Kürşat BUMİN
Benim bu yazıda gözden geçireceğim iki güzel metine gelince: Bunların ilki Nergis Demirkaya’nın “CHP’de Katar bölünmesi” başlıklı haber/yorumu, diğeri ise Özlem Akarsu Çelik’in Burhan Kuzu ile röportajı.
Belki ben de son günlerde haklı olarak gündemin baş köşesine yerleşen Katar’dan başlayarak söze girmeliydim.. Ancak şöyle dönüp krizin başından bu yana Gazete’de yayımlanan analizleri hatırlayınca bu işten hemen vazgeçtim. Okurlarımız bu bahiste de şanslıydı; öyle nitelikli ve farklı metinlerle karşılaştılar ki, Türkçe basını takip edenler içinde en şanslılar onlardı herhalde…
Benim bu yazıda gözden geçireceğim iki güzel metine gelince: Bunların ilki Nergis Demirkaya’nın “CHP’de Katar bölünmesi” başlıklı haber/yorumu, diğeri ise Özlem Akarsu Çelik’in Burhan Kuzu ile röportajı.
İlkinden başlayalım: Demirkaya, söze Katar’la askeri anlaşma konusunda CHP’li milletvekillerinin nasıl bölündüğünü aktararak başlıyor. Artık Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren tasarı Dışişleri Komisyonu’nda görüşülürken, CHP’li iki üyenin -olması gerektiği gibi- kaleme aldığı muhalefet şerhi ile karşılaşıyoruz. Türkiye ile Katar arasında gerçekleşen askeri işbirliği anlaşmasının Genel Kurul’da görüşülmesi sırasında CHP kanadından gelen “eleştiriler”e gelince, haber/yorumun bu faslı gerçekten “eğlendirici” nitelik kazanıyor. Mesela CHP Grup Başkanvekili Levent Gök’ün konuya ilişkin açıklaması: “(Tasarıyı) Çekin, sonra getirin, biz de elimizden gelen gayreti gösteririz.” Yani: “CHP yine itiraz ediyor ama itirazı içeriğe değil zamanlamaya dönük”tür. Bu çerçevede Dışişleri Komisyonu üyesi CHP Genel Başkan Yardımcısı Öztürk Yılmaz’ın şu tarihi açıklamasını atlamak haksızlık olur:
“Bizim bu anlaşmanın içeriğine herhangi bir itirazımız yok, anlaşmanın içeriğiyle bir sorunumuz yok ama şu anda gelinen konjonktür buna uygun değil. Kim istemez kendi ülkesinin uluslararası alanda üs sahibi olmasını, bölgeye hâkim olmasını? Kim istemez Türk askeri ilk defa böyle bir üs elde ediyor, uzak diyarlarda, stratejik bir noktada konumlanmasını kim istemez? Ama siz hiç konjonktüre uymayan bir ortamda bunu getirdiniz.”
Ne hazin, kendini “sosyal demokrat” olarak takdim etmeye çalışan bir siyasi parti için ne küçültücü bir “politika” bu böyle. Demek “içeriğe herhangi bir itirazınız yok”, demek “kendi ülkesinin uluslararası alan da üs sahibi olmasını” ve de “bölgeye hakim olmasını” ister, “Türk askeri”nin “uzak diyarlarda, stratejik bir noktada konumlanmasını” arzu edersiniz? Demek ki ah bir de “konjonktür” müsait olsa gecikmeden Katar’daki “askeri üs”e moral ziyaretleriniz başlayacak…
Acınası bir durum doğrusu…
Önümdeki ikinci Gazete Duvar metni Özlem Akarsu Çelik’in Burhan Kuzu röportajı. Kuzu’yu tanımayan yoktur herhalde. Televizyon kanallarının hemen hepsinin “tercihli” konuşmacısı çünkü. Kuzu, özellikle de, ihtisas sahibi olduğunu sürekli tekrarladığı “anayasa hukuku”na ilişkin “sohbetler”in baş konuğu. Siz ne düşünürsünüz bilemem ama bana sorarsanız Kuzu’nun bu sohbetlerdeki marifeti “anayasa hukuku” denilen ciddi mi ciddi bir alanı daima “senli/ benli” bir konuşma tarzıyla bir “ortaoyunu”na çevirmekten ibarettir.
Özlem Akarsu’nun röportajından bu tespitimin ne kadar yerinde olduğunu bir kere daha teyit ettim.
En iyisi bu uzun metnin tezimi haklı çıkaran satırlarının hiç değilse bir bölümünü birlikte değerlendirelim:
Mesela, Kuzu’nun bir “anayasa hukukçusu” olarak OHAL’a dair düşünceleri şöyle bir şey: “Vatandaş OHAL’i hissetmiyor. Ben sokakta arabaların çevrildiğini, insanların indirildiğini görmedim. Sıkıyönetim gelse asker dipçiği olur ama burada polis geliyor, kibarca götürüyor. En hafif dozunu uyguluyoruz OHAL’in” (Bir “anayasa hukukçusu”nun bu önemli mi önemli bahse ilişkin “ufkunun genişliğini” görüyorsunuz!)
Mesela son günlerde manşetlerden inmeyen Katar sorunu:
“Katar’la bir yakınlığımız var, orada işlerimiz var, üssümüz var. Ben Katar’ın durumunu, hücum edilme bakımından kendi durumuma benzetiyorum. Teröre destek verdin, diyorlar. DAEŞ’i kuran Amerika, Avrupa; El Kaide’yi kuran Amerika; PKK’yı kuran Avrupa. Katar ne yapmış bu manada? Katar üzerinden Türkiye hedef bence. Katar üzerinden vurmaya çalışıyorlar. Yalnızlaştırma projesi. Adil bulmuyorum Katar’a yapılanı.” (Dikkat edin lütfen; “Katar’ın durumunu kendi durumuma benzetiyorum. “
“Hoca” bu görüşünü pekiştirmek için devam ediyor:
“1 Mart Tezkeresi geçmeliydi Amerika hâlâ bunun acısını bizden çıkartmaya çalışıyor. Kuzeyden 4 günde geçecek Amerika, 15 günde güneyden geçti ve müttefik olarak Kürtleri buldu orada. Bu kadar şehit olmayacaktı.”
Mesela, “Yeni bir darbe ihtimali” meselesı: “İhtimal vermiyorum. (…) inanıyorum ki öyle kolay kolay yeni bir hareket başlatamazlar” (“İhtimal vermiyorum”(!) Bu ne rahatlık dememek mümkün mü?)
Mesela çok daha ciddi bir mesele, “Barış Süreci” meselesi. “Acaba yeni bir sarış süreci mümkün mü?”:
“Asla”!
Çelik’in “Tutuksuz yargılanmalarını istediğiniz isimlere HDP milletvekilleri de dahil mi?” sorusuna verilen cevap tam “çerçeveletilecek” cinsten doğrusu: “Şöyle dahil olmuyor, bunlar teröre bizzat açıktan destek verme. Dediğim grup buna girmiyor. Adamın bankada parası var, ne olduğu belli değil ama diğerinin ne olduğu eldeki dosyalardan belli. PKK ile bağlantısı çok net. Milletvekili olunca yurt dışına kaçması daha kolay oluyor. Birkaçı kaçtı …” (Bir kere daha “Zavallı memleket” demenin yeri değil midir? Unutmayalım, bu lafları sıralayan bir “anayasa hukuku profesörü”. Pes doğrusu…
Mesela “başkanlık sistemi” meselesi: “Başkanlık sistemi benim 40 yıllık hayalimdi, rüyamdı, o gerçekleşti…” (Gülmek ya da hiç değilse gülümsememek mümkün mü? Meğer bir “anayasa hukukçusu” olarak 40 yıldır bu konu üzerine “çalışır” ve söz konusu sistemi hayal edermiş!)
Mesela şu güzel sorunun (“Sizin Fethullah Gülen ile yemek yerken bir fotoğrafınız paylaşıldı. Okullarına mı gittiniz?”) yanıtı: “Yurt dışında çok yere gidiyorsun. Ben de gittim. Moskova’ya Onur Öymen’le gittik. Okula gidelim deyince kıramadık. Atatürk’ün portesi kocaman dalgalanıyor, Rus çocuğu İstiklal Marşı’nı okuyor. İnsanın göğsü kabarıyor. Sevmeyip de ne yapacaksın bu adamı? Devletin yapamadığını yapıyor, insanlara Türkçe öğretiyor. Sonra öğreniyoruz ki bildiğimiz o hoş tablo hep göz boyama. Sadece on çocuk İstiklal Marşı’nı okuyabiliyor.”
Mesela şu çok konuşulan “intihal” meselesi: “Bizim en büyük özelliğimiz dürüstlüğümüzdür. Üniversitede verdiğim mücadeleyi ben bilirim. Orada Arafat gibi tek başınaydım. Şaronlar’la boğuştum. Benim verdiğim mücadeleyi Allah’ın hiçbir kulu veremezdi. Ben dağları devirerek geldim, neyin intihali? Adamlar beni profesör yapmamak için uyduruk soruşturma açıyorlar, ortada bir ceza yok. Alıyorum, filana aittir diyorum. Bunun neresi intihal? (“İntihal” midir değil midir bilemem, ancak tek başına bir bölümünü aktardığımız röportaja bakarak bile kesin olarak varabileceğimiz kanaat Kuzu’nun “bir başka anayasa profesörü” olduğudur. Bu konuda beni şaşırtan, “Adamlar beni profesör yapmamak için.…” diyerek söz ettiği İstanbul Üniversitesi’nin söz konusu öğretim üyelerinin bu bayağı hakaretamiz açıklamaları niçin yanıtsız bıraktıklarıdır.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları















































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
29.05.2018
7.02.2018
21.04.2018
11.04.2018
27.03.2018
23.03.2018
10.03.2018
2.02.2018
16.02.2018
8.02.2018