Halil BERKTAY
[14 Mart 2017] Hafta sonu dizüstü bilgisayarım ve bütün yazı taslaklarımın (hattâ ders planlarımın ve daha neler nelerimin) olduğu çubuk belleğim virüslendi. Kurtarmaya çalışıyorlar. Başarıp başaramadıklarını ancak yarın öğrenebileceğim. Olmadıysa ne yaparım, düşünmek bile istemiyorum şu anda. Çaresiz, ben de kendi kafamdaki köhne sırayla yazmayı bırakıp, üç makalelik bir ara veriyor ve ister istemez son olaylara, Almanya ve Hollanda ile Türkiye arasında patlak veren, bütün Avrupa Birliği’ne doğru da genişleme istidadı gösteren diplomatik krizlere dönüyorum.
* * *
5 ve 12 Mart Pazar geceleri 24TV’de Zeynep Türkoğlu’yla birlikte yaptığımız Serbestiyet programlarında da söyledim zaten: Olayın içeriği itibariyle Türkiye hemen tamamen haklı. Ya da tersten söyleyecek olursak, Almanya ve Hollanda’nın çıkış noktası itibariyle haksızlığı yüzde yüz. Ortada gayet normal bir durum ve beklenti var: Çeşitli Avrupa ülkelerinde beş milyon küsur Türkiyeli yaşıyor. Çoğu Türk-Alman, Türk-Hollanda, Türk- Fransız vb çifte vatandaşlık sahibi. Türkiye’de bir anayasa değişikliği referandumu yapılacak. Bu referandumun evet tarafında yer alan politikacıların da, hayır tarafında yer alan politikacıların da, kampanyalarını Türkiye içinde olduğu kadar Avrupa’da da yürütmek istemeleri, siyasetin en basit ve doğal gereği. Tuhaf olan, anormal olan, buna set çekmek. Oysa Almanya ve Hollanda, çok yanlış bir çığır açtılar, bu açıdan. İkisi de “güvenlik” ve “gerginliklerin artması tehlikesi” gibi mazeretlere başvurdu. Biraz farklı biçimlerde yaptılar ama işin özü aynı kaldı. Almanya federal bir cumhuriyet. Eyaletlerin ve yerel yönetimlerin geniş yetkileri var. Referandumun evet kanadından AK Partili iki bakanın yapmak istediği kapalı salon toplantılarını, söz konusu yerel yönetimlerin de baskı ve/ya teşvikiyle, doğrudan doğruya mekân sahipleri iptal etti. Federal hükümet de (mealen) “üzgünüz ama yapabileceğimiz bir şey yok” diyerek bu uygulamanın ardına saklandı. Hollanda biraz daha açık ve dürüst davrandı açıkçası. Evetçi toplantıları toptan yasaklamak yoluna gitti. Gerekçe olarak da, güvenlik apolojisine ilâveten (ve mealen) “sizin meseleleriniz bizi ilgilendirmez, kendi sorunlarınızı kendinize saklayın, buraya taşımayın” gibi, küreselleşme çağında ve herkesin kıta çapında siyaset yaptığı koşullarda gerçekten çok garip kaçan bir söyleme başvurdu. Bununla da kalmadı; Dışişleri Bakanı Mevlût Çavuşoğlu’nu, uçağının iniş iznini iptal etmek suretiyle Hollanda’ya sokmamak yoluna gitti. Dahası, T. C. Rotterdam Başkonsolosluğunda (yani hukuken “Türkiye toprağı”nda) yapılacak bir toplantıya bile engel oldu. Öğrenildiğine göre, Hollanda hükümeti ve Rotterdam belediyesi yetkilileri, önce bu toplantının bileşimine müdahale girişimlerinde bulundular. 50 kişiyle sınırlanmasını istediler; isim listesi verilmesini talep ettiler. Nihayet işi, o sırada Almanya’da bulunan ve karayoluyla Rotterdam’a gelen Aile Bakanı Fatma Kaya’yı, resmen temsil ettiği ülkenin Rotterdam Başkonsolosluğuna sokmamaya kadar vardırdılar. Polis refakatinde götürüp Almanya’ya sınır dışı ettiler. Son aşamada, Rotterdam Başkonsolosluğu önündeki gösteriyi atlı polislerle, eğitilmiş polis köpekleriyle ve cop saldırılarıyla dağıtırken, hayli çarpıcı şiddet görüntüleri sergilediler.
Bu mızrağın pek çuvala sığar olduğu kanısında değilim. Ne Almanya’nın gerekçeleri inandırıcı, ne Hollanda’nın. Görünürde hiçbir güvenlik tehlikesi mevcut değil (nitekim Fransa’nın kuzeyinde, Metz’teki bir toplantı hiç sorunsuz yapıldı). Dahası, her iki ülke evet sözcüleri sıfatıyla AKP bakanlarının Türkiyelilerle bir araya gelmesini önlerken, ister yerel ister merkezî düzeyde hayır cephesine hiçbir kısıtlama getirmedi. Almanya’da izin verilmiş bulunan toplantısını, Deniz Baykal’ın kendisi, gayet sorumlu ve hakşinas bir tavırla iptal etti. Ardından CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, aynı ilkeli tutumu daha da genişleterek, Hollanda’nın uygulamalarını kınadı ve bu koşullarda kendilerinin de hiçbir hayır toplantısı düzenlemiyeceklerini açıkladı (Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ve aşırı-partizanlık içindeki hükümet yanlısı medyanın, CHP’nin bu düzgün duruşunun yeterince hakkını vermediğini kaydetmeliyim). Gelgelelim, Mevlût Çavuşoğlu ve Fatma Kaya’nın maruz bırakıldığı kaba, kuralsız, anti-demokratik ve aşağılayıcı muameleden dört gün önce, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu’nun gene Rotterdam’da Hollanda İşçi Partisi milletvekili Keklik Yücel ile birlikte pekâlâ bir hayır toplantısı düzenlemiş olduğu ve Bayan Yücel’in Feyzioğlu’yla yan yana durup “bu referanduma hayır’dan başka bir cevap verilemez” cümlesini içeren bir konuşma yaptığı, 12 Mart Pazar akşamı itibariyle bütün haber kanallarına yansıdı. İsterseniz bir de şu tezadı hatırlayalım. Nisan 2014’te, yani neredeyse tam üç yıl önce, zamanın Almanya Cumhurbaşkanı Joachim Gauck bu ülkeyi ziyaret ettiğinde, ilk andan itibaren her türlü diplomatik teamülü aşan bir sertlikle Türkiye’yi eleştiri bombardımanına tutmuş; CHP ile ayrıca temas kurmuş ve görüşmeler yapmış; üstelik o sırada gene bir protesto hareketinin içinde olan ODTÜ öğrencilerini bile ziyaret edip AK Parti karşıtlığına özel destek mesajları vermekten çekinmemişti. Hükümetin buna tepkisi ise sadece Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun kınamasıyla sınır kalmış; yani meselâ Joachim Gauck’u sınır dışı etmeye filân kalkmamıştı. Oysa Gauck, Almanya’nın bir iç sorununu takip ediyor, Almanya’da yapılacak bir anayasa değişikliği referandumu için Türkiye’de yaşayan Alman vatandaşlarından destek arıyor değildi; doğrudan doğruya Türkiye’nin iç işlerine karışıyor, AKP’ye karşı muhalefete bir dayanışma ve teşvik eli uzatıyordu. Şimdiki olayda ise, Türkiye (çıkış noktası itibariyle) aşikâr ki sadece kendi anayasa referandumuyla ilgileniyor(du); Almanya veya Hollanda’nın (veya Avusturya’nın, İsviçre’nin ilh) iç işlerine karışıyor değil(di); sadece bir kısım Türkiye kökenli Almanya veya Hollanda vatandaşları TC vatandaşları da olduğu ölçüde, onların arasında evet (ve hayır) kampanyalarının serbestçe yürütülmesini talep ediyor(du). Fakat işte bunun karşılığı yasaklama, bakanların uçuş izinlerinin iptali veya sınır dışı edilmeleri oldu. 2014’te demokrasi adına Gauck’u hararetle savunan Angela Merkel ise, bugün gene demokrasi adına ülkesinin ve Hollanda’nın uygulamalarını savunuyor.
İkiyüzlülük ve çifte standartlılık olursa bu kadar olur. Benim analiz katmanlarım kabaca şöyle: (1) Tabanda, en aşağılarda, muazzam bir göç ve sığınma çağı yaşıyoruz. Çok büyük insan kitleleri, kâh işsizlik ve yoksulluktan, kâh iç savaşlardan ve salgın hastalıklardan, kâh baskı rejimlerinden, kâh mafyalaşma ve korsanlaşmalardan kaçarak kapağı yeryüzünün zengin ve istikrarlı toplumlarına atmaya çalışıyor. (2) Batı yönetimleri buna hazır değil. Vizyon ve liderlik sorunları yaşıyorlar. Ülkelerinin demografik bileşiminin değişmesi karşısında ne yapacaklarını bilemiyor; Batı modernitesinin alıştıkları “norm”ları ile bu yeni gelenlerin alışkanlıklarını bağdaştıramıyor; çok-kültürlülüğü sindirecek, yerlileştirecek ve normalleştirecek çözümler bulamıyorlar. (3) Bu kısırlıktan ve derinleşen fay hatlarından, genel olarak yabancı düşmanlığı besleniyor. (4) Üzerinde İslamofobi yükseliyor. (5) Üzerinde Türkofobi yükseliyor. (6) Hepsi, aşırı sağın dünya çapında yükselişine kanalize oluyor (ABD’de Donald Trump, Fransa’da Marine Le Pen, Hollanda’da Geert Wilders). (7) Merkez partileri bu sağcılaşma karşısında ne yapacaklarını bilemiyor; ırkçılığa ve yabancı düşmanlığına karşı etkili, inandırıcı, kazanıcı bir ideo-kültürel mücadele veremiyor; hattâ aşırı sağa oy kaptırmamak uğruna onunla popülist demagoji yarışlarına bile girebiliyor (bunda, 1930’larda Faşizm ve Nazizm karşısında sergilenen yatıştırmacılık zaafını hatırlatan patetik bir yan da var). (8) Nihayet, birçok Avrupa hükümetinin AK Parti ve Erdoğan allerjisini, dolayısıyla (15 Temmuz 2016 darbe girişimi karşısında düzgün ve ilkeli bir tavır almadıkları gibi) 16 Nisan 2017 referandumundan da evet değil hayır çıkmasını umuyor olabileceklerini, tâlî bir faktör de olsa hesaba katmak gerekiyor.
* * *
İşin Almanya-Hollanda tarafı böyle -- ve oldukça hazin, bu krizin ötesinde, dünyanın ve Avrupa’nın genel gidişatı açısından. Peki, Türkiye tarafı çok mu sağlıklı? Hayır; maalesef bunu da söyleyebilecek durumda değilim. Temeldeki haklılığına karşın, Türkiye de iyi bir “kriz ve kavga yönetimi” sınavı veremedi geçtiğimiz hafta boyunca. Dikkat ederseniz, yukarıda bir Faşizm ve Nazizm suçlaması yapmadım; benzetmemi, Batı demokrasilerinin 1930’larda Faşizm ve Nazizm karşısında kapıldığı yatıştırmacılık (appeasement) zaafıyla sınırlı tuttum. Başka şeylerin yanında bu, Rutter ve benzerlerini düşmanlaştırmak yerine, asıl Wilders’leri baş düşman alırken Rutter’leri en azından nötralize edebilmeyi, belki kendi safına çekebilmeyi de içerir (içerebilmeliydi). Bu yaklaşım ile hükümetin ve bilhassa Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın benimsediği söylem arasında da ciddi bir fark söz konusu. Bu ve benzer noktaları bundan sonraki iki yazımda ayrıntılandırmaya çalışacağım.
Yazarlar
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları










































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024