Galip DALAY
Ortadoğu’nun yeni gerçekliği’ veya ‘sahanın yeni gerçekliği’ gibi cümleler Ortadoğu’ya dair analizlerde sıkça başvurulan kanaatleri oluşturuyor. ‘Gerçeklik’ kavramı burada merkezî bir öneme sahip. Fakat her nedense bu ‘gerçeklik’ çok sık değişebilen bir nitelikte oluyor. Yani aslında zamana pek dayanıklı olmayan bir ‘gerçeklikten’ bahsediyoruz. Dinamik bir şekilde sürekli değişen bir ‘gerçeklikten’ bahsetmemizin sebebi aslında böyle bir ‘gerçekliğin’ olmamasından kaynaklanıyor. Özellikle Ortadoğu’nun kriz bölgelerindeki siyaset ile sahanın tek gerçekliğini, sürdürülebilir bir gerçekliğin olmaması oluşturuyor. ‘Gerçeklik’ diye sunulan şey henüz sonucunu tam kestiremediğimiz Ortadoğu’nun dönüşüm krizinin farklı kesitlerinden ibaret. Yani, sınırlı bir kadraja sahip bir kesite ‘gerçeklik’ muamelesi yapıyoruz. Ortadoğu’nun bir gerçekliği yok çünkü böylesi bir gerçekliği vücuda getirecek koşullar ve onu sürdürülebilir kılacak zemin mevcut değil. Vatandaşlarının en azından kısmi ölçüde rızasını kazanabilmiş, dolayısıyla toplumsal bir meşruiyete sahip, iç siyasal düzenlerle bölgenin ana aktörlerini makul düzeyde tatmin edecek bölgesel bir sistem inşa edilmediği sürece Ortadoğu’nun ‘yeni gerçekliğinden’ bahsetmemiz pek olası olmayacak. Şimdilik sadece film şeridinin değişik sahne veya kesitlerinden bahsedebiliriz. Örneğin, Arap Baharı’ndan itibaren Türkiye, İran, bölgesel Kürtler ve benzeri aktörlerin bölgenin kazananları ve kaybedenleri listesindeki yerlerindeki dinamik değişimi dikkate aldığımızda, bölgesel ‘gerçeklik’ meselesini daha berrak bir şekilde anlamış oluruz.
Irak ‘gerçekliğinin’ dünü ve bugünü
Buradan meseleyi daha somut bir örneğe getirecek olursak, Arap Baharı’nın başladığı dönemden bugüne kadar gelinen sürede Irak’ta baş döndürücü hızda gelişmeler yaşandı. Irak siyasetinin mezhepçi girdabından çıkabileceğine dair iyimserlik aşılayan çok kimlikli el-Irakiye ittifakının 2010 yılında seçimleri kazanmasından mezhepçi girdabı daha da derinleştiren radikalizme benzin taşıyan Nuri Maliki’nin iktidarına, IŞİD’ın Irak’ın en büyük ikinci kenti olan Musul başta olmak üzere Irak’ın ciddi bir kısmını ele geçirmesinden IŞİD’in yenilgiye uğratılmasına, Kürdistan bölgesinin bağımsızlık referandumundan Bağdat’ın post-referandum dönemi naralarına kadar adeta on yıllara sığabilecek gelişmeleri Irak birkaç yılda yaşadı. Daha yakın döneme kadar Irak’ın yavaş yavaş bölgesel aktör olma konumuna geri dönme çabalarına şahit olduk. Irak’ın bölgede hem İran - Körfez hem de İran - ABD gerilimlerinin düşürülmesinde pozitif bir rol oynayabileceğine dair tartışmalar yaşandı. Irak’ın Cumhurbaşkanı Behram Salih’in Suudi Arabistan başta olmak üzere Körfez’e yaptığı üst düzey ziyaretler bu yönlü beklentileri pekiştirdi. Tabii ki bunlar olumlu gelişmelerdi. Ancak, özellikle işgalden sonra Irak’ın bölgesel siyasette bir aktörden çıkıp başka aktörlerin üzerinde rekabet ettikleri bir zemine dönüşmesi, bölgesel rekabetleri de bölgesel nüfuz mücadelelerini de daha tehlikeli ve daha içinden çıkılmaz bir hale sokmuştu. Bu minvalde Irak’ın son dönemlerde bölgesel bir rol arayışı da Irak’taki göstericilerin daha iyi bir yönetim talepleri de Irak için doğru yönde atılmış adımları temsil ediyordu. Ne var ki, ABD’nin Bağdat Havalimanı’na düzenlediği ve İran’ın Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani ile Haşdi Şabi Komutan Yardımcısı Ebu Mehdi el Mühendis’in öldürüldüğü hava saldırıları bu gelişmelerin altını boşaltması kuvvetle muhtemeldir.
İran’ın saldırıya cevap verme zorluğu ve zorunluluğu
İran’ın bu saldırılara cevabının niteliğini ve sertliğini kestirmek güç. İran, burada ince bir maliyet hesabı yapmak zorunda kalacaktır. Çünkü her cevabın karşı bir cevaba davetiye çıkarma ihtimali var. Her iki taraf üzerindeki iç kamuoyu baskısını da dikkate aldığımızda taraflar daha fazla el yükseltmek durumunda kalabilirler. Hedef alınan aktörlerin resmî ünvanları ve İran sistemi için anlamları dikkate alındığında, İran’ın bu saldırılara cevap vermemesi de pek olası değil. Nihayetinde büyük şeytan diye konumlandırdığı ABD’nin bu düzeydeki bir saldırısını sineye çekmesi, hem İran için ideolojik/teolojik bir meydan okuma hem de İran’ın bölgesel ağı için bir moral çökertme operasyonu olacaktır.
Irak’taki gri alan siyasetinin sonu
Yukarıda belirtildiği gibi, İran’ın cevabının mahiyetini kestirmek güç olsa da, bu saldırıların gerçekleştiği yer olan Irak’ta neler yaşanabileceğine dair epey ip ucuna sahibiz. Uzunca bir süredir her İran - ABD geriliminde olduğu gibi bu son saldırıların da ilk kurbanı yine Irak olacak gibi duruyor. Yani, Irak’ın dünkü ‘gerçekliği’ değişirken, yeni ‘gerçekliği’ de süratle şekillenmeye başlıyor. Burada özellikle üç başlıkta yaşananlar Irak siyasetini ciddi manada zorlayacak ve mevcut krizini daha da derinleştirecek gibi duruyor.
Birincisi, uzunca bir süredir Irak’ta sürmekte olan ve gittikçe de iktidar değişimi talebinden ziyade daha anti-sistemik bir hal alan protesto dalgasının geleceği bu son suikastlerle belirsizliğe mahkum edilmiş durumda. Bu krizin akabinde Irak’ta bu protesto dalgasının taleplerinin herhangi bir siyasi bloğun gündemine girmesi daha zor bir hale gelmiş durumda. Nihayetinde bu protesto dalgasının toplumsal tabanının ezici çoğunluğunu Şiiler oluşturuyordu. Bu suikastların Şii kesimdeki birlik ruhunu perçinleme potansiyeli dikkate alındığında, daha önce protestolara katılan Şiilerin bir kısmının bu aşamada bundan vazgeçmesi kuvvetle muhtemeldir. Bu da baştan sakat doğan Irak’ın mevcut sisteminin anlamlı bir reforma tabi tutulma hedefinin başka bahara ertelenmesi demek oluyor. Tabii ki böyle bir ihtimalin olup olmadığı da tartışmalıydı zaten.
İkincisi, bu saldırı muhtemelen Irak’ın Şii, Sünni ve Kürt bileşenleri arasındaki mesafeyi artıracaktır. Nitekim bu saldırılara cevap Iraklılık renginden ziyade daha çok Şiilik renginden verilmiş oldu. Ayrıca Amerikalı yetkililer Irak’ta şu ana kadar daha çok Kürt ve Sünni aktörlerle görüştüler. Benzer şekilde, Amerika’nın Irak’tan gönderilmesi talebi büyük oranda Şii parti ve grupların hararetle savunacağı bir siyasal tutum olacak gibi duruyor.
Üçüncüsü, Irak’taki resmî iktidarla İran yanlısı paralel iktidarın gri alanda yan yana durma siyasetinin sonuna geliyoruz. Süleymani’nin yanı sıra, Haşdi Şabi Komutan Yardımcısı Ebu Mehdi el Mühendis’in de bu saldırıda öldürülmesi, Irak için özellikle zorlayıcı olacaktır. Her ne kadar resmen Başbakana bağlı ve Irak’ın güvenlik mimarisinin bir parçası olsa da, Haşdi Şabi yapılanması hem devlet içerisinde devlet hem de ulusaşırı bir güvenlik ağı işlevi görüyor. Bu yapısıyla da Irak’ta alternatif veya paralel iktidar odağını oluşturuyor. Başta el Mühendis’in yerine gelen Hadi el Amiri olmak üzere, Haşdi Şabi yapılanmasının bütün önde gelen aktörleri intikam yeminleri edip Amerikalıları Irak’tan çıkarma antları içtiler. Buna karşın, Irak’ın resmî iktidarının bu ölçekte anti-ABD bir çizgiye kayması pek kolay değil. Irak’taki her aktörün seçim yapmak zorunda kalacağı bir döneme giriyoruz. Ve her seçim de kaçınılmaz olarak bir maliyet üretecektir.
Hasılı, Bağdat saldırıları İran - ABD arasındaki adı konmamış angajman kurallarını yeniden tanımlayacak gibi duruyor. Bu yeni kuralların ne olacağını henüz bilmiyoruz. Fakat aynı saldırılar Irak’ın düne ait ‘gerçekliğini’ şimdiden değiştirmiş durumda. Yeni bir ‘gerçeklik’ oluşma evresinde. Ne kadar süreceği belli olmayan bu yeni ‘gerçekliğin’ Iraklılar için pek hayırlı sonuçlar üretmeyeceğini kestirmek ise güç değil.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.02.2020
3.02.2020
28.01.2020
20.01.2020
13.01.2020
6.01.2020
31.12.2019
24.12.2019
17.12.2019
10.12.2019