Metin Karabaşoğlu
O meşhur söz nefis, heva, hevesler, hesaplar ve asabiyetler işin içine karıştığında insanların hem doğrulardan hem de doğruyu söyleyenlerden rahatsız olacağını ifade sadedinde tekraren söylenip durur. Neredeyse dillere pelesenk olmuş haldedir bu söz: “Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar.” Sözün verdiği mesaj bellidir: Doğruyu söyleyen, alkış ve takdir beklemeden, bilakis bir risk aldığını bilerek onu söylemelidir. Çünkü insanlar hoşuna gitmiyor, işine gelmiyor, aleyhine görüyorsa, doğruyu kabul ve teslim etmek yerine, doğruyu söyleyeni suçlamayı ve aralarından uzaklaştırmayı tercih ederler.
Bu söze dair bir soru epeydir peşimi bırakmıyor: Kendisine doğrular söylendiğinde ortalama insan tepkisinin ne şekilde olacağına dair bir öngörüyü ifade eden bu sözde yanlış yapan taraf, sadece kendisine doğrular söylenen kişiler midir? Gün geçtikçe, bu sözde tarafların hepsinin de hatalı olduğu yönünde bir kanaat bende daha ağır basar hale geliyor.
Doğruyu söylediği için bir köyden, ikincisinden, üçüncüsünden derken tâ dokuzuncusundan dahi kovulan kişi, çokça kullanılan bir mecaz olarak ‘onuncu köy’e vâsıl olduğunda herhalde hoşâmedîler, davul-zurnalar ile karşılanacak değildir. İhtimal ki, doksandokuzuncu köyde de onu karşılayacak olan, aynı kovulma akıbetidir. Çünkü burada asıl sorun, doğruları söyleyen kişide veya doğruların kendisine söylendiği kişilerde değildir; mekândadır, ortamdadır, yerdedir. Çünkü köy, çoğulluğun, çok sesliliğin ve renkliliğin değil; tek-tipliğin, tek rengin, tek sesin ve asabiyetin temekkün ettiği yerdir. Orada geçer akçe, Nisâ 135. âyetinin istediği üzere ‘kendisi, anne babası ve akrabası aleyhine de olsa’ doğrunun izinde ‘adil şahitler olmak’ değildir. Bilakis köyde, “bize yarar mı, zarar mı getirir?” hesabı ve ekseriya “biz böyle gördük, böyle duyduk, böyle biliriz” muhafazakârlığı ile lehlerine görmedikleri sürece insanların doğruya karşı ayak diremekte ve konforlarını bozan doğrucuya aralarında yer vermemektedir.
Ancak, doğruyu söyleyenin de, dokuz köyden de kovulmasına mahal bırakmadan, daha ikinci veya üçüncü köyden kovulduğunda, ‘köy’ün doğruları söylemenin uygun mekânı olmadığını anlamış olması gerekir ve beklenir. Mesele doğruları söylemek ise, görünürde birbirine aykırı düşüyor gözükseler dahi ‘köy’lerin hiçbiri uygun mekân değildir. Ne birincisi, ne onuncusu, ne de binincisi… Doğruların ve doğruyu söyleyenlerin barınabileceği ortamlar, ancak şehirlerdir. Köyün tek-tipliğinin aksine şehirde herkese yer olduğu için, her fikir sahibi orada sözünü söyleme imkânına erişir. Maamafih, şehirde de köyden gelenler az değildir; ama ne herhangi bir köy, ne de farklı köylerden gelenlerin tamamı şehre hâkim olup onu tek ses ve tek rengin tahakkümüne sokabilir (faraza böyle yapmaya muktedir olsalar, orası şehir olmaktan çıkar zaten; büyük bir köye dönüşmüş olur). Şehir, tek-tipleşmenin, tek sesliliğin, tek renkliliğin baskın gelemediği kadar geniş ve büyük yerdir. Öyle ki, köyden geleni de, kendi sesini boğmaya asla mecbur ve mahkûm etmeden, başka seslere kulak verecek yahut onlara saygı duyacak şekilde terbiye eder. Şehirde belli bir anlayışın en fazla ‘mahalle’si olabilir; ama şehrin mahalle ve sokakları dahi herkesin girmesine her zaman açık mekânlar niteliğindedir.
Velhasıl, “Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar” sözü üzerinden, bir ‘köy’ ve ‘şehir’ dikotomisi geliştirmek ve gerçek anlamda nereye köy, nereye şehir denilebileceğini kestirmek mümkün.
Bir sabit fikrin, ideolojinin, tarzın, yöntemin, inancın tahakkümü altında olan; gelenek ve itiyadların yeni veya farklı olanı—doğru ve daha iyi dahi olsa—tehdit olarak görüp ya boğduğu yahut kovduğu her yer, her ortam, her mecra, her mekân entellektüel anlamda bir ‘köy’ niteliğindedir. İsterse bu diyar, mecra, topluluk, cemaat vs. içinde milyonları barındırıyor olsun, durum budur.
Buna karşılık, herkesin bir fikrinin olduğu, ama hiç kimsenin hakikati kendi tekelinde görmediği ve onu ancak kendisinin temsil ettiği iddiasına girmediği, dolayısıyla yeni ve farklı bir söz yahut yaklaşımın sahibinin ‘kovulmayıp buyur edildiği’ mekân, mecra ve ortamların hepsinde ‘şehir’ tadı, niteliği ve havası bulunmaktadır—isterse o mecranın sakinleri otuz, elli veya yüz yirmi kişiden ibaret olsun.
Velhasıl, doğruya talip olan, kendisine ‘köy’lerde muhatap aramak yerine, ‘şehrin’ sâkini olmayı tercih etmeli. Hangi ‘köy’den gelirse gelsin, ‘şehirli’ olmayı seçmeli.
Bunu, uzun seneler önce bir ‘köy’den kovulmuş, ama doğru olduğuna inandığı şeyleri söyleyeceği ikinci bir ‘köy’ arayışına girmemiş biri olarak söylüyorum. Bir fikri olan ve doğruları söylemek isteyen herkes ‘kimsenin kovamadığı yer’de şu güvenceyle yaşamayı seçmeli:
“Beni kimse kovamaz, çünkü ‘şehir’de yaşıyorum.”
Yazarlar
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları


























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.10.2025
25.09.2025
19.09.2025
11.05.2025
28.03.2025
26.12.2024
24.12.2024
12.12.2024
23.10.2024
26.09.2024