Gürbüz ÖZALTINLI
Sol seküler kimlikten gelen bir arkadaşım var. Vesayet sistemiyle mücadele ettiği ve ülkenin demokratikleşmesine katkısı olduğu için 2002’den bu yana Ak Parti’yi destekliyor. Siyasal alanın genişlemesiyle refahın arttığını, sosyal politikalar sonucu birçok hizmete erişimin kolaylaştığını; dezavantajlı kesimlerin hayat standartlarının yükseldiğini düşünüyor. Hem 17-25 Aralık’ta hem de 15 Temmuz’da Gülenist darbenin karşısında durmakta zerre kadar tereddüt etmedi.
Özetle, anayasa tartışmalarına kadar kendisiyle fikri anlaşmada güçlük çekmediğim bir insan…
Bu arkadaşım, anayasa tasarısı Meclis’e geldiği ilk günde “evet” kararını verdi. Tartışmalar ilerledikçe biraz mahcup bir çizgiye çekilme ihtiyacı duydu. Şimdilerde “hayır”dememekte kararlı olduğunu, fakat “evet” mi diyecek sandığa mı gitmeyecek, bunu bilemediğini söylüyor. Bu “geri çekilişinin” ne kadar samimi olduğunu kestiremiyorum. Biraz “mahalle baskısı” kokuyor. Öyle ya; ortada öyle bir anayasa metni var ki yıllardır Ak Parti’yi destekleme gerekçesi olarak öne sürülen “demokrasi ve hukuk devleti”kavramlarıyla savunulabilmesi mümkün değil. Başlarda “evet cumhurbaşkanına büyük yetkiler verilmiş ama ben Erdoğan’ın bu yetkileri diktatörce kullanacağını sanmıyorum” diyordu. Ne cevap vereceğimi; bu tartışmaya “siyasal düşünce oluşturma” becerisinin hangi basamağından başlamak gerektiğini bilemiyordum. Sonra bu zorluk ortadan kalktı. Arkadaşım, “demokratik bir başkanlık sistemi”nin taşıması gereken özellikler üzerine yaptığımız bir konuşmada “burasının Norveç olmadığını”söyledi. Kısacası, demokrasi kavramlarıyla tartışmak kendi gerçeğimizle bağdaşmıyordu. Bizim için biraz lükstü. Toplumsal dağılma ve çatışma tehlikesine karşı istikrarı sağlayacak güçlü bir merkeze itiraz etmenin anlamı yoktu…
“Biz Norveç değiliz” in tercümesi buydu…
Yaygın bir zihniyet yapısına dair çok sıradan bir örnek üzerine konuştuğumu biliyorum. Kimimiz kendi iç dünyamıza dürüstçe baktığımızda, kimimiz çevremizi gözlediğimizde; siyasal kararlar verirken “demokratik duyarlılıkların” öncelikli rol oynamadığı bir toplum olduğumuzu fark ederiz.
* * *
Karşımıza koyulan anayasa önerisi de, çoğulculuk ile istikrarın bir arada olamayacağına inanan bir analitik düşünceyi yansıtıyor.
Bu düşünceye göre; çok parçalı, çok kimlikli ve çatışmalı bir toplumda istikrarın sağlanması için, siyasal rejim, bu kimliklerin taleplerini sisteme yansıtabileceği mekanizmaları güçlendirmek değil, tam tersine etkisizleştirmek esasına dayanmalıdır. Çünkü bu kimliklerin kendilerini var etmek için gösterecekleri çaba,( kontrol altında tutulmazsa) toplumsal uyum değil, çatışma ve parçalanma yaratır. Bu durumun, siyasi aktörlerin niyet ederek değiştiremeyeceği, onları aşan; tarihi, kültürel, sosyolojik nedenleri vardır. Siyasete düşen, naif idealler peşinde koşmak değil; gerçekleri veri alarak mümkün olanı kabul etmektir. Kimliklerin gönüllü birliği ve uyumu (en azından görünür gelecekte) hayaldir. Hangi kesimin hangi talebinin hangi ölçülerde karşılanacağı, toplumsal uyumu sağlamakla sorumlu güçlü bir merkezin iradesine bırakılmalıdır. Onun adalet anlayışına güvenmek yerine kimliklerin mücadelesine alan açacak kurallar koyarsak bizi bekleyen şey medeni bir rekabet değil, çatışma ve kaostur. Bu coğrafyada oyunun kuralı budur… İstikrar için zorunlu olarak çoğulculuktan fedakârlık etmek; çoğunlukçuluğu temel almak… Bu bakışın popüler siyasi söylemdeki kilit kavramı da, yürütmenin bütün tasarruflarını meşrulaştıran “Milli İrade” dir… “Milli İrade”, yürütme gücünü seçen çoğunluktur. Azınlıkta kalan kimliklere düşen sorumluluk “tabi olmaktır”… Sonuç olarak; çoğunluğun desteğini alarak devletin her erki (yürütme-yasama-yargı) üzerinde tayin edici olan ve gerektiğinde “zor kullanma tekelini”kolaylıkla harekete sokan bir merkez olmadıkça bu tür toplumlarda “birliği”, “istikrarı”sağlamak imkansızdır…
İşte bu anayasanın üreticilerinin felsefesi de, toplumsal çoğunluğun yaşanılan tarihsel tecrübeleri süzen sezgisi de bu bakışta birleşiyor.
Üstelik küresel ölçekte yükselen popülist dalga da bu tezin savunucularına malzeme sağlıyor. Batı dünyası da çoğulculuk denemelerinde sınıfta kalmış; kendi bünyesine yabancı bulduğu unsurları ayıklamaya, içine sokmamaya, kovmaya yönelik popülist-ayrımcı-ulusalcı bir dalganın yükselişine teslim olmuş bir görüntü sunmakta. Yani; “çoğulculuk mu, istikrar mı ikilemi sadece bizde değil, evrensel ölçekte bir soruna işaret ediyor” deniliyor…
Evet Batı’ya baktığımızda da gerçekten geleneksel değerlerinin aşındığını; aşılmış zannedilen türlü patolojik tutumların hortladığını görüyoruz. Fakat kabul etmek gerekir ki bu kriz dalgasını göğüslemeye çalışan köklü dinamiklere de sahip Batı toplumları. 2008’den bu yana yaşanan ekonomik krize, işsizliğe, büyük göç dalgalarına, gelenleri sisteme entegre etme başarısızlıklarına ve içeriden bir tehdit olarak ortaya çıkan teröre rağmen, ayrımcılığa, faşizan ideolojilere ve siyasal akımlara karşı güçlü bir direniş var.
Kendimize dönersek…, İstikrarı “kendisinin güç tekelinde” arayan, çoğulculuğa yabancı anlayış ne yazık ki çok yaygın. Referanduma tercüme edersek bunu, “evet”dünyası da, “hayır” dünyası da bu kültürle hayli yüklü.
Fakat, “dayatma gücü arayan” bu kimliklere, tarihin garip bir oyunu da var galiba!
İstikrar mı, çoğulculuk mu tuzak sorusunun tam teslim alamadığı; siyasal gücün tek bir elde aşırı toplanmasından gerçekten ürken, bunun tehlikesini derinden sezen; aklı hem istikrar hem de çoğulculukta kalan; bu kavramlarla konuşmasa bile derinden sezgisel tereddütler yaşayan “kararsız” bir azınlık var.
Ve öyle gözüküyor ki, sonucu, istikrar için karşısındakine tahakküm etmek gerektiğine inanan her iki taraftaki çoğunluk değil, bu tahakkümcülüğe endişe ile yaklaşan azınlık belirleyecek…
Tahakküm endişesi ağır basarsa “hayır”, istikrar endişesi ağır basarsa “evet” diyecek olan bu insanlar sayısal güçlerinin çok üstünde bir etki şansına sahipler.
“Tahakküm arayan kimliklere tarihin cilvesi” dediğim şey de bu…
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.04.2024
14.04.2024
8.04.2024
5.04.2024
25.11.2023
16.11.2023
12.11.2023
9.05.2023
7.05.2023
2.05.2023