Kürşat BUMİN
Şu tespitime itiraz etmeyeceğinizi umarım: Memlekette hemen hiçbir şeyin doğru dürüst gitmediği malum; ancak bana soracak olursanız ‘Okul’ meselesi hepten yerlerde sürünmektedir.
‘Okul’un, boy göstermesi ve gelişmesi açısından hemen her yerde‘ideolojik aygıt’ların başında geldiğini biliyoruz. İktidarda her kim var ise bu ‘aygıt’ı öyle ya da böyle alanını genişletmek ve gücünü tahkim etmek için kullana gelmiş..
Ancak bu ‘genişletme ve tahkim etmek’ konusunda ülkeler tabii ki birbirinden ayrışmaktadır.
Bu kurum kimi ülkelerde ideolojik rolü zayıflamış olarak asıl olarak ‘sınıf farklılığını’ sürdürmenin sessiz bir aygıtı olarak işler, kimi ülkelerde ise bu işlevi dışlamasa da işi hepten hakim ideolojiyi aşılama alanına dönüştürür.
Bu ülkelerin ilkine ilişkin gelişmiş Batı ülkelerini örnek gösterebiliriz: Sınıflar hiyerarşisi tabii ki ‘Okul’da da gözlenir.
Farklılıklarına rağmen, Cem Karaca’nın “İşçisin sen işçi kal!” dizesi burada da geçerlidir. Bu işlev sadece –artık bizde de iyiden iyiye yerleştiği gibi – ‘özel okul ve devlet okulu’ farklılaşmasıyla da sınırlı değildir.
Paris’in göçmen nüfusun yoğun olduğu banliyölerinin devlet okullarıyla 5.mahallenin seçkin devlet okulları öğrenci profilleri ve öğrettikleriyle çok farklıdır.
Almanya’da Hauptshule ile Gymnasium öğrencilerinin (istisnalar dışında) gelecekleri daha baştan belirlenmiştir. Neyse de bu örnekleri bırakıp biz gelelim memleketimizin okullarına…
Türkiye’deki ‘Okul’ artık bir zamanlar bir biçimde sürdürdüğü‘asansör’ işlevini hepten yitirmiştir.
‘Asansör’, yani “Çoban Sülü’yü köyden alıp başarılı bir mühendis (üstüne üstlük başbakan ve cumhurbaşkanı) yapan, yani sınıflar arasındaki farkı ‘Okul’ yoluyla aşmaya çabalayan ‘asansör’.
“Cumhuriyetin mabedi” olarak nitelenen bu kurum bu işlevinden tamamen uzaklaşarak –‘devlet’ ya da ‘özel’ fark etmez- birer “kendin çal kendin dinle” mekanlarına dönüşmüştür. “Özeller ne kadar özel ki?” sorusunu haklı olarak sorabilirsiniz.
Ülkenin eğitim-öğretim sisteminin başına çöreklenmiş “Talim ve Terbiye Dairesi” gibi bir kurumun var olduğu bir ülkede bu soruyu dile getirmek yerinde ve gereklidir.
Tek tip bir müfredatı az sayıda öğrencilerden oluşan temiz mekanlarda bir takım yan aktiviteler ile zenginleştirmeye çalışarak işlemeye çabalamakla çocuğu “Türk modeli okul”un elinden kurtarmak mümkün değildir.
Etimolojik olarak çok daha yerinde olan “Maarif” adını millileştirerek “Milli Eğitim Bakanlığı”na çeviren kurum tabii i orada da hükümranlığını sürdürmektedir.
Zaten dikkat ederseniz yurt çapında sayıları belki de binlerle ifade edilen bu kurumların –belki bazı istisnalar dışında- ortaya farklı bir eğitim-öğretim modeli sunduğunu da gözlemlemiyoruz.
Nihayet –asıl konumuza yaklaşarak söyleyecek olursak!- bu “özel okullar” da tabii ki bu öğretim yılında devlet okulları gibi derslerinin önemli bir bölümünü “15 Temmuz” –ve de tabii ki “Yenikapı”– ile geçirecektir.
Evet nihayet ulaştık asıl konumuza!
İnsanın öğrenciler için yeni öğretim yılında bir “genelge” ile duyurulan dehşet verici müfredatı önüne koyunca “Yazıktır günahtır, çocuklara kıymayın!” diyesi geliyor. Diyesi geliyor ama gördüğünüz gibi ben böyle yakınmada bulunmuyorum.
Bulunmuyorum, çünkü çocuk olarak adlandıracağımız bu öğrencilerin bu ve benzer “genelgeler”i hiç ama hiç ciddiye almayacaklarından eminim.
Sahnelenen oyunu tabii ki oynar gibi davranacak ancak akılları ve gözleri ceplerindeki telefonda olacaktır.
Yanlış anlaşılmasın; akılları ve gözlerinin ceplerindeki telefona sabitlenmesini çok olumlu buluyor ve onları bu yüzden kutlamıyorum.
Ama doğrusu bu seçimleri “genelge”nin büyüsüne kapılıp büyülenmelerine kıyasla çok daha olumlu bir davranıştır. “Cepteki telefon”!
Evet, içinde saatler, günler, yıllar geçirdikleri ve sonuç olarak kendilerini edebiyat, tarih, felsefe ve hatta fen bilimleri ve matematikten nefret ettirmeyi birinci amaç edinmiş bir kurumun kuşatmasından sıyrılabilmek için başvurulacak tek çıkış yolu!
Zaten hemen hepimiz biliyoruz ki, okullu olan çocuklarımız içine düştükleri bu kurumun çok “özel” bir mekan olduğunun ve orada kendilerini hedef alan pedagojiden sakınmaları gerektiğinin eskiden beri farkındalar.
Bu çerçevede üzerinden 15 yıldan fazla bir süre geçen bir örneği hatırlatmak isterim: Dönemin dergilerinden birisi okullarda öğrencilerden bazı soruları cevaplamasını istemiş ve toparladığı sonuçları yayınlamıştı. Soru/cevapların en dikkat çekicisi,”Okul hayatında canınızı en çok sıkan, hoşlanmadığınız davranışlar nedir?” şeklinde formüle edilmişti.
“Araştırma”nın sonuçlarına göre çocukların neredeyse yüzde yüze yakın bir bölümü bu soruyu “Okul bahçesinde İstiklal Marşı’nın birlikte okunması sırasında bazı öğrencilerin gülüp/şakalaşmaları” olarak cevaplamışlardı.
Oysa hepimiz biliyoruz, bu törenler –tamamen haklı olarak- çocukları sesli gülmeseler de fazlasıyla gülümseten anlardır.
Okul müdürü başta olmak üzere öğretmenlerin yüzüne yerleştirdikleri o olağan dışı ciddilik, az biraz haylazlık yapmaya yeltenenlere dönük o tehditkâr bakışlar vs.
Demek ki çocuklarımız içinden geçmek zorunda oldukları bu kurumun nasıl bir şey olduğunu ve dolayısıyla nasıl davranıp, “anket soruları”nı nasıl cevaplamak gerektiğinin farkındaydılar.
Mademki “Okul” böyle bir tuhaf mekandı, o halde bu tuhaflıkları iç dünyamıza bulaştırmadan “idare etmek” gerekiyordu.
Çok yakın zamandan bir örnek daha vereyim: Şaka değil,evimizin yanı başında bulunan bir lisede hafta başı nutkunu çeken müdür bey öğrencilere “Elinizde cep telefonu görmeyeceğim!” diyebiliyordu! Öğrencilerin bu talep karşısında nasıl mırıldandıklarını tahmin edebiliriz.
Tahmin ettiğiniz gibi asıl konumuza hâlâ giremedik. Sabrınıza sığınarak bir söz de bu konuya ilişkin edelim:
Biliyorsunuz bu yılki eğitim-öğretim yılı 15 Temmuz’un etraflıca işlenmesine ayrıldı.
Milli Eğitim Bakanı yayınladığı bir “Genelge” ile bu amaca yönelik yol haritasını açıkladı.
Neler yok ki bu “Genelge”de: “Öğrenciler demokrasi kahramanlarına duygu ve düşüncelerini anlatan mektup yazacaklar.” / “Üçüncü gün “Vatan ve Bayrak” konulu şiir dinletisi”/ “Dördüncü gün milli birlik ve beraberlik, vatan sevgisi, demokrasi, yurt bilinci konularında sohbet ve seminer düzenlenecek:” / “15 Temmuz Demokrasi Zaferi ve Şehitleri Anma konulu röportaj, sinevizyon gösterileri…” / “Demokrasi, şehitlik, milli irade, yurt savunması konularını içeren şiir ve metinlerin Türkçe, Türk Dili ve Edebiyatı, din kültürü ve ahlak bilgisi, sosyal bilgiler ve tarih derslerinde işlenmesi.”
MEB, boş durmayıp 15 Temmuz temasıyla düzenlenecek törenler için iki ayrı video ve örnek program taslağı da hazırlamış.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın İstiklal Marşı’nın okuduğu videolar, Erdoğan’ın FETÖ’nin darbe girişimine karşı halkı meydanlara çağırdığı ifadeler ile Başbakan Binali Yıldırım’ın darbe girişimi gecesi halka verdiği mesajlar…
MEB’in konuya ilişkin hazırlattığı broşürde “Bir destan yazıldı o gece” andı da yer alıyormuş.
”Şehidim!” diyerek başlayan bu and da dikkate değer doğrusu…
Yazıyı Cumhurbaşkanı’nın yeni eğitim-öğretim yılı dolayısıyla duyurduğu mesajı hatırlatarak bitireyim.
Cumhurbaşkanı, eğitimin “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” ilkesinin özünü oluşturduğunu vurguluyordu.
İçimden “Ne münasebet!” dediğimi hatırlıyorum. Bu tepkimin nedeni açık: Temel ilke olarak altı çizilen “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” ifadesi zaten problemli bir “ilke”.
Problemli, çünkü yapılması gereken bu “ilke”nin hedef olarak işaret ettiği “devlet”i cümlenin başına, “insan”ı ise cümlenin sonuna yerleştirmek.
Yani aşağı yukarı şöyle bir şey: “Devleti (tabii olması gerektiği gibi!) yaşat ki insan yaşasın.”
Neyse de bu konuyu tekrar gözden geçiririz belki…
Yazarlar
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları















































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
29.05.2018
7.02.2018
21.04.2018
11.04.2018
27.03.2018
23.03.2018
10.03.2018
2.02.2018
16.02.2018
8.02.2018