Kurtuluş TAYİZ
Gezi olaylarıyla ilgili en sık duyduğumuz değerlendirmelerden biri "Artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı" yönündeydi. Gezi'nin büyük toplumsal-siyasal sonuçlar doğurması bekleniyordu. Kimisi ilk elden bu olayları büyük bir devrim olarak niteledi. Kimisi AK Parti döneminin kapandığını, Başbakan Erdoğan'ın ise siyasi ömrünün bittiğini savundu. Gezi'yi yeni bir çağın başlangıcı olarak müjdeleyenler bile vardı. Gezi'nin çıkardığı büyük gürültünün etkisi altında yapılan bu değerlendirmeler aslında anlaşılırdır; olayların heyecanı içinde gerçekçi analizler yapmak kolay değil elbet.
Ne var ki hayat kuru gürültüye papuç bırakmaz; köklü dönüşümler için gerekli nitelikleri arar; tarih ucuz bir sokak edebiyatının buyruğuna girecek kadar insanın oyuncağı değildir, talep edilen siyasi değişim için yeterli potansiyele sahip olmayı zorunlu kılar.
***
Nitekim Gezi'nin birinci yılında geride sadece kuru biri Gezi edebiyatı kaldı; Gezi umulan, beklenilen hiç bir siyasi sonuca yol açmadı. Tabii burada Gezi'nin "hiçbir şey" olduğunu ve hayata etkisinin bulanmadığını da söylemek istemiyorum. Gezi'ye katılanların çoğunun hissettiği yeni bir şeyler fardı; farklı bir duygu, heyecan ve yeni bir ruh... Sokak olaylarına katılan herkesten aşağı yukarı benzer şeyler duyduk. Pek çok gencin "Ben de polisten gaz yedim, şiddet gördüm" diye heyecanlı anlatımlarına çok kere şahit olmuşuzdur. Özellikle gençlerin duygu dünyası Gezi'den sonra başka bir özellik kazandı. Eyleme katılanlar Gezi'den sonra daha heyecanlı ve coşkulular. Gezi'nin hayatlarına bir anlam kattığını, yeni bir heyecan getirdiğini düşünüyorlar. Polis gazının ve şiddetinin gençlerin kendilerini özne olarak hissetmelerine yol açtığı söylenebilir. Şiddet aracılığıyla kurulan bu etkileşimin gençlerin kendi varlıklarını derinden duymalarını, kendilerini yeniden düşünmelerini sağladığı da bence bir gerçek. Ancak tüm bunlar gençlerin kendilerini abartılı bir şekilde olup biten her şeyin öznesi sanmalarına yol açtı.
***
Polis gazına maruz kalan her genç, olaylar sokaklarda vuku bulduğu için haliyle kendisini bu olayların öznesi görüyor; gençler, sokağın belki öznesi olabildiler ancak sokağın enerjisini siyasete tahvil edenlerin nesnesi durumundaydılar. Gezi'den de büyük bir özne vardı orada görmedikleri ve hala görmeye bir türlü yanaşmadıkları. Bunu görmeye yanaştıklarında polisten gördükleri şiddeti, yedikleri gazı nereye koyacaklarını şaşırıyorlar. Gaz yiyen, polis şiddetiyle belki de ağır yaralanan kendileriydi; bu olayların arkasında başkaları olamazdı, zira kendi istekleriyle o meydana koşmuş, mücadele etmiş, direnmişlerdi....
***
Ancak göremedikleri, Gezi'nin sistem içindeki güç merkezlerinin, tutuştuğu egemenlik savaşının bir yansıması ve meydan muharebelerinden sadece biri olmasıydı. Geziciler devlet içindeki savaşın tarafıydı, öznesi değil. Bu savaşın öznesi devlet yönetimi için kavga eden güç merkezleriydi. Bunun en bariz kanıtı da Gezi'cilerin 17 ve 25 Aralık'ta girişilen darbe sürecinin basit bir aparatı haline dönüşebilmesidir. Cemaatin başlattığı darbe Gezi ve Gezi'yi destekleyen güç merkezlerinin ittifakına dayandı. 30 Mart'a kadar büyük bir savaş verildi. Gezi'ciler nerede durdu dersiniz? "Biz ne AKP ne de Cemaat'i tuttuk" demesin kimse, hepiniz oradaydınız, darbenin tam içinde yer aldınız; tabii darbenin öznesi değildiniz, o ayrı.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- 'Ajans' kime bağlı?
15.05.2019 - Erdoğan'ı devirip, Sevr masası mı kuracaksınız?
10.05.2019 - Gidişat nereye?
1.05.2019 - Demirin soğumasını istemiyorlar
22.04.2019 - Seçimleri geride bırakırken...
19.04.2019 - Çözüm seçimin yenilenmesinde
17.04.2019 - Gerçekleri bu kadar kolay çarpıtmak da az hüner değil
15.04.2019 - ABD, İstanbul seçimleri ve Fırat'ın doğusu
12.04.2019 - Yeniden sayım yerine yeniden seçim
11.04.2019 - Dört koldan kıskaç ve anlamı
8.02.2019
Yazarlar
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları




























































Murat AŞIK
İlginç bir yazı olmuş yalnız Ali bey bazı can alıcı noktaları ya unuttu veya es geçmiş. ağustos 2001 tarihinden önce şiirden dolayı içerde yatan sayın erdoğan tahliyesinde ABD ziyareti ve dönüşünde bizden parti kurmamız isteniyor diye beyanat vermişlerdir. parti kurulduktan sonra ikinci bir ziyaret gerçekleşmiştir.AKP nin nasıl kurulduğu gerçeği. Belediye başkanı iken umreye giden sayın Erdoğan beyin cezaevi çıkışı ABD ye gitmesi biraz manidar değilmi. ilginç Çevik Bir dışarda Başbuğ sorguda.
Seyfullah Kuzu
Türkiyede her şey düşerdi, insanlar bile düşerdi, fakat enflasyon düşmezdi, fakat düştü.Türkiyede herkes yargılanırdı, düşüncesini söyleyen rektörler ve profesörler bile, bir tek darbeciler yargılanmazdı, fakat yargılandı.Türkiyede her meslek grubunda çürük elma olurdu, bir tek askerde olmazdı, fakat orda da oldu.Türkiyede hastanede hastası rehin kalan, cenazesi rehin kalan vatandaş tutuklanırdı(borcunu ödeyemediği için), şimdi bıçak parası alırken yakalanan doktor tutuklandı.Hangi Türkiye?