Metin Karabaşoğlu
“Âlim değil, ama ârif.”
Sanırım hepimiz bu kalıp cümleyi çokça duymuş, duyduğumuz derecede olmasa bile çokça da okumuşuzdur.
Cümle bu kadarla da kalmamıştır duyup okuduğumuz ortamlarda. Çoğu kez, hayatımızın içine girmiş tekil bir örnek üzerinden bu cümle söylenmiş; ardısıra konu o örnekten alınıp genişletilerek koca bir coğrafyayı kuşatacak şekilde yayılmış ve iş bir şekilde gelip ‘Anadolu irfanı’na bağlanmıştır.
Ama orada da kalınmamıştır. Tekilden tümele bu hızlı sıçramanın verdiği coşku ve enerjiyle, bir de ‘bilgi’nin ve ‘bilgin’in küçümsenip aşağılanması safhasına geçilmiştir. ‘Belki cahil ama ârif’ diye yüceltilen bir kütle üzerinden, ilim ve bilim ehline dair, ‘âlim ama ârif değil’ aşağılamasını işitmiş yahut okumuşuzdur ardısıra…
Şahsen, altmış senelik hayatımda bu söyleme belki binlerce, öyle değilse bile en azından yüzlerce kez şahit olmuşumdur. ‘Maruz kalmışımdır’ demeliydim belki de. Yaşım ilerledikçe ve hayatlarımızı kuşatan cehalet övgüsünün sonuçlarıyla daha keskin yüzleşmeler yaşadıkça, bu söyleme her muhatap oluşumda yaşadığım ruh halini son ifade daha doğru biçimde karşılıyor zira.
Dindar, mukaddesatçı, milliyetçi, muhafazakâr; bu tanımların en az birine denk düşen bir çizgiyi benimsemiş sağ siyasetçiler, bu ‘irfan’ söyleminin herhalde en iyi alıcıları ve yayıcıları olsa gerektir. Neticede bu şekilde gururları okşanan ve ‘sempati’ kazanılan kütledeki insanların toplam sayısı, bu söylemle küçümsenen insanların toplam sayısından kat kat fazladır çünkü. Ve siyasetçi, ‘âlim değil ama ârif’ söylemiyle, eleştirel bakabilme potansiyelinden ve hele ki bu potansiyelini dışa vurmasından hiç hazzetmediği kesime karşı, ‘âlim olabilir ama ârif değil’ diyerek sandığına oy, siyasetine destek toplamaktadır.
Bir alanda uzmanlığı, bir konuda fikri olduğu halde, ‘ilmi irfana dövdüren’ bu söylemin değirmenine su taşıyanların sayısı da az değil. Onların niye böyle davrandığını da anlayabildiğimi sanıyorum. Bir kısmı için, bu söylemle, ilim, fikir ve uzmanlık noktasında kendilerinden daha ‘elit’ konumda olanlardan bir nevi intikam almaları mümkün hale geliyor mesela. Böylece, ‘halkın yanında bilginler’ olarak, ilim ve fikir vadilerinin vazgeçilmezi olan ‘eleştirellik’ dolayısıyla karşılarına çıkabilecek tehlikelerin önüne geçme imkânı da buluyorlar. Hele ‘fikir esnafı’ tanımını hak edecek düzeyde olanlar var ki, onlar bu söylemi özellikle seviyorlar. Çünkü pazar payları artıyor. Ezberini teyid ederek gururunu okşayacak bir söyleme müşteri olanların sayısı, ezberlerini zorlayacak bir bilgi veya düşünceyle karşılaşmaya talip olanların sayısından kat kat fazla.
Öyle ya da böyle, ‘muhafazakâr’ kesimin siyasetçileri yanında, ‘intelijensiyası’ yahut ‘akademyası’ içinde de—kendisini ister din, ister gelenek ve milliyet üzerinden tanımlıyor olsun, farketmez—‘âlim değil ama ârif’ söyleminin ilmi irfana dövdürecek surette icra ve istimal olunduğu bir gerçek.
Öyle ki, onların bu yaptığı ‘avamperestlik’ olmuyor da, bunun eleştirisi anında ‘self-oryantalizm’ diye damgalanıyor!
Sonu ‘Anadolu irfanı’ genellemesine çıkan bu tümevarımın isabetli olduğu kanaatinde değilim. Âlim olmayan her insanı ‘ârif’ olarak görmüyoruz çünkü. Hakikat-ı halde, ilim ile irfan aynı kişide yekdiğerinin yokluğunu gerektiren zıtlar olmadığı gibi, ‘âlim değilse de ârif’ diye tanımlanmayı hak eden insanlar da gerçekten var. Sanırım her insan, özellikle de benim gibi yaşı ellinin üstünde olanlar, kendi hayat hikâyeleri içerisinde bu tanıma uyan insanlarla muhakkak karşılaşmışlardır.
Yaş kaydını özellikle düştüğümü söylemeliyim. Çünkü bu yaş sınırı, çocukluk ve gençlik dönemlerinde bilgiye ulaşmanın çok daha zor olduğu, orta ve yüksek öğretime erişim imkânlarının daha kısıtlı olduğu bir zaman dilimine işaret ediyor. O devirlerden daha öncesi ise, imkân olsa belki iyi bir ilim veya düşünce insanı olacak pek çok kişinin kız ise ev veya tarla işine, erkek ise çıraklığa mecbur ve mahkum kaldığı devirler anlamına geliyor. Velhasıl, öyle zamanlar gelip geçti ki, belli bir seviyenin üstünde eğitim ancak bir ‘lüks’ niteliğinde olduğu için, zihin ve vicdan kapasitesi çok yüksek niceleri, ‘aradıkları suya bir türlü kavuşamamış verimli topraklar’ misali kaldılar. Şartlar müsait olsa bambaşka bir yerde, başka bir verimlilik düzeyinde olabilirlerdi. Lâkin, bulabildiği her su damlasını emen, üstüne düşen her sabah çiğinden beslenmeye çalışan istidatlı ama kurak topraklar misali hayatları oldu hepsinin. ‘İrfan’ dediğimiz şey, o kısıtlı şartlarda o yüksek zihin ve vicdan kapasitesiyle üretebildikleriydi.
Benim hayat hikâyemde, karakterlerini ve ahlâklarını örnek aldığım böyleleri var. Eminim, başkaları için de bu bir gerçektir.
Ama şahsen, kendi hayat tarihçemde ‘âlim değil ama, ârif’ târifine uyan o insanların ilim ile irfanı dövüştürdüklerini hiç görmedim. İrfan söylemi üzerinden ilmi ve âlimi aşağılayan bir tutumlarıyla da karşılaşmış değilim. Bilakis, değdiği zihinlere ve gönüllere ilim iştiyakı aşılayan bir noktada idi onlar. Derin bir bilgi açlığı, dolayısıyla bilgiye ve bilene hürmet, karakterlerinin baskın özellikleri arasındaydı. Sanırım onları ‘ârif’ yapan, ‘irfan ehli’ kılan bir sebep de, ilme ve bilene yönelik bu hürmetleriydi zaten. “Ben haddimi bilirim” diyebilen insanlar idi onlar.
Potansiyeli yüksek, ama uygun mecra bulamadığı için o potansiyelini en yüksek derecede açığa çıkaramamış böyleleri için hayıflanırım hep. Onları, parklarda bahçelerde gördüğümüz hurma ağaçlarına benzetirim. Onu aşkın salkım, her bir salkımında yüzlerce ince dal ve o ince dalların her birinin üstünde sayıları belki ona varan hurma adayı tomurcuklar… Ama o güzelim ağaçlar, iklim müsait olmadığı için, hurma veremezler de, bir çekirdek ve üstünde incecik bir kabuk ile “İmkânım olsaydı ne güzel hurmalar verirdim size” diye tevazu ve iştiyakla konuşurlar lisan-ı halleriyle. O ârifler de böyledir işte. Asıl verimlerini müsait olmayan şartlar sebebiyle gerçekleştiremezler, ama elleri yine de boş değildir.
Hallerinden ve dillerinden anlarsınız ki, lâyık oldukları imkâna kavuşsalardı, onlar başkaları gibi “ilim ne ki, bize irfan yeter” gibi söylemlere asla yeltenmezler, bilakis irfanlarını ilimle taçlandırıp zirveye çıkarırlardı.
Velhasıl, dünden bugüne ‘ârifler’ aramızda yok değil. Ama ilmi kötüleyip cehaletin odununu harlandıran insanlar ârif değil.
Açık gerçeği konuşmak durumundayız: Varlığından söz edilen irfan, derin bilgiye ve fikre dair bir potansiyelin ifadesiydi; cehalete övgünün gerekçesi değil. Ârif dediğimiz insanlar, bir de ilim ehli olabilecek imkâna kavuşsalar çok daha fazlasını, yükseğini ve güzelini gerçekleştirmeye müstaid iken mevcut şartlar içerisinde ellerinden gelen en iyisini düşünen, yapan, uygulayan insanlardı.
Eğitimde fırsat eşitliği mutlak surette sağlanamasa da, onların maruz kaldığı düzeyde bir eşitsizliğin ortadan kalkmış olduğu, bilgiye erişmenin yeni ve farklı imkânlarının oluştuğu şartlarda, buna rağmen—deyim yerindeyse mazeretsiz ve kasıtlı bir surette—cehalete taraftar ve talip olan, bilgiye ulaşmayı reddeden, önyargısını son yargı addeden, farklı bakış açılarını zenginlik ve imkân değil varoluşu için bir tehdit olarak algılayan insanları ‘ârif’ olarak tanımlamak elbette gerçek âriflere haksızlık ve hatta hakarettir. Böyleleri, ulaşması mümkün olduğu halde bilgiyi reddediyor ve sevmiyor. Hem tembel, hem saygısız. Doktor dövmeyi mârifet zannedende hangi irfandan söz edebiliriz? Yahut, siyaseten tercihi tercihiyle aynı değil diye memleketin belki en güzide nöroşirurji profesörünü ‘hain’ diye niteleyenden? Veyahut uzmanlık alanı Abdülhamid dönemi olan bir tarih profesörüne, ezberini bozan iki doğru bilgiyi verdi diye “Okumuşsun ama adam olamamışsın. Öğren de gel!” kabalığıyla konuşan birileri midir ‘ârif’ olanlar?
İlim ehlinin böyleleri nezdinde kıymet bulmasının tek bir şartı var: onlar kahvehane köşelerinde okey oynarken ders çalışıp, üstüne onlarca sene okuyup, üstüne gurbet diyarlarda master ve doktora yapıp, sonra onlarca kitap ve makale için dirsek çürütüp, günün sonunda onların kahvehane köşelerinde kırk senedir söylüyor olduklarını en sonunda kavradıkları ‘hakikat’ olarak teyid ve tasdik etmeleri…
İlmi olmasa da ilim edinme potansiyeli olan ve her hâlükârda ilme hürmeti elden bırakmayan âriflerimiz vardı ve ihtimal ki bugün yine öyleleri var. Ama cehaletini, hele ki kabalığını, hele ki lümpenliğini ‘irfan’ diye pazarlamaya kalkışan da haddini bilsin lütfen. Birilerince ‘âlim değil ama ârif’ diye sırtı sıvazlanıp, iyice şımarmasın, pervasızlaşmasın.
Hayatım boyu elitizmin karşısında oldum, ‘ehliyete’ saygım olmakla birlikte bunu ‘uzman despotizmine’ gerekçe kılmaya çalışanlardan da hazzetmedim. Ama cehaletin despotizmi çok daha tehlikeli. Doğru, elitizm kötü, ama popülizm onunkini mumla aratacak kötülükte.
Aradığımız irfana oralarda hiç ulaşılamıyor…
Yazarlar
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları












































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.10.2025
25.09.2025
19.09.2025
11.05.2025
28.03.2025
26.12.2024
24.12.2024
12.12.2024
23.10.2024
26.09.2024