Kurtuluş TAYİZ
BDP lideri Selahattin Demirtaş’ı yıllardır takip ediyorum, partisine yönelik eleştiri ve suçlamalar karşısında bu kadar rahatsız olduğunu hiç görmedim. Soğukkanlılığını genellikle korumayı bildi; ancak ulusalcı, solcu ve kimi liberallerin son eleştirileri, sonunda onun da sabrını taşırdı.
Özgür Gündem gazetesinden Veysi Sarısözen ve Oğuz Ender Birinci ile görüşen BDP Eşbaşkanı Demirtaş, gündeme ilişkin soruları yanıtlarken, partileri hakkındaki eleştirileri de yanıtladı. Bu eleştirilerin başında ise “BDP’nin 17 Aralık’tan sonra AK Parti’nin yanında durduğu” eleştirisi geliyor.
Demirtaş’a garip gelen, iktidara karşı diğer partilerden daha fazla muhalefet yapmalarına rağmen, bu suçlamalara muhatap olmaları. Buna anlam veremeyen Demirtaş, bu çevrelere şu soruları yöneltiyor: “Deniyor ya ‘BDP, AKP’nin yanında yer aldı. 17 Aralık rüşvet soruşturmasında AKP’yi destekledi.’ Bu konuda CHP’nin yaptığı, BDP’nin yapmadığı ne var? CHP bu konuda ne yaptı da bizden fazla muhalefet etti? Ama ben şunu da hatırlatıyorum. Biz BDP olarak yürüyüşler yaptık, mitingler yaptık ve üç partilimiz Yüksekova’da polis kurşunuyla katledildi. Bu yürüyüşlerde, bu mitinglerde bizler aynı zamanda AKP’nin yolsuzluk politikalarını protesto ettik. Kürtler haftalarca sokaklarda protesto gösterileri yaptı. CHP tek bir miting, tek bir yürüyüş yaptı mı?”
O halde BDP neden bu eleştirilere muhatap oluyor? Bu sorunun yanıtını Demirtaş şöyle veriyor:
“Şunu demek istiyorlar; asıl muhalefeti BDP’den değil HPG’den bekliyorlar. ‘Neden HPG devreye girmiyor’ diyorlar. BDP’ye bu yüzden saldırıyorlar. Aslında ‘BDP, AKP’nin yanında duruyor’ derken, ‘HPG niye devreye girmiyor’ diyorlar. BDP elinden gelenin fazlasını da ortaya koyuyor. Ben de bu durumu ahlaki olarak doğru bulmuyorum.”
HPG, KCK’nın silahlı bir kolu. PKK’nın silahlı kuvvetleri de denilebilir. Çözüm süreci tam da HPG’nin devreden çıkmasını sağlamak için başlatıldı. PKK lideri Abdullah Öcalan’ın talimatı üzerine 21 Mart Newroz’unda HPG silahları susturdu, 8 Mayıs’ta ise sınır ötesine çekilmeye başladı.
Bu durumun yol açtığı rahatlamayı sanırım anlatmaya bile gerek yok. Neredeyse her gün çatışma ve ölüm haberleriyle sarsılan Türkiye’de, bir yıldır tek bir genç hayatını kaybetmedi; bu sürede ne Türk anaları ne Kürt anaları ağladı. İki taraf da şimdi silahları tümden devre dışı bırakmak için çabalıyor.
Bu tablodan maalesef memnun olmayan bir çevre var. Çatışmasızlığın AK Parti iktidarını güçlendirdiğini düşünen bu çevreler, Gezi olayları sırasında ve 17 Aralık’ta Kürt siyasetinin yokluğunu daha fazla hissetti. Silahlı Kürt muhalefetinin desteğiyle iktidarı zorlayabileceklerini, hatta teslim alabileceklerini hesaplıyorlar. BDP’ye yönelik eleştiri ve suçlamalar, bu “ihtiyaç”tan kaynaklanıyor.
Aslında HPG’nin devreye girmesi için çağrı yapmalarına şaşırmamak gerekiyor. Türkiye’de silah daima siyasetin içinde oldu; Türk Silahlı Kuvvetleri, daha düne kadar siyasi güç dengelerinin bir tarafı olarak işlev gördü. Siyasetçiler sıkıştıkları zamanlarda hep “ordu göreve” çağrısı yaptı. TSK’nın siyasi denklemin bir parçası olmaktan çıkarılmasının yarattığı boşluk hissini ulusalcılar, solcu ve kimi liberal çevreler bir süredir PKK’nın silahlı gücüyle doldurmaya çalışıyor. İmralı, KCK ve BDP üzerinde artan baskının nedeni bu. Bu baskılar sonunda Demirtaş’ın da sabrını taşırdı; bu yüzden Demirtaş, “Çok hevesliyseniz kendiniz savaşın. CHP-MHP koalisyonu kurulsun diye PKK eline silah almadı” demek zorunda kaldı. CHP’nin, solcuların ve kimi liberallerin vardığı nokta işte bu kadar hazin.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları



























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
15.05.2019
10.05.2019
1.05.2019
22.04.2019
19.04.2019
17.04.2019
15.04.2019
12.04.2019
11.04.2019
8.02.2019