulları yerli yerinde duruyor. Libya ve Doğu Akdeniz buna örnek teşkil ediyor. Kıbrıs Rumlarının ihtilaflı sular için verdiği keşif izni yeni bir gerilim döngüsüne davetiye çıkarabilir. Libya kuralları ve yasal zemini olmayan veya tartışmalı olan bir seçime gidiyor. Bu seçim süreci ve sonrası ülkede tansiyon yeniden yükselebilir. Aynı şekilde, Türkiye ile İran arasında tansiyonun yükseleceği bir döneme giriyoruz. İki ülke arasındaki gerilim alanlarının coğrafyası Kafkasya ve Orta Asya’yı da içerecek şekilde genişliyor. İlaveten, Türkiye dış politikasında Türk dünyası fikri zemin kazandıkça Türkiye’yi İran, Rusya ve Çin gibi ülkelerle daha fazla karşı karşıya getirecektir. Hasılı ‘normalleşme’ veya tansiyonun düşmesi bölgesel siyasetin tamamını kuşatan bir trendi temsil etmiyor.
Son olarak, bölgede ideolojiler çağının sona erdiğine dair epey şey yazıldı. Büyük anlatı ve ideolojiler bölge siyasetinde epey zemin kaybetti. Bu anlatıların pek bir alıcısı yok şu anda. Fakat Ortadoğu’daki ülkelerin kahir ekseriyeti hala en temel siyasal, anayasal veya toplumsal sorunlarını çözebilmiş değil. Devletlerle toplumlar arasındaki makas olanca açıklığıyla duruyor. Bölge siyasetinde ideoloji ve büyük anlatı yorgunluğu olduğu aşikâr. Fakat bu kadar temel mesele yerli yerinde durduğu sürece bölge post-ideolojiler veya post-anlatılar dönemi diye adlandırabileceğimiz bir döneme de girmeyecektir.
Sonuç olarak; Ortadoğu’da son dönemlerde yaşanan makas değişikliğinin anlaşılabilir gerekçeleri-dinamikleri var ama bu dönemin ciddi kırılganlıkları da var. Dolayısıyla bu dönemin ne kadar süreceği biraz da bu kırılganlıkların nasıl yönetileceğiyle ilgili olacak. Ekonomi diyaloğu mümkün kılsa da, temel aktörler arasındaki jeopolitik makas kısmen dahi olsa kapanmadığı sürece içinde geçtiğimiz dönem yeni bir döneme evrilmeyecek, gerilimin düşmesi normalleşmeye dönüşmeyecek.
En son çıkan yazılardan anında haberdar olmak için bizi @PerspektifOn twitter hesabımızdan takip edebilirsiniz.
Yazarlar
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselIMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin “kritik eşikleri” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye siyasetinin hastalığı: İmralı tartışmasında serinkanlılık ihtiyacı ve CHP'nin kararı 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi (7): Simit 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları




























































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.09.2025
9.12.2021
11.02.2020
3.02.2020
28.01.2020
20.01.2020
13.01.2020
6.01.2020
31.12.2019
24.12.2019