Hilâl KAPLAN
Beşerî ilişkilerde birbirimize karşı elimizde olan sadece güvenimizdir. Karşımızdakinin bize, bizim karşımızdakine güven duymamız aslında herhangi bir metayla karşılanamayacak türden muazzam bir servettir.
Mümin ile münafıkı birbirinden ayıran üç esas kıstas vardır: Yalan söylememek, sözünde durmak ve emanete hıyanet etmemek. Bu ana kıstasların üçünün de "güven eksenli" olduğunu göz önünde bulundurursak, "sözünün eri" olmanın bir deyimden çok daha fazlasına tekabül ettiğini kabul etmemiz gerekir sanırım.
Eğer "insan, insanın kurdudur" anlayışıyla karşılıklı güvene dayalı bir ilişki tesis edilemezse, dünya da gelip geçici bir diyâr olarak görülmekten çok, insanların birbirine rakip gözüyle baktığı, "kazanmanın" nihai amaç haline geldiği bir savaş alanı olarak konumlandırılmış olur. Bu zihniyet sahipleri içinse amaç birbirini alt etmekten fazlası değildir ve amaca giden yolda her şey mübahtır.
Başbakan Erdoğan ile Devlet Bahçeli arasında geçen "bozkurtlara karşılık eşref-i mahlûk olan insan" tartışmasını biraz da buradan okumak gerekir. İnsan, kendiliğinden yaratılmışların en yücesi olma makamına layık değildir. Yaratılmışların en yücesi olmak için çaba sarf etmek durumundadır. İyiliği emretmek, kötülükten sakındırmak zorundadır. Bunu yapabilenlerse ancak "elinden, dilinden ve belinden emin olunan" olunan kişilerdir.
Hz. Peygamber'in "el-emin"vasfı, nübüvvet vazifesi kendisine tebliğ edilmeden de onun sahip olduğu bir özellikti. Düşmanlarının bile O'ndan emin olduğu bir şahsiyetti. Ebu Süfyan'ın Efendimiz'in asla yalan söylemeyeceğine ve emanete hıyanet etmeyeceğine şahitlik etmesi; düşmanlarının dahi bir ihtilaf mevzubahis olduğunda onun hakemliğine başvurması bundandır.
"Emin olmak" üzerine bu genel çerçeveyi çizdikten sonra, yazılarımı takip edenlerin bileceği üzere, âdetim olmamasına rağmen affınıza sığınarak bugün biraz dertleşmek istiyorum. Tabii bu dertleşme gazete köşesinden yapıldığı için kamusal bir anlam da taşıyor. Bahsedeceğim olay, toplumda yaygın olan bir davranış biçiminin numunesi olduğundan belki başkalarına nasihat olur düşüncesiyle bu yazıyı yazma ihtiyacı duyuyorum.
Bu hafta, her Perşembe akşamı 21.00'da TVNET'te yaptığım Muhalif isimli programın konuklarından birisi AK Parti Diyarbakır milletvekili adayı Galip Ensarioğlu'ydu. Kendisinin katılımıyla alakalı en son pazartesi akşamı birebir telefonda teyit almıştım. Ancak ne var ki programın olacağı gün öğleden sonra asistanımız stüdyoya ulaşımla alakalı bir sorun olmasın düşüncesiyle kendisini aramış ve basın danışmanı aracılığıyla katılmayacağını iletmiş. Yani önceden arayıp haber vermeye bile gerek duymamışlar. Galip Bey'i telefonla aradığımda bu sefer kendisi telefona çıkmadı. Basın danışmanıysa herhangi bir özür bile dilememeyi tercih etti. Eğer danışmanı bir parça mahcup, bir parça alttan alan bir tavır içinde olsaydı bile sineye çekmeye razıydım. En azından bir gün öncesinden haber vermeleri gerektiğini söyleyip sitem ederek kapayacaktım. Fakat ne yazık ki "hem suçlu, hem güçlü" olmak neymiş, yakından müşahede etme fırsatı buldum.
Bir programa katılmak istemeyebilirsiniz. Başka işleriniz vardır ya da programın içeriğini veya konuklarını uygun bulmayabilirsiniz. Hakkınızdır. Ancak hem programın içeriği hem de katılacak konukları daha önceden bilen Galip Ensarioğlu'nun vermiş olduğu sözü bu kadar vurdumduymaz bir biçimde tutmamış olması bence halkı temsil etmek için oylarına talip olan bir milletvekili adayına hiç yakışmadı. Söz verdiği bir program için gazete tanıtımlarından, hazırlanan metinlere kadar emek veren pekçok insanın da hakkına girmiş oldu. Oyunu, verdiği sözleri tutmak için halktan emanet alan bir milletvekili adayının bence en büyük vaadi "sözünün eri" olmaktır. AK Parti'li pek çok vekilde beni mahcup eden bir tevazuyla karşılaşmışken, üzülerek söylemeliyim ki bu hadisede Galip Bey'den kendisinden beklediğimiz türden "emin ve mütevazı" bir davranış göremedik.
Ben kendisinden kaynaklanan bu eksiklik için şahsım adına özür dilerim. Allah cümlemizi nefsimizin esiri olmaktan korusun.
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.06.2019
27.05.2019
6.05.2019
1.05.2019
29.04.2019
24.04.2019
16.04.2019
15.04.2019
12.04.2019
8.02.2019