Melih ALTINOK
Geçenlerde, yanımdan ayıramadığım en yakın arkadaşımla Sinema TV 1001’de yayımlanan Jonathan Kaplan’ın “Sanık” (The Acussed) isimli filmini izledik. Film gerçek bir yaşam öyküsünden uyarlanmıştı. Sarah Tobias isimli bir kadının, üç erkek tarafından uğradığı tecavüzü, aşağılanmayı kamuoyuyla paylaşmayı göze alıp soyunduğu hukuk mücadelesini anlatıyordu.
Jenerik akarken arkadaşım “Bence vasat bir film” dedi, “en azından Joodie Foster’a ilk Oscar’ını kazandıracak kadar iyi değil.”
Filmi beğenmiştim, etkilenmiştim de. “Akademi niye kıyak geçsin bir çaylağa” diye savunmaya geçince tane tane anlattı.
“Konu” dedi, “katarsis için dört dörtlük!” “Bence jüri sinematografik kriterlerden ziyade seyirciyi düşünmüş. Kimse tecavüze uğrayıp mağduriyetini gizlemek zorunda kalmış bir kadının hikâyesine karşı kayıtsız kalamaz. Ödülü Foster’a değil, varoluşu sinemanın kriterlerini tali sayıp bu günaha karşı tepki veren jüriye, kendilerine vermişler.”
“İstesek de o kadar iyi olabilir miyiz” dedim. Öyle olsak yeryüzünde her saniye binlerce taciz, tecavüz, işkence yaşanır mıydı? Bırak dünyayı, biz bu filmi izlerken sadece Taksim’de kim bilir kaç ‘hikâye’ yaşandı? Foster’a, Kaplan’a haksızlık ediyorsun, tatminsiz!”
Hepimiz Fatmagül değil miydik?
İnatçının tekidir en yakın arkadaşım, yılmadı tabii. Birkaç yıl önce Kanal D’de yayımlanan, “Fatmagül’ün Suçu Ne”yi hatırlattı bu sefer de.
“Hatırla” dedi.
“Hatırlat” dedim, “Her bölümünü izlemedim. Hem biliyorsun hemen unutuyoruz...”
“O dizide de konu aynıydı. Küçük bir kasabada yaşayan Fatmagül bir yaz gecesi nişanlısıyla buluşmak için evden çıkıyordu. O gece nümayiş vardı, Fatmagül’ün için dünya, kimileri içinse yalnızca “sayfiye” olan kasabada. İçkili dört genç yolunu kesiyorlardı Fatmagül’ün, tecavüz ediyorlardı. Her şey bir anda olup bitiyordu ama Fatmagül bir ömür yaşıyordu. Tecavüzcülerin ailesi beyazdı. Herkesi susturuyorlardı, delileri karatıyorlardı, olayın üstüne giden gazeteciyi bile öldürmüşlerdi. Hem zaten taşralı bir kız, böyle bir ortamda, nişanlısını kaybetmeyi, hafifmeşrep ya da en hafifinden ruh hastası damgası yemeyi göze alıp yaşadıklarını anlatamazdı ya. Anlatsa da kim inanırdı? Bir yanda taciz, tecavüz, işkence mağdurunun onca şeyi göze alıp açık ettiği aşağılanmışlığındaki yalnızlığı, öte yanda “o halde aç aç” diyen milyonların pornografik kalabalığı, insafsızlığı? Hangisi daha güçlü?
“Ne yani” dedim, “dizinin ilk bölümünden itibaren reyting rekorları kırmasının tek nedeni yine toplumsal duyarlılık mı? Bence Beren saat harika oynamıştı. Hangi kasta girse ihya ediyor kadın. Aşk-ı Memnu? Ya da bak, benim diyen sinefilin ‘yönettiği filmleri say’ desen sus pus kalacağı Uğur Yücel’i bile ‘Benim Dünyam ’da uçurdu.”
“Bırak Allah aşına, Aşkı Memn-u kaçımız için ‘Ednan Bey’, Bihter ve tabii ki Behlül’le ilgili geyiklerden fazlası. Ama “Fatma Gül’ün Suçu Ne” öyle miydi? Türkiye işini gücünü bırakıp gününde ekran başına kitleniyordu. Dizi yayında olmadığı günlerde de gündemimizdeydi. Köşelere “konu” oluyor hatta kadın dernekleri sessiz kalan tecavüz ve taciz mağdurlarını harekete geçirmek için kullanıyorlardı onu. Dizinin tecavüzcüyü oynayan karakterleri öylesine tepki almışlardı ki, gerçek hayatta da kınanıyorlardı. Düşün Muhteşem Yüzyıl’da Şehzade Selim’i seven tek bir kişi var mı?”
Daha fazla ezmesin beni diye mülayim pozları takınıp “iyi” dedim, “sen haklısın. Türkiye bu tadı seviyorsa Kanal D tekrarını yayınlasın bari...” Ardından son patlamış mısırı, sırf ona kalmasın diye canım hiç de istemediği halde lüplettim.
Al sana tekrarı...
O gecenin ardından kanal D’yi takibe aldım. Hatta Fatmagül’ün tekrarı yayınlanırsa kaçırmayayım diye o "kocakafalar"a bile katlandım. Ama yoktu. Derken kanal, ana haberinde bir video yayınladı. Hepiniz biliyorsunuz işte, 8 ay önce Kabataş’ta iğrenç bir tacize uğradığını “iddia” eden kadınla ilgili olandan bahsediyorum.
“Özel” haberdeki videonun gerçekliğinden ya da tacize uğradığını söyleyen kadının o anını yansıttığından zinhar şüphe etmemiz gerektiğini söyleyen dramatik ses “Alın size” diyordu.
“Meğer Taciz maciz işte bunların hepsi yalanmış!”
Twitter, gazete köşeleri, manşetler, TV programları yıkıldı. İddialar ilk gündeme geldiğinde mağdura “görüntülerini” yayınla diyebilen “hümanistler” yine coşmuştu. Hatta feministliğinden şüphe etmeyeceğim kadın gazeteci “mağdurun adli tıp raporundaki delil de 2 tırnak izi, üç morluktan ibaretmiş canım” diye yazabiliyordu. Mağdura mikrofon tutanlar, “olay netleşene, yargı sureci bitene kadar kadının beyanı esastır” diyerek evrensel bir ilkeden bahseden gazeteciler linç ediliyordu. Hatta ana muhalefetin “kadın” vekili, mağdur kadının yanında duran kadın gazetecilere suç duyurusunda bulunuyordu...
O anda en yakın arkadaşımla tartışmamız aklıma geldi. İçimden yüzüne karşı saydırdım:
“Hey Melih Efendi. Verdiğin tüm örnekler çöktü. Tüm Türkiye, hatta dünya ‘Fatmagül’ün suçu ne’ diyenlerden oluşuyor diyordun. Hatırlasana, dizi yayınlandığında Fatmagül’e tecavüz eden karakterlere gelen aşk mektuplarını, adlarına açılan fan sitelerini, Fatmagül “bebeklerini’... Bak yine sahnedeler. Yok öyle bir kamuoyu. Hatırla, o zaman da söylemiştim, İstesek de o kadar iyi olabilir miyiz ki zaten?”
“Şizofrensin sen” diye kestirip attı “Filmlerde yaşıyorsun, gerçekçi ol biraz...”
“Olsun” dedim, “ben filmlerin gerçekliğinde daha huzurluyum. Bu gece Fight Clup’ın tekrarı var, izleyelim mi?”
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları






































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
2.06.2022
17.05.2021
11.05.2019
10.05.2019
6.05.2019
1.05.2019
29.04.2019
22.04.2019
17.04.2019
8.02.2019