Hayko BAĞDAT
Kuzey Irak’ta 20 aydır devam eden Pençe-Kilit Operasyonu’ndan bir görüntü düşüyor ajanslara. Dağ başında kar fırtınasından göz gözü görmüyor. Derme çatma çadırların “geçici üs” olarak kullanıldığı askeri kampa PKK baskın düzenliyor. Çatışmalarda TSK’nın açıklamasına göre 12 asker hayatını kaybediyor. Öldürülen askerlerin evleri medyaya servis ediliyor. Gariban gecekondulara, sıvasız duvarlara binaları kaplayan dev Türk Bayrakları asılmış yine…
Toplumda büyük bir öfke oluşuyor. Televizyonda konuşan emekli askerler operasyonun beceriksizliğinden, Kürtler operasyonun gerekliliğinden şikâyet etmeye başlamışken çoktan ezberlediğimiz sahneler yaşanmaya başlıyor.
İktidar bu kayıpların hesabını vermektense vasat bir açıklama kaleme alıyor. A4 bir kağıda tüm siyasi partileri toplamak, terbiye etmek, kendilerine gelebilecek eleştirileri savuşturmak istiyor. Hamasi sloganlar atarak ilgiyi dağıtmaya çalışıyor.
Fakat CHP bu kez bu oyuna düşmüyor. Muhalefete bilgi verilmesini istiyor. Ulusal yas ilan edilmesini ve bu konunun derinlemesine araştırılmasını istiyor. Kendi açıklamasını yazıyor. İktidara ihtiyacı olan hayat öpücüğünü vermiyor. Açıkça ve sert bir tonda eleştiriyor.
Şehit Enis Budak’ın Manisa’daki cenaze töreninde AKP aday adayı olan bir provokatör olayları başlatıyor. CHP Genel Başkanı, Manisalı Özgür Özel’e organize bir linç girişimi deneniyor. Oysa şehidin Özgür Özel ile fotoğrafı olduğu ortaya çıkıyor. Şehidin ailesi Özgür Özel’den özür diliyor. “Cenazemize saygısızlık yapıldı” diyor.
Rejim medyayı ele geçirmiş. Bunları kimse duymuyor.
Erdoğan, rakiplerine daha önce de linç girişimi örgütlemekten sabıkalı olduğundan ve bu işleri iyi bildiğinden zaman kaybetmiyor, hemen devreye giriyor.
“Bir tanesi Manisa’da gitmiş orada güya gövde gösterisi yapacak. Ne oldu? Artık bu millet kimin kim olduğunu gayet iyi biliyor. Öyle herkese yol geçen hanı demiyor. Sabırla, inşallah 31 Mart’a hazırlanacağız ve 31 Mart’a öyle hazırlanmalıyız ki bunlar kapımıza uğramaya inşallah ne yüzleri, ne gözleri hiçbir şeyi olmaması lazım.”
Devlet Bahçeli, Özgür Özel için “CHP, Türkiye Cumhuriyeti'nin karşısına geçmiştir. Özgür Özel zıvanadan çıkmış, zırvaya gömülmüş, zirzop siyasetiyle bindiği dalı kesmeye başlamıştır.Memleketi Manisa'da protesto edilen bu şahıs, aklını başına almazsa sokakta dahi yürüyemeyecektir” diyor. Kısacası 12 askerin hayatını kaybetmesinin sorumluluğu tamamen Özgür Özel’e yükleniyor.
Devleti yönetenler sonu felaketle biten tüm icraatlarının faturasını yine muhalefete ödetiyor.
Milyonlarca insanın karşısında yapılan bir sosyal deney gibi, bir toplu illüzyon seansı gibi öyle değil mi?
Erdoğan bir elini şehit tabutuna koyup diğer elindeki mikrofondan siyasi demeç veren, utanç verici bir pespayeliğin, örneğine az rastlanır bir kötülüğün geleneğini sürdürüyor.
Fakat CHP’nin yeni Genel Başkanı’nın gerçekten bir değişim rüzgârı yarattığı aşikar. Özgür Özel, akademisyenlerin “bu suça ortak olmayacağız” tavrını siyasete taşıyor. Rasyonel akla sahip çıkıyor. Muhalefet olmanın sorumluluğunu alıyor. Soru soruyor, eleştiriyor, rejimin hâkim olduğu, belirlediği, yönettiği dar alanlara sıkışmayı reddediyor.
Özgür Özel dev bayraklarla örtülen suçları sorguluyor. “Vatan bölünmez, ezan susmaz” sloganlarıyla susturulan aklı, mantığı, izanı geri çağırıyor. “Bu ülkenin gariban çocukları artık ölmesin diye ne yapmalıyız diye düşünmenin vakti geldi” diyor.
Aynı saatlerde HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Kobani davasında esasa ilişkin savunma veriyor. Şöyle söylüyor: "Bizim içimiz yanıyor. Ben defalarca söyledim. Dün toprağa verilen 12 asker benim kardeşimdir. Bu ülkenin yoksul halkının evlatlarıdır. Keşke barışı sağlayabilsek, onlar yaşayabilselerdi."
Erdoğan’ın korktuğu şey yavaş yavaş oluşuyor. Muhalif siyasi partiler bir masa etrafına toplanmasa da ortak bir akıl geliştiriyor. Barış olmadan demokrasiyi inşa etmenin mümkün olmadığı daha net görülüyor. Savaşı ve şiddeti esas almış bir rejimin karşısında barışı ve huzuru hayal etmenin cazibesi büyüyor.
Erdoğan gibi saf bir kötülüğün karşısında iyiliği büyütmekten başka çare var mı gerçekten?
Demokrasi için direnenlerin ortak aklı bu kötülüğün karşısına iyi bir teklifle çıkamaz mı gerçekten?
Ölümleri durdurabilir miyiz gerçekten?
Bu sorular her sorulduğunda aynı şeyi yaşarız.
Bizleri sıcak günler bekliyor.
Yazarlar
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.03.2025
20.02.2025
12.02.2025
5.02.2025
29.01.2025
23.01.2025
15.01.2025
8.01.2025
18.12.2024
11.12.2024