Gürbüz ÖZALTINLI
Özel’in seçim gecesi verdiği mesajlarla başlayan, çarpıcı, aktif girişimlerle yön kazanan diyalog ve normalleşme siyasetinin, bazı muhalif çevrelerde kuşku ve intibak bocalaması yaratmasına şaşıramayız. Kutuplaştırıcı atmosferin kemikleştirdiği hınç yüklü bir sosyolojinin psikolojisini yansıtan sözcüler çıkacaktır. Duyguların gölgesi aklın ışığına kolayca teslim olmaz.
Buna karşı denilebilir ki, “Hayır bu tepkiler duygusal değil. CHP’nin değişimi bugün başlamadı; Katı laik, dışlayıcı politikalar zaten aşılmıştı. Geleneksel taban, muhafazakârların varlığını içine sindirmişti.” Böyle düşünenlere ikili bir ayrım yapmalarını önerebilirim: Birincisi; parti politikaları ile taban psikolojisi arasında. İkincisi; partinin muhafazakâr kitlelere yönelik üslubuyla iktidara karşı izlediği tutum arasında.
Birinci ayrım üzerine düşündüğümüzde, bu mahalleyi içinden iyi tanıyanlar olarak gözlemlerimiz bize, parti politikalarının kitleleri dönüştürmekte pek de başarılı olmadığını söylüyor. Kılıçdaroğlu’nun siyasetleri, toprağı yumuşattıysa da ürün alacak kıvama getirmeye yetmedi. Nitekim seçim travmasının faturasını “muhafazakârlara şirin gözükmeye; Atatürkçü özden uzaklaşmaya” çıkartanlar çoğunluktaydı. Özel’in genel başkanlık adaylığı sürecinde talip olduğu “değişimci” kimliği tanımlamaya çalışırken gösterdiği bocalama, bulanıklık, Atatürkçülük imaları boşuna değildi.
İkinci ayrım ise daha da önemle üzerinde durulmayı hak ediyor. Çünkü CHP yönetiminin bugünkü siyasetlerine temel olan büyük keşfi burada gizli. Kılıçdaroğlu CHP’sinin, muhafazakâr kitlelere yaklaşımı ile iktidara karşı (daha da doğrusu Erdoğan’a karşı) tutumu keskin bir zıtlık üstüne kurulmuştu. Sevgi işaretleriyle, helalleşme söylemleriyle sıradan muhafazakârlara barış mesajı yollanmaya çalışılıyordu. Fakat diğer yanda Erdoğan’a karşı, hesap sormayı vadeden, uzlaşmaz, meydan okuyucu, meşruiyet alanı bırakmayan, kılıç gibi bir dil tercih edilmişti. Bununla, Erdoğan kalibresinde bir lider imajı yaratılabileceği umuldu belki de. Ama niyet edilmeyen oldu ve parmakla yapılan kalp işaretini etkisizleştirmekten başka işe yaramadı. Ayakları tıngırdayan, yıkılıp kalkan çok parçalı masaya zaten kuşkuyla bakan “bağımsız seçmenler”, kaos ve çatışma kokusu aldılar. CHP’yi Türkiye’yi yönetmek için kifayetsiz ve olgunlaşmamış buldular. Muhalefet seçim kaybetmekle kalmadı; masanın bel kemiği olan bu parti %25.33 oy oranında çakıldı kaldı. Bu oran 2015 Kasım seçimleriyle (25.32) aynıdır. Ülkeyi yıkıp geçen enflasyon felâketinden CHP’nin payına %0.01 kar payı düşmüş diyebiliriz.
Özetle, CHP, ne yönetim politikalarıyla ne de geleneksel tabanıyla kendini yeterince yenilemiş değildi. Bir başka biçimde söylersek; Özgür Özel’in normalleşme siyaseti, eskinin doğal, yumuşak bir uzantısını değil, oldukça çarpıcı bir sıçramayı temsil ediyor. İşte zaten bu nedenle çok değerli ve yine bu nedenle akıldan çok duygulardan beslenen intibak bocalamaları yaşanıyor.
Bu yeni siyasete kuşkuyla bakanlar bazı argümanlar ileri sürüyorlar. Bu politikaların Erdoğan’ı sıkışmışlıktan kurtarmaya yarayacağı, ona meşruiyet sağlayacağı, başarısızlıklarını unutturacağı, hattâ bunlara CHP’yi ortak kılacağı, muhalefet tabanının yükselen enerjisini likide edeceği söyleniyor. Ayrıca iktidar blokunun çözülmeyeceği kanısı çok güçlü…
Sonuncusundan başlarsak… Normalleşme politikalarının muhalefete ve Türkiye’ye faydasını tartışırken “iktidarın dağılmasını” ölçü almak doğru olmaz. İktidar blokunun çözülüp çözülmeyeceği birçok koşula bağlıdır ve kolayca kestirilemez. Ağırlıklı ihtimalin de varlığını korumak olacağını düşünebiliriz. Normalleşme ve diyalog, karşılıklı düşmanlık algısının aşındırılmasını öngören bir siyaset tarzını ifade ediyor. Çatışmacı radikalliği, keyfi baskıları onaylayan toplumsal psikolojiyi kırmayı hedef alıyor. Önceliği, iktidarı dağıtmak değil. Otoriterliği ve keyfiliği geriletecek müdahalelerle onu ılımlı bir yöne zorlamak. Başarının da faydanın da ölçüsü budur.
Bunun Erdoğan’a yarayacağı, onu meşrulaştıracağı, başarısızlıklarını unutturacağı, sıkıştığı yerden kurtaracağı argümanına gelince: Kanımca siyaset söyleminin normalleşmesi, Erdoğan’a değil ama CHP’ye ek bir meşruiyet sağlar. Çünkü Erdoğan’dan soğuyan ama CHP’ye büyük kuşkuyla bakan kritik kesim zaten Erdoğan’la bir meşruiyet sorunu yaşamıyor. Düne kadar onu destekliyordu ve her şeye rağmen CHP’ye oy vermeye eli gitmedi bu kesimin. Normalleşmeden umulan, aradaki duvarın yıkılmasıdır. Bu duvar yıkıldığı ölçüde CHP’den Erdoğan’a değil iktidardan CHP’ye doğru geçişkenlik beklenmelidir.
İktidarın başarısızlığının unutulması, sıkıştığı yerden kurtulması ise normalleşmeyle değil, bundan sonra izleyeceği politikalarla ilgilidir. Erdoğan Türkiye’nin temel sorunlarına çözüm üretemediği sürece (kendi tercih ettiği deyimle) yumuşasa da kaybeder, sertleşse de kaybeder. Fakat aynı şey CHP için geçerli değil. CHP bugün sergilediği normalleşme ve diyalog çizgisinde ısrar ederse (Erdoğan çözüm üretmekte kısmen başarılı olsa da) güçlenir. Eski kategorik muhalefet, sert rövanşizm çizgisine savrulursa kaybeder. Normalleşmeye kuşkuyla yaklaşanların asıl gözden kaçırdıkları hayati nokta da tam budur kanısındayım. CHP normalleşme siyasetiyle Erdoğan’a değil, kendisine hayat öpücüğü veriyor.
Bu basit, küçük, pragmatik bir taktik olarak görülemez. CHP yeni çizgisiyle, Türkiye’yi yönetecek; kaos ve çekişmeden koruyacak, sorumluluk sahibi, gerçekçi ve kucaklayıcı bir parti iddiası ortaya koyuyor. Geleneksel tabanı dışında kalan çok geniş kesimlere, “bizden korkmayın, kavga ve kör bir hınç peşinde değiliz; amacımız sorunlara çözüm üretmektir. Bunun için müzakere yaparız. Elimizi taşın altına da sokarız. Eleştirilerimizi de hiç esirgemeyiz. Bunu kavga etmek için değil, ikna etmek için yaparız” diyor. Bunu sözde bırakmıyor; kamuoyu önünde izlenebilir somut siyaset hamlelerine dönüştürüyor ve işlevsel bir üslup kuruyor. Bir yandan “beşli çetelerden hesap soracağız” diye kavgalı bir gelecek ilan edeceksiniz. Buna, inandırıcılığı olmayan bol kepçe vaadler ekleyeceksiniz. Sonra da, düne kadar Erdoğan’ı desteklemiş “kararsız” seçmenlerin güvenini kazanmak için kalp işaretlerinden medet umacaksınız. Özel de dahil başarı bekleyen hepimiz, sonuçta gördük ki yanılmışız. İşte yeni politika, bu travmadan çıkartılan doğru derslerin sonucudur. Yönetmeye öyle değil böyle talip olunur. Sizden korkanlara öyle değil bu yol ve yordamla güven verilebilir.
En zayıf argüman da, “normalleşmenin muhalif enerjiyi söndüreceği, bunun iktidarı rahatlatacağı” iddiası. Muhalif enerjiden kasıt, çok belli ki “Erdoğan nefreti”. İnsanın “keşke” diyesi geliyor. Normalleşme siyasetleri ilerleme kaydetse de keşke laiklerin Erdoğan duygusu bir tık “normalleşse”. Zaten normalleşme bunu sağlayabildiği ölçüde başarılı sonuçlar yaratır. Muhalif seçmenin Erdoğan’ı düşman gibi değil, meşru, normal bir siyasi rakip olarak görmesi, neden enerji kaybı olsun? Nefreti körelirse Erdoğan tarafına mı geçecek? Elbette öyle olmayacak. Ama belki Erdoğan’ı destekleyen komşusuna selam vermeye, hal hatır sormaya başlayacak; başörtülü birisi kafeye girdiğinde yüzünü buruşturmayacak; haşemalıyı plajda görünce parmağıyla göstermeyecek, alay etmeyecek; her Kurban Bayramında dindarların ibadetine sosyal medyadan ağzına geleni söylemeyecek; bidon kafalı yazarların imza günlerine koşmayacak. Kısacası, kendi hayat tarzına saygı beklerken Erdoğan’a kulak verenlerin tarzını aşağılamayacak. Sıradan CHP seçmenleri normalleştikçe enerji kaybı filan yaşanmaz; tam tersine CHP güçlenir ve daha önemlisi Türkiye rahatlar. Radikal, düşmanlaştırıcı psikoloji aşındıkça, önyargılar kırıldıkça, otoriterliğin beslenme kaynakları kurur. Nöbetleşe zorbalığın beli kırılır.
Bir de, “Erdoğan CHP’yi kullanıyor, zaman kazanıyor, hiçbir şey değişmez” diyenler var. Peki; bir soru: Hiçbir şey değişmez diye düşünmek ve normalleşmeyi zorlamaktan vaz geçmek, CHP’ye ve Türkiye’ye ne kazandıracak? Derhal erken seçim diye yollara düşüp, kazandığı krediyi çöpe mi atsın CHP? Topluma baktığında, Erdoğan’ın dört yılını elinden almaya kararlı, sandıklara koşmaya hazır bir çoğunluk gören var mı aramızda? Zamana ihtiyacı olan, Erdoğan’dan daha çok CHP. Kendi tabanının dışına güven verecek yolun daha henüz başında bu parti ve onun yeni yönetimi. Bunu fark etmemek körlük olur.
Sonuç: Normalleşme ve diyalog siyasetinden korkmamak gerekir. Asıl korkulacak durum, bu siyasetin Erdoğan ve AKP’de karşılık bulmamasıdır. Çünkü böyle bir tercih, daha da otoriterleşmeyi garanti eder.
Bahçeli’nin izlediği çizgiye yeterince dikkat ayıranlar, bunu anlamakta zorlanmayacaktır.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.04.2024
14.04.2024
8.04.2024
5.04.2024
25.11.2023
16.11.2023
12.11.2023
9.05.2023
7.05.2023
2.05.2023