Mahfi Egilmez
20 yıldır iktidarda olan AKP’nin ülke ekonomisi nerede alıp nereye getirdiğini başlıca makroekonomik göstergeler yardımıyla ele alacağız. Çalışmanın sonunda da özellikle yaşanan depremler sonrasında kentsel dönüşüm konusunda nerede olduğumuza bakacağız.
GSYH Sıralamasında Dünyadaki Yerimiz
Türkiye, 2000 yılında dünya GSYH sıralamasında 17’nci sıradaydı. 2021 sonunda 21’inci sıraya gerilemiş bulunuyor (kaynak: IMF World Economic Outlook Database, October, 2022.) İran’ın GSYH’sini gerçek kur ile dolara çevirirsek İran bu listeye giremiyor. O nedenle Türkiye’nin 2021 sonu itibarıyla listedeki gerçek yeri 20’nci sıradır.
AKP’nin iktidarda bulunduğu 20 yıllık sürede Türkiye birkaç kez 16’ncı sıraya yükselmişse de özellikle 2018 yılındaki rejim değişikliğinden sonra yaşanan ivme kayıpları sonucu 20’nci sıraya gerilemiştir.
Büyüme ve Gelişmekte Olan Ülkeler Ortalamasıyla Karşılaştırma
AKP, iktidarının ilk 12 yılında oldukça iyi bir büyüme performansı yakalanmış, 2001 krizi sonrasında başlayan yüksek büyüme 2009 yılında küresel krizin yansımasıyla küçülmeye dönüşmüş görünüyor.
Küresel krizin etkisini bir yılda atlatan Türkiye, inişli çıkışlı bir büyüme eğilimiyle 2019 yılına kadar gelmiş 2019 ve 2020 yıllarında ivme kayıpları yaşamıştır. Grafikteki eğilim çizgisi (kırmızı kırıklı çizgi) bize AKP’nin 20 yıllık iktidar süresinde büyümenin düşüş eğiliminde olduğunu gösteriyor.
Aşağıdaki tabloda Türkiye’nin 2002’den 2022’ye kadar olan büyüme oranları, içinde yer aldığı Gelişmekte olan Ülkeler (GOÜ) grubunun ortalamasıyla karşılaştırmalı olarak sunuluyor (kaynak: IMF, World Economic Outlook Database, October 2022.)
(AKP dönemini değerlendirdiğimiz için ortalamalara 2002 – 2022 dönemini aldık.) Görüleceği gibi büyüme konusunda Türkiye, gelişmekte olan ülkeler grubu ortalamasının az da olsa üzerine çıkmış bulunuyor.
İşsizlik
AKP iktidarı öncesinde Türkiye’de işsizlik oranı ortalaması yüzde 7,5 – 8 arasında bulunuyordu. Ve bu oran uzun yıllar ortalaması olduğu için Türkiye açısından doğal işsizlik oranı olarak kabul edilebilecek bir düzeydi. AKP iktidara gelmeden hemen önce yaşanan 2001 kriziyle işsizlik oranı yüzde 11 düzeyine yükselmişti.
Grafikten de görülebileceği gibi AKP’nin 20 yıllık iktidarı süresince sağlanan yüzde 5’in üzerinde ortalama büyümeye karşın işsizlik oranı ortalama yüzde 10,6 oranında gerçekleşmiş böylece yüzde 8 olan doğal işsizlik oranı yüzde 10’lara yükselmiş bulunuyor.
Enflasyon ve Gelişmekte Olan Ülkeler Ortalamasıyla Karşılaştırma
AKP, siyasal iktidarına yüksek oranlı bir enflasyon devralarak başladı. 2001 Krizi sonrası başlamış bulunan IMF destekli Güçlü Ekonomiye Geçiş programını 2008 ortasına kadar aynen sürdüren AKP iktidarı, enflasyonu kısa sürede yüzde 10’un altına düşürmeyi başardı.
Grafikte bu düşüş açıkça görülebiliyor. Bu olumlu görünüm 2018 yılına kadar korunabildi. Rejim değişikliğiyle birlikte bu görünüm kayboldu ve enflasyon hızla yükselmeye başladı. Bu dönem, Merkez Bankası’nın bağımsızlığını iyice yitirdiği ve faizlerin hızla düşürüldüğü dönemdir. Grafikte enflasyonun nasıl denetimden çıktığını izlemek mümkündür.
Başarının nasıl başarısızlığa dönüştüğünü net bir biçimde ortaya koyabilmek için Merkez Bankası faiziyle enflasyon arasındaki ilişkiye bakmak yeterlidir.
Grafikte mavi kırıklı çizgi Merkez Bankası’nın hükümetle ortaklaşa belirlediği enflasyon hedefini gösteriyor. Bu hedef yıllardır hiç değişmiyor (yüzde 5.) Siyah çizgi, Merkez Bankası’nın yüzde 5’lik enflasyon hedefine ulaşmak için uyguladığı faiz oranını kırmızı çizgi de gerçekleşen enflasyon oranlarını gösteriyor. 2020 yılında yapılan hızlı faiz düşüşlerinin enflasyonu nasıl denetimden çıkardığı açıkça görülebiliyor.
Aşağıdaki tabloda Türkiye’nin 2002’den 2022’ye kadar olan enflasyon oranları, içinde yer aldığı Gelişmekte olan Ülkeler (GOÜ) grubunun ortalamasıyla karşılaştırmalı olarak sunuluyor (kaynak: IMF, World Economic Outlook Database, October 2022.)
(AKP dönemini değerlendirdiğimiz için ortalamalara 2002 – 2022 dönemini aldık.) Tablo bize Türkiye2nin içinde yer aldığı gelişmekte olan ülkeler grubunun iki buçuk katı daha fazla enflasyon yarattığını gösteriyor. 2013 yılında başlayan kopuş 2018 yılından itibaren hızlanarak artmış ve 2022 onunda Türkiye’de yıllık enflasyon GOÜ’nün 6 katına yükselmiş bulunuyor.
Bütçe Dengesi
AKP iktidarı, yüksek bütçe açıkları devraldı. Bununla birlikte yürürlükte olan IMF programı bu açıkların düşürülmesi için oldukça sağlam düzenlemeler getirmişti. AKP iktidarı bu düzenlemelere harfiyen uydu.
Grafik bize bütçe açığının denetim altında olduğunu gösteriyor. Ne var ki konu bütçe olunca yalnızca göstergelere değil onların arkasındaki çerçeveye bakılınca görünümün öyle parlak olmadığı anlaşılıyor. Özellikle 2022 yılında Türkiye resmen bir yılda iki bütçe kullandı. Yıl ortasında biten ödenekler ek bütçeyle değil o adı taşıyan ama ikinci bir bütçe büyüklüğünde olan bir bütçeyle yenilendi.
AKP iktidarının bütçe konusunda yaptığı ve önceki dönemlerden farklı olan en önemli şey bir seferlik gelirlerle bütçeyi finanse etmeye çalışmaktır. Bunların arasında vergi barışları, bedelli askerlik, imar affı için yapılan tahsilatlar, yurtdışı varlıkların belirli ödemeler karşılığı yurda getirilmesi gibi kalemler yer alıyor. Bütçe açığının GSYH’ye oranını yüzde 3’ün altında tutma çabası ilerisi için sorun yaratacak birçok işlemin yapılmasına yol açmış bulunuyor. Bunların acısını getirilen imar aflarıyla depremlerde yaşamış bulunuyoruz.
Cari Denge ve Gelişmekte Olan Ülkeler Ortalamasıyla Karşılaştırma
AKP’nin iktidarı devraldığı 2002 yılı sonuna kadar Türkiye’de cari denge yüzde 1 dolayında açık veren bir görünümdeydi. 2003 yılından başlayarak cari açık büyümeye başladı. 2011 yılında yüzde 10 dolayında bir cari açık / GSYH oranıyla rekor kırılmış oldu.
Grafik bize AKP iktidarı döneminde cari açığın yüzde 4 – 5 arasında bir dengeye oturduğunu gösteriyor ki bu finanse edilmesi sıkıntılı bir dengeye işaret ediyor. Bu açığı finanse ederken ister istemez kur yükselişine boyun eğmek zorunda kalınıyor.
Aşağıdaki tabloda Türkiye’nin 2002’den 2022’ye kadar olan cari denge / GSYH oranları, içinde yer aldığı Gelişmekte olan Ülkeler (GOÜ) grubunun ortalamasıyla karşılaştırmalı olarak sunuluyor (kaynak: IMF, World Economic Outlook Database, October 2022.)
Tablo, bize Türkiye’nin, AKP’nin iktidarda bulunduğu 2002 – 2022 döneminde ortalama yüzde 4,6 oranında cari açık verdiğini buna karşılık içinde yer aldığımız gelişmekte olan ülkeler grubunun yüzde 1,4 oranında cari fazla verdiğini gösteriyor.
USD/TL Kurunun Gelişimi ve Dolarizasyon
AKP iktidarının ilk 12 yılında USD/TL kuru neredeyse sabit kur gibi gelişti. O dönemde kur ortalama olarak 1 USD = 1,5 TL düzeyindeydi.
Aşağıdaki grafik 2002 – 2022 arasında USD/TL kurundaki gelişlimi gösteriyor (grafik Bloomberg HT’nin USD/TL kuru verileri kullanılarak tarafımdan hazırlanmıştır.)
Grafik, 2016 yılında başlayan kur yükselişinin 2020 yılında faizlerde yapılan hızlı düşüşlerle nasıl hızlandığını açık biçimde sergiliyor.
Dolarizasyon ya da teknik ifadesiyle ‘para ikamesi’ bir toplumun kendi parası yerine bir başka ülke parasını tercih etmesi anlamına geliyor. Bunun oranını ölçmek için bankalardaki yabancı para mevduatı toplam mevduata bölüyoruz (Dolarizasyon = Yabancı Para Mevduat Toplamı / Toplam Mevduat.) Aşağıdaki grafik AKP iktidarı döneminde dolarizasyonun nasıl geliştiğini gösteriyor (Grafik; TCMB, Bloomberg HT verileri kullanılarak tarafımdan hazırlanmıştır.)
2002 yılında dolarizasyon oranı yüzde 57 idi. Yani bankalardaki her 100 TL’lik mevduatın 57 TL’si yabancı para, 43 TL’si Türk Lirasıydı. Uygulanan Güçlü Ekonomiye Geçiş Programının öngördüğü bankacılık reformu, kamu mali disiplinin sağlanması ve borçlanmanın düşürülmesi ve 2005 yılı sonunda başlayan Avrupa Birliğine tam üyelik müzakereleriyle hızla gerileyen dolarizasyon oranı, sonrasında bütün bu reform havasının tersine dönmesiyle yeniden yükselişe geçti. Bugün başladığımız noktaya geri gelmiş durumdayız. Üstelik buna bankaların ‘opsiyon’ adı altında geçici olarak yabancı para mevduatını TL mevduat gibi gösterme operasyonlarındaki miktarlar dahil bulunmuyor. Onlar da katılırsa başladığımız noktadan çok daha yukarılarda olduğumuz ortaya çıkıyor.
Özetle söylemek gerekirse AKP iktidarı 20 yıllık yönetim süresinde başlarda çözer gibi olduğu dolarizasyon sorununu sonradan çok daha yüksek bir düzeye çıkarmış bulunuyor.
Dış Borçlar ve Gelişmekte Olan Ülke (GOÜ) Ortalamasıyla Karşılaştırılması
AKP, iktidara geldiğinde dış borçların GSYH’ye oranı yüzde 56 dolayındaydı. Bu oran hızla geriledi ve 2005 yılında yüzde 35’lere düştü. Avrupa Birliğiyle tam üyelik müzakerelerine başlayan Türkiye’ye 2006 – 2010 arasında toplam 80 milyar dolar doğrudan yabancı sermaye girişi oldu (1923 – 2005 arası giren doğrudan yabancı sermaye toplamı 15,4 milyar dolardı.) Bu büyük giriş dış borç stokunu düşürdü. Bir başka deyişle Türkiye, dış borçların yerine doğrudan yabancı sermaye girişini koymayı başardı.
AKP iktidarı, 2013 yılından itibaren bu ivmeyi kaybetti. Bunun temel nedeni Avrupa Birliği ile olan ilişkilerin bozulması ve tam üyelik seçeneğinin neredeyse tümüyle masadan kalkmış olmasıdır. O tarihten sonra doğrudan yabancı sermaye girişi düşerken yerini yine dış borçlanmalar aldı ve dış borç yükü hızla yükseldi.
Bugün geldiğimiz noktada başladığımız yerden farklı bir konumda değiliz: Dış borç yükümüz hala 2002 sonundaki gibi yüzde 55. Buna karşılık GOÜ’lerin dış borç yükü yüzde 36,7’den yüzde 29,1’e gerilemiş bulunuyor.
Öte yandan son birkaç yılda dış borç yükünün düşmesinin nedeni Merkez Bankası ve bankaların borçlanma yerine swap işlemleriyle devam etmeleridir. Swap işlemleriyle altına girilen yükümlülükler dış borç olarak kabul edilmediği için borç stokunda yer almıyor.
Depremden Depreme, Krizden Krize
AKP, iktidara geldiğinde İzmit Depreminin üzerinden 3 yıldan biraz fazla, 2001 ekonomik krizinin üzerinden de 2 yıla yakın zaman geçmişti. 18 binden fazla kişinin hayatını kaybettiği depremin yaraları tam olarak sarılamamış, yarattığı travma unutulmamışken yaşanan ekonomik kriz binlerce insanın işsiz kalmasına ve ülkenin GSYH’sinin dörtte birinin kaybedilmesine yol açmıştı. AKP’nin iktidarı kazanmasında 1999 depremi ve 2001 ekonomik krizi etkili olmuştu.
Türkiye, bu yılın Şubat ayında Kahramanmaraş merkezli depremlerle 10 ilde büyük bir yıkım yaşadı. Bu depremlerde 50 bine yakın insan hayatını kaybetti. Depremler, 1999 depreminden ders çıkarılmamış ve gerekli önlemlerin alınmamış olduğunu açık biçimde ortaya koydu.
Yapılan resmi açıklamalara göre İstanbul başta olmak üzere 6,5 milyon konutun acilen kentsel dönüşüme girmesi gerekiyor. Bu açıklamadaki acilen ifadesini en fazla beş yıl olarak anlarsak yılda 1.300 bin konutun dönüştürülmesi gerçeği çıkar karşımıza. Bu dönüştürülecek konutlara ek olarak Türkiye’de her yıl yeni 750 bin konuta ihtiyaç duyulduğunu da dikkate alırsak yılda 2 milyon konut üretilmesi gerektiği sonucuna ulaşırız. Türkiye’nin mevcut olanaklarla yıllık konut üretim kapasitesi 1 milyon olarak hesaplandığına göre ya yılda 2 milyon konut üretim düzeyine çıkılacak ya da bu plan beş yıl değil on yıla yayılacak ki o zaman da özellikle İstanbul açısından depremle dönüşüm tamamlanamadan karşılaşma riski artmış olacak.
Başlarda ekonomik sorunları çözmeye doğru yaklaşmasının temel nedeni uygulanan IMF programı ve onun verdiği ivmeydi. O program bitip ivme de bir süre sonra kaybedilince ekonomide geriye kayma başladı.
Sonuç
AKP’nin 20 yıllık uzun ve tek başına iktidarı ne yazık ki ülkeyi ekonomik olarak içinde yer aldığı gelişmekte olan ülkeler arasında oldukça geri sıralara düşürmüş bulunuyor. Türkiye henüz 2001’deki gibi büyük çaplı işsizlik görmediği ve geçmişten beri yüksek enflasyonla yaşadığı için insanlar içinde bulunulan ve giderek kötüye giden ekonomik durumu bir kriz olarak görmüyorlar. Oysa enflasyonun bu kadar yüksek olduğu, cari açığın giderek arttığı, swap hariç net döviz rezervlerinin eksi 40 milyar doların üzerinde olduğu, faizlerin, kurun bastırıldığı bir durum kriz hali olarak tanımlanır.
Öte yandan AKP’nin iktidarda olduğu dönemde yalnızca özelleştirmelerden 63 milyar dolar gelir elde edilmiş bulunuyor. Bu paralar büyük çoğunlukla, lüks binalara, gereksiz havalimanı yapımları, kullanılmayan köprü yapımları gibi gösteriş tüketimine harcandı. Oysa bu dönemde AKP iktidarı, bu paraları kentsel dönüşüme harcamış olsaydı bugün yaşadığımız sorunların çoğu yaşanmayacaktı.
Bilimde mucize olmaz. Bilim; plana, programa ve liyakate dayanır. Bunlar olmayınca ekonomide kriz yaşamaktan kurtulma şansı kalmadığı gibi deprem gibi facialarla karşılaştığımızda binaların yıkılmasının ve insanların ölmesinin önlenmesi de imkânsız hale gelir.
Türkiye, 2023 seçimlerine her alanda çok büyük sorunlarla giriyor.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.06.2025
29.05.2025
27.04.2025
5.04.2025
12.02.2025
5.02.2025
26.01.2025
17.01.2025
7.01.2025
10.12.2024