Gürbüz ÖZALTINLI
Muhalif seküler aydın tipolojisi üzerine bir dönem o kadar çok yazdım ki; yazdıklarımın içeriğine öfkelenenler artık, “başka meselesi yok mu bu ülkenin”diye sataşan mesajlar gönderiyorlardı.
En belirgin olarak Gezi eylemlerinde kendisini açığa vuran “kategorik ret” çizgisi diyebileceğimiz bir tutumla karşı karşıyaydık. AKP ve (özellikle) Erdoğan, “mutlak yanlış”ın öznesi olarak tanımlanıyor; böylelikle eleştirinin tek nesnesi kılınıyordu.
Bir entelektüelden beklenmesi meşru olan, objektiflik; siyasi aktörlerin davranışlarını hakkaniyetli değerlendirme; etki-tepki ilişkilerini dengeli dürüst analiz etme gibi özelliklerin yerini, hızlı biçimde gelişen “aktivist” bir söylem almıştı.
İdeolojik-kültürel köklerini Kemalist Batıcılık ve İslamofobia’da aramanın gerektiğine inandığım bu aydın damarı; koşulları oluştuğu zaman maddenin bir halinden başka haline ışık hızıyla geçebilen özel kimyasal organizmalar gibi, neredeyse aniden katılaştılar. 17-25 Aralık’ta “fırsat bu fırsattır” kafasıyla Cemaati görünmez kılıp, “temiz eller” zokasını topluma yutturmaya çalışmaları, kanımca ibretliktir.
Son savaşta da malum bildiri, yine bu aklın ürünü olarak çıktı ortaya. O bildiride de PKK görünmez kılınmıştı. “Suça ortak olmamanın” yolunu bunda bulmuşlardı!
Evet bu aydın kümesini tanıyoruz. Çok tartışıldılar, daha da tartışılacaktır yaptıkları; bu doğaldır…
***
Fakat başka bir aydın kümesi üzerine pek konuşulmuyor.
Oysa yeni bir tipoloji gelişti bu süreç içinde.
Bu yazarçizer kümesinin tek bir misyonu var: Erdoğan’ın varlığını yüceltmek; izlediği siyasi çizginin militanca savunuculuğunu yapmak. Kategorik ret çizgisinin simetrisiyle karşı karşıya olduğumuzu söyleyebiliriz: “Mutlak kabul ve sadakat”…
Süreci dikkatli okuyanlar için şaşırtıcı olmayan bir sonuç bu. Şu anda izlediğimiz“iktidar medyası” ve onun yazarçizer kadrosu AKP’nin kurumsal iradesinden neşet etmedi. Bu medya konstrüksiyonunu planlayıp kuran, Erdoğan’ın kendisi. Öyle ki; baştan beri (özellikle Erdoğan’ın parti başkanlığını bırakmasına bağlı olarak) bu medyadan beklenen genel kamuoyunda muhalefete karşı AKP politikalarını savunmak olmadı sadece. Aynı zamanda AKP içi ve çevresinde oluşan ve oluşabilecek ayrışma ve tartışmalarda Erdoğan’ın kamçısı olması da istendi. Yapı öyle kurulmalıydı ki, gerektiğinde partiye, hükümete, bakanlık politikalarına, Merkez Bankası’na, Anayasa Mahkemesi’ne vs vs kadar genişleyen bir kapsama alanında, Erdoğan’ın iradesi yönünde “ayar vericilik” misyonunu taşıyabilsin.
Medya aktörlerinin en zor anlayanı dahi şu mesajı okumakta güçlük çekmemiştir sanırım: “Size sıradan gazetecilik, yandaş basın vs gibi fonksiyonları çok aşan; partinin de, hükümetin de, her türlü kurumsal ve şahsi iradenin de üstünde bir kürsü ve kudret verilecek; tek şart var: Bu gücü size verene mutlak itaat…”
Bugün gözümüzün önünde duran “iktidar medyası” bu elekte kalanlardan oluşuyor.
***
Dikkatinizi çekmek isterim: Ben bu medya için bu yazıda “kifayetsiz”, “kişiliksiz”gibi sıfatlar kullanmıyorum. O konudaki görüşlerimi kendime saklıyorum. Burada yapmaya çalıştığım şey objektifliğine inandığım bir süreç analizini paylaşmak.
Niçin bir tek yazar bile Can Dündar kararında Anayasa Mahkemesi’ni savunmadı? Neden akademikler tutuklanırken sadece bildirinin içeriğini tartıştılar? Tutuklamanın haksız ve hukuksuz olduğunu neden yazamadılar? Üç aydın, Özgür Gündem gazetesinde birer gün sembolik yayın yönetmenliği yaptı diye tutuklandıklarında, bu açık hukuksuzluğa yarım ağızla bile dokundurmadan, niçin sadece onların eylemine saldırmayı aydın misyonu olarak görenler var bu medyada?
Neden aralarından, Erdoğan’ın tasfiye etmeye yöneldiği isimleri kollayan tek bir ses bile çıkmadı? Neden, tam tersine o operasyonlara meşruiyet kazandırma yolunda işledi kalemleri?
Evet; ben bu sorunun peşindeyim. Hangi politik sürecin sonunda bu tür bir aydın tipolojisi doğdu; bunu tartışmaya çalışıyorum.
Yoksa kimsenin “kalibresini”, “kişiliğini” yargılayacak değilim.
O yargı topluma ait… Beni aşar…
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.04.2024
14.04.2024
8.04.2024
5.04.2024
25.11.2023
16.11.2023
12.11.2023
9.05.2023
7.05.2023
2.05.2023