Kürşat BUMİN
Hemen hepimiz biliyoruz ki, ‘Milli İrade’yi geç –hele de çok geç- keşfedenlerin gözünde bu kavram ‘çoğunluk despotizmi’ olarak anlaşılmıştır. Bu süreci şöyle özetleyebiliriz: İlk şekliyle ‘Genel İrade’ olan kavram önce ‘millileştirilecek’, sonrasında da “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” şiarıyla gerçekten ‘kayıtsız şartsız’ bir egemenlik kurulacaktır.
Takdir edersiniz ki, ‘kayıtsız şartsız’ bir ‘egemenlik’in önünde hiçbir şey duramaz! (Bu ‘sapma’dan kaçınmak için söz konusu kavramın icat edildiği Fransız Cumhuriyeti anayasasında bile bu bahis ‘egemenlik halkındır’ şeklinde ‘milliliği’ ve ‘kayıtsız şartsızlığı’ dışlayan bir biçimde formüle edilmiştir.)
Yani özetle, Meclis’teki koltukların çoğunluğunu (dolayısıyla ‘milli irade’yi) eline geçirdikten sonra kimse artık sizden sual edemez… Canınız ne çekiyorsa onunla yap/boz oynayabilirsiniz. Anayasa mı engel çıkarıyor; ne beis, onu da yola getirirsiniz… Altına imzanızı koyduğunuz bir takım can sıkıcı protokoller mi var; canınız sıkılmasın onlar da ‘Milli İrade’nin karşısında duramaz… Canınız ‘idam cezası’nın kaldırılmasından dolayı mı sıkılıyor; bu konuda karar vermek de sizin eliniz de değil mi; kaldırıldığı gibi koyabilirsiniz de tabiii…
Madem konu açıldı şu kısa notu da ekleyelim: ‘Milli İrade’ ve dolayısıyla ‘iradecilik’ muhafazakarların hiç mi hiç haz etmedikleri bir politika anlayışıdır. Bu olgusal hakikat sadece tarihsel olarak değil bugün de böyledir. Dolayısıyla bizim memlekette yeşermiş ‘iradeci muhafazakarlar’ın konumları gerçekten ibretlik bir durumdur.
Şu sözler mesela: “İdam yakın merak etmeyin yakın inşallah. Hükümetimiz parlamentoya bunu getirecek. Ben inanıyorum ki parlamentodan bu da geçer. Bana da geldiği zaman ben de onaylarım. Egemenli milletin olduğuna göre mesele bitmiştir. Batı’nın ne dediği değil, milletimin ne dediği önemlidir…”
Doğru söze ne denir? ‘Egemenlik kayıtsız şartsız milletin’ değil mi?
Biliyorsunuz, ‘idam cezası’nı merkeze alarak yürütülen hamasi siyasetin en güzel örnekleriyle 2012 yılında seçim mitinglerinde karşılaşmıştık. O sahneleri unutmak mümkün mü? Devlet Bahçeli’nin Erzurum’da dönemin başbakanına “Oğluna gemi alacak kadar paran var, asacak ip mi bulamıyorsun” diyerek mitingi meydanına ‘urgan’ atması, Erdoğan’ın buna cevaben “Erzurum’da gayet de aktörlük yönü var, elinde iple dolaşıyor, bana ip gönderiyor, ‘Al da idam et’ diyor. Bu kadar mahirdin de sana teslim ettikleri zaman yasalar, kanun, yargı ne işe kararını verdiği zaman iktidardaydın, ip yoksa millet sana ip gönderirdi, bu işi halletseydin ya niye etmedin” diyerek karşılık vermesi de gerçekten ibretlik sahnelerdi.
‘İdam cezası’nın Öcalan dolayımı ile ülkedeki siyasal tartışmaların merkezine yerleştiren bu utanılası sahneler bugünlerde yine sahne alıyor. Bu sefer Öcalan merkezde olmasa da onun adını dolaşıma sokanlar da yok değil.
Mesela Karar gazetesinin (yani güvenilir kaynak!) şu haberinde olduğu gibi: “Ancak idam cezasını gerektiren suçlardan hakkında daha önce kesinleşmiş hüküm verilenlerin düzenleme kapsamı dışında olduğu belirtildi. TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Mustafa Şentop ise katıldığı bir televizyon programında, ‘İdam konusunda düzenleme olursa Gülen ve Öcalan’ı kapsayabilir’ şeklinde konuştu.”
(İzninizle burada da bir küçük parantez açayım: Mustafa Şentop örneğinde olduğu gibi iktidar-güç hırsı kimi insanları gerçekten tanınmaz hale getiriyor. Şentop, geçmiş yıllarda milletvekili seçilip anayasa komisyonu üyesi olduğunda, diğer üyeler Mehmet Ali Şahin, Ahmet İyimaya ile birlikte anayasanın “Türkçeden başka hiçbir dil, eğitim ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına ana dilleri olarak okutulamaz” hükmünü getiren 42’nci maddenin yanlış ve haksız olduğunu ileri sürerek değiştirilmesini talep ediyordu.
Yalan değil,bu talep üzerine ben de oturup Prof. Şentop’u merkeze alan bir övgü yazmıştım… “Aklın başına yeni mi geldi!” demiyorsunuzdur umarım; benim söylemek istediğim (tekraren) sadece şu: iktidar-güc hırsı insanları nasıl tanınmaz hale getiriyor. Yani nereden nereye…)
Burada önemli olan husus –tabii ki- idam cezasının getirilmesine ilişkin kampanya çerçevesinde gazete sayfalarında yerini alan ‘Öcalan’ı da kapsayacak mı?’ başlığının alması değil alabilmesidir… Bu ülke dönüp dolaşıp bunu da mı görecekti?
Oysa idam cezasının tekrar getirilmesi, kimi kapsayacağı vs gibi soruların cevabı –eğer siyaseti ve hukuku ciddiye alıyorsanız- o kadar açık ki. Kerem Altıparmak, geçen gün Diken’de yer alan değerlendirmesinde bunu apaçık şekilde şöyle özetliyordu: “Hukuken neyi tartıştıklarını bilmiyorum ama Anayasa’ya aykırı, uluslararası hukuka, mevcut kanunların tümüne aykırı. Bu tartışılabilecek bir konu değil (…) Ama siyaseten her şeyi göze almışlarsa hukukun sınırları orada bitiyor zaten. Ama bunun sonuçları çok ağır olur.”
İdam cezasının –hepimizin bildiği gibi– caydırıcı bir önlem olmadığını dünya alem artık biliyor. Avrupa’da bu cezayı mevzuatında barındıran (1981’de Fransa’nın da (nihayet!) vazgeçmesiyle) ülke yok. Tamam (hemen hatırlatıldığı gibi!) ABD’nin bazı eyaletlerinde ve tamamının üçte ikisine tekabül eden çok sayıda ülkede idam cezası yürürlükte.
Ama konumuz hayati öneme sahip ve ‘çoğunluk kararı’ ile altından kalkılabilecek bir sorun olmadığından, elimizden bu cezadan vazgeçmeyen ülkelerin yöneticilerini kınamaktan başka bir şey gelmez. Demek ki biz bu konuda da ‘medeni dünya’yı örnek alacağız. (‘Medeni dünya’dan kastım ‘asrî dünya’ değil tabii ki; demokrasilerden söz ediyorum.)
Avrupa ülkeleri içinde Fransa dışında hemen tamamı idam cezasını epeyce eski tarihte kaldırmış. Finlandiya (1826), Norveç (1875), Danimarka (1892), İsveç (1910), Hollanda (1850), Portekiz (1867) , Almanya (1949) ve (Mussolini’nin kısa bir süre geri getirmesi dışında) İtalya (1890).
Söylediğim gibi Avrupa ülkeleri içinde Fransa bu süreçte en gecikmiş ülke durumunda. Fransa’da idam cezasının kaldırılması yönünde –Büyük Devrim’den başlayarak- tabii ki pek çok girişim olmuş. İnanılması zor ama sonradan ‘erdem’i merkeze alarak (yani ahlakçı-moralist) bir siyasetle pek çok eski yoldaşını giyotine gönderen Robespierre bile işin başında cezanın kaldırılmasından yanaymış.
Üçüncü Cumhuriyet döneminde bu yönde bir yasa az kalsın meclisten geçiyormuş. Bu süreçte Victor Hugo başta olmak üzere kültür adamlarının bu yönde yazıp çizmelerini de unutmayalım…. Ama sonunda ne zaman ki Mitterrand 1981’de tam da cumhurbaşkanlığı seçimi arifesinde bir televizyon programında seçildiği takdirde idam cezasını aldıracağını ilan etmiş, Fransa’da bu konuda ‘medeni ülkeler’ safına yerleşmeyi başarmış.
François Mitterrand’ın cumhurbaşkanlığı seçiminin arifesinde bir televizyon programında yaptığı açıklama birçok açıdan özel bir yere sahip. Her şeyden önce seçimin hemen arifesinde yapılan kamuoyu yoklamaları ‘çoğunluğun’ idam cezasının yerinde durmasını istediklerini ortaya koyduğu halde, Mitterrand’ın Fransa’daki ‘milli irade’ye sırtını dönüp konuya ilişkin ilkelerinin arkasında durmasının önemi.
Mitterrand sözünü ettiğimiz programda bu konuda şöyle diyordu: “Kamuoyunun çoğunluğunun idam cezasına taraftar olduğunu söyleyen sondaj sonuçlarını okumaya ihtiyacım yok.” Başkan adayı konuya ilişkin ne düşündüğünü, nereye ait olduğunu, neye inandığını, inancını belirttiğini söyleyerek idam cezasına karşı olduğunu ilan ediyordu.
Açıklamaya ilişkin yorumlarda söylendiği gibi Mitterrand, kamuoyu yoklamalarının bütün demagojisini reddederek bir devlet adamının vizyonunu gösteriyordu. Gerçekten de eşine az rastlanır bir risk alma seçimiydi bu. İdam cezası deneklerin yüzde 60’ından fazlası tarafından desteklenirken, iki adaydan birisinin ilkelerini bu desteğe teslim etmemesi…
Biliyorsunuz seçimi Mitterrand kazandı. İki ay geçmeden de idam cezasını aldıran kanun tasarısı Meclis’teydi. Ve nihayet ağustos ayında Meclis’te 113’e karşı 360 oyla kanun çıkmıştı. (‘Evet’ diyenlerin içinde başta Jacques Chirac olmak üzere sağdan 40’a yakın milletvekili de vardı.) Adalet Bakanı Robert Badinter, meclisin bu olağanüstü toplantısında milletvekillerine şöyle sesleniyordu: “Yarın, sizin sayenizde Fransız adaleti artık öldürmeyen bir adalet olacaktır.”
Mitterrand’nın bu tarihi kararı beklendiği gibi, pek ortaya dökülmemiş bir polemiğin başlamasına neden oldu. İdam cezasını kaldıran Mitterrand, Guy Mollet hükümetinde adalet bakanıyken Ulusal Özgürlük Cephesi’nin (Cezayir) 45 üyesinin giyotine gitmesine niçin ses çıkarmamıştı? Hatta dönemin cumhurbaşkanı Rene Coty’ye bağışlama yetkisini kullanmamayı tavsiye ederek…
Ekranda programın sonuna doğru Alain Duhamel’in yönelttiği soruya cevaben verilen yanıt (idam cezasını kaldıracağım) Mitterrand’ı bir siyasetçi olarak o derece yüceltmişti ki, “Tarih olup biteni yargılar ve Mitterrand, kamuoyunun çoğunluğunun tercihine karşı idam cezasını kaldırmıştır, nokta” denilerek eski defterler pek kurcalanmadı.
İdam cezasını kaldıran yasanın anayasa maddesi haline dönüşmesi 2007’de Chirac’ın başbakanlığı döneminde gerçekleşti.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları



























































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
29.05.2018
7.02.2018
21.04.2018
11.04.2018
27.03.2018
23.03.2018
10.03.2018
2.02.2018
16.02.2018
8.02.2018