Mehmet CAN
Yan yana, upuzun
Boylu boyunca
Tepeden tırnağa kan
Yiğitler ki;
Her biri bir parça vatan
Gözlerinde
Bir küfür kasırgası
Ana – avrat
Ah – ulan… ’’
Ahmet Arif
1908 yani II. Meşrutiyet, resmi tarih tarafından olumlanıp, hatırlanmaz fazla. Kitlelerin toplumun bu süreci unutması istenir, işin esasına dair konuşması istenilmez. Resmî ideoloji ve resmî tarih 1908’i, Abdülhamit’in, hanedanın yetkilerinin sınırlandırılması olarak ele alır ve üstünde fazla durmadan konuyu geçiştirir. Tarihi 19 Mayıs 1919’dan başlatan Kemalist resmî ideoloji, 1919’dan önce olan süreci fazla ele almaz. Unutturmaya, toplumun hafızasını silmeye gayret gösterir. Kemalist resmî ideolojinin tarih üzerindeki bu manipülasyondan büyük bir çıkarı vardır. Bu çıkarın en önde geleni, varolan devlet mekanizmasına, yani iktidara tek başına sahip olma gayretidir. Çünkü 1908’in esasına dair resmî tarih dışında bir okuma yapılırsa, çoğulculuğu reddeden, tek bir etnisite ve tek bir dine dayanan Kemalist iktidar da sorgulanmaya başlanacaktır.
Dolayısıyla 1908’de çoğulcu bir yapı Abdülhamit’e karşı bir direniş göstererek hanedanın yetkilerini sınırlandırdı. Bu çoğulcu yapı içinde Ermeniler, Rumlar, Kürtler, Yahudiler, Türkler vs. hepsi vardı. İktidar üzerinde talebi bulunan bu toplumsal kesimler vardı. 1923’te iktidar üzerinde talebi bulunan bu toplumsal kesimlerin hatırlanmasını istemeyen Kemalist tarih yazımı, toplumsal hafızanın dumura uğratılması için, elinden gelen her yöntemi uygulamıştır. 12 Eylül cuntacıları da, ataları Mustafa Kemal’e sadık kalarak, 12 Eylül öncesi yaşananları unutturmak için, ezilenlerin, ezenlere karşı mücadelesini, Kürt halkının ise Siverek, Hilvan direnişi başta olmak üzere bir aydınlanma süreci yaşadığı bu dönemlerin fazla hatırlanmasını istemezler. Yönetenlerin amacı, var olan sömürü sistemini devam ettirmek iken, ezilen Kürt ve işçi sınıfının amacı ise bu sömürü sistemini ortadan kaldırmak idi. Sömürenler, devlet terörü uygulayarak amaçlarını haklı çıkaracak araçları yaratırken, ezilen Kürt halkı ve Türkiye işçi sınıfı da, kendi amaçlarını haklı çıkaracak araçları yaratmışlardı 12 Eylül öncesi…
Mücadelenin, örgütlülüğün, direnişin tavan yaptığı 1980 öncesinde egemenler, iktidarın yeni taliplerine karşı zor kullanarak, bu süreci kendi çıkarları doğrultusunda aşmak istemişlerdir. Bu mücadele geleneğinin yeni kuşaklara aktarılmaması için ise toplumsal belleğin silinmesi, unutma, unutturma işlevini üstlenmiştir 12 Eylül cuntacıları.
12 Eylül’e götüren süreç
Marks’ın deyimi ile her ekonominin bir politiği vardır. Dolayısıyla 12 Eylül Darbesi de, iktisadi ve toplumsal alana müdahale ederek, kendi ekonomi politiğini yaratmıştır. 1980 öncesi ithal ikameci ekonomi modeli uygulayan ülkede -bunun anlamı teknolojinin dışarıdan ithal edilmesidir- ara mallar, makineler hepsi ithaldir. Bu ithal üretim unsurlarının yurtiçindeki montaj fabrikalarında birleştirilmesidir.
Bu dönemde sadece sanayi alanında, o da sanayinin en alt üretim biçimiyle kendi varlığını sürdüren TC burjuvazisi, 12 Eylül ile beraber sanayiden finansa sıçrama yapmıştır. Artık sadece sanayi ile uğraşmayan, sanayi ve finansı ortak yürüten, daha bir genişleyen, büyüyen bir Türkiye burjuvazisi oluşmuştur. Dünya kapitalizminin ortaya çıkardığı yeni bir işbölümüne uyum, Türkiye cephesinden 12 Eylül ile beraber olmuştur.12 Eylül’den sonra, darbecilerin toplumsal muhalefeti bastırıp, siyasal iklimi burjuvazinin lehine dönüştürmesinden sonra, Türkiye burjuvazisi dışa açılmaya başlamıştır. Türkiye ekonomisi yeni bir sermaye birikim modeline geçip, var olan krizi aşmak istiyordu. 12 Eylül kendi iktisadi politikasını, yani neoliberal ekonomi politikasını, 24 Ocak kararlarını, eski bir Dünya Bankası çalışanı olan Özal eliyle devreye soktu. Türkiye sermayesindeki kâr oranlarındaki artış bu dönem tavan yaptı.
Darbeciler, sendikaların, sosyalist partilerin; yani işçi sınıfının ve Kürt halkının kendini savunabileceği, ifade edebileceği bütün mücadele araçlarını atomize ederek ortadan kaldırdılar. 12 Eylül rejimi, toplumu her alanda geriye savurarak, toplumsal muhalefeti tümüyle yok etti. Toplumsal muhalefetin ortadan kaldırılması, Türkiye’deki yönetenlerin sömürü koşullarını daha bir derinleştirmelerine sebebiyet verdi. İç sömürünün arttığı, ezilenin daha bir fakirleşip yoksullaştığı bir durum ortaya çıktı. İşçi ücretleri, sosyal haklar, Kürt halkının ulusal anlamda sömürülmesi vs. bunlar artıkça, Türkiye egemenlerinin cebi de dolmaya, muazzam kârlar elde etmeye başladılar. 12 Eylül, bir sosyal sınıfın, diğer bir sosyal sınıf üzerinde egemenliğini yeniden tesis ettiği bir dönemin adıdır. Özellikle cuntacılar, Türk yoksulları üzerinde baskıyla, devlet terörü uygulayarak egemenliğini gerçekleştirirken, Kürt halkı üzerinde ise cuntadan sonraki süreç de dâhil olmak üzere, devlet, istediği denetimi bir türlü kuramamıştır.
Sosyalist hareketler için ise aynı şeyleri söylemek mümkün değildir. Darbeden sonra sosyalistler, darbe karşısında zayıf düşerek, birleşik bir direniş cephesi örgütleyemedi. Solun resmî ideolojiden kopup, siyasal devrimci bir önderlik etrafında kenetlenememesi, ilerici bir direnişin yaşanmamasındaki en önemli etkendir. Oysa Kürt halkı, her türlü baskıya rağmen, sürekli yükselen bir halk hareketi ortaya çıkarmıştır. Bunun en büyük nedeni ise ezilen bir ulusun, ulusal kurtuluşçu bir önderlik tarafından örgütlenmiş olmasıdır. Dolayısıyla 12 Eylül sonrası işçi sınıfı ve sınıfın ezenlere karşı oluşturduğu savunma mekanizmaları tarumar olurken, Kürt halkı kendi savunma mekanizmalarını daha bir geliştirip, genişletti. Cuntacılara karşı otuz yıldır sürekliliği olan bir kavga veren Kürt halkı, aynı zamanda Türkiye’deki, başta Aleviler olmak üzere diğer ezilen kesimlerin de güvencesi olmaktadır. Verdikleri mücadele ile Kürtler 12 Eylül’den sonra, bir türlü kapanmayan geniş bir direniş cephesi açmışlardır. Ve açtıkları bu cepheye ezilen, sömürülen Türkiye halklarını da davet etmektedirler.
12 Eylül ve onun ortaya çıkardığı, halkları baskı altına alan, yozlaşmış ve çürümüş devlet mekanizmasıyla da bir bütün olarak, ancak bu şekilde tarihsel gerçek bir hesaplaşma olabilir. Ancak ezilen Türk halkının, özgürleşen Kürt halkıyla buluşması kapanmış olan bu kilidi açar ve cuntacıları da, onların uzantısı olan partileri de tarihin çöp sepetine yollar.
Mehmet Can
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
2.02.2018
4.02.2017
13.10.2017
15.09.2017
1.02.2017
2.02.2017
18.07.2017
3.02.2017
10.06.2017
4.02.2017