Halil BERKTAY
[24-25 Kasım 2015] Anılarımda gitgide daha çok gezinir oldum. Hiç olmadık bir ayrıntı, bir ses, bir renk, kısa bir görüntü, lâf arasında geçen bir ifade, çoktan unuttuğumu sandığım şeyleri çağrıştırıyor. Abdullah Kıran’ın son yazısında (Bir yeminin serencamı, 24 Kasım), Andımız’ın nesiller boyu yarattığı “ahlâkî tahribat” sözcükleri takıldı kafama. Bir meslekdaşımla yemeğe gittik; sohbet Ruslardaki Türk/iye ve Türklerdeki Rus/ya algısı etrafında döndü. Öğleden sonra da, tesadüf, Suriye sınırında bir Rus uçağı düşürüldü -- ve benim de başıma bir taş düştü sanki. Galiba üçü çakıştı; aklım birden 58 yıl geriye ve çok derinlerde gömülüyken ansızın olağanüstü netlik kazanan bir görüntüye gitti.
Bir zamanlar Soğuk Savaş vardı. Eisenhower döneminde (1953-61) Türkiye, ABD’den gecikmeli olarak yayılan McCarthyciliğin ve “İkinci Kızıl Korkusu”nun etkisine girdi. O yılların anti-komünist neşriyatı tam bir pislik ve bayağılık nümunesidir. Bugün gerek oligarşinin “merkez” medyasına, gerek Demirtaş ve Yüksekdağ’ların yalan ve adîliklerine çok sinirlendiğim anlarda, yok, diyorum kendi kendime, sakın sen de “hiç bu kadar kötü olmadı” efsanelerinin bir başka türüne kapılma, çünkü aslında bin beterini görmüş bulunuyorsun. Hakikaten, şimdi gazete arşivlerine girip de okusanız, inanamazsınız o “Moskof” edebiyatının sefilliğine. Bir unsuru, taban katmanı, Büyük Petro ile gelişip güçlenen Çarlığın, 1700’lerin başlarından 1917 Bolşevik Devrimine kadar uzanan iki yüz yıl boyunca Kırım, Kafkasya ve Balkanlara yayılıp Boğazlardan “sıcak denizlere” geçiş aramasıyla Osmanlı İmparatorluğu üzerinde oluşturduğu tehdidin -- bu arada özellikle 1768-1774 savaşının, Sinop Baskınının, 1877-78 “Doksanüç Harbi” bozgunlarının ve Haziran 1908’deki Reval [Tallinn] Mülâkatının -- önce Tanzimat elitleri, ardından birinci (İttihatçı) ve ikinci kuşak (Kemalist) Türk milliyetçilerinde uyandırdığı korku ve tepkiydi. Bunun üzerine, Stalin’in 1945 sonrasında belirginleşen hegemonyacılığı binmiş; Boğazlara ve Doğu Anadolu’ya yönelik talepleri, Türkiye’nin Batı kampına kayması ve NATO’ya girmesini hızlandırıcı bir rol oynamıştı. Bunun ideolojik sonucu ve yansıması ise, Çarlığa düşmanlık ile Sovyetlere düşmanlığı örtüştürüp “değişmez jeopolitik konum ve kaderimiz” sosuna bulayan mide bulandırıcı bir “Ruslar geliyor” karışımıydı. Benim yirmi beş küsur yıldır sosyalizm ve komünizm konusunda nerede durduğum hayli açık olsa gerek. Ama şimdiki aklımla (ve çocuk değil de yetişkin olarak) 1950’lere geri gidecek olsam, ister DP ister CHP gazeteleri ve muharrirlerinin kaleminden damlayan öyle pespaye bir “gomonistler” cıvıklığıydı ki, bir demokrat olarak o saflara geçebilir miydim; hayır, sanmıyorum; Tony Judt’ın Fransız entellektüellerinde gözlediği “anti-anti-komünizm” herhalde beni de içine alırdı.
Bir zamanlar ilkokul, orta okul ve lise bitirme sınavları vardı. Şimdiki gençler inanmayacak ama, henüz test sistemi girmemişti Türkiye’ye (ben hayatımda ilk defa, 1957’de İzmir Koleji’ne [şimdiki BAL ya da Bornova Anadolu Lisesi] girerken test diye bir şey gördüm ve sonra da galiba 1961-64 arasında Robert Kolej’deyken Amerika başvurularım çerçevesinde PSAT ve SAT’larla karşılaştım). Kitap okur ve kompozisyon yazar; sınavlarda öğretmen soruları tek tek dikte eder ve biz de altına, kelime, cümle, paragraf gibi yapıtaşlarından oluşan metinleri (elle) kaleme alırdık. Bütün maddî olanaksızlıklarına karşın daha iyi bir öğrenim sistemi miydi, bilemiyorum; ama bazı bakımlardan daha sıkı bir sistem olduğu açık. Sonradan getirilen birçok kolaylık yoktu; ders geçme yoktu örneğin, kurul kararı yoktu, borçlu geçme yoktu, sonsuz ve sınırsız öğrenci afları diye bir şey yoktu. Tek bir dersten kırık alsanız “ikmale” kalır; yaz sonundaki “ikmal [bütünleme]” sınavını da veremezseniz toptan çakar ve bütün yılı baştan okurdunuz. 24-26 milyondan 70-80 milyona çıkmış bir Türkiye’de bunların hiçbiri olmaz, biliyorum. Olsun da demiyorum zaten; böyleydi diye kaydediyorum, o kadar. Ve işte, herhalde Fransız bakalorya sisteminden mülhem bu ilk-orta-lise bitirme sınavları da aynı Fransız tipi sıkılığın bir parçasıydı. Ciddi ve ürkütücü sınavlardı bunlar; 5’inci, 8’inci ve 11’inci sınıfların sonunda, bütün normal derslerinizi verir ve bir de bu sınavlara girerdiniz, haftalar boyu. İlkokulu bitirirken dahi, kuyrukta bekler, sıranız gelince çağrılır, tek başınıza salona girer ve öyle kendi öğretmeniniz değil, hattâ herhangi bir tek öğretmen de değil, mutlaka dışarıdan bir mümeyyizi de içeren üç kişilik bir heyet karşısında, tahta önünde sözlüye tâbi tutulurdunuz.
1957’de ilkokul 5’in sonuna gelirken henüz on yaşımdaydım. Evde annemle başbaşaydık; babam 1951-52 TKP tevkifatında yediği cezanın son altı ayını, temyizin onamasının ardından Nevşehir’de yatıyordu. Beni bitirme sınavlarına aylar boyu (birkaç yıl önce kaybettiğimiz) Aslan amcam çalıştırdı. İzmir’deydik; biz Pasaport’ta, Atatürk heykelinin hemen karşısında, sanırım o da Asansöre yakın bir yerde oturuyordu. Alsancak’ın ünlü Gazi İlkokulu’nda sabahçıydım; öğlen eve döner, yemek yer ve hemen amcama yollanırdım. Her gün birkaç saat, her dersi ünite ünite gözden geçirirdik. Tek öğrencili bir özel dershaneydi, henüz dershane nedir bilmeyen Türkiye’de. Tam bir repetitördü; hiç tahammül etmezdi herhangi bir hatâma. Sonuçta, bütün kitap ve defterlerimin üzerinden en az iki, belki üç defa gitmiş olmalıyız. Kayıtsız şartsız nefret ettiğim, Yurttaşlık Bilgisi’ydi. Bir kere bu ad çok yanıltıcıydı; yurttaşlıkla ilgili hemen hiçbir şey yoktu içinde; aslında birDevlet Bilgisi dersi ve kitabıydı. Fakat o yaşlarda bir çocuk ne anlar, devlet teşkilâtından? Hele en ufak bir kavramsal sunuş ve açıklama yoksa? Merkez teşkilâtı ve taşra teşkilâtı, tek tek bakanlıkların görevleri, valilerin görevleri, vali yardımcılarının görevleri, kaymakamların görevleri, belediye başkanlarının görevleri, il genel meclislerinin görevleri, belediye meclislerinin görevleri, bütün bakanlıkların il düzeyindeki genel müdürlüklerinin görevleri, sonra ilçeler, nahiyeler, köy muhtarlık ve ihtiyar heyetleri… Kimi üç, kimi beş, kimi sekiz madde altalta sıralanıyordu. O soluk sayfalar ve siyah puntolu maddeler hâlâ gözümün önünde. Rasyonel biçimde, anlayarak öğrenmek mümkün değildi; ezberlemekten başka bir çareniz yoktu; ben de ezberledim o zaman, noktasına virgülüne varıncaya kadar. Ha, evet, bir de politika fasılları vardı, seçimler, Demokrat Parti, Bayar, Menderes, NATO, Hür Dünya, Kore Savaşı, komünizm tehlikesi filanla ilgili. Bak, onları hiç ezberlemeden çok iyi biliyordum işte. Ama tabii tam karşı taraftan ve farklı bir terminolojiyle. Zira bizim evde Demirperde, “doğru” adıyla sosyalist ülkeler diye; Doğu Avrupa’daki Sovyet peykleri de gene “doğru” adı halk demokrasileri diye anılırdı.
Geldik, Yurttaşlık Bilgisi sınavına. Sınıf öğretmenim Sekine [Dağlar] Hanım, gene bizim okuldan bir başka öğretmen, bir de hiç tanımadığım bir adam, bir erkek mümeyyiz; biraz kara kuru, sert görnümlü bir tip diye anımsıyorum. Girdim; hiç vakit kaybetmeksizin zırt diye sordu: Komünizmi, Sovyetler Birliği’ni, peyklerini ve Türkiye için nasıl bir tehlike oluşturduklarını anlat bakalım. Düşünün, ilkokul bitirme, on yaşında bir çocuk -- ve bu alçak namussuz aşağılık herif, yüzden yüz aşikâr ki komünist bir aileden geldiğimi bilerek, kasten, üstelik de sınıf birincisi olan bu küçük lâpacı muhallebi çocuğunu (öyleydim) bozup üzerinde tepinmek için soruyordu bunu. Neyse ki o kadarına eriyordu aklım, “evde konuştuklarımızı sakın dışarıda konuşma” diye sürekli tenbihli yaşamaktan. Eh, bütün bunlar burjuva ideolojisi diye “siyasî savunma” konumuna geçecek de değildim herhalde. Aileme ve içime işlemiş olan gizli inancıma ters düştüğümü bile bile, hiç teklemedim; resmî anti-komünizm ideolojisi olarak kitapta ne yazıyorsa, o terimlerle, tıkır tıkır tekrarladım.
Sonra bir ahlâksızlık daha yaptım. Herkese sadece “iyi geçti” dedim. Üzülmesinler diye, ne evde, ne Aslan amcama, ne daha sonra Nevşehir’den tahliye olup gelen babama, Yurttaşlık Bilgisi’nde ne sorulduğunu ve nasıl cevapladığımı hiç anlatmadım. Ona bakarsanız, bugüne kadar kimseye anlatmadım.
Yazarlar
-
Taha Akyol‘Karamsarlık yaymak’ 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİYargıda yine mi temizlik başlamış? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024