Galip DALAY
Ortadoğu’da siyasal gerilimin düştüğü bir dönemden geçiyoruz. Bir ‘normalleşme’ evresi yaşıyoruz. Bölgede herkes birbiriyle tekrardan konuşmaya başladı. Birleşik Arap Emirlikleri’yle (BAE) Türkiye arasındaki temas ve ziyaretlerin de gösterdiği gibi bölgesel diplomasi işliyor. Diyalog kanalları yeniden açılıyor.
Peki bu süreci ne tetikledi?
Bu dönemi var eden dört tane jeopolitik ve sistemik sebepten bahsedebiliriz. Birincisi, ABD’de Biden’ın seçilmesi ve Trump döneminin bölgesel politikalarının bir kısmından vaz geçmesi bu dönemi tetikleyen en önemli unsuru temsil ediyor. Aslında, bölge siyaseti konusunda Trump Obama’nın ötekisi, Biden da Trump’ın ötekisi değil. Tarzlarındaki farklılığa rağmen, bu üç isim arasında, ABD’nin bölgesel yükümlülüklerini azaltma konusunda epey ortak nokta var. Fakat bir başlıkta Biden Trump’tan ayrışıyor. İran’a karşı ne maksimum baskı stratejisini izliyor ne de Körfez Arap ülkelerine açık çek veriyor. Tam aksine, Trump’ın terk ettiği nükleer antlaşmayı yeniden diriltmek istiyor.
İlaveten, ABD’nin bölgesel yükümlülüklerini azaltma siyasetini Biden da selefleri Trump ve Obama gibi sürdürüyor. Bu siyaseti en son ABD’nin Afganistan’dan çekilişinde gördük. Burada şu nüans önemli: ABD, bölgeden geri çekilmiyor. Bölgesel güvenlik yükümlülüklerini azaltıyor. Amerika’nın bölgesel müttefikleri ABD’nin bu tutumuna, bir taraftan Çin ve Rusya’yla ilişkilerini derinleştirerek, diğer taraftan bölgedeki rakip aktörlerle gerilimi düşürerek cevap veriyorlar. Mesela BAE sadece Türkiye’yle değil, İran’la da gerilimi düşürüyor. Amerika’ya rağmen, Çin’le ilişkilerini derinleştiriyor.
İkincisi, Arap dünyasındaki başkaldırılardan sonra, Arap Baharı ve İslamcılık/İslamcılar hadisesi bölge siyasetinin en derin ve sert yarılmasını temsil etti. Bu iki başlık etrafında bölgede siyasal ve jeopolitik hizalanmalar ortaya çıktı. Fakat bu her iki fenomenin de bölge siyasetindeki önemleri ciddi manada azaldı. Bu da bu başlıkların gerilim üretme potansiyelini düşürüyor ve bu yarılmanın karşıt kamplarında hizalanan aktörlerin diyalog kurmasını kolaylaştırıyor.
Üçüncüsü, bölgedeki birçok çatışma bölgesinde ne kimse tam kazandı ne de tam kaybetti. Libya’dan Yemen’e, oradan Doğu Akdeniz’e ve Sudan’a bölgesel aktörler açısından bir yenişememe durumu ortaya çıktı. Ortaya çıkan bu denge veya yenişememe hali şu anda diyaloğu mümkün kılıyor. Fakat bu tansiyonu da yeniden yükseltebilir. Çünkü zemin kaygan olmaya devam ediyor.
Dördüncüsü, geçen on yılda bölge çok jeopolitik, az ekonomi konuştu. Fazlasıyla ideoloji veya siyasal mücadeleleri konuştuk. Aktörler, jeopolitik aktivizmin ekonomik faturasını çok önemsemediler. Mevzubahis siyasal veya jeopolitik başlıkların hiçbirisi anlamsızlaşmadı. Fakat ekonomi gündemi kendisini dayatıyor. Bu Türkiye’de kendisini derinleşen bir ekonomik kriz şeklinde dayatıyor. Bu kriz, iktidarın toplumsal tabanını tedrici bir şekilde eritiyor. Fakat BAE’de, Suudi Arabistan’da, Mısır’da veya Kuveyt’te de ekonomi gündemi kendisini dayatıyor. Örneğin, BAE’li yetkililerin bu gerilimi düşürücü adımlara dair kullandığı söyleme baktığımızda jeopolitik aktivizmleriyle ekonomik ihtiyaçları arasındaki makasın fazlasıyla açıldığının farkında olan bir yaklaşım görüyorsunuz.
Ekonomi, Model ve Meşruiyet
Bu ‘normalleşme’ süreçlerinin ekonomi merkezli ilerlemelerinin üç temel gerekçesi var. İlki, ekonomik işbirliği bu aktörler arasındaki yegane pozitif gündemi temsil ediyor. Getirisi olan pragmatik bir tercih. Mesela Türkiye – BAE’nin imzaladığı ticari antlaşmalar Türkiye için yatırım ve para girişi anlamına geliyor. BAE için ise orta vadede iyi kâr elde edebileceği rasyonel yatırımlar anlamına geliyor. Yaşanan ekonomik kriz ve devalüasyon nedeniyle Türkiye’nin varlıkları normal piyasa değerlerinin çok altında seyrediyor. BAE gibi sıcak paraya sahip bir ülke için bu durum iyi ekonomik fırsatlar sunuyor. BAE zaten Türkiye’nin Körfezdeki en büyük ticaret partneri konumunda.
İkincisi, Körfez ülkeleri başta olmak üzere bölgedeki çoğu ülke kendisini petrol sonrası döneme uyarlamaya çalışıyor. Bu nedenledir ki Suudi Arabistan’dan Kuveyt’e bölgedeki çoğu ülkenin 2030, 2035 veya 2040 gibi en azından söylem bazında iddialı iktisadi kalkınma projeleri var. Ekonomilerini çeşitlendirmeye çalışıyorlar. BAE hali hazırda bu konuda epey yol almış ülkelerin başında geliyor. Dolayısıyla, bu ülkeler sahici ihtiyaçlar ve yapısal gerekçelerle ekonomik geleceklerini daha fazla düşünmek zorunda olacakları bir döneme giriyorlar.
Üçüncüsü, bu rejimler için ekonomi ile siyasal meşruiyet başlıkları iç içe geçmiş iki başlığı temsil ediyor. Bölgedeki bütün rejimler farklı derecelerde siyasal meşruiyet krizleri yaşıyorlar. Bu aktörler bu krizlerini reformlar yaparak veya siyasal katılım kanallarını açarak aşmaya çalışmayacaklarını net bir şekilde ortaya koydular. Bugünkü Arap otoriteryanizmi eskisinden daha ceberut daha özgüvensiz bir mahiyete sahip. Fakat bu meşruiyet krizi olduğu gibi ortada duruyor. Hatta derinleşiyor. Bu ülkeler bu meşruiyet krizlerini ‘Çin Modeli’ ekonomik kalkınma modelleriyle aşmaya çalışıyorlar. Bu model siyasal reform yapmadan ekonomik kalkınma üzerinden toplumsal meşruiyeti elde etme arayışını temsil ediyor. Bu rejimler modeli bulmuş olsalar da muhtemelen bu modele rıza gösterecek toplum bulmakta güçlük çekecekler. Aynı şey Türkiye için de geçerli. Çin modeli Çinliler için bir zorunluluğun eseri olabilir. Fakat Türkiye’ye dayatılmaya çalışılan bu model bir siyasal tercih ve başarısızlığın eseri.
İdeoloji Yorgunluğu Post-İdeoloji Değil
Bölgesel ‘normalleşmeyi’ doğuran koşullar kadar ‘normalleşmenin’ doğurduğu bölgesel siyaseti de tahlil etmeliyiz. Öncellikle hem yeni dönem hem de normalleşme kavramları içinde geçtiğimiz dönemi tasvir etmek için pek elverişli değil. Arap Baharı döneminin limitlerini yaşıyoruz fakat bu dönemin açığa çıkardığı siyasal ve toplumsal fay hatlar hala bölge siyasetini derinden etkiliyor. Bölge siyasetinin bu dönemine damgasını vuran ve bölge insanının anlam dünyasında da karşılık bulan anlamlı bir siyasal söylem, eylem veya projeyi kimse önerebilmiş değil. Bu durum hem bölgesel hem de farklı ülkelerin ulusal ölçekleri için geçerli. Benzeri şekilde, bölge siyasetinde negatif manada gerilimin düşmesiyle pozitif manada normalleşmenin yaşanması arasında ciddi bir fark var. Bölgede gerilim düşüyor. Bu yeni bir normalleşme döneminin ön evresi de eskalasyon döngüsünde kısa bir kesit de olabilir.
Gerilimin düşürülmesi siyaseti, geçtiğimiz dönemin kaçınılmaz bir özelliğini değil, belirli bir tercihini temsil ediyor. Tansiyon pekâlâ yeniden yükselebilir. Bunun koşulları yerli yerinde duruyor. Libya ve Doğu Akdeniz buna örnek teşkil ediyor. Kıbrıs Rumlarının ihtilaflı sular için verdiği keşif izni yeni bir gerilim döngüsüne davetiye çıkarabilir. Libya kuralları ve yasal zemini olmayan veya tartışmalı olan bir seçime gidiyor. Bu seçim süreci ve sonrası ülkede tansiyon yeniden yükselebilir. Aynı şekilde, Türkiye ile İran arasında tansiyonun yükseleceği bir döneme giriyoruz. İki ülke arasındaki gerilim alanlarının coğrafyası Kafkasya ve Orta Asya’yı da içerecek şekilde genişliyor. İlaveten, Türkiye dış politikasında Türk dünyası fikri zemin kazandıkça Türkiye’yi İran, Rusya ve Çin gibi ülkelerle daha fazla karşı karşıya getirecektir. Hasılı ‘normalleşme’ veya tansiyonun düşmesi bölgesel siyasetin tamamını kuşatan bir trendi temsil etmiyor.
Son olarak, bölgede ideolojiler çağının sona erdiğine dair epey şey yazıldı. Büyük anlatı ve ideolojiler bölge siyasetinde epey zemin kaybetti. Bu anlatıların pek bir alıcısı yok şu anda. Fakat Ortadoğu’daki ülkelerin kahir ekseriyeti hala en temel siyasal, anayasal veya toplumsal sorunlarını çözebilmiş değil. Devletlerle toplumlar arasındaki makas olanca açıklığıyla duruyor. Bölge siyasetinde ideoloji ve büyük anlatı yorgunluğu olduğu aşikâr. Fakat bu kadar temel mesele yerli yerinde durduğu sürece bölge post-ideolojiler veya post-anlatılar dönemi diye adlandırabileceğimiz bir döneme de girmeyecektir.
Sonuç olarak; Ortadoğu’da son dönemlerde yaşanan makas değişikliğinin anlaşılabilir gerekçeleri-dinamikleri var ama bu dönemin ciddi kırılganlıkları da var. Dolayısıyla bu dönemin ne kadar süreceği biraz da bu kırılganlıkların nasıl yönetileceğiyle ilgili olacak. Ekonomi diyaloğu mümkün kılsa da, temel aktörler arasındaki jeopolitik makas kısmen dahi olsa kapanmadığı sürece içinde geçtiğimiz dönem yeni bir döneme evrilmeyecek, gerilimin düşmesi normalleşmeye dönüşmeyecek.
En son çıkan yazılardan anında haberdar olmak için bizi @PerspektifOn twitter hesabımızdan takip edebilirsiniz.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.02.2020
3.02.2020
28.01.2020
20.01.2020
13.01.2020
6.01.2020
31.12.2019
24.12.2019
17.12.2019
10.12.2019