Mehmet CAN
‘’Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler’’. Marie Antoinette’nin, kraliçenin bu sözü, Fransız devrimine neyin ve nelerin yol açtığını kısaca özetler bir mahiyettedir.
Uzun lafın kısası, birçok devrimde devrim öncesi kitleler ekmek bulamaz ve bundan dolayı ayaklanır. Fransız devriminin öncesinde de kitleler ekmek bulamamıştır ve ayaklanmışlardır. Tıpkı Rus devrimi, İran devrimi, İngiliz devrimi ve diğer devrimler gibi. Tabii mesele kitlelerin büyük oranda yoksullaşması ve fakirleşmesi olurken, bu yoksulları, alt tabakayı sessiz bir şekilde tutabilmek içinde özgürlüklerin sınırlandırılması diğer başka bir etken olmaktadır.
Ama işin esasında ekonomik krizler, bu krizleri tetikleyen dünyadaki eşitsiz ilişkilerdir. Fransa’nın İngiltere ile olan rekabeti ve bu rekabetin savaşa doğru evrilmesi, bu savaştan Fransa egemenlerinin yenik ayrılması, Fransa’da devrim öncesi iktisadi krizi tetikleyen en önemli olgudur. Fransa'nın İngiltere’ye yenildikten sonra da bu ülke ile olan rekabetini farklı alanlarda devam ettirme çabası, örneğin Amerikan bağımsızlık savaşında İngiltere karşıtı yapıları desteklemesi, ekonomik olarak Fransa’da zaten var olan ekonomik krizin daha bir artmasına neden olmuştur.
Halk ekmek bulamaz bir durumda iken 16. Louis ve onun İngiltere ile olan rekabeti devam ettirme hırsı, var olan durumun ekonomik krizin ötesine geçip siyasi bir kriz hâlini almasını da beraberinde getirmiştir. Bu dönem ekmek fiyatlarında muazzam artışlar olurken, halkın alım gücünde ise gerilemeler olmaktadır. İşte meşhur kraliçemiz Marie Antoinette de günümüze kadar gelen o sözünü bu dönem söylemiştir: ‘’Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler’’. Bu durumu esasında, yani yönetici sınıf içindeki halka tepeden bakan, halkı aşağılayan, halkı kendi sofralarına dahil etmeyen bu duruşu, Ekim Devrimi öncesi Romanovların, Rus Çariçesinin müstakbel eşi Çar 2. Nicola'ya yazdığı mektuplarda da görüyoruz. Çariçe, Şubat Devrimi öncesi Çar son günlerini yaşarken, "halk karşısında kesinlikle taviz verme", "bunların tek anladığı şey sopadır", "baskıyı eksik etme, eğer bir taviz verirsen işler senin kontrolünden çıkar" diye Çar Nicola’ya akıl vermekteydi.
Dolayısıyla aynı tavrı devrimler öncesi birçok yönetici sınıfta görmekteyiz. Tabii Fransız halkı daha sonra pastadan daha değerli şeyler buldu, eşitlik, özgürlük, kardeşlik gibi, halktaki kitlesellik, radikallik halkın kendi devrimci literatürünü yaratmasına sebep olurken, Marie Antoinetteleri ve 16. Louisleri de tarihin çöplüğüne gönderdi.
Bastille’in basılması, Versay Sarayı'nın sarılması, Fransız yönetici sınıf içindeki kavgayı, Kurucu Meclis ve kraldan bağımsız bir anayasanın parlamento tarafından yapılması, daha sonra bu meclisin kendini ulusal meclis olarak ilan etmesi, 16. Louis’nin devrilmesi vs, bu sıralama Fransız devriminin tarihsel kronolojik sıralaması. Fakat benim bu yazıda üzerinde durmak istediğim, Fransız devriminin nasıl gerçekleştiğinden öte, devrim ve onun idealleri: eşitlik, kardeşlik, özgürlük. İnsanlar, halklar veya Fransız devriminden sonra gerçekleşen devrimler, hep bu arayışın, bu ideallerin peşine düşmüştür. Kah bu ideallere yaklaşmış, kah uzaklaşmış; fakat insanoğlu nefes aldığı müddetçe bunları aramış hep.
Fransız devrimi dünyadaki birçok öğeyi harekete geçirmiş, uyandırmıştır. Bu uyanma sürecinde Paris Komünü ve Ekim Devrimi gibi Fransız devriminin eksik bıraktığı idealleri arayıp bunun ötesine geçme durumu da yer yer olurken, bu ideallerin kıyısına bile yaklaşamayan bazen acı sonuçlar da olmuştur. Ama insanlık günümüzde de dahi bu idealleri aramakta; eşitlik, özgürlük ve kardeşlik için bir mücadele vermektedir.
Rusya’da Dekabristleri, Osmanlı’da Jön Türkleri, Ermenileri, Rumları, Arnavutları, Balkan halklarını, Kürt Teali Cemiyeti'ni, İran aydınlarını, ismini sayamadığım birçok yerde, birçok ilerici, devrimci öğeyi hareketlendirmiş, harekete geçirmiştir Fransız devrimi ve onun ortaya çıkardığı idealler. Kitle radikalizmi, Fransız devrimini burjuvazinin istemediği sınırların ötesine taşımıştır. Bu taşıma işi, yani devrimin ilerletilmesi fikri, ulusal sınırları aşacak bir potansiyeli içinde taşıması, burjuvazinin kendisini Fransa’da egemen bir sınıf olarak örgütlenmesini engelleyen bir tehlikenin de ortaya çıkmasıdır aynı zamanda. Fransız burjuvazisi iç savaş döneminde veya Bonapartizmin egemen olduğu yıllarda bu tehlikenin önüne geçmiş ve kendisini sadece egemen bir sınıf olarak örgütlemiştir. Yani burjuvazi 1848 devrimlerinde değil sadece, 1789'da yavaş yavaş devrimin karakteri nasıl olmalı sorusunun cevabını vermiştir esasında.
Günümüz dünyası eşitlik, kardeşlik ve özgürlük ideallerine ulaşacaksa, Fransız devriminin başladığı yerin ötesine geçip, yani siyasi özgürlüklerin sınırlarını, ekonomik özgürlükler ile taçlandırırsa ancak Fransız devriminin ortaya attığı ideallere ulaşabilir. Burjuvazinin, özellikle bizim gibi Ortadoğu toplumlarında, yönetici sınıfın tarihsel olarak çapsızlığı, az gelişmişliği, sorunları çözme yeteneğinden yoksun olması, ezilen halkların da nasıl bir siyaset ve program ile sahneye çıkmaları gerektiğinin ipuçlarını vermektedir. Ulusal sınırları aşan, burjuvazinin çözemediği, çözmesi mümkün olmayan demokratik görevleri de omuzlayan, fakat burada kalmayan, siyasi özgürlüklerin ötesine geçip, iktisadi özgürlükleri amaçlayan bir program. Eşitlik, özgürlük ve kardeşlik olgusunun somut bir olgu olması için başka çaremiz yok.
Yazarlar
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİYargıda yine mi temizlik başlamış? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Karamsarlık yaymak’ 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
2.02.2018
4.02.2017
13.10.2017
15.09.2017
1.02.2017
2.02.2017
18.07.2017
3.02.2017
10.06.2017
4.02.2017