Metin Karabaşoğlu
Bu yazıyı, on yıl önce, Eylül 2014’te bir dergi projemiz için kaleme almıştım. Projeyi hayata geçirmemiz mümkün olmayınca, yazı da öylece bilgisayarımdaki dosyalar arasında kaldı. Meğer yayınlamak bugünlere nasip olacakmış!)
“Kader ilim nev’indendir” sırrını hatırlatan bir süreçti olup biten. İçeride olanın bir türlü bilemediği, ama dışarıda olanın az biraz basiretle dahi pekâlâ görebildiği bir seyirde cereyan ediyordu herşey.
“Kader ilim nev’indendir” derken, yokuş aşağı giden bir araba ile yokuş yukarı giden bir araba örnek verilirdi hani. Biri kendi şeridinde giderken, öbürü inadına karşı şeritte giden… Tepeden yola bakan biri, ters şeritte giden kendi şeridine geçmediği takdirde muhakkak bir kazanın olacağını öngörür, dahası iki aracın hızına bakarak bu kazanın hangi virajda vuku bulacağını bile söyleyebilirdi. Elbette, o kazanın olma sebebi, o adamın öyle söylemesi değildi; kazanın sebebi şerit ihlali idi ve o adam bu gidişatı gördüğü için kazayı da öngörebilirdi.
‘Kutlu amaç’ uğruna “Her yol mübah” dedikten sonra “Her şerit benim olacak” aşamasına geçmekte hiç de zorlanmayan bir yapının, şerit ihlali konusundaki o kadar uyarıya kulak tıkayıp, yolun bir yerinde ve virajların birinde o kazayı yapıp arabasını uçuruma yuvarlayacağını görmek için ermiş, derviş, velî, mehdi, mesih filan olmak gerekmiyordu velhasıl. Dışarıdan bakabilen herkesin az biraz basiretle pekâlâ görebildiği bir gerçekti bu.
Dahası, şeridini ihlal ederek yokuş aşağı giden o arabanın artık freninin de patlamış olduğu gerçeğiydi. Nicedir söylüyorduk, “Ne olacak bu cemaatin hali?” diye soranlara: “Freni patlamış halde yokuş aşağı giden bir kamyon görüyorum.” Araç yokuş aşağı freni patlamış halde giderek hız kazanır ve kontrollü şekilde durdurulması gitgide daha da imkânsız hale gelirken, uyarılara bu bakımdan da kapalıydı kulaklar. Uyarılara açık olsalar hem şerit ihlalinden vazgeçer, hem de bir kaçış rampasına direksiyon kırıp arabayı o şekilde durdurarak ‘durup düşünme’ aşamasına geçerler idi belki. Ama hayır! Harfe değil rakama, söze değil sayıya değer verilen ‘âhir’ zamanda ‘niceliğin egemenliği’ne kendini bu kadar kaptırmışken daha fazla ‘hız’ı daha fazla ‘başarı’ olarak algılatan basiret körlüğü, bu hız artışını bir felâketin habercisi olarak göreceği yerde ‘başarı’nın, daha da fazla ‘başarı’nın nişanesi olarak algılamayı tercih ediyordu. Böyle olunca da, “Aman dikkat! Aman şerit ihlali! Aman frenler çalışmıyor!” diye mü’minâne bir şefkat ve de insaniyetin gereği bir rikkat ile feryad u figân ederek dışarıdan yaptığımız uyarılara karşılık, kamyonun içinde ve üstünde olanlardan “Hasetlerinden öye diyorlar. Bizi çekemiyorlar. Gerçeği göremiyorlar” psikanalizleriyle birlikte “Hızlı! Daha da hızlı!” tezahüratını işitiyorduk yalnızca.
Eh, durum böyle olduktan sonra, “Olacak olan, olur” kabilinden Wittgenstein-vari derin filozofik analizler gibi okunurdu bütün yazılanlar ve sözlenenler.
Olmuştu işte. Olacak olan, oluvermişti.
İşin garibi, ‘olacak olan olduğu’ halde dahi gerçekliğin reddi, hiçbir şey olmamış aymazlığı, canı yanan erkek çocuklarınkine benzer ‘acımadı ki’ inkârcılığıydı. Halbuki göz de, akıl da, acı da, olanın farkına varmak ve yanlışından çıkıp adımını doğrultmak için rahmânî imkânlardı.
Ama olmuyordu işte. Zira, seneler önce bir dizi tecrübenin bana öğrettiği basit iki gerçek, burada da geçerliydi: (i) Kendisine hiç yardım etmeyene, sen asla yardım edemezsin. (ii) İçinden gelmeyene, dışarıdan yaptıramazsın!
* * *
Durum ne yazık ki buydu. Ama nasıl bedenimizdeki hastalığı anlayalım diye bize türlü çeşit semptom, acı ve ağrılarla mesaj gönderiyorsa Rabbimiz, burada da arızayı, marazı, problemi tesbit için o kadar imkânı var ettiği halde, örneği olmayan bir asabiyet bütün bu mesajları devre dışı bırakıyordu. Ne de olsa, ‘örnekleri kendinden bir hareket’ idi onlarınki. Başkalarına önce öyle, sonra böyle olmuş olabilirdi; ama onlar farklıydı, başkaydı, bambaşkaydı. Bilmiyorlardı; aslında böyle düşünmek dahi tarih boyunca binlercesi zuhur etmiş böylesi hareketlerin ortak özelliklerinden bir diğeriydi. Ama güya ‘örnekleri kendinden olan’ bir hareket, başkaca hareketler örnekliğinde anlaşılmaz, başkaca hareketlerin akıbetinden onun da akıbetine dair bir hisse düşülemezdi onlara göre. Bilakis, önderinin bir vakit kamyon yine bir duvara vurduğunda söylediği gibi, “Ne sadece dün, ne bugün, ne de yarın” olan, bilakis ‘bütün bu zamanların hepsine sözünü geçirme konumunda bir sahibü’l-vakt’e dair destanlar yazmakla meşguldüler.
Ama ah, keşke ‘örnekleri kendinden’ olmak yerine, olan bitenden örnek alan olabilseydiler… Ah keşke kendilerini başkalaştıran bir teoloji veya hatta eskatoloji üretmekle meşgul olmak yerine, toplumların, toplulukların kaderine dair sosyolojiden, siyaset biliminden, sosyal psikolojiden; din adına varolan toplulukların imtihanına dair de kıssalardan ve hadislerden birer hisseye kendilerini açık tutabilseydiler… Keşke ‘ben’leri ‘biz’de buluşturmakla imtihanın bitmediğini; “Otuzuncu Söz”ünde Bediüzzaman’ın ısrarla dikkat çektiği üzere aslolanın ‘Ene’den ‘Hüve’ye bir yol bulmak olduğunu; aksi takdirde ‘ben’ terkedilse bile bu defa ‘asabiyet-i nev’iye ve milliye’ suretinde ‘ben’ enâniyetinden daha belalı bir ‘biz’ asabiyetinin zuhur edebildiği gerçeğini görebilseydiler…
Görseydiler, nefsini unuturken kollektif bir nefs-i emmâre üretmenin pekâlâ başa gelebilen bir bela olduğunu…
Görebilseydiler de, mü’min kardeşlerinin onlara yönelik tatlı sert uyarılarını haset psikanalizlerine meze edecek yerde, bir manevî/cemaatî tedavinin ‘ameliyat-ı cerrahiye’si olarak değerlendirebilseydiler. Hem, o pek de meftûnu oldukları övgülerdeki gönül çelen, kalp çalan ‘anestezi’ye de uyanabilseydiler keşke.
Ama bünye ‘biz’ asabiyetiyle mâlûl hale gelip ‘ben’den vazgeçenler ‘örnekleri kendinden bir hareket’in ‘biz’ kibriyle sarhoş olduğunda, görülemiyordu bunlar. Bilakis, maddî bünyede immun sistemi bozulduğunda yaşananların bir benzeri burada yaşanıyor; bünye, öven ‘mikrop’ları gönül rahatlığıyla içine kabul ederken, uyaran ‘antikor’ları ve ‘akyuvarları’ habire öldürüyordu!
Durum bu noktaya gelmiş iken, sonuç olan şeyden başka ne olabilirdi ki?
* * *
Âlemlerin Rabbi, geçmiş ümmetlerin akıbetiyle, en başta bizi uyarıyordu oysa. Bir tarih kitabı değildi Kur’ân. Onda ‘düne dair’ ne varsa, esasen ‘bugün için’di. ‘Onları’ anlatırken de ‘bize’ konuşuyordu âlemler Rabbi.
Allah’tan gelen âyetlerin sadece zâhirine odaklanarak sapanlar, âyetlerin zahirini inkâr ve iptal eden bir bâtınîlikle sapanlar; ruhsuz bir ‘şeriat’ vurgusuyla savrulanlar, şeriatsız bir ‘ruh’ vurgusuyla savrulanlar; seçmeci bir anlayışla, gelen vahyin özündeki bütünlüğü ya öyle ya böyle yitirenler; tevillerle kendi yorumunu dinin merkezine yerleştirenler… daha nice şeyle ‘onları’ anlatırken Kur’ân, asıl ‘bize’ konuşuyordu. Dahası, “Ben ateştenim, o topraktan” seçkinciliğiyle isyana kalkışan İblis’i anlatırken dahi bize konuşuyordu.
Dünyalık yüzünden yozlaşma, güç karşısında eğilerek yozlaşma, hakikati şartlara göre eğip bükerek yozlaşma âyetlerin de, hadislerin de bizi uyardığı konulardı.
Hiçbirimiz masûn değildik bu tehlikeden. Hiçbirimizin bu sınanmalardan muafiyeti yoktu. Dolayısıyla, “bize dokunmaz” güveni değil, “aman bize dokunmasın” dikkati lâzımdı bize. “Biz başkayız” emniyeti değil, “Bize de çıkabilir” endişesi yakışmalıydı bize.
‘İlkesel’ açıdan bakıldığında, durum buydu. Ama ‘ilişkisel’ bakmaya bizi sevkeden bir nefsimiz vardı. ‘İlke’yi işine göre yorumlayan; ‘lehine’yse sahip çıkan, ‘aleyhine’ ise iptale kalkışan bir nefis… Asabiyetle, iradenin kontrolünü aklın elinden alan bir nefis…
Böylesi yozlaşmalara karşı ise, yine Kur’ân, yine hadis, rehberimiz ve muhafızımız idi bizim. Meselâ ne diyordu o derin dersler yüklü kısacık sûre-i Asr? ‘Hüsran’ yaşamamak için, iman ve amel-i salih ile beraber, ‘tevâsav’ diyordu bize. Birbirine hakkı tavsiye etmeye ve yine birbirine sabrı tavsiye etmeye çağırıyordu bizi. ‘Tavsiyeleşme’ye yani. Bir tarafın hep tavsiye eden, diğer tarafın hep tavsiye alan durumunda olduğu bir ast-üst ilişkisine değil… Bilakis, “Mü’minler ancak kardeştir” eşitliği içinde, özellikle içerisinde kendisinin olduğu durumlarda ‘ilişkisel’ nefsin haktan bizi alıkoymasına karşı ‘dışarıdaki’lerden ‘ilke’ye dair ‘tavsiye alma’ya… İçinde kendimizin olmadığı durumlarda da, içinde olanlara ‘ilke’yi tavsiye etmeye… Dokunulmaz olan yoktu aramızda, imtihan herkes için geçerliydi. Dolayısıyla herkesin, her kişinin, her topluluğun tavsiyede bulunma sorumluluğu ve hakkı olduğu gibi, tavsiye almaya da ihtiyacı ve mesuliyeti vardı.
Ve yine bu yüzden Peygamber aleyhissalâtu vesselam mü’mini ‘mü’minin aynası’ olarak tarif ediyor; yaptığımızın isabetini sair mü’minlerin yüzlerindeki ifadeden, kalblerindeki ve akıllarındaki mukabeleden hareketle okumaya bizi davet ediyordu. Meşhur hadisin bildirdiği üzere, ‘yetmişiki fırka’ saparken sapmayanların ümmet aynasında birbirini seyredebilenler olması ne kadar da manidardı…
* * *
Manidar bir hadisti bu. Kurtulan ‘yetmişüçüncü’yü, ‘hiye’l-cemâa’ diye tarif etmişken Peygamber Efendimiz, buradaki ‘cemaat’le de ümmetin içinden küçük bir grubu değil, ümmetin çoğunluğunu kastediyordu. Lâkin, bindörtyüz yıldır niceleri, “Yetmişüçüncü biziz” iddiası ve kibriyle yetmişikiden birine dahil olmuşlardı. Oysa bizi kurtulan ‘yetmişüçüncü’de tutacak olan, hakikati yalnız kendi gördüğümüzden ibaret bilmemek, kendimizden menkul bir ‘seçilmişlik’ zannıyla ümmet suyuna bir türlü dalamayan bir yağ olmaya girişmemekti.
Gelin görün ki, kendisini seçilmiş başkalarını sıradan, kendisini kurtarıcı başkalarını kurtarılmaya mahkum, kendisini hassasiyet zirvesi başkalarını lâkaytlığın esiri… görmenin garip, menhus bir lezzeti vardı. Niceleri o lezzet yüzünden helalleri bile haram eden marazî bir ‘hassasiyet’ üretmiş değil miydi? Niceleri, sırf o ‘kurtarıcılık’ vehmine fetva bulabilmek için “Herkes helâke gidiyor, söylüyoruz, farkında değiller” söylemi üretmemiş miydi? Sakalın santimetresinden bıyık ile dudak arasındaki mesafenin milimine, kıyamda iki ayak arasındaki ‘ideal’ mesafeden pilavda ve börekte kullanılan yağın markasına, sol göz hariç yüzü de ‘tesettür’ kapsamına almaktan başörtüsünde hangi renginin caiz olduğuna, gömleğin yakalı mı yakasız mı olacağından pantolon içine mi dışına mı alınacağına… böyle türlü çeşit sözümona ‘kriter’lerle kutlu şeriatın o geniş ve herkese açık ‘cadde-i kübra’sını sadece bizim gibilerin girebildiği daracık bir patikaya dönüştüren imtihanı, asırlar boyu niceleri yaşamıştı.
Onların akıbetine bakılsa ve meselâ ‘gerekmeyen yerdeki’ hassasiyetin ‘gereken yerde dahi’ duyarsızlığa savrulma riski içerdiği görülse; aslolanın ümmetin umumî tercihine, ‘sevad-ı âzama’ ittiba olduğu görülse ve üç-beş hususta ekstra hassasiyet üzerinden zaten baştan arızalı ‘seçilmişlik’ algısına bir de hormonlar zerkedilmese, akıbet böyle olmazdı belki.
Ama zordu bu. Bediüzzaman’ın ‘fena fi’l-ihvan’ı ‘fena fi’ş-şeyh’ten daha büyük bir mertebe ve daha ağır bir imtihan olarak tarif etmesindeki sırra binaen zordu. Kendisinden yüksek gördüğünde fani olmaktan çok daha zoru, kendisinin eşiti olan, hatta nefsin belki kendisinden geride gördüğü iman kardeşlerinde fani olabilmekti. Ama ‘vasat bir ümmet’ sırrı işte böyle gerçekleşiyordu.
* * *
Bu sırra dahil olabilmek için bir dizi meseleyi halletmiş olmak gerekiyordu ama. En başta, ‘ihlas’ denilen sırrın ‘sonuç’a değil, ‘yol’a baktığı; ‘amaç’ kadar ‘araçlar’ın da sıhhatini istediği gerçeğini kavramış ve hazmetmiş olmak gerekiyordu. ‘Başarı,’ dünyalı Batılı akıl için ‘isabet’ delili olabilirdi; ama Kur’ân sonucun Allah’ın elinde olduğunu, bize düşenin ‘yola düşmek’ ve ‘yolda usulsüzlüğe düşmemek’ olduğunu öğretiyordu hep. Ne sonuca ulaşmak, ne de amacın yüceliği yeterli idi. Bilakis, sonuca ulaşamasak da süreçte doğru olmakla yükümlüydük. ‘Amacın’ yüceliği, Allah’ın ve Resûlullah’ın razı olmadığı süflî araçlara meşruiyet kazandırıyor değildi.
Dolayısıyla şu rakam, bu sayı, gerçekleşen şu hedef ne dokunulmaz kılardı bizi, ne de sorgudan muaf. Protestanlar ‘başarı’yı Allah’ın rızasına delil görebilirdi belki, ama biz değil. “Kafama koydum mu yaparım; allem eder, kallem eder, başarırım; ama öyle ama böyle, bu iş olacak!” değildi bizim söylemimiz ve şiarımız. Toplanan deri, ulaşılan abonelik, açılan okul, kaydedilen öğrenci, gidilen ülke; bunlar ancak ‘yol’da ve ‘araç’ta isabet kaydıyla anlam taşıyabilirdi. O durumda dahi, ‘vestağfirhu’ sırrının bizi sürekli uyardığı, ‘başarı sarhoşluğu’ gibi, ‘gurur’ gibi ayrı bir sınanma vardı üstelik.
Demiyor muydu Bediüzzaman: “Cenâb-ı Hakkın rızası ihlâs ile kazanılır; kesret-i etbâ’ ile ve fazla muvaffakiyetle değildir.” Neden? “Çünkü onlar, vazife-i ilâhiyeye ait olduğu için, istenilmez, belki bazen verilir.” Bir de şu tarafı vardı: “Evet, bazen bir tek kelime sebeb-i necat ve medar-ı rıza olur. Kemmiyetin ehemmiyeti o kadar medar-ı nazar olmamalı. Çünkü bazen bir tek adamın irşadı bin adamın irşadı kadar rıza-yı ilâhîye medar olur.”
Bu cümlelerin hemen ardından, bir de şu cümlenin gelmesi ne kadar da manidardı: “Hem ihlâs ve hakperestlik ise, Müslümanların nereden ve kimden olursa olsun istifadelerine taraftar olmaktır. Yoksa, ‘Benden ders alıp sevap kazandırsınlar’ düşüncesi, nefsin ve enâniyetin bir hilesidir.”
* * *
Böyleydi de; ancak eklektisizmin, sinkretizmin, ezoterik bir eskatolojinin, anakronik bir historiyografinin ve bütün bunların beslediği kitlesel bir narsizmin tuzağına düşmez isek böyleydi. Aslolan biz değil, Kur’ân’dı. Aslolan bizim gelecek kurgumuz değil, Asr-ı Saadet gerçeğiydi. Bize düşen, Kur’ân’ın ve hadislerin ışığında ve Asr-ı Saadetin örnekliğinde ‘biz’i inşa etmekti. Bizim projemize göre Asr-ı Saadeti yeniden inşa etmek, hadislerin içerdiği hakikatin dengesini bizim kurgumuza göre şu veya bu yöne çekip çekiştirmek değil…
Heyhat! Aslolan ‘biz’ olunca, aynı hadisten ‘cihadsız’ bir din algısı üretmek de, ‘cihad’ın aşamalarını ve istediği ruh selametini yitirmek de pekâlâ mümkün olabilirdi. Diğer bir deyişle, hadis bizi dosdoğru, müstakim, dengeli bir mü’min olmaya davet ederken, aynı hadisin sonraki cümlelerini görmezden gelip sadece ilk cümlesinde kalarak ‘sinik’ bir Müslüman olmak da, önceki cümlelerden sarf-ı nazar edip sadece son cümlesine odaklanarak ‘radikal’ bir Müslüman olmak da pekâlâ muhtemeldi. “Düşmanla karşılaşmayı temenni etmeyin” diye başlıyordu hadis. “Cennet kılıçların gölgesi altındadır” diye de bitiyordu. Ve şöyle diyordu tam olarak bize: “Düşmanla karşılaşmayı temenni etmeyin! Allah’tan afiyet dileyin. Ancak karşılaşacak olursanız, sabredin. Bilin ki, cennet kılıçların gölgesi altındadır.”
Ama ‘amaç’ uğruna ‘araçlar’ ifrat ve tefrit uçlarında salınıyorsa eğer; amaç uğruna Amerika’da çoğulcu, Orta Asya’da tekçi olunabiliyorsa meselâ; bir tarafta ‘çok-kültürlülük’ pazarlayan diller başka bir yerde ‘Türk kültürünü her yere götürmek’ pazarlıyorsa şayet; hakikatin dengesinin yerini “amaç güzel, niyet iyiyse herşey mübah” diyen bir ‘postmodern takva’ almışsa eğer, sonuç bu olamazdı elbet.
Bilakis, gün gelip “Ben de Ebu Zer-ı Gıffârî gibi…” diyen bir dil, başka bir gün geldiğinde bu kez Emevîlerin bile kendisine yakıştıramadığı şeyleri ‘amaç için’ mübah bulur hale gelirdi. Yahut aynı gün içinde “Ebu Zer, verada Hz. İsa gibidir” hadisini görebilen bir dil; Ebu Zer’i kadı, hâkim, hakem, yönetici olmaktan men eden, Ebu Zer’in de harfiyyen uyduğu hadisi ise nedense unuturdu! İmtihan çetindi oysa. Kendisini hakikate göre inşa ile yükümlü idi mü’min. Hakikati kendine göre inşadan da o derece sakınmalı idi.
* * *
İş buraya gelince, çocukluğumdan bugüne gördüklerim ve duyduklarım bir film şeridi gibi diziliyordu birbiri ardısıra. Lise, üniversite, sonrası; hayatımın hiçbir diliminde Fetullahçılık denilen bu yapının içinde olmamıştım. Ama hayatımın her safhasında bu yapıdan insanlarla birbirine değmişti hayatlarımız. Sadece dört senelik üniversite günleri bile ne de çok söylüyordu o zamandan beri bana… İhtilal günlerinde duyduklarım, ağır aksak da olsa demokrasiye geçildikten sonra duyduklarım… Mü’min kardeşinin yanında duyduklarım, ehl-i dünyanın yanında iken duyduklarım… ‘Caiz’liğin üreticinin ‘hizmet’e ayırdığı ‘himmet’e endekslendiği garip usul-i fıkıh… Amaç uğruna ‘rüşvet’ düzeyinde hediyeye cevazdan öte teşvik, dahası ve daha nicesi…
Ama en çok da o unutulmaz BSN ‘izahı.’ 80’lerin ikinci yarısında, başlatılan yeni bir ‘irtica kampanyası’nda Milliyet gazetesi, Sızıntı dergisi sayılarında resim içine gömülmüş vecizelerin altındaki BSN’nin ‘Risale-i Nur müellifi Bediüzzaman Said Nursî’ olduğunu ‘ifşa’ ve ‘ihbar’ ettiğinde verdikleri o efsane cevap! Meğer o sözler Bediüzzaman Said Nursî’ye ait değilmiş de, Uşak’tan kendilerine vecizeler gönderen meraklı öğretmen Bedrettin S. Nail’e ait imiş! Bunun yalan olduğunu kendileri bildiği gibi, bu yalanı aşikâre bilecek milyonlar olduğunu da bildikleri halde böyle süflî bir yalana tevessül ve tenezzül… Dahası, işine geldiğinde ‘aidiyet’ten söz ettiği bir ismin hakikatli sözlerini işine gelmediği ilk fırsatta ondan başkasına ‘satıveren’ benzersiz el çabukluğu… Sözlerini (ç)aldıkları Bediüzzaman “Yalana asla cevaz yok” dediği, üstüne “Yalancılık, Sâni-i Zülcelâl’in kudretine iftiradır” diye uyardığı halde hem de. Bediüzzaman’ın talebesi Binbaşı Âsım Bey sırf yalan söylememek için “Yâ Rabbi, canımı al!” diye dua edip sorgu hakimliğinde öylece ruhunu teslim ederek ‘istikamet şehidi’ olduğu halde hem de…
Bununla birlikte, çokları hüsnüzannın sınırlarını zorlamayı tercih edecekti yine:
“Yalan söylüyorlar, ama bir hizmeti koruma ve sürdürme endişesiyle.”
“Yanlış yapıyorlar, ama niyetleri iyi, öyleyse anladıklarında yanlışlarını da düzeltirler.”
“Kabulü mümkün değil, ama biz şimdi alenî konuşursak fitne çıkar, ehl-i dünyanın tuzağına düşmüş oluruz.”
Bu hüsnüzan, bu ümit ve bu endişe bizi alıkoyar, en haklı uyarımızı bile en uygun zeminde en nazik şekilde iletmeye bizi zorlarken, o canipten gelen bitmez tükenmez ‘uzanamadığı ciğer’ analizleri ve haset psikanalizleri…
* * *
Bu hikâye, böyle diye diye 90’lara ulaştı ve ‘yeni milenyum’a varıp dayandı. Bir tarafta da, gözle görülür bir maddî başarı… Bir yanda da sonuç almaya endeksli şekilde bal damlayan diller, ‘diyalog’a ve ‘hoşgörü’ye dahil tahammülfersâ tekrarlar ile gelen analizler… Ama aynı zamanda kitaplara vurulan ‘sıfır beş’ damgalarıyla, erbabına mâlûm afarozlar, susturulan kalemler… O bal damlayan tatlı dilin ardındaki muktedir dişlerin ısırdığı mü’minlerin rikkatimize dokunan haykırışları, yüreğimizi hüzne boğan depresyonları… Ama o göz kamaştırıcı maddî başarıyla basireti bağlanmış nicelerine ‘yanlış giden şeyleri’ bir türlü anlatamayış. Bilakis, bir de onlardan gelen psikanalizler!
Sonuçta, ne istesek oluyor, neyi kafaya koysak gerçekleşiyor diye, ‘başarı’dan ‘rıza’ya yakîn devşiren bir ibtilâ ve nereyi ele geçirse ‘Hel min mezid/ Daha yok mu?” diye haykıran o asaletsiz iştiha…
Gaza yüklendikçe yıpranan manevî balatalar, zafer sarhoşluğu içinde arabanın dört bir yanından ve dahi yolun iki tarafından geldiği halde duyulmayan sinyaller ve uyarılar…
Sonuç?
Olup bitene bakınca, Paul Valery’nin “İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra yazdığı “Bugünkü Dünyaya Bakış”ta sözümona ‘galipler’e, bir tepeye oturup da kendilerine sormaya davet ettiği soru geliyor aklıma:
“Neye yarar?”
Aşınan değerler, incitilen hakikatler, yıpranan kutlu kelimeler… Din namına her cümlenin daha ortasında “Para isteme faslına ne zaman geçilecek?” sorusunu akıllara yerleştiren müptezellik… Ve geride hiçbir şey bırakmamacasına her değerin istismarı…
Neye yarar?
“Dünyayı Kurtaran Adam”ı bir Cüneyt Arkın filmi olarak izlerken acı da olsa bir gülümseme kalıyordu dudaklarda. Ama bu “Dünyayı Kurtaran Adamlar” senaryosundan geriye kalan, ‘acı’ sadece. Acı da olsa bir gülümseme değil; sadece acı.
Neye yaradı peki?
Kime yaradı?
Ya kimler ve neler zarar gördü bugüne kadar, kimler ve neler görecek bundan sonra?
* * *
Alâaddin’in meşhur hikâyesinde, sihirli lâmbayla saltanat kuran Alâaddin’den pek hazzetmeyen vezirin söylediği şeye gelip dayanıyor herşey.
Böyledir hayat: Gidişin, gelişin gibi olur.
Sihirle gelen, sihirle gider meselâ. Kem âlât ile kemâlât olmaz. Dönüşün değil, sönüşün muhteşem olur…
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKSUUDİLER UNUTMAK İSTİYOR AMA OLMUYOR 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
İlhan ÇETİNFiliz 22 gündür hayata tutunmaya çalışıyor... 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Süleyman YAŞARVatandaşın dövizini devlete dört katı faizle satıyorlar 26.07.2016 Tüm Yazıları
-
A.Turan ALKAN40 $, hem de ‘döge döge’ 15.07.2016 Tüm Yazıları
-
İhsan YILMAZÜmmetin ortak dili: İngilizce 13.07.2016 Tüm Yazıları
-
Bülent KORUCUÖzel haber bayramı 11.07.2016 Tüm Yazıları
-
Gökhan ÖZGÜNBen HDP’ye oy veriyorum… 28.06.2016 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLUYazmaya kısa bir mola veriyorum 17.04.2016 Tüm Yazıları
-
Cemil KOÇAKVe Türkiye ‘hayır’ diyor! 16.04.2016 Tüm Yazıları
-
Sema İZOLCennette de hendek var mı anne? 15.02.2016 Tüm Yazıları
-
Lale KEMALMİT-Mossad kırılganlığı, Rusya ile IŞİD gerilimi 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Birgül HAKANAli Demirsoy 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Sanem ALTANAcılar usta, bizler çırağız.. 6.02.2016 Tüm Yazıları
-
Hadi ULUENGİNOtoriterlik yükselirken 4.02.2016 Tüm Yazıları
-
Demiray ORAL‘Serbest kötülük ortamı’nı icat ettik / Hep birlikte - Tev bi hev re* 2.02.2016 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARANSUYasadışı dinleme suç değilmiş! 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Enver SEZGİNEkrem Sezgin 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Gülay GÖKTÜRKAYM’den AİHM’e cevap 12.01.2016 Tüm Yazıları
-
Yasemin YILDIRIMSayın Kılıçdaroğlu elinizi yükseltin ve “Demirtaş 15 Temmuz gecesi neredeydi?” diye sorun 5.01.2016 Tüm Yazıları
-
Ayhan BİLGENYalanın gücü tükenir, onur kavgası tükenmez 30.12.2015 Tüm Yazıları
-
Zeliha AKPINARNefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi bütün dünyayı aydınlatırdı 29.12.2015 Tüm Yazıları
-
Umur COŞKUNSöz Geçmez, Top Mermisi İşlemez 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Abdülkadir Küçükbayrak“Analar ağlamasın”dan “Analarını ağlatacağız”a nasıl gelindi! 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Ekrem DUMANLIGeç kaldın ey Müslüman 17.11.2015 Tüm Yazıları
-
Semra POLATFransa'nın mülteci ayarlı bombaları 14.11.2015 Tüm Yazıları
-
Ferdan ERGUTHDP içi bir PKK eleştirisi mümkün müdür? 12.11.2015 Tüm Yazıları
-
Nejat ERDİMIŞİD,KÜRTLER VE KAPIMIZDAKİ TEHLİKE! 22.07.2015 Tüm Yazıları
-
Mazlum ÇETİNKAYAEşitlik yoksa kardeşlik de yok! 26.06.2015 Tüm Yazıları
-
Hakan DEMİRCANKoalisyon hava durumu 3 21.06.2015 Tüm Yazıları
-
Tuncay TOPCamide propaganda ve ucuz taşra siyasetçiliği 27.05.2015 Tüm Yazıları
-
Mithat SANCARİnkarın bedeli 30.04.2015 Tüm Yazıları
-
Bülent KARATAŞBirol Başören 28.03.2015 Tüm Yazıları
-
Hasan ÖZTÜRKİLMİK İLMİK 26.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kelemet Çiğdem TÜRKMUNZUR’UN ŞİFASI 6.02.2015 Tüm Yazıları
-
Gürbüz Çimen2 Dil 1 Bavul 2.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kerem ALTANHayaller duşakabin 20.01.2015 Tüm Yazıları
-
Mehmet YILDIZEnseyi karartmamalı ama nasıl? 8.01.2015 Tüm Yazıları
-
Eylem YILMAZDemokratı az olan toplumlar az demokrasi ile yönetilirler! 3.01.2015 Tüm Yazıları
-
Muhteşem ÖZDAMARHDP'yi BEKLEYEN TEHLIKE 29.12.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet DOĞANHADİ KALK 7.08.2014 Tüm Yazıları
-
Haydar TOPAYSevgili Yoldaşımız, ağabeyimiz Burhanettin Çetinkaya... 13.07.2014 Tüm Yazıları
-
Erdal TALUPolitikada Yeni Paradigmanın Doğuşu 7.06.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet KIRARSLANHalklar nasıl karar verir? 20.04.2014 Tüm Yazıları
-
Yasemin ÇONGARKiev’den notlar: Avrupalılaşmak ile güdülmek arasında… 4.02.2014 Tüm Yazıları
-
Zülfikar ÖZDOĞANTarih, Tarih Olalı... 2.01.2014 Tüm Yazıları
-
Neşe DüzelHata ve devlet gazetecileri 11.12.2013 Tüm Yazıları
-
Selçuk UZUN1915/16´da Erzurum Vilayeti Valisi Tahsin Uzer (1) 25.07.2013 Tüm Yazıları
-
Dr.Sivilay GENÇSibirya ablası 2.05.2013 Tüm Yazıları
-
Nihat TAŞTANBU GÜNÜN MÜŞRİKLERİ MEKKE MÜŞRİKLERİNİ ARATMIYOR 16.03.2013 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCI-Taraf YazılarıBelirsizlikler zamanı ve ütopya zamanı 21.10.2012 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLU-Taraf yazılarıESAT’IN YENİ HAMLESİ.. 8.10.2012 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜR-Taraf yazıları1922’de Güzelim İzmir’e Kimler Kıydı? 9.09.2012 Tüm Yazıları
-
Cevdet AŞKINŞiddetli çatışma dönemi başladı 22.05.2012 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtTüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.03.2025
26.12.2024
24.12.2024
12.12.2024
23.10.2024
26.09.2024
19.09.2024
10.09.2024
29.06.2024
11.06.2024