Gürbüz ÖZALTINLI
Modern çağın hegemonik medeniyeti olarak Batı, kendisine benzemeyen toplumları da derinden etkiledi. Ürettiği her şey gibi, siyasal düşünceler de onun sınırları içinde kalmadı. “Sol” da, Batı modernleşmesinin yarattığı sınıf mücadelesinin temel kavramlarından.
CHP’nin doğuşunu hepimiz biliyoruz. Onun ideolojisi “sınıfsız imtiyazsız, kaynaşmış bir ulus”inşasına dayanıyordu. Toplumsal rolü modernliği tanımlamak, politik işleviyse toplumu bu yönde dönüştürmekti. Ortada ne işçi sınıfı vardı ne de burjuvazi. Geleneğe bağlı yaşayan, ulus bilinci cılız geniş bir köylü nüfus ile Kafkas-Balkan göçmenlerinin yanısıra ticaret ve türlü yollarla zenginleşmiş kentlilerden oluşan, çok etnisiteli dağınık bir topluluktan “modern” bir ulus yaratılacaktı.
Bu tablo, statünün tanımlayıcısı ve temsilcisi işleviyle CHP’nin, toplumsal hiyerarşide egemen kesimin partisi olduğunu anlatır. Bu paradigmanın, Batı’da “sol”u yaratan paradigmayla benzer bir yanı yoktur.
Kapitalizmin geliştiği, sendikalaşmanın güçlendiği, göçlerin yoğunlaştığı 60’lı ve 70’li yıllarda CHP“sol” kavramına sahip çıkmaya yönelirken böyle bir tarihsel bagaj taşıyordu. Buna rağmen Ecevit dönemi, CHP’nin Batılı anlamda bir sosyal demokrat partiye en fazla yaklaştığı ve orta sınıflardan taşarak emekçi kesimlere ulaştığı dönem oldu. Tabii aynı zamanda kendisini kuran devletle arasının açıldığı…
Süreç 80 darbesine çarptı.
Statükonun savunuculuğuna yolculuk
Darbeyi izleyen 30 yıl boyunca, küreselleşmenin etkileri altında değişime yönelen toplumsal güçlerle devlet arasındaki mücadeleye tanık olduk. Statükonun bu dönemdeki en kayda değer başarılarından birisi, CHP’nin yeniden devletleştirilmesidir. Bunun bedeli ise, bu partinin tamamen kentli orta sınıflara sıkışması ve eşitlik- adalet- refah arayan dışlanmış sınıflarla arasında kapanması mümkün olmayan bir uçurumun oluşmasıdır. CHP, demokrasi ve eşitlik taleplerine orta sınıfların direnişinin temsilcisi olmuştur. Ezilen sınıfların sözcülüğü, kökleri Batı modernleşmesine mesafeli duran siyasal damar tarafından üstlenilmiştir.
Bunu rastlantısal, geçici bir temsil ilişkisi olarak algılayanlar kanımca yanılıyorlar. AKP’nin CHP’den çok daha fazla “sol” bir fonksiyon gördüğünü teslim etme cesareti gösteremiyorlar. Türkiye’de kendisini “sol” olarak niteleyen kimliğin ezilen sınıflarla temsil ilişkisi kurabilmesinin önünde duran tarihsel engelleri görmezden geliyorlar. Siyasal pratiğimizin “sol” kavramına yüklediği anlamı ve bunun dışlanmış sınıflarca algılanışını, “gerilik” ve “yanlış bilinç” olarak niteleme eğiliminin güçlü izleri varlığını sürdürüyor.
Gelir dağılımında, toplumsal statülerde, kimlikler- kültürler arası ayrımcılıkta büyük sorunlar biriktiren uzun bir tarih boyunca, kendisini “sol” olarak niteleyen siyasal pratiğin hiçbir ciddi iktidar çoğunluğu yakalayamamış olması açıklanmaya muhtaçtır. Bunu, onun üzerindeki devlet baskısına bağlamak kolaycılıktır. Bu kolaycılığın maliyeti ise, “muhalif siyasetin nasıl bir kimlikte kurulması gerekir” sorusuna yanlış yerde cevap aramak olacaktır.
Bugün yanılanlar sadece, ihtiyaç duyulan iktidar alternatifinin CHP’den çıkabileceğini umanlar değil. Aynı zamanda, geniş kitlelere ulaşabilecek bir muhalefet hareketi için “sol” kimliğin çağırma gücü olduğunu varsayanlar da gerçekçi değil kanımca. “Sol”un bu coğrafyada izlediği tarihsel serüven ve bugün gelip yerleştiği yer buna müsait değil.
“Sol”un mirası üzerine muhalefet olur mu
Bu konular üzerine en cesur eleştirileri yapanların başında Halil Berktay geliyor. Taraf’a verdiği son mülakatta onun da “sol” kavramını, Türkiye pratiği içinde yüklendiği anlamı önemsemeyerek“muhalefet kurucu bir kimlik” olarak tanımladığını görüyoruz. Sözleri, “sol” kavramını Batı tarihi içinde aldığı “soyut” anlamı içinden düşünmekte sakınca bulmadığı izlenimi veriyor.
Berktay, radikal demokratik bir eleştiri çizgisi üzerinde yükselecek yeni bir siyasetin bileşenlerini tarif ederken kanımca çok doğru kesimlere işaret ediyor: Kürt demokratları, eleştirel Türk aydınları ve İslamcı demokratlar. Fakat her nedense böyle bir buluşmanın tarihsel “sol” kimliği aşan özgün bir sentezi ifade etmek zorunda olup olmadığını tartışmıyor. İktidar alternatifi olabilecek yeni demokratik bir siyasetin muhafazakâr kesimlerde yankı bulmasının önemine değinmiyor. İslamcı demokratları önemsiyor, fakat onların “sol-sağ” kimlik tanımlarıyla kurduğu ilişki üzerine soru sormuyor.
Kanımca “ileri demokrasi” talebi çerçevesinde bir muhalif sese ihtiyaç olduğu ne kadar doğruysa; bunun “sol” kimlikle ilişkilendirilerek inşa edilebileceği önermesi de o kadar sorunludur.
Sol-sağ ayrımı yeni bir muhalefet anlayışını tanımlamaya elverişli değil kanımca.
Yeni buluşmalar için yeni kavramlara ihtiyacımız var.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.04.2024
14.04.2024
8.04.2024
5.04.2024
25.11.2023
16.11.2023
12.11.2023
9.05.2023
7.05.2023
2.05.2023