Galip DALAY
Libya krizinin askerî bir çözümü olabilir mi? Kestirmeden cevap verecek olursak, evet olabilir. Tıpkı Suriye’de de olduğu gibi. Tabii ki böylesi bir çözümün sürdürülebilirliği soru işaretli olacaktır. Toplumsal rızaya dayanmadan geliştirilen askerî çözümlerin uzun erimli olmaları da pek olası değildir. Bu nedenle, Esad rejimi Suriye’de savaşı kazansa dahi barışı kazanması pek mümkün olmayacaktır. Toprak kazanabilen fakat toplumu kazanamayan palyatif bir çözümden bahsediyoruz.
Bu nedenle de bu ‘kazanımlar’ her daim kırılgan ve her daim geri döndürebilir bir mahiyette kalacak. Zaten Suriye’de kriz sonrası döneme girmiyoruz, kriz, içeriği aynı kalarak, sadece boyut değiştiriyor.
Bütün bunlara rağmen, ne yazık ki kriz bölgelerinde kısa vadeli zaman projeksiyonları için askerî enstrümanlar sonuç verici olabiliyor. Saha hakimiyeti siyasal parametreleri ve süreci tayin ediyor. Yukarıda belirttiğim gibi, Esad’ın siyasal vizyonu Suriyelileri heyecanlandırdığı veya toplumsal zemini çok güçlü olduğu için Suriye’de zemin kazanmadı. Esad ve destekçileri silah zoruyla sahada ilerlediler. Trajedilerle Suriyelilerin iradesini kırıp ‘terbiye’ etmeye çalıştılar.
Zaten kriz bölgelerinde askerî ve siyasal çözüm birbirlerini dışlayan iki farklı unsurdan oluşmuyor. Askerî olan siyasal bir hüviyet kazanıp siyasal sonuç doğuruyor. Suriye krizinde, Astana’dan Soçi’ye giden yola baktığımızda bunu bariz bir şekilde görüyoruz. Astana ve Soçi süreçleri hem Suriye savaşını nihayetinde Esad’ın lehine olacak şekilde yapılandırdı hem de Esad’ın bu kazanımlarını kayıt altına almasına zemin hazırladı.
Yine, Rusya’nın Türkiye ile yaptığı her toplantı öncesinde uyguladığı mantık veya strateji yukarıdaki tezi doğruluyor. Bu toplantılar öncesinde Rusya askerî anlamda hep sahadaki tansiyonu yükselterek Türkiye’ye baskı uygulamaya çalıştı. Bunu hem İdlib hem de Libya’da görüyoruz. Yani Rusya saha üzerinden masayı şekillendirme yolunu izliyor.
Öyle gözüküyor ki Libya’da da taraflar önce sahada kazanmak sonra da diplomatik ve siyasal süreçlerle bunu kayıt altına almak istiyorlar. Sahada kazanmak için de her yolu mübah görüyorlar. Her enstrümanı devreye sokmaya hazır duruyorlar. Tıpkı Rus ve Sudanlı askerlerin Libya’da Haftar safında savaştırılmaları gibi…
Bu minvalde, Suriyeli muhaliflerden bazı savaşçıların Libya sahasına kaydırıldığına veya kaydırılacağına dair hem Türkiye’de hem de uluslararası medyada epey haber ve analiz yayınlandı. Resmî kanallardan bu konuya dair herhangi bir teyit henüz gelmedi. Yabancı savaşçıları sahaya sürmek artık Ortadoğu’daki kriz alanlarının sıradan bir resmini teşkil ediyor. Nitekim, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve İran gibi ülkeler Yemen, Suriye ve Libya gibi birçok kriz alanında yabancı savaşçıları devreye sokuyorlar. Hatta Hizbullah örneğinde olduğu gibi İran, bizatihi yabancı örgütleri grup olarak Suriye’de sahaya sürdü. Yine, Rusya ve BAE gibi ülkeler farklı gerekçelerle ulusal ordularının yapmalarını istemedikleri veya yapmalarında mahzur gördükleri birçok faaliyeti Wagner ve Blackwater gibi özel askerî firmalara havale ediyorlar. Haftar’ın başlattığı son Trablus saldırılarında da Wagner’in merkezî bir rol oynadığı herkesin malumu. Nihayetinde bölgede konvansiyonel olmayan, hibrit vekalet savaşlarının cereyan ettiği bir dönemden geçiyoruz. Muhtemelen hem müspet hem de menfi dönüştürücü sonuçlarıyla tesirleri nesiller boyu hissedilecek bir Ortadoğu (Kuzey Afrika’yı da içerecek şekilde) iç savaşlar evresini deneyimliyoruz. Yani, yabancı savaşçıların bölgesel mücadelelerde kullanımı artık bir istisna olmaktan çıkıp gittikçe bir norma dönüşüyor.
Bütün bu resme rağmen, eğer doğruysa, Türkiye’nin Suriye’den Libya’ya savaşçı kaydırmasının orta ve uzun vadedeki götürüleri kısa vadedeki getirilerini bir hayli gölgede bırakır. Bu, Libya krizinin ‘cihatçılarla mücadele’ başlığına hapsedilip Haftar’ın uluslararası alanda epey zemin kazanmasına yol açar. Bunun devamı olarak da Trablus merkezli Sarraj hükümeti BM’nin tanıdığı meşru bir hükümet olmaktan ziyade yavaş yavaş Türkiye’nin vekili bir aktör olarak algılanmaya başlar.
Başka bir ifadeyle bu adım, Suriye muhalefetinin zaten epey azalmış olan meşruiyetinin son kırıntılarını da ortadan kaldıracak, Trablus’taki BM onaylı Serraj hükümetinin de uluslararası alanda bir meşruiyet krizi yaşamasına yol açacaktır. Ayrıca böyle bir adım Yunanistan, Kıbrıs, BAE ve Mısır’ın, Trablus hükümetini tanıyan ülkeler nezdinde başlattıkları bu tanımalarını geri çekme girişimlerine epey bir zemin kazandırır. Bu çabaların makes bulmasını daha olası hale getirir.
Bu minvalde Rusya Suriye’ye, 2011’deki Libya krizi ile Sovyetlerin Afganistan işgalinden çıkardığı derslerle gelmişti. Moskova, Libya meselesinde Batı tarafından aldatıldığını düşünüyor. Belki de daha doğru bir ifadeyle, Putin, dönemin Rusya devlet başkanı Medvedev’in Batılılar tarafından aldatıldığını düşünüyor. Rusya, kendisinin çekimser kaldığı BM Güvenlik Konseyi’nin 1973 sayılı kararının Libya’da rejim değişikliği için askerî bir müdaheleye izin vermediği halde, Batı’nın bu maddeyi bu amaç için kullandığını iddia ediyor. Buna cevaben Moskova Suriye’de, Batı’ya benzeri bir hareket alanını tanımamakta kararlı davrandı. Yine, Afganistan işgalinde yaşadığı, sahanın kendisi için içinden çıkmaktan zorlanacağı bir bataklığa dönüşmesi tehlikesi konusunda da Suriye’de sakınmayı bildi. Sahaya yüksek sayıda konvansiyonel asker sürmedi. Rusya, bu her iki deneyimden çıkardığı derslerin neticesinde de Suriye’de sınırlı bir yatırımla oldukça etkin sonuçlar elde etti.
Öyle görünüyor ki, Türkiye de Libya’ya Suriye’den çıkardığı derslerle gidiyor. Askerî yollarla ve sert güç unsurlarıyla Suriye’de istediği sonuçları daha hızlı elde ettiğini düşünüyor ve bu stratejiyi Libya’da da uygulamak istiyor gibi gözüküyor. Trablus merkezli hükümetle karşılıklı bir bağımlılık ilişkisine giren Türkiye’nin, oradaki hükümetin düşmesini engellemek için gerekirse sert güç unsurlarına başvurabileceği mesajını vermesi anlaşılabilir ve bu aşamada isabetli bir strateji. Aksi takdirde, Rus paralı askerlerin dahliyle birlikte Serraj hükümetinin düşmesi an meselesi haline gelir.
Ancak Türkiye, Suriye’den ders çıkarma meselesini seçici davranarak yapmaması gerekiyor. Yani Türkiye’nin, kendisini göreceli olarak başarılı kılan politikalarının yanında kendisini başarısız kılan politikalarından da dersler çıkarması gerekiyor.
Bu derslerin başında da yabancı savaşçılar ve radikalizm meselelerinin Suriye muhalefetinin altını oyup uluslararası meşruiyetinin tedrici olarak yok olmasına yol açtığı dersi geliyor. İlaveten, yabancı savaşçılar - ve bunun bir devamı olarak radikalizm - meselesi Suriye’de rejim değişimi stratejisinin terörle mücadele gündemine kurban edilmesine yol açtı. Libya’da aynı hataların tekrar edilmemesi gerekiyor.
Yine, Libya’ya dair geliştirilen politikaların Libyalı bir sahipliğe sahip olması gerekiyor. Bu politikaların Trablus merkezli hükümetin uluslararası meşruiyetine halel getirmemesi ve onun Türkiye’nin vekil aktörü olarak algılanmasına yol açmaması gerekiyor. Ne yazık ki bu yönlü ciddi riskler belirmiş durumda. Orta vadede de Türkiye, Libya’da Serraj hükümetine olan bağımlılığını azaltacak politikalar izlemeli.
Ortadoğu ve Kuzey Afrika’nın kriz bölgelerinde uluslararası meşruiyetin her şeyi ifade etmediğini defaatle tecrübe ettik. Bunu Sisi’nin darbesine ve Esad’ın kimyasal silah kullanımına verilen uluslararası tepkilerde de bilfiil deneyimledik. Bununla beraber, uluslararası meşruiyetin nihai kertede çok şeyi ifade ettiğini de akılda tutmak gerekir. Her ne kadar taraflar meşruiyetlerinin kaynağını farklı kodlasalar da bölgedeki mücadeleleri aynı zamanda yerel, bölgesel ve uluslararası boyutları olan meşruiyet savaşları olarak da tanımlayabiliriz. Suriye muhalefeti sadece uluslararası alanda meşruiyet yitimi yaşamadı, vekil aktörlere dönüştükleri ölçüde Suriyeliler nezdinde de meşruiyet krizi yaşadı. Bu nedenle, bu meşruiyet mücadelesinde zemin kaybetmemek en az sahada alan kaybetmemek kadar önemlidir.
Hasılıkelam, eğer Libya meselesindeki süreç iyi yönetilmezse, bu durum, Suriye’de Esad rejiminin, Libya’da da Haftar’ın meşruiyetini tahkim edebilir. Rusya, sadece Türkiye’yle değil, Mısır -BAE-Suudi Arabistan gibi Haftar’ı destekleyen Arap ülkeleriyle ilişkilerinde de Libya ile Suriye’yi aynı paketin parçası kılmak isteyebilir. Libya’da onların pozisyonunu (Haftar’ı) desteklemenin karşılığında, onları Esad rejimiyle ilişki kurmaya zorlayabilir. Libya’da Suriyeli savaşçılar fenomeni böylesi bir süreci sadece hızlandırır. Buna karşın, aynı fenomen hem Trablus hükümetinin hem de Suriye muhalefetinin meşruiyetini ise daha fazla azaltan bir işlev görebilir.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.02.2020
3.02.2020
28.01.2020
20.01.2020
13.01.2020
6.01.2020
31.12.2019
24.12.2019
17.12.2019
10.12.2019