Mensur Akgün
İslâm dünyasının, çağın değişim sürecinden koptuğu zamandan beri din-dünya, din-insan ilişkileri gibi konularda bir zihin karışıklığı yaşadığını, bunun da köklü sorunlar ürettiğini düşünüyor, bunların birkaçını şöyle arzetmek istiyorum:
1. Bu sorunlardan belki de en yıkıcı olanı, din üzerinden üretilen zihinsel ve toplumsal ayrışmadır. Müslüman ülkelerde İslâm adına konuşanların etkili bir bölümü, kendi dünyalarının dışında gördükleri aydın kesimlerini kıyasıya eleştirirken -zımnî olarak- kendilerini ya kusursuz ve yanılmaz bulmuşlar veya “düşmana fırsat vermeyelim” anlayışıyla kendi kusurlarını örtmüşler; bu da hatalarının fâsit dairesi içinde dolaşıp durmalarına yol açmıştır. Aynı tutumu Batıcı-modernist denilen kesim de dindarlara karşı sergilemiştir. Her iki tutumun da hem genel ahlâk ilkeleriyle hem de İslâm ahlâkıyla çeliştiği açıktır.
***
2. Müslüman ülkelerde ilim, akıl, tefekkür gibi konulara dair pek çok âyet ve hadis din adamlarının, ilâhiyatçılar ve başka dindar çevrelerin dillerinden düşmese de pratikte çağdaş kavramlar telaffuz edildiğinde, ‘dinî’ duyarlılığın peşin bir ret pozisyonu aldığı gözlenir. Herhalde İslâm dünyası yakın tarihte yaşadığı ve halen yaşamakta olduğu ekonomik, sosyal, siyasal alanlardaki başarısızlıkları nedeniyle, içinde bulunduğu çağı kendisine düşman gibi algılamakta; bilhassa karşısında yenik düşündüğü Batı dünyasından gelen birçok fikre duygusal tepkiler vermekte; rasyonel ve adaletli bir bakış geliştirme hususunda sıkıntı çekmektedir.
Bu tepkisel davranışın, kendi dışımızda ortaya atılan her fikrin, her eleştiri ve önerinin arkasında mutlaka bize karşı bir komplo niyeti bulunduğu şeklindeki bir paranoyanın ürünü olduğu düşünülebilir. İslâm toplumları içinde kendi dinî, tarihî ve kültürel değerlerine yabancılaşmış aydınların türemesinde sözünü ettiğim ‘İslâmî’ reaksiyonerliğin de etkisi olmalıdır. Benzer tespitin tersinden de doğru olduğunu düşünüyorum. Sonuçta İslâm toplumlarında, -ama dünyada neredeyse sadece İslâm toplumlarında- ‘modernist seküler” ve ‘muhafazakâr dindar’ denilen iki keskin taraf ve ikisi arasında derin bir çatlak oluşmuştur.
Elbette bu sonucun doğmasında ‘muhafazakâr-dindar’ların dışından kaynaklanan birçok sebep de var. Yine de ben şöyle düşünülmesinden yanayım: “Başkasının yanlışını düzeltmek çoğunlukla benim elimde olmuyor; fakat kendi yanlışlarımı düzeltmek benim elimdedir. Öyleyse ben öncelikle kendi hatalarımı görmek ve düzeltmekten sorumluyum.”
***
3. Kanaatimce İslâm dünyasında kendilerini dinin sözcüsü gibi gören söz ve kalem sahiplerinin çoğu, mahiyeti itibariyle dinî veya dünyevî olduğuna bakmaksızın her meseleye dinden bir cevap bulmayı zorunluluk olarak algılıyor. Her yeni durum karşısında bunun İslâm’da bir açıklamasının, hükmünün bulunması gerektiğini düşünmek İslâm ülkelerinde adeta bir refleks haline gelmiştir. Fakat –doğaldır ki- uygun bir açıklama bulunamayınca ya kişinin kendi görüşünü dinin hükmü gibi gösteren bir yorumla işin içinden çıkılmakta ya da dinde yeri olmadığı gerekçesiyle yeni olan reddedilmektedir.
Böylece kendi Peygamberinin dilinden “kolaylık dini” olarak nitelenen İslâmiyet, İncil’de Hıristiyanlık için kullanılan deyimle “dar kapı” haline getirilmekte ve -kaçınılmaz olarak- insanımızın hayrına olabilecek birçok iyi şeyler de bu kapıdan sığmayınca dışarıda bırakılmaktadır. Sonuçta siz demokrasi, insan hak ve özgürlükleri, eşitlik, hukukun üstünlüğü gibi kavramları, doğrudan olmasa bile, getirdiğiniz yorumlarla “dar kapı”nın dışında bırakırsanız, bunlara ihtiyacı olan, onları iyi ve yararlı gören insanlar bu tutumunuzdan hoşnutsuzluk ve kaygı duyar; eğer varsa, kötü niyetliler de bu hoşnutsuzluğu sizin aleyhinizde kullanır. Müfessirlerin açıklamasına göre “Ey Rabbimiz, bizi zalimlere fitne yapma!” mealindeki âyet tam da böyle bir sonucun doğmasına sebep olmamaları yönünde Müslümanları uyarmaktadır.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
23.07.2025
13.07.2025
18.06.2025
4.06.2025
11.05.2025
12.02.2025
29.01.2025
8.01.2025
25.12.2024
15.12.2024