Metin Karabaşoğlu
Çocukluğumun ve ilk gençlik yıllarımın geçtiği küçük Ege şehrinde, içinde doğup büyüdüğüm çevrede özellikle erkekler arasında beş vakit namaz kılanlar sayıca azınlıktaydı. Cuma namazında dahi kahvehanede oturanların sayısı camidekilerin sayısına neredeyse eşit olurdu. Buna karşılık oruç, daha yüksek bir katılımla eda edilen bir ibadetti.
Velhasıl, ‘mütedeyyin’ bir ortamda olduğumuz söylenemezdi. Ama dinin ibadetle ilgili emirlerini yerine getirmede problemli bu insanlar, amel ve ibadetteki bu zaaflarına karşılık kendilerini tereddütsüz ‘Müslüman’ olarak görürlerdi. Öyle ki, birisi onları ‘Müslümanlık’ kapsamından dışlayan herhangi bir söylemle karşılarına çıksa, herhalde bunu hayatlarında işittikleri en ağır hakaret addederlerdi.
Neyse ki, karşılarına öyle biri çıkmamıştı. Gerçi mahallemizde dinî tutumu belli bir siyasî tercihe endeksleyen birkaç kişi vardı, ama Ege’nin huyundan mı suyundan mı bilmem, onların dilinden dahi böyle bir söz sâdır olduğuna hiç şahit olmamıştım. Sadece, bu az sayıda kişinin tercih ettiği siyasî eğilimin lideri durumundaki kişilerin kendilerine oy vermeyen insanları ‘patates Müslümanı’ diye küçümsediklerini duyuyorduk. Büyüdüğüm çevredeki en mütedeyyin kişinin, dışlayıcı bulduğu bu söylemi tasvip etmediğini biliyordum. Dahası bu söylemi dinin siyasete âlet ve tâbi kılınmasının olumsuz sonuçlarının bir örneği olarak görüyordu.
İşe bakın, onların tasvip etmediği bu ifade ve söylem, ilerleyen yıllarda işiteceğim bir tanımlama yanında, yine de yumuşak kalıyormuş. Zira bu ifade, hallerini küçümsemesine rağmen muhatapların ‘Müslümanlığına’ asla lâf etmiyor, sadece bunun kendileri lehine bir ‘siyasal eylem ve tercihe dönüşmesi’ beklentisini içeriyordu.
‘Müslüman,’ ‘Türkiye Müslümanları,’ ‘bu ülkedeki Müslümanlar,’ ‘ey Müslüman!’ gibi ifadelerin kendisini Müslüman olarak gören kişilerin sadece bir kısmını tarif için kullanıldığına, doğup büyüdüğüm diyarda değil, ilk kez İstanbul’da şahit oldum. Bu ülkede belli bir siyasî tutum dışındaki insanları ve neticede toplum ekseriyetini ‘Müslümanlık’ kapsamı dışında gören hayli ötekileştirici ve dışlayıcı bir söylemdi bu. Fakat o tarihlerde, bir açıdan, zemin buna müsait sayılırdı. Kaddafi’nin ‘yeşil devrim’inin henüz kararmadığı yıllardı. Ziyâü’l-Hak’ın askerî darbesinden ‘şeriat’ umuyorlardı. Hele İran’daki halk devrimiyle, ayranlar iyice kabarmış durumdaydı. İşte bu şartlarda, fakültede aynı anfide ders gördüğümüz, bir kısmı belli bir siyasî partiye gönül vermiş, bir kısmı ‘partileşme’yi anlamsız bulup aklına ve gönlüne ‘İslâmî devrim’ hayalini koymuş ‘İslamcı’ kardeşlerimizden sıkça bu ifadeleri duyardık. ‘Müslüman’ın tanımını ancak inandığı dini fiilen yaşadığını düşündükleri kişileri kapsayacak şekilde daraltıyor; böylece bu toplumun çoğunluğunu ‘dinî alan’ın dışına itebiliyorlardı. Bununla da kalmayıp, Mısır ve Pakistan’da evvelki onyıllarda üretilmiş bazı kavramları ithal ederek, bilhassa siyaseten kendilerinin yanında hizalanmayan insanları ‘tevhidî’ dünya görüşünün karşısına ve ‘modern Cahiliye’nin yanına yerleştirenler dahi vardı. Güya “Biz Müslüman mıyız?” diye başlayan sorgu, bazan açık bazan zımnen söylendiği üzere, “Siz Müslüman değilsiniz” yargısına varıp dayanmaktaydı.
Benim bu tutuma açık bir itirazım vardı. Çünkü ‘Müslüman’lığına lâf söyletmeyen ‘demokrat’ bir ailede büyümenin ötesinde, onbeş yaşında hayatın önüne koyduğu seçenekler içerisinde ‘dini siyasete tâbi kılan’ yaklaşımları reddeden bir dindarlıktan yana tercihte bulunmuştum. Dindarlığı bir siyasî tercihe indirgemek ve siyasî tercih üzerinden kişilerin ‘Müslümanlığı’ üzerine yargıda bulunmak, karakterini ve düşünüşünü örnek alınmaya değer gördüğüm Bediüzzaman Said Nursî’ye “Şeytandan ve siyasetten Allah’a sığınırım” dedirten şeyin ta kendisiydi!
Gelin görün ki, sonraları kendisini faşizmin en derin çukurlarında dolaşırken göreceğimiz bir şairden işittiğim şekilde, bu ülkedeki seçimleri gerçekte toplumun ne kadarının ‘Müslüman’ olduğunu ortaya çıkaran olay olarak gören hatırı sayılır bir kitle vardı. Benim tercih ettiğim çizgi ise, dinin toplumun her kesimini kuşattığı ve belli bir siyasî tercihe indirgenemeyeceği; dini belli bir siyasetin tekeline alan yaklaşımların siyaseten sonuç almak adına en büyük zararı dine verdiği ve vereceği düşüncesindeydi. Kimsenin siyasî tercihi üzerinden insanların ‘Müslümanlığını’ ölçmeye haddi ve hakkı yoktu. Ve elbette, tekfirciliğe de… Ve dinin davetinin kapsama alanı, hangi yelpazeden olursa olsun, bütün kesimleriyle toplumun tamamıydı. Fıtrat ile Kur’ân, insaniyet ile İslâmiyet arasında açık ve kesin bir bağ vardı; dolayısıyla, geçelim kendisini ‘Müslüman’ olarak tanımlayan insanları dışlamayı, kendisini bu tanımın dışında gören insanlarda dahi bir ‘Müslüman potansiyeli’ görmemiz gerektiğini düşünüyorduk. Velhasıl, günahıyla sevabıyla yaşadığı hayatta kendisini ‘Müslüman’ olarak gören kişileri dinin alanından dışlayan ve neticede ‘tekfirciliğe’ varan bir tutum kabul edilemez olduğu gibi, kendisini dinin dışında gören kişileri dahi dinî davetin kapsamı alanı içinde görme durumundaydık. Bu davetin yerli yerinde olması için ise, dine siyasetin gölgesini düşürmek değil, bilakis siyasetin dine gölge etmemesini sağlamak ve dini siyasetin üstünde bir değer olarak korumak gerekiyordu.
Ne var ki, zuhurundan geç bir vakitte haberdar olduğum bu dışlayıcı söylem, ilk kez duyduğum yıllardan bugüne geçen kırk küsur senelik zaman zarfında, varlığını sürdürmenin ötesinde daha da şiddetlenmiş gözüküyor. Öyle ki, Bediüzzaman’a mensubiyet ifade eden bazı kişi ve grupları dahi etkisi altına alacak derecede…
Oysa Bediüzzaman’ın genel olarak tekfirci tutumların haksızlığı, zalimliği ve din açısından zararları üzerine söyledikleri bir yana; ‘siyaset üzerinden tekfir’e asla razı olmadığını biliyoruz. “Şeytandan ve siyasetten Allah’a sığınırım” dedirten şeyin, tam da böyle bir ‘siyaseten tekfir’ örneğiyle karşılaşmak olduğunu defaatle ifade ediyor zaten. Musa Bigiyef ile Mustafa Sabri arasında tartışma konusu olmuş bir husus kendisine sorulduğunda ise onu “Bazan kelam küfür görünür, fakat sahibi kâfir olmaz” derken görüyoruz. Böylece, bir insana bir sözü veya eyleminden dolayı küfür isnad edebilmek için, o söz ve eylemin ancak küfür kastedilerek söylenmiş veya yapılmış olması gerektiğine dikkat çekiyor Bediüzzaan. 1921-23 arası şartlarda yazdığı Sünuhat’ta kelam ve fıkhın kavramları içerisinde tekfirciliğe karşı yaklaşımını ifade ederken düştüğü “Tekfire çabuk cür’et edenler, düşünsünler!” notu ayrıca manidar…
Öyle ki, teorik ve ilkesel düzlemde ortaya koyduğu dışlayıcılığa ve tekfirciliğe karşı dikkat ve rikkate davet eden bu yaklaşımı, uygulamada da örneklendiriyor Bediüzzaman. Hukuksuz bir şekilde sürgünlere ve hapislere maruz kaldığı tek parti dönemindeki din karşıtı bunca icraata rağmen, onun bu dönemin tek partisine oy veren herkesi ‘dinin karşısına’ konumlandırmaması bilhassa dikkat çekici. Bir mü’min ve bir âlim olarak bu icraatlara onay vermesi elbette sözkonusu değil. Ancak gerçekleştirilen bu din karşıtı uygulamaları karar ve icra mevkiindeki belki yüzde beşlik kesim bile isteye gerçekleştirirken, bunun üzerinden o partiye oy veren herkesin ‘din karşıtı’ olarak tanımlanamayacağı yaklaşımını ortaya koyuyor Bediüzzaman. Fıkıhta ‘cehalet özrü’ diye tarif edilen kavramları gözeterek, din karşıtlığını bile isteye destekleme durumunda olmayan yüzde doksanbeşi ‘İslâm’ın dışına iten’ bir yaklaşımı özellikle reddediyor (bkz. Emirdağ Lâhikası, II, 147 no’lu mektup). Bu hassasiyetine rağmen 1948’de çıkarıldığı Afyon mahkemesinde savcı kendisini tekfircilikle suçlamaya kalkıştığında, onu şu cevabı verir halde görüyoruz: “Said’i bilenler bilirler ki, mümkün olduğu kadar tekfirden çekinir. Hatta sarih küfrü bir adamdan görse de, yine te’vile çalışır, onu tekfir etmez.” (Öte yandan, onun ‘küfr-ü inadî’ ve ‘küfr-ü meşkûk’ ayrımı yaparak ve ‘kabul-u adem/adem-i kabul’ ayrımlarını geliştirerek, inadına din düşmanlığı yapan çok az kesim hariç, inançsız insanları dahi iman davetinin muhatabı olarak gördüğünü belirtelim.)
Teorik ve ilkesel bir temele dayanan bu yaklaşım dahilinde Bediüzzaman’ın 1911’de siyasî tercihteki farklılık sebebiyle bir kısım insanları ‘dinsizlikle’ suçlamaya meyyal bazı aşiret mensuplarına cevaben söylediği şu söz ise, bir gerçeğin ifade olmasının ötesinde, kulaklara küpe olacak niteliktedir: “Hakikaten, bence, bir Müslüman neslinden gelen bir adamın akıl ve fikri İslâmiyetten tecerrüd etse bile, fıtratı ve vicdanı hiçbir vakit İslâmiyetten vazgeçemez.” Öyle ki, sözün devamından anlaşıldığı üzere, ona göre, bu toplum içerisindeki insanların ‘en sefih’ görüleni dahi fikren değilse bile kalbinin derinliklerinde İslâmiyete taraftardır.
Yakınlarda, bir vefat sebebiyle bunu bir kez daha tecrübe ettiğimizi düşünüyorum. Gördük ki, kendisini ‘dindar’ olarak konumlandıran insanların ‘öteki’leştirdiği bir siyasî ve ideolojik yelpazeden bir insanın iç dünyasında din ile kurduğu bağlar, görülenin çok ötesinde ve çok derin imiş. Vefatın akabinde işittiğimiz şahitlikler ve vasiyetler, bunu apaçık belgeliyor.
Sözün kısası, bu ülkede insanların din ile kurdukları ilişki, birilerinin çizdiği çerçeveye sığmayacak kadar çeşitlilik arzediyor ve ihtimal ki birilerinin ‘dindarlık’ adına sergilediği yanlışlar yüzünden başka birileri din ile ilişkisini daha gizli saklı bir düzlemde tutmayı yeğliyor. Dini tekelinde görmeye yeltenen bir partinin sergilediği yanlış ve haksız tutumlar yüzünden din ile arasında mesafe oluşan veya mesafesi açılan insanların varlığına karşılık, yapılan araştırmalarda toplumun büyük çoğunluğunun kendisini hâlâ ‘Müslümanlığın’ içinde gördüğünün tesbit edilmesi de bunun teyidi. ‘Türkiye Müslümanları,’ Müslüman kelimesinin kapsama alanını daraltan insanların düşündüğünden çok daha fazla. Onlar her yerde ve dolayısıyla Müslümanlığı hiçbir parti temsil etmiyor. Bilakis her partinin içinde dinin müntesipleri ve sevenleri var.
Durum buyken, dini belli bir siyasetin güdümüne sokan, dahası bir siyasî partiye taraftarlık üzerinden ‘Müslümanlık’ ölçen tutumlar topluma, insana, ama özellikle dine karşı bir kötülük niteliğini taşıyor.
Siyasetini seven, sonuç almak adına bunu yapabilir. Ama bu, dinini gerçekten sevenlerin yapacağı ve kendisine yakıştıracağı türden birşey değil. Din, hangi yelpazeden ve siyasî eğilimden olursa olsun herkesin değeri.
O halde, kendisini ‘dindar’ olarak tanımlayan insanlar dinin ‘sahibi’ değil ‘tâbii’ olduklarını bilmeli ve dinin emrettiği adalet ve merhamet ilkeleriyle konuşmayı öğrenmeli…
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
































































































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.10.2025
25.09.2025
19.09.2025
11.05.2025
28.03.2025
26.12.2024
24.12.2024
12.12.2024
23.10.2024
26.09.2024