Gürbüz ÖZALTINLI
Dış politikadan söz açıldığında, muhalefetin bıktırıcı bir “bataklık” edebiyatı üzerinden iktidara yüklenmeyi alışkanlık haline getirdiğini biliyoruz.
Aslında bu tartışmanın, tarafların kökleriyle kurduğu aidiyet ya da kayıtsızlık duygularına bağlanan uçları olduğunu sanıyorum.
“Cumhuriyet değerleri” içinde doktrine edilmiş kuşaklar için Ortadoğu sadece bir “bataklık” da değildir. Daha doğrusu, bu kuşakların dilinde “bataklık” metaforu; “içine gireni kötürüm yapan” bir yutuculuğa gönderme yapmakla beraber, onu da aşan genel “bir gerilik, değersizlik, medeniyet dışılık” anlatır. Yani, Kemalist modernist kafa Ortadoğu’ya baktığı zaman sadece “uzak durulması gereken bir tehlike” değil; aynı zamanda “değersizlik” bulur.
Bu algıyı biraz kazıyıp kurcalasanız, elinize ırkçı/sekülerist takıntılar gelecektir. Arap ve Müslüman olmak, “Türk’ün Batıcı kimliğiyle” kıyaslandığında geri ve medeniyetle sorunlu bir kimliğe karşılık gelir bu tasavvurda… Ve yine bu tasavvurda Ortadoğu’dan kopmak Osmanlı sonrası Cumhuriyet atılımının bir kazancıdır. Öyle tuhaf bir bakış vardır ki burada; olanca“rasyonalite” iddiasına karşın, dünya enerji merkezinden emperyal güçlerce sökülüp atılmışlığına, ekonomik bir yükten başka bir şey olmayan Ege adalarını “Yunanistan’a kaptırdığı!” kadar hayıflanmaz… “Ne Şam’ın şekeri ne Arap’ın yüzü”der, “medeni Ege’nin” ufkuna mahzun melül dalar gider…
Ne Osmanlı’yı ne de “Cumhuriyet Devrimlerini” böyle okumayan gelenek damarı ise kuşkusuz Ortadoğu’yu trajik bir kayıp olarak görür. Kendisini ait saydığı kültürel ve coğrafi dünyaya, Batı’nın haksız ve çıkarcı emperyal müdahalesi olarak yorumlar yakın tarihi.
2000’li yıllarla birlikte iç politikada yaşadığımız büyük dönüşümün, Türkiye’nin dünya ve bölge politikalarına yansımaması beklenemezdi.
Batı’dan kopmamak, fakat bir özerklik mesafesi koymak; Ortadoğu’ya sırtını değil yüzünü dönmek… Yeni dönemin dış siyaset çizgisinin bu iki ayağa bastığını söyleyebiliriz. Bu, alışılmışın dışında, Türkiye’nin bölgede güç arayışlarına girmesi, konjonktüre bağlı olarak dostluk ve ittifak siyasetleri geliştirmesi ve kuşkusuz kimi küresel güçlerle değişik dozlarda gerilimi göze alması anlamına geliyordu.
Sırasıyla dış politika tabularının yıkıldığına tanık olduk. Suriye dâhil tüm Arap ülkeleriyle rejim ayırmaksızın dostluk siyasetleri geliştirildi. Filistin davasına yüksek sesle sahip çıkıldı İsrail’e açık tavır alındı. HAMAS’la devlet düzeyinde ilişki kuruldu. Irak Kürt yönetimini “düşman aşiret reisi” gören dar, kibirli resmi bakış, yerini, yakın ve değerli müttefik kabul eden politikaya bıraktı.
Arap ayaklanmalarıyla birlikte dostluk politikaları kurulan rejimlerin yanında durmak imkânı kalmadı. İktidar doğru ve haklı bir seçimle rejimleri değiştirmek isteyen muhalif hareketleri destekledi. Suriye’de kendi halkına savaş açarak bütün meşruiyetini kaybeden Esad rejimine ve Mısır’da seçimle gelen Mursi’yi deviren darbeci Sisi iktidarına karşı açık, net cephe aldı…
Bütün bunlar olup biterken Türkiye’de muhalefet, “bataklığa sürüklenmek”, “Yeni Osmanlı’cı maceracılık” söylemi üzerinden; Batı’ya yaslanmacı /içe kapanmacı reaksiyonlar üretmekten ileri gidemedi. İki kutuplu soğuk savaş dünyasının ürettiği jeopolitik rantla yetinmeye alışmış; dış politika anlayışı “Blok güvenliği” konforundan ibaret; değişen dünyayı anlamaya isteksiz bu bakışın, dış politikaya dair dişe dokunur bir eleştiri ve katkı sunması kanımca mümkün değil.
İdeolojik önyargılarla yüklü; sadece iktidardan kurtulmaya odaklanmış, ittifaklarını ve söylemini bu hedef üzerine kuran bir muhalefetin, Türkiye’nin yürüttüğü mücadelede ve karşılaştığı güçlüklerde söyleyeceği anlamlı biz sözü de olamıyor.
Oysa kuşkusuz her önemli alan gibi, sürdürülen reel dış siyasetler de tartışılmayı, eleştirilmeyi hak ediyor.
Birçok konuda olduğu gibi iktidar burada da yalnız kalıyor…
Yazarlar
-
İsmet BerkanTrump’ın Gazze Planının Ak Parti çevresinde yarattığı derin çatlak 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasOrtada aslında bir ‘plan’ yok 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.04.2024
14.04.2024
8.04.2024
5.04.2024
25.11.2023
16.11.2023
12.11.2023
9.05.2023
7.05.2023
2.05.2023