Kurtuluş TAYİZ
Arap Baharı galiba en çok Kürtlere yaradı. Ortadoğu’da eski rejimler bir bir yıkılırken, yüzyıl önce kurulan statüko da dağılıyor. Bu çözülüşün odağında Irak, İran, Suriye ve Türkiye’deki Kürtler bulunuyor. Bu gelişmelerden etkilenen Kürt hareketinin sözcüleri son zamanlarda yeni bir söylem geliştirdiler, bu yüzyılın Kürtlerin yüzyılı olacağını vurgulamaya başladılar. Tabii sadece Türkiye’deki Kürtler değil; Irak, Suriye ve İran’daki Kürtler de benzer bir heyecanın etkisi altında.
Irak Kürdistanı eski Başbakanı Bahram Salih, İstanbul Forumu toplantısında karşılaştığı Cengiz Çandar’a şu çarpıcı ifadeyi kullanmış: “Kurdish moment has arrived.”
Anlamı şöyle; Kürtlerin harekete geçme ve tarih sahnesine çıkma zamanı geldi...
Fransız Parlamentosu’nun ev sahipliğini yaptığı ve Suriyeli Kürtleri ilgilendiren birkaç gün önceki bir toplantıda Kürt hareketinin önemli isimlerinden Ahmet Türk de şöyle bir konuşma yaptı: “Asla yalnız değilsiniz (Suriye’deki Kürtleri kastederek). Kürtler sorunun kilit aktörleridir. Bu nedenle de kazanmaları çok önemlidir. Bu yüzyıl Kürtlerin yüzyılı olacak.”
Kürt hareketinin sözcülerinden Aysel Tuğluk ise bir süre önceTaraf ’ta yayımlanan yazısında şu keskin saptamalarda bulundu: “Bölgede yeni bir dünya kuruluyor ve Kürtler bu yeni dünyada mutlaka yerini alacaktır. Türkiye’ye rağmen ve Türkiyesiz! Bunu başaracak güce ve inanca sahibiz. Emin olun ki bu kez başaracağız. Yüz yıldır bu ânı bekliyorduk: Kürtler artık kazanmıştır. (...) 20. yüzyılı Kürtler statüsüz geçirdi. Çok acılar bedeller ödedi 20. yüzyılda. Hakları hukukları tanınmadı ama 21. yüzyılda hem Rojava’da (Suriye Kürdistan’ı) hem Kuzey Kürdistan’da demokratik haklarını kazanacaklardır. 21. yüzyıl Kürtlerin yılı olacaktır.”
BDP’nin önceki gün gerçekleştirdiği kongrede bu vurgu yine ön plandaydı. Eşbaşkan Selahattin Demirtaş, Kürtlerin 20. yüzyılın mağduru olduğunu, 21. yüzyılda statü sahibi olacaklarını dile getirirken Gültan Kışanak, 21. yüzyılın Kürtlerin ulusal birliğinin oluşacağı bir yüzyıl olacağını söyledi.
Aslında bu değerlendirmeler sadece demokratik Kürt muhalefetiyle sınırlı değil; bu konuda en kapsamlı tesbitler PKK kongresinde yapılmış: “Kürt halkının bir ulus olarak 21. yüzyılda da statüsüz kalmaması, toplumsal talepleriyle ve ulusal çıkarlarıyla hiçbir biçimde bağdaşmayacak zoraki dayatmaların pratikleşmemesi, halk olmaktan kaynaklı en doğal haklarını yaşayabilmesi için ulusal iradesini ortaya koymasının zamanı gelmiştir. Kürdistan, 21. yüzyılda bir bakıma halkların demokratik devriminin odağı durumuna gelmiştir.
Kürtlerin bir yüzyılı daha kaybetmeye tahammülü yoktur; tarih tekerrür etmemelidir. Bunun için bölge halklarıyla eşitlik, özgürlük ve kardeşlik ilişkileri içinde ulusal haklarının tam bir güvenceye kavuşmasının zorunluluğu vardır.”
PKK’ya karşı olan Kürt örgütleri de aynı heyecan ve görüşleri paylaşıyor. Sosyalist Kürt hareketinin önde gelen isimlerinden İbrahim Güçlü bir süre önce aynen şöyle yazmış: “21. yüzyıl, Kürtlerin yüzyılı olacak. Bu yüzyılda Kürtlerin bir millet olarak, evrensel kurallara ve modellere göre tarih sahnesine çıkacağı tartışmasızdır. Manevralarla hükümetin ve devletin kendisini aldatmasına gerek yoktur. Kürt millet sorunu, doğal evrimleşmesi içinde, bütün dünya uluslarının ulaştığı noktaya ulaşacak, Kürtler kendi ülkelerinde iktidar sahibi ve Türkler kadar hak sahibi olacaklardır.”
Görüldüğü gibi Kürt hareketinin ortak değerlendirme noktalarından biri Kürtlerin 20. yüzyılın mağduru olduğu yönünde. 21. yüzyılda ise bunu telafi etmeyi umuyorlar. Yani hedefleri dört ülkedeki Kürtlerin özerklik, federasyon veya bağımsız devlet biçiminde yeni statü elde etmesi. Bu milliyetçi enerjinin Türkiye’deki Kürtler üzerindeki etkisi şimdilik sınırlı, ama yayılma eğilimi güçlü. PKK’nın “devrimci halk savaşı” ilanının arkasında Ortadoğu’da statükoyu etkileyen Arap Baharı değerlendirmesi ve bu yeni milliyetçi enerji yatıyor. Türkiye’nin bunu hafife alması büyük hata olur. Zira bu geç kalmış milliyetçi coşku, kendi toplumunu kanlı bir maceraya sürüklemekten çekinmeyecektir. Bununla başa çıkmak hiç kolay değil. İşe Kürt sorununu çatışma zemininden çıkartmak ve demokratik alanı genişletmekle başlayabiliriz.
Yeni Oslo süreci de bunun için önemli bir fırsat sunuyor. Ama şunu kabul edelim ki İmralı’da hapis yatan Abdullah Öcalan tek başına bu kanlı sürecin önüne geçecek bir aktör değil, belki barış onsuz olmaz ama tek başına onunla da olacak bir iş değil. PKK’yı dikkate almayan bir çözüm arayışının yürümeyeceği de ortada. Devlet de zaten bunun farkında. Türkiye kendi demokratik çözüm modelini yaratabilir, bu her zaman olanak dâhilinde; ancak siyasal iktidarın daha cesur olması şartıyla. Yeni Oslo süreci bunun için bir fırsat olabilir.
Arap Baharı galiba en çok Kürtlere yaradı. Ortadoğu’da eski rejimler bir bir yıkılırken, yüzyıl önce kurulan statüko da dağılıyor. Bu çözülüşün odağında Irak, İran, Suriye ve Türkiye’deki Kürtler bulunuyor. Bu gelişmelerden etkilenen Kürt hareketinin sözcüleri son zamanlarda yeni bir söylem geliştirdiler, bu yüzyılın Kürtlerin yüzyılı olacağını vurgulamaya başladılar. Tabii sadece Türkiye’deki Kürtler değil; Irak, Suriye ve İran’daki Kürtler de benzer bir heyecanın etkisi altında.
Irak Kürdistanı eski Başbakanı Bahram Salih, İstanbul Forumu toplantısında karşılaştığı Cengiz Çandar’a şu çarpıcı ifadeyi kullanmış: “Kurdish moment has arrived.”
Anlamı şöyle; Kürtlerin harekete geçme ve tarih sahnesine çıkma zamanı geldi...
Fransız Parlamentosu’nun ev sahipliğini yaptığı ve Suriyeli Kürtleri ilgilendiren birkaç gün önceki bir toplantıda Kürt hareketinin önemli isimlerinden Ahmet Türk de şöyle bir konuşma yaptı: “Asla yalnız değilsiniz (Suriye’deki Kürtleri kastederek). Kürtler sorunun kilit aktörleridir. Bu nedenle de kazanmaları çok önemlidir. Bu yüzyıl Kürtlerin yüzyılı olacak.”
Kürt hareketinin sözcülerinden Aysel Tuğluk ise bir süre önceTaraf ’ta yayımlanan yazısında şu keskin saptamalarda bulundu: “Bölgede yeni bir dünya kuruluyor ve Kürtler bu yeni dünyada mutlaka yerini alacaktır. Türkiye’ye rağmen ve Türkiyesiz! Bunu başaracak güce ve inanca sahibiz. Emin olun ki bu kez başaracağız. Yüz yıldır bu ânı bekliyorduk: Kürtler artık kazanmıştır. (...) 20. yüzyılı Kürtler statüsüz geçirdi. Çok acılar bedeller ödedi 20. yüzyılda. Hakları hukukları tanınmadı ama 21. yüzyılda hem Rojava’da (Suriye Kürdistan’ı) hem Kuzey Kürdistan’da demokratik haklarını kazanacaklardır. 21. yüzyıl Kürtlerin yılı olacaktır.”
BDP’nin önceki gün gerçekleştirdiği kongrede bu vurgu yine ön plandaydı. Eşbaşkan Selahattin Demirtaş, Kürtlerin 20. yüzyılın mağduru olduğunu, 21. yüzyılda statü sahibi olacaklarını dile getirirken Gültan Kışanak, 21. yüzyılın Kürtlerin ulusal birliğinin oluşacağı bir yüzyıl olacağını söyledi.
Aslında bu değerlendirmeler sadece demokratik Kürt muhalefetiyle sınırlı değil; bu konuda en kapsamlı tesbitler PKK kongresinde yapılmış: “Kürt halkının bir ulus olarak 21. yüzyılda da statüsüz kalmaması, toplumsal talepleriyle ve ulusal çıkarlarıyla hiçbir biçimde bağdaşmayacak zoraki dayatmaların pratikleşmemesi, halk olmaktan kaynaklı en doğal haklarını yaşayabilmesi için ulusal iradesini ortaya koymasının zamanı gelmiştir. Kürdistan, 21. yüzyılda bir bakıma halkların demokratik devriminin odağı durumuna gelmiştir.
Kürtlerin bir yüzyılı daha kaybetmeye tahammülü yoktur; tarih tekerrür etmemelidir. Bunun için bölge halklarıyla eşitlik, özgürlük ve kardeşlik ilişkileri içinde ulusal haklarının tam bir güvenceye kavuşmasının zorunluluğu vardır.”
PKK’ya karşı olan Kürt örgütleri de aynı heyecan ve görüşleri paylaşıyor. Sosyalist Kürt hareketinin önde gelen isimlerinden İbrahim Güçlü bir süre önce aynen şöyle yazmış: “21. yüzyıl, Kürtlerin yüzyılı olacak. Bu yüzyılda Kürtlerin bir millet olarak, evrensel kurallara ve modellere göre tarih sahnesine çıkacağı tartışmasızdır. Manevralarla hükümetin ve devletin kendisini aldatmasına gerek yoktur. Kürt millet sorunu, doğal evrimleşmesi içinde, bütün dünya uluslarının ulaştığı noktaya ulaşacak, Kürtler kendi ülkelerinde iktidar sahibi ve Türkler kadar hak sahibi olacaklardır.”
Görüldüğü gibi Kürt hareketinin ortak değerlendirme noktalarından biri Kürtlerin 20. yüzyılın mağduru olduğu yönünde. 21. yüzyılda ise bunu telafi etmeyi umuyorlar. Yani hedefleri dört ülkedeki Kürtlerin özerklik, federasyon veya bağımsız devlet biçiminde yeni statü elde etmesi. Bu milliyetçi enerjinin Türkiye’deki Kürtler üzerindeki etkisi şimdilik sınırlı, ama yayılma eğilimi güçlü. PKK’nın “devrimci halk savaşı” ilanının arkasında Ortadoğu’da statükoyu etkileyen Arap Baharı değerlendirmesi ve bu yeni milliyetçi enerji yatıyor. Türkiye’nin bunu hafife alması büyük hata olur. Zira bu geç kalmış milliyetçi coşku, kendi toplumunu kanlı bir maceraya sürüklemekten çekinmeyecektir. Bununla başa çıkmak hiç kolay değil. İşe Kürt sorununu çatışma zemininden çıkartmak ve demokratik alanı genişletmekle başlayabiliriz.
Yeni Oslo süreci de bunun için önemli bir fırsat sunuyor. Ama şunu kabul edelim ki İmralı’da hapis yatan Abdullah Öcalan tek başına bu kanlı sürecin önüne geçecek bir aktör değil, belki barış onsuz olmaz ama tek başına onunla da olacak bir iş değil. PKK’yı dikkate almayan bir çözüm arayışının yürümeyeceği de ortada. Devlet de zaten bunun farkında. Türkiye kendi demokratik çözüm modelini yaratabilir, bu her zaman olanak dâhilinde; ancak siyasal iktidarın daha cesur olması şartıyla. Yeni Oslo süreci bunun için bir fırsat olabilir.
[email protected]
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları



























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
15.05.2019
10.05.2019
1.05.2019
22.04.2019
19.04.2019
17.04.2019
15.04.2019
12.04.2019
11.04.2019
8.02.2019