Gürbüz ÖZALTINLI
70’li yıllardan, 80’li yılların sonuna kadar, başkanlığını Behice Boran’ın yaptığı, Sovyetik çizgide yer alan TİP içinde bulundum. Neşeyle hüznün, inançla hayal kırıklığının iç içe geçtiği; çok sert yıllardı.
Mühendis bir arkadaşımız vardı. Meslek Oda’sı yöneticisiydi. Mizah duygusu yüksek, entelektüel merakları olan, zeki bir insandı. Harika anlatıcılar vardır; sıradan olanı bile ince ayrıntılarla donatan, heyecanıyla sizi teslim alan anlatıcılar… İşte onlardandı…
Sosyalist eğilimli temsilcilerin buluştuğu uluslararası toplantılardan birisine katılmak için Sofya’ya gitmişti. Döndü ve izlenimlerini günlerce anlattı bize. Tepeden tırnağa inançla bağlandığı sosyalizmi “yerinde görmüş” olmanın bahtiyarlığıyla her masada tadını çıkarta çıkarta konuşuyordu. “Azizim, daha adımını attığında nasıl bir dünyaya geldiğini anlıyorsun”… “ Sofya garına giriyorsun, (ellerini birbirine yaklaştırıp, baş ve işaret parmaklarını “bir duble” siparişinde bulunurken yaptığımız biçimde yakınlaştırıp, birden ellerini iki tarafa açarak) boydan boya bir Marks- Engels- Lenin kabartması yapmışlar duvara”… “Kapıda bir adam karşılıyor, seni oteline götürüyor; her şey tıkır tıkır işliyor”… “Toplantı salonuna gittim. İşçiler, mühendisler, öğretmenler (elini boynuna götürüp kravat işareti yaparak) hepsi çakı gibi bir örnek giyinmişler”… “Derken Politbürodan yetkili çıkıyor kürsüye; herkes ayakta”… (Bir kolunu yukarıda sallayarak) “Gümbür gümbür sloganlarla inliyor salon… Gözlerim doldu”… “Disiplin, inanç, coşku… Sosyalizm bambaşka bir dünya”…
Derken, Gorbaçov yönetime geldi ve “Glasnost-Perestroyka” olarak anılan reform dönemine girildi. Bütün bir tarih ve sistem sorgulanmaya başlandı. Batı karşısında geri kalmışlık, verimsizlik, ayyaşlık, devlet baskısı, insan hakları ihlalleri konuşulur oldu. Görünen o ki, gelinen nokta, sistem içinde bir yenileniş ve ileriye sıçrama değil, tıkanma ve çöküşün eşiğiydi.
Sonrasını hepimiz biliyoruz. Birkaç yıl içinde sistem çöktü.
Bu o kadar çarpıcı, o kadar sarsıcı bir süreçti ki; bizim de bütün yerleşik inançlarımız, “bildiklerimiz” ve bakış açılarımız üzerinde derin etkiler yarattı. Tartışmalara, sorgulamalara yol açtı.
Kimileri içe kapanarak, “teori doğru, uygulama yanlış” formüllerine sığınarak kimliklerine sıkı sıkıya yapışmayı seçti.
Bazılarımız ise (bence) bu travmanın hakkını verip, bütün düşünce ve değerlerinin köküne kadar inmeyi göze aldılar ve yürünen yolu acımasızca sorguladılar.
Anlattığım arkadaşım da ikinciler arasında yer aldı.
Fakat Sofya tecrübesini anlatmaktan vazgeçmedi. Dedim ya, iyi bir anlatıcıydı. Bu malzemeyi harcayamazdı. Ama artık kelimeler ve vurgular değişmişti.
“Sofya garına girerken anlıyorsun acayip bir yere geldiğini. Ne o; kocaman bir duvar kabartması. Tapınma toplumu.”... “Kapıda bir adam karşılıyor, dikdörtgen, kaba, beton bir otele yerleştiriyor seni. Böyle bina mı kaldı dünyada?”… “Toplantı salonuna giriyorsun, herkes tek tip. Renk yok, çeşit yok, birey yok”… “ Stalin karikatürü köhne bir ihtiyar çıkıyor kürsüye, bütün salon asker gibi ayakta”… “Bir eleştiri, bir tartışma yok. Ne söylese ayakta alkışlıyorlar; robot gibi”… Bütün anlattıklarına eski el hareketleri de aynen eşlik ediyordu…
Sonra soruyordu: “Yahu biz bunları nasıl görmemişiz? Nereden bakıyor muşuz dünyaya?”
Takip eden yıllarda, bu iki zıt anlatımını taklit edip çok eğlendik. Hiç de gocunmadık.
Evet, kritik soru buydu: “Nereden bakıyoruz dünyaya”… Herhangi bir nedenle dünyaya bakış açınız değiştiğinde, o ana kadar gördüğünüz, yaşadığınız her olgu farklı bir anlam kazanır… Sıradan bir seyahat izlenimi bile.
Bu hikâye, içinden geldiğim dünyaya ait. Benzer hikâyelerin, radikal ya da ılımlı İslam; Kürt ulusallaşması veya fanatik milliyetçilikler dünyasında da yaşandığından kuşkum yok.
Bu yazının konusu değişimin “içeriğini” tartışmak değil. Burada dikkat çekmeye çalıştığım şey, değişimin anlaşılabilir, olağan bir insan gerçekliği olduğu.
Değişmek “en doğruyu” bulmak demek değildir. Bitmiş, tamamlanmış bir yolculuk hiç değildir.
İdeolojilerin, dava söylemlerinin, cemaat ilişkilerinin egemen olduğu kültürlerde aşağılanmasına; “dönme” nitelemesiyle düşmanlaştırılmasına aldırmayın…
Değişmek; aslında insanı insan yapan özgürlük arayışının bedelidir.
“Bağlanma konforuna” meydan okuma cesaretidir.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.04.2024
14.04.2024
8.04.2024
5.04.2024
25.11.2023
16.11.2023
12.11.2023
9.05.2023
7.05.2023
2.05.2023