Kurtuluş TAYİZ
Üslûp farkı
16.11.2012
3943
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Financial Times’a verdiği mülakatta Başbakan Erdoğan ile arasındaki farklılığı “söylem ve üslûp” ile sınırlandırdı. Gül’ün yanıtı kuşkusuz centilmence ama kabul edelim ki, iki isim arasındaki fark o kadar da “küçük”, “basit”, “görünürde” ve “sıradan” değil. Gül’ün FT muhabiriDaniel Dombey’nin sorularına verdiği yanıtlar Türkiye’nin bugün şiddetle ihtiyaç duyduğu değişimi sağlamaya yeter bir bakış açısını yansıtıyor.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Türkiye’nin Avrupa yolunda kalmasını istiyor ve Ankara’nın —yani Başbakan’ın— Avrupa Birliği üyeliği yolunda gayretlerini arttırmasını istiyor.
Başbakan Erdoğan, AB’ye katılmanın önkoşullarından biri olan idamın geri getirilmesini savunuyor. Bunun için de ABD’nin idam uygulayan eyaletleriyle Rusya ve Çin’i Avrupa’ya örnek gösteriyor.
Abdullah Gül, başkanlık sistemine “birkaç kişinin” karar vermesine karşı çıkıyor.
Erdoğan, partisinin bile pek katılmadığı “Türk tipi başkanlık modeli” için Meclis’te teklif veriyor.
Cumhurbaşkanı, yeni anayasa konusunda en önemli şeyin Meclis’te konsensüs sağlamak olduğunu düşünüyor.
Başbakan ise yeni anayasa hazırlığını yapan komisyondan umudunu yitirdiğini, tek başına veya MHP ile birlikte yeni bir anayasa yapma planını gündeme getiriyor.
Suriye konusunda Cumhurbaşkanı dünyayla birlikte hareket etmeyi ve frene basmayı öneriyor.
Erdoğan, muhalif grupların en mezhepçi ve en radikal olanlarıyla birlikte tam gaz ilerliyor.
Cumhurbaşkanı Gül, hapishanelerdeki düşünce suçlularının sayısını işaret ederek ifade özgürlüğü üzerindeki baskıların Türkiye’nin demokratik imajına gölge düşürdüğünü savunuyor.
Erdoğan, içerideki gazetecilerin çoğunun “terör örgütü bağlantısı” olduğunu ileri sürüyor.
Abdullah Gül, halkın oylarıyla seçilmiş milletvekillerini dışlamaya karşı çıkarak kucaklaşmayı öneriyor.
Erdoğan, BDP’lilerle diyalog kapılarını kapatıp dokunulmazlıkları kaldırma tehdidinde bulunuyor.
Gül, hapishanelerdeki tutuklu ve hükümlülerin başlattığı açlık grevlerinin bitirilmesi için “yapıcı” bir üslûp kullanıyor.
Başbakan Erdoğan, “şov, blöf ve şantaj” diyerek açlık grevlerinin daha da yayılmasına (700 açlık grevcisinin sayısı bu açıklamalardan sonra 10 bine çıktı) yol açıyor.
Cumhurbaşkanı Gül, bu farkları “küçük” gördüğünü ifade etse de aslında iki isim arasında farklar büyük.Türkiye’nin en temel meselelerinde Köşk ile Başbakanlık arasında ciddi yaklaşım farklılıkları göze çarpıyor.
Burada şaşırtıcı olan iki ismin de farklı düşünmeleri değil; sorun Başbakan’ın söylem farkının nasıl büyük sorunlara yol açtığıdır.
Sadece bir üslûp farkı yok ortada; iki isim arasında zihniyet farkı var.
Başbakan bu kadar dar bir perspektiften ülke sorunlarına bakmasa, belki de bugün çıkmazda olan pek çok toplumsal sorun hâl yoluna kolaylıkla girebilecekti.
Durup dururken idamı gündeme getirmenin mesela Türkiye’ye nasıl bir katkısı olabilir?
Erdoğan’ın sadece gündem değiştirme kaygısıyla böyle davranmadığı ortada.
Popülist bir yanı var idam çıkışının. Erdoğan, güçlü görünme arzusuyla zaman zaman böyle mantıksız görünen sözler sarf edebiliyor. Bu da bir liderlik tarzı. Doğu’ya özgü. Toplumda bir karşılığı var. Halkın sert ve güçlü bir “baba” figürüne duyduğu ihtiyaca karşılık geliyor.
Fakat Erdoğan’ın otoritesi büyüdükçe etkisi de azalıyor; Başbakan ve etrafı bunun farkında mı emin değilim.
Kürtaja savaş açıp bir süre sonra sanki hiç böyle bir şey olmamış gibi Meclis’ten başka bir yasayı geçirmek; idamı geri getirmeyi savunup, iki gün sonra böyle konuşmamış gibi davranmak günlük, anlık heyecan yaratabilir. Muhafazakâr milliyetçi bir grubun hoşuna gidebilir. Erdoğan’ı daha da korkutucu kılabilir. Herkesin ayağını denk almasını da sağlayabilir. Peki, korkuyla beslenen bir otorite üzerine kalıcı bir iktidar kurulabilir mi?
Türkiye’nin böyle bir deli gömleğini bir daha sırtına geçirebileceğini hiç sanmıyorum.
Bir hafta içerisinde neredeyse hükümetin en önemli bakanları Başbakan Erdoğan’ı “düzeltme” ihtiyacı duydu.
Dışişleri Bakanı Davutoğlu, idamla ilgili çıkış için “Avrupa için söylemiştir” diyerek Erdoğan’ı düzeltti.
Adalet Bakanı Sadullah Ergin, idam çalışması yapmadıklarını duyurdu.
Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış, idamın yararlı olduğunu düşünmediğini söyledi. Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu ve AKP Grup Başkanvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, partinin yetkili kurullarında idamla ilgili herhangi bir gündemi tartışmadıklarını açıklama ihtiyacı duydular.
Son olarak da Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç Erdoğan’ın “şov, blöf, şantaj” sözlerini, açlık grevinde olanlar için sarf etmediğini açıklama gereğini duydu.
Bir başbakan bu kadar çok düzeltilmeye başlandığında orada işler iyi gitmiyor demektir. Başbakan’ın görmesinde fayda var.
[email protected]
Yazarlar
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
15.05.2019
10.05.2019
1.05.2019
22.04.2019
19.04.2019
17.04.2019
15.04.2019
12.04.2019
11.04.2019
8.02.2019