İbrahim Kiras

ABD’de Trump döneminden Biden dönemine geçişin dünya siyaset düzeninde etkileri olacak muhakkak. Tıpkı daha önce Trump’ın iş başına gelmesi sonrasında olup bitenlerin herkesi etkilemiş olduğu gibi... ABD’nin ekonomik ve askeri gücü çerçevesinde küresel düzendeki merkezi pozisyonunun doğal sonucu bu.
Ancak buradaki kritik nokta bütün dünya üzerinde bu derecede ciddi etkiler oluşturabilen böylesi bir hadisenin nihayetinde sıradan Amerikalıların tercihlerinin sonucu olması. Önlerinde yalnızca iki seçenek olsa bile... Trump’ın gelişini de gidişini de bu ülkedeki kalabalıkların ortak duyguları sağladı son kertede. Başka türlü de olabilirdi ama böyle oldu.
Sözgelimi Chicago’daki, San Francisco’daki kenar mahallelerde veya Wyoming’in, Ohio’nun taşra kasabalarında yaşayan ve haritada Türkiye’nin -hatta bazıları kendi ülkelerinin- yerini gösteremeyecek birtakım cahil insanların tercihleri bizim hayatımızı etkiliyor.
Başka yerlerde de başka kalabalıkların rasyonel olması gerekmeyen tercihleri nispeten daha lokal etkilere yol açıyor tabiatıyla… Demokrasinin zaafı kimi aydınlara göre bu. Sonucu belirleyen seçmenin aklı, sağduyusu, tecrübesi vs. olmuyor çünkü; genellikle kalabalıkların “ortak duyguları” oluyor son sözü söyleyen.
Dahası, demokrasi yoluyla iş başına gelen bir kadronun demokrasiyi ortadan kaldırma gücüne erişmesi söz konusu olabiliyor. Hitler örneği akıllardan çıkmıyor. ABD gibi devlet cihazının kurumsal işleyişinde pek fazla aksama görülmeyen bir ülkede bile Trump’ın ikinci dönem iktidar ihtimali bu korkuyu uyandırdı. Ne de olsa her zaman teorik olarak imkân ve ihtimal dahilinde olan bir tehlikenin pratikteki tezahüründen bahsediyoruz.
Bu problemin kategorik bir çözümü yok. Zira demokrasi toplumlara demokrasiyi ortadan kaldırma seçeneği de sunuyor. Belki bulunabilecek tek makul çözüm popülizmin toplumlar üzerindeki etki gücünü fiilen sınırlamaya yönelik tedbirler geliştirmek olabilir.
Bunun da yolu toplumun seçkinlerinin (aydınlar, sanatçılar, bilim insanları) taşın altına ellerini koymaları, kendilerini geniş toplum kesimlerinden yalıtmaksızın üzerlerine düşeni yapmaya çalışmalarıdır. Yani siyaset yapma görevi. Ama siyaset yapmak ille de herhangi bir parti içinde yer almak demek değil elbette. Ülkenin yönetimi konusunda fikrimizi söylememiz de siyasettir.
Ne var ki aydınların morali çok çabuk bozuluyor.
Amerika’ya bakın... Başkanlık seçiminin ardından aydınların gündeminde ne var: Yemin töreni esnasında bir kenarda kollarını göğsünde çapraz bağlamış oturan Bernie Sanders’ın el örgüsü yün eldivenleri... Kimilerine göre bu fotoğraf aydınların siyaset kurumuna bakışının simgesi niteliğinde.
Fotoğraftaki “Bernie”nin kayıtsız duruşu, eyvallahsız tavrı, mesafesi, Amerikan siyasi düzeni konusunda “hem buradayım hem burada değilim” mesajı veren vücut dili... eğitimli orta-üst sınıflara hitap eden gazete ve dergilerin sayfalarında günlerdir tartışılan konu...
Chomsky’nin “Almanya gibi bir ülkede olsa kolaylıkla merkez sağcı sayılabilecek bir politikacı (…) İstediği evrensel sağlık hizmeti, ücretsiz yüksek öğrenim gibi şeyler Avrupa’da muhafazakâr partiler tarafından hayata geçirildi” sözleriyle tarif ettiği Sanders’in “aşırı görüşleri var” denerek diskalifiye edilmesi Amerikalı demokrat/liberal aydınlarda bir tür küskünlük doğurmuş görünüyor.
Sanders gibi biri dururken seçim yarışının Trump ile Biden arasında geçmiş olması, netice ne olursa olsun, aydınları siyaset kurumundan ve mevcut düzenden soğutan bir tuhaflık. Üstelik Demokrat Parti tabanında Biden’dan daha büyük desteğe sahip olduğu halde “aşırı görüşleri düzenimizi bozabilir” korkusuna kapılan siyaset elitinin baskısı ve parti delegelerinin iradesiyle yarış dışı bırakılmış bir adaydan söz ediliyor.
Evet, Amerika için -ve belki dolaylı etkileri bakımından dünya için de- kayıp olabilir Sanders’a şans tanınmamış olması. Ama burada iki soru var sorulması gereken. İlki, Sanders’ın ve destekçilerinin hiç eksiği, kusuru yok mu? İkincisi, küskünlük bir mücadele yöntemi olabilir mi? Daha önce bu yöntemin başarıya ulaştırdığı bir örnek var mı?
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları






































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.10.2025
14.10.2025
7.10.2025
2.10.2025
30.09.2025
28.09.2025
18.09.2025
11.09.2025
9.09.2025
6.09.2025