Mehmet CAN
Sultan Abdülhamit’in 31 Mart provokasyonu, Rus Çarı’nın Kışlık Saray önünde kitleye kurşun yağdırması, Birleşik Krallık askerlerinin Kuzey İrlanda’da yaptığı kanlı Cuma eylemi ve günümüzde Ankara Garı önünde yaşanan kanlı Cumartesi. Kanlı Cumartesi eylemini diğer eylemler ile bir tutmamın nedeni bu olayın katliamın çapı düşünüldüğünde sadece Türkiye Cumhuriyet tarihine değil, Dünya tarih sayfalarına girecek türden bir katliam olmasıdır.
İnsanlar yüz yıl sonra bile Ankara Garı’nın önünden geçtikleri zaman bu katliamı hatırlayacaklardır. Nasıl ki bizler geçmişte yaşanmış olan yukarıda saydığım katliamları hatırlıyorsak, gelecek kuşaklar da, üzülerek söylüyorum, bu talihsiz olayı unutmayacaklardır. Bu katliam için çok şeyler yazılıp çizildi, olayın nedenleri üzerine değişik türden yorumlar yapıldı. Büyük bir çoğunluğuna katılmak ile beraber bu yapılan yorumlara ek olarak ise şunları belirtmekte fayda görüyorum.
Ankara’da, Türkiye Cumhuriyetinin başkentinde yapılan bu eylem ile amaçlanan neydi? Eylemi yapanlar hangi mesajı vermek istediler? Bir kere şunu unutmamak gerekir; Verilmek istenen mesaj 1) güç gösterisi, 2) geniş kitlelerde yılgınlık, moral bozukluğu yaratıp var olan politik sürecin dışına itme. Korku toplumu üzerinden kendi kitle tabanını genişletme. Bir taşla iki kuş vurma. Sivillerin hedef seçilmesi bir kere var olan örgütlerin ne kadar güçlü olduğunu değil, tam aksine güçsüzlüğünü gösterir. Silahlı bir hareket eğer cephede istediği sonuçları alabilseydi bugün tren garı önünde binlerce silahsız ve savunmasız insanı hedef almazdı. Özellikle Rusya’nın Suriye’de fiziksel olarak topa girmesi ile beraber IŞİD ve onun arkasındaki güçler Suriye alanında askeri olarak büyük bir sıkışmayı yaşamaktadır. Bu sıkışmanın aşılabilmesi için ve sahadaki askeri başarısızlıkların görünür olmasını engellemek için böyle bir eyleme gerek duydular, gerek duyuldu. IŞİD’in kaderi ile Suudi Arabistan ve Türkiye’nin başını çektiği yönetici kesiminin kaderi unutmamak gerekir ki ortaklaşmıştır.
IŞİD’in yenilmesi demek, IŞİD’in arkasında bulunan bölge gericiliğinin yenilmesi, geriletilmesi demektir. Dolayısıyla IŞİD’in sürekli bir şekilde bölgenin, Ortadoğu’nun genelini kapsayan bir eylemsellik içerisine girmesi, kendisi ile ittifak halinde olan mevcut ülkelerin yönetici kesimlerine karşı gelişen muhalif hareketleri de düşman olarak görmesi bu ülkeler ile yapılan politik ittifakın bir gereğidir. Ankara’daki eylemi sadece bir IŞİD eylemi olarak düşünmemek gerekir. Bu eylemden sonra eğer var olan muhalif hareketler güçlü ve kararlı bir irade gösteremezler ise IŞİD ve onun arkasındaki güçler kendi açılarından istenilen sonuçları elde edeceklerdir. Yılgınlık, kitlelerde bıkkınlık yaratıp Ortadoğu’da halkların aleyhine gelişen bu siyasal süreci daha da derinleştirmek isteyeceklerdir, eğer ezilenler gereken tepkiyi göstermezse, hedeflenen budur.
Halkların birkaç günlük eylemselliğine bakıldığı zaman, özellikle bombalama eyleminin hemen ertesinde Ankara Sıhhıye Meydanı’nda toplanan on binlerce kişi, yine ülkenin bir çok yerine gelişen demokratik tepkiler baz alındığında bombalama eyleminin gerçekleştirenler açısından istenilen sonucu vermediğini rahatlıkla söyleyebiliriz. IŞİD, Ortadoğu’da çok kullanışlı bir malzemedir. Başta ABD olmak üzere özellikle küresel ve emperyal güçler açısından bölgeye müdahalenin bir bahanesi olmakta, bölgede ABD’nin fiziksel olarak varlığı sorgulanmamaktadır. TC için ise IŞİD’in varlığı demek Rojava bölgesi başta olmak üzere Suriye üzerinden alt emperyal bir güç olarak bölgedeki egemenlik ilişkileri içinde daha fazla söz sahibi olma anlamına geliyor. Yani IŞİD, ABD için Ortadoğu’ya müdahalenin bir bahanesi olurken, TC için ise Suriye ve Rojava’ya müdahalenin gerekçesi olmaktadır. Müdahale edemese bile TC, kısa vadede bu durumu kullanmaktadır.
Özellikle Ankara da patlayan bomba sonrası dış politikada Türkiye’nin sesi daha çok çıkacak, mağduru oynayarak bölgedeki daha doğrusu Suriye’deki şekillenişte daha fazla söz sahibi olmak isteyecektir. Fırat Kalkanı ve son olarak İdlip süreci bunun göstergesidir. Suriye’de Esad’ın devrilmemesi ve Rojava olayı, yine Mısır’da Müslüman Kardeşler’in politik sürecin dışına itilmesi TC egemenlerinin bölgede hedef küçültmelerine neden olmuştur. İlk etapta bölgenin geneli hakkında söz sahibi olmak isteyen TC egemenleri, daha sonra kaybedilen mevziler nedeniyle Suriye özeline sıkışmışlardır. Özellikle Suriye’de, Rusya’nın da askeri olarak topa girmesi küçülen bu hedefin tamamen ortadan kalması gibi bir durum da ortaya çıkarabilir. AKP hükümeti ve onu yöneten Tayyip Erdoğan’ın tamamen kaybetmesi gibi bir durum ortaya çıkarabilir. Dolayısıyla bitirirken şunu söylemekte fayda var: Ankara da patlayan bombaları yaşanan bu politik denklemin dışında okuyamayız.
Mehmet Can
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
2.02.2018
4.02.2017
13.10.2017
15.09.2017
1.02.2017
2.02.2017
18.07.2017
3.02.2017
10.06.2017
4.02.2017