Kürşat BUMİN
Şu soruyla karşılaşılacağı tahmin ediliyordu mutlaka: Avrupa Birliği üyesi tüm ülkelerin vatandaşlarına vizeyi kaldırırsam Kıbrıs Cumhuriyeti’ni ‘Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ diye adlandırmayı sürdürebilir miyim?
Konuyu gözden geçirmeye başlamadan önce gecikmeden sorunun cevabını verelim isterseniz: Hayır sürdüremezsin!
İster ‘Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ isterse ‘Güney Kıbrıs’ ya da‘Kıbrıs Rumları’ demeyi tercih edin, vatandaşlarına vizeyi kaldırdığın bir ülkeyi artık gerçek adıyla anmak mecburiyetindesiniz.
‘Orayı’ nasıl adlandırmak gerektiği konusuna –zamanında- birkaç yazı ayırdığımı hatırlıyorum. Bu yazılarda Birleşmiş Milletler’in, AB’nin yani kısaca Türkiye dışında bütün dünyanın ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’ adıyla tescil ettiği bir devlete kafadan isim uydurulamacağını tekrarlıyordum (Yeri gelmişken: Geçenlerde‘vize’ konusundaki gelişmeyi konu eden bir haberin başlığı –hem de ciddi, benim de izlediğim- bir haber sitesinde ‘Vize muafiyetine Güney Kıbrıs engeli’ (!) şeklindeydi).
Bu konuya ben ‘devlet dili’nin sadece devlet tarafından değil, başta medya dünyası olarak hemen herkes tarafından kabul edildiğini tekrarlayarak bakıyordum. Tamam diyelim ki devlet‘Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tanımıyor ve bu yüzden malum ismi kullanıyor. Peki ama ülkenin medyası niçin bu ‘devlet dili’ni sorgu sualsiz kabul ederek kullanıyor? Bir ülkenin (bağımsız) medyası Dışişleri Bakanlığı’nın uydurduğu bir ismi niçin üzerinde bir dakika düşünmeden kabul ediyor? Herkes, hemen her kalem ne zaman Kıbrıs’tan söz açılsa gelsin ‘Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’!
Medyanın bu ‘devletleşmiş’ haline üzülürken günün birindeErdal Güven’in Radikal gazetesindeki köşesinde ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’ adlandırmasını görünce bayram etmiştik… Ha şöyle!… Nihayet bir kalem bir şeyi adıyla çağırıyordu! O tarihte şu soruyu da birkaç defa tekrarlamıştım: “Diyelim ki Kıbrıs konulu uluslararası bir toplantıya davetlisiniz; orada söz aldığınızda da katılımcıların bir anlam veremeyecekleri Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ismini mi kullanacaksınız?”
Biliyorsunuzdur; Dışişleri Bakanlığı’nın 29 Nisan 2016 tarihli yazısı üzerine, 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nun 18. Maddesi çerçevesinde alınan karar 3 Mayıs tarihliResmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girmiş durumda. AB üyesi tüm ülkelerin vatandaşlarına yönelik bir karar bu.
Hadi şimdi ayıklayın pirincin taşını!
Bu gelişmeden sonra cevap aranacak birinci soru tabii olarak şudur: T.C. Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşlarına vizeyi kaldırdığına göre, bu gelişme bu devletin tanıdığı anlamına geliyor mu gelmiyor mu?
“Bir Türk yetkili” diyor önümdeki haber, “Bu adım, Türkiye’nin Kıbrıs Rum kesimi’ni tanıyacağı anlamına gelmiyor”(!)
‘Nasıl olur, Resmi Gazete’nizde bir devletin vatandaşlarını kapsayan bir karar yayınlıyorsunuz, ama o vatandaşların devletini tanımıyorsunuz, olacak iş mi bu?’ diyorsanız (bence) yerden göğe kadar haklısınız…
3 Mayıs tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan kararın medyamız tarafından önemli bir haber olarak değerlendirilmediğini de hatırlayım. Bu ‘bilinçli ihmal’in nedeni sır değil tabii ki… Başta gelen ‘endişe’, bu kararın Türkiye’nin Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tanıması gerektiği yolunda bir tartışmanın alevlenmesi ihtimalinden kaynaklanıyor.. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Avrupa Komisyonu’na ve Avrupa Parlamentosu’na ‘KıbrısCumhuriyeti’ adının asla tartışma konusu yapılamayacağını bildirdiği ve 14 ülkenin bu talebi destekledikleri de hatırlanınca söz konusu ‘sessizlik’in nedeni daha da iyi anlaşılıyor diyebiliriz.
Peki bu mesele KKTC’de nasıl anlaşılıyor ve yorumlanıyor?
Ne zaman Kıbrıs konusu açılsa ben de) az sayıda Türkiyelinin yaptığı gibi (maalesef) KKTC’de yayımlanan gazetelere göz atarım. Biz Kıbrıs konusunda dışarıdan gazel okurken acaba Kıbrıslılar ne düşünüyorlar?.
KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın değerlendirmesiyle başlayalım.
Akıncı, Türkiye’nin Avrupa Birliği sürecinde bazı‘kaçınılmazların gündeme geleceğini’ uzun zamandır dile getirdiğini söyledikten sonra Türkiye spor takımlarının KKTC takımlarıyla maç yapmazken, Güney Kıbrıs’a giderek Güney Kıbrıs takımlarıyla maç yapmasını; Güney Kıbrıs takımlarının Kıbrıs Türk takımlarıyla maç yapmazken Türkiye’de spor oyunlarına katılmasını hatırlattıktan sonra şöyle devam ediyor: “Bu uluslararası koşullarda Türkiye Cumhuriyeti, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni tanıdım dese de tanımanın gereklerini; Rumların yönetimindeki Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tanımadım dese de tanımamanın gereklerini yerine getiremiyor.”
Akıncı, bu çerçevede Türkiye’nin Kıbrıs Cumhuriyeti pasaport sahiplerine belli bir ücret karşılığında vize verdiğini, dolayasıyla tanımadığı bir ülkenin pasaportunu dolaylı da olsa geçerli saydığına da işaret ediyor.
Görüyorsunuz ‘tanıma/tanımama’ pratikte neredeyse tersine çalışıyor!
KKTC’den eski dışişleri bakanı Emine Çolak’ın değerlendirmelerinden birkaçı da şöyle: “Her ne kadar Türkiye, Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tanımıyor ifadesinde bulunsa da bu örnek de dahil olmak üzere görüyoruz ki uluslararası çevrede muhatap olmak durumundadır ve oluyor da.”
Çiğdem Dürüst’ün yeni gelişmeye ilişkin bakışı da şöyle: “Türkiye, Kıbrıs Cumhuriyeti’ne vizeyi kaldırdı! Artık Türkiye Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tanıdı!”; “Trabzon’da Gençlik olimpiyatlarında Kıbrıs Cumhuriyeti bayrağı ile kortej yürüyüşünde bayrağını dalgalandırmadı mı?”
Toparlayacak olursak: Bir devletin vatandaşlarını tanıyıp kendisini tanımamak gerçekten şaka gibi bir şey… Böyle bir şakayı insan değil başkalarına kendisine bile açıklayamayacağı apaçık değil mi? O halde ne yapmalı? ‘Kıbrıs Türktür Türk kalacaktır’ şiarından vazgeçip bir an önce ‘Kıbrıs Kıbrıslılarındır’ hakikatini gerçekleştirecek bir politikaya yönelmektir.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları









































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
29.05.2018
7.02.2018
21.04.2018
11.04.2018
27.03.2018
23.03.2018
10.03.2018
2.02.2018
16.02.2018
8.02.2018