Gürbüz ÖZALTINLI
Tayyip Erdoğan AKP’nin kuşkusuz “kavga gücü ”nün merkezi; kararlılık iradesinin taşıyıcısı. Çevresine cesaret saçan, yenilmezlik duygusu veren bir duruşu var. Sadece yol arkadaşları üzerindeki etkisinden almıyor gücünü. Kabul etmeliyiz ki onda, bugün siyaset sahnesinde gördüğümüz hiçbir liderde bulunmayan çapta, sıradan insanlarla doğrudan ilişki kurma becerisi var. Arada hiçbir kurumsal kanal kullanmadan, başka bir otoriteye referans vermeden; büyük kalabalıkları doğrudan kendisine çağırabilen, bu çağrıya cevap alabilen çok etkin bir cazibe bu. Düzen değiştiren bir siyasi hareket için bu vasıflarda bir liderliğin varlığı çok önemli. Aynı gerçeği, baktığımız yeri değiştirerek tersinden ifade edersek de yanlış olmaz: Siyasi hareketler, tarihi misyonlarının ihtiyaç duyduğu nitelikte liderlikler üretiyorlar. Adaylar arasında, misyona uygun karakterler öne çıkıyor. Öne çıkmakla kalmıyor, giderek sınırsız koşulsuz tek otoriteye dönüşüyor.
Fakat koşullar değiştikçe avantajlarla risklerin de yer değiştirme olasılığı belirebilir. Hayat dinamiktir. Dün yarar sağlayan ilişki biçimleri yarının tehlikeli tuzaklarına dönüşebilir.
Çok gizemli, çok ahkâm kokan bir perdeden oldu farkındayım…
Vitesi küçültüp açmaya çalışayım.
Ben AKP’yi AKP yapan gerçeğin, meydanlarda lidere bayrak sallayan sosyolojinin verdiği heyecanlı görüntüden ibaret olduğunu düşünmüyorum. Evet, bayraklar var; ama herkes aynı nedenle, aynı heyecanla ve aynı kararlılıkla sallamıyor o bayrakları. AKP’nin tabanını, tek tip bir dindarlık ya da muhafazakârlık üzerinden anlayıp tanımlamaya kalkmak bugünün Türkiye’sinde imkânsızdır. Bu parti, karmaşık, çok katmanlı bir“toplumsal yapılar bileşimini” temsil ediyor. Bu yapılar kendi içlerinde dönüşüm dinamikleri barındırıyorlar.
Zaten AKP’nin büyük başarısı da, ekonomik-kültürel- sosyolojik değişim etkilerine maruz kalarak renklenen bu geniş sosyolojiyi bir siyasi irade etrafında birleştirebilmesindedir. Bu başarının nedenleri üzerine tartışmalar yaşandı.“Başarının sırrı”na getirilen (ekonominin iyi yönetimi, sosyal politikalar, demokratik reformlar, partiyi ayakta tutacak sınıfların güçlenmesi gibi inandırıcı) cevaplardan bir tanesini -bu yazıda tartışmaya çalıştığım konuyu doğrudan ilgilendirmesi nedeniyle- yeniden dikkatinize sunmak istiyorum. Bu, kısaca “mağduriyet bilinci”nin yarattığı aidiyet duygusudur.
Yukarıdan dayatılan modernlik projesi, gelenekçi kültürel kimliği tarih boyunca yıkıcı bir dışlanmışlık duygusuyla beslemişti. Bu gelenekçi sosyoloji, büyük tarihsel travmalardan sonra AKP’nin varlığında, inandırıcı, ümit verici bir temsil bulmuştur. Zenginle fakiri, kentliyle köylüyü, Türk’le Kürt’ü aralarındaki tüm farkları ikincilleştirip AKP etrafında bir araya getiren başlıca nedenlerden birisi, işte bu dışlanmışlık duygusuyla yüklü kültürel kimliğe ait olmaktır. AKP, siyasal alana yapılan her saldırı karşısında cesaretle direnip sahaya çağırdıkça, bu kimliğin birleştirdiği sosyolojiden sürekli genişleyen halkalar halinde cevap almıştır. Tarih bilinci ve bu hafızaya seslenen liderlik söylemi bu kesimlerde, statükonun tuzaklarına ilişkin tehdit algısını diri tutmuş, “siyasal birliği”esas alan bir rasyonalite üretmiştir.
“Bükülmez irade” arayışı ve liderle özdeşleşme dinamiğinin, bu tehdit algısıyladolaysız ilişkisi vardır. Buradan şu soruya doğru yol alabiliriz: Tehdit algısının yerini özgüven aldıkça; yani “düzenin istikrarlı biçimde değişmekte” olduğuna dair inanç güçlendikçe bu geniş ve renkli sosyoloji “tek bir çelik iradeye” kaderini terk etmek konusunda ne kadar gönüllü olacaktır? Ya da bu “çelik irade”, bu geniş sosyolojik skalaya eskisi kadar tatmin edici bir cevap olabilecek midir?
Bu soru önemli, çünkü yaşanan sürece işaret ediyor. Gerçekten de muhafazakâr sosyolojinin özgüveni artarken- dolayısıyla tehdit algısı zayıflarken-, siyasi güç de tek merkezde yoğunlaştı. “Nüansların uyumu” izleniminin yerini “nüansların silindiği” görüntüsü aldı. Parti, diğer bütün renkleri bastıran tek bir üslup ve sesi yansıtır oldu.
Değişimin sert dönemeçlerinin yarattığı bu denklem çok anlaşılır bir durumdur. Özellikle Gülenist darbenin bir bakıma kaçınılmaz kıldığı, meşruiyet kazandırdığı bir tabloyla karşı karşıyayız. Soru düne dair değildir. Mesele bu denklemin bundan sonra da aynı etkinlikte işleyip işlemeyeceğine dairdir. Ve bu soru, sığ sekülerlerin “İslam kültürü biatçıdır”ezberiyle karşılanamayacak kadar ciddi bir sorudur.
Benim bu denklemin yürümeyeceğine dair güçlü kuşkularım var.
Çok zenginlerin de, çok yoksulların da; köy muhafazakârlarının da, yeni öncelikler ve yaşantı modelleri geliştirmekte olan kentli muhafazakârların da; koyu dindarların da, seküler etkilere maruz kalan ılımlıların da; faizden zarar görenin de, dövizden canı yananın da; “fıtrata” boyun eğen kadının da, “hop bakalım” diyenin de… Farklı kesimlerin desteklediği çok renkli bir partiden söz ediyoruz.
“Tehdit yapıştırıcısı” zayıfladıkça farklı rasyoneller baş gösterecektir ve gösterdiğinin de işaretleri alınmaktadır.
Bazı somut örnekler üzerinden anlatmaya çalışayım meramımı.
1) Yolsuzluk iddiaları karşısında partinin izlediği politikaya bakalım. Tabanının her köşesinde aynı duyguyla mı karşılandı? Tehdit algısı olmasaydı, AKP tabanının bu bütünlükte o siyasetin arkasında durması mümkün müydü? Tehdit algısı azaldıkça bu hafızanın izleriyle karşılaşmayacak mıyız? Buralarda bir burukluk birikmiyor mu?
2) Yapılan Cumhurbaşkanlığı Sarayı. Yukarıda “çok zenginin de çok yoksulun da desteklediği parti” diye başladım saymaya. Sizce bu konuda yürütülen tartışmalara muhafazakâr tabanın her köşesi aynı tepkiyi mi veriyordur? Buralardan yarına biriken bir hassasiyet yok mudur? Çok büyük bir bütçenin ayrıldığı anlaşılan bu proje gerçekten muhafazakâr dünyanın belli kesimlerinin kendi kimlikleriyle özdeşleştirdikleri, gurur duydukları bir kudret sembolü olabilir. Fakat halk adamı Erdoğan’ı kendilerine uzak kılan ulaşılmazlık ve yabancılaşma efektleri yarattığı çevreler hiç mi yok acaba? Bunları çok iyi bilmiyoruz. Belki de, zaman içinde başka koşullarla birleşince netleşecek, sahiplerinin bile farkında olmadığıflu duygu nüvelerinden bahsediyoruz…
3) AKP’ye özellikle can suyu veren yeni sermaye; hemşerilik duygularının sınıf aidiyetlerine ağır bastığı Anadolu’nun, yerel sosyal prestiji yüksek zenginleri.
Biliyoruz ki bu sınıflar ideolojik tercihleri ve kültürel kimliklerinden çok statülerinin gerektirdiği çıkarlarla ilgilidirler. Yoksul, ezik, manevi güç arayan bir taşralının ya da oryantalizme başkaldıran kişilikli bir entelektüelin, Batı’ya yüklenerek gönüllerini fethedebilirsiniz. Fakat bu bahsettiğim zengin, o sözleri alkışlamasına alkışlar da, arkanızı dönünce “Batı’yı kızdırmanın benim hayatımdaki sonucu ne olur?” diye de düşünür.
Bu sınıf geçen yıllar içinde dünyayla temasını güçlendirdi. Batı’ya, Ortadoğu’ya mal ve hizmet sattı. Başlarken bir yerdeydi, şimdi başka bir yerde. Şöyle de söyleyebilirim: Oldukça gürbüzleşti ve artık “eldeki bulgur” onlar için uzaktaki pirinçten önemli olabilir. Ortadoğu’da güç peşinde koşarken pazar daraltan dış politika seçimleri; Batı’yı karşısına almaktan çekinmeyen özerk tutumlar bu kesimlerin bayıldığı politikalar olmayabilir.
Dolayısıyla; başlarda bu sınıf için adam yerine koyulmak, sesini duyurmak yeterliyken, şimdi sözün sahipliğine ortak olmak istemesinden daha doğal bir durum yok doğrusu.“Yukarıda, dokunulmaz, ulaşılmaz çelik irade” fikri eskisi kadar çekici gelmeyebilir bu kaplanlara.
4) Bu para sahibi burjuvalardan ve hatta kentli tüketim kalıplarına bağımlılığı artmış meslekli yeni orta sınıf muhafazakâr nüfustan devam edeyim.
Onlar; tweet, facebook kararları üzerinden Anayasa Mahkemesi’ne çıkışılmasıyla ilgilenmeyebilir ya da onaylayabilirler bunu. Ama Merkez Bankası’nın başkanına – ve hatta yıllarca ekonomi yönetiminin teslim edildiği Bakanın kendisine- hainliğin yakıştırılabilmesi, gündelik hayatlar üzerinde yarattığı sonuçlar nedeniyle hoş karşılanmamış olabilir.
Sonuçta, AKP’yi AKP yapan büyük sosyoloji içinde giderek, “iktidarın dengeli dağılımı” diyebileceğimiz adı konulmamış bir sessiz talep yayılabilir. Sınırsız güç yerine, fren; tek ses yerine, nüansların birbirini dengelediği uyum… Muhafazakâr dünyada bu arayış güçlenebilir. Dahası, bu istekler “içeriden” siyasi temsilciler bulabilirler.
Kanımca hayırlı olan da budur. Erdoğan’ın gücü giderek onun zaafına; “Aşil Topuğuna” dönüşebilir. Erdoğan’ın popüleritesindeki bir aşınma ise AKP’ye misliyle döner.
Sanıldığının tersine, somut koşullarda Türkiye’nin normalleşmesine ve demokratikleşmesine tehdit seküler muhalefetten gelmiyor. Çünkü inisiyatif onlardan çıktı, öyle bir güçleri yok. Reel tehlike muhafazakâr dünyanın bütünlüğünü sürdürüp sürdürememesiyle ilgilidir.
Ürkütücü bir güç olarak küresel Gülen projesinin çökertilmesi de iktidar yoğunlaşmasından çok genişlemesine bağlı olacaktır. Abdullah Gül, Bülent Arınç gibi toplumsal saygınlığı, temsil gücü yüksek aktörlerin etkin oyuncular olarak sahada kalmaları; ekonomi yönetimini üstlenen uluslararası ölçekte prestijli Bakanların ürkütülüp küstürülmesi yerine müzakere yöntemlerinin işletilmesi; toplumsal karşılığı güçlü olduğu ortaya çıkan ve özgün katkıları bulunan Davutoğlu’nun ağırlığını gölgeleyecek tutumlardan kaçınılması AKP’yi açılamadığı kesimlere de açma fırsatı yaratacağı gibi, Gülen örgütüne karşı mücadelesinde de güçlü kılacaktır.
Tabii her şeyden önemlisi, bu konuları yıkmadan dökmeden tartışma cesaretinin gösterilmesidir.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.04.2024
14.04.2024
8.04.2024
5.04.2024
25.11.2023
16.11.2023
12.11.2023
9.05.2023
7.05.2023
2.05.2023