M.Şükrü HANİOĞLU
Söylem düzeyinde "birlik," "beraberlik," "kardeşlik," "ortak değerler" benzeri kavramların yaygın biçimde kullanıldığı Türkiye, buna karşılık, tüm bireylerin kendileri olarak dahil olacakları, "eşitlik temelli" bir "siyasal toplum" tasavvuru yaratmakta fazlasıyla geri kalmış bir toplumdur.
Bu bir çelişki gibi görülebilir. Ancak ana akım siyasal örgütlenmelerin zikredilen söylemler arkasında geliştirdikleri tasavvurlar "eşitlik temelli bir demos" yerine "kendilerinin tepesinde yer aldıkları bir hiyerarşi," "varlıklarına tahammül edilen ama bunun bedelini değişik sınırlamalarla ödeyen diğerleri" ve "hakim-mahkûm" temelli bir ilişkiyi yansıtmaktadır.
Bu ilişkinin aktörlerinin yer değiştirmesi onun karakterinde farklılaşma yaratmamaktadır. Toplumu "mega söylemleri" etrafında dönüştürmeyi hedefleyen siyasal yapılanmalar ve onların entelektüel destekçileri, bunu "toplumsal tahakküm" üzerinden gerçekleştirmeyi, rakipleri ile "eşitsizlik" temelinde ilişki kurmayı fazlasıyla içselleştirmiş durumdadır.
Bunun neticesinde siyaset, "egemenlik" temelli "hiyerarşik düzen" ile toplumun merkezine girememe koşuluyla varlıklarını sürdürmelerine müsaade edilen "zımmî" kategorilerini sürekli biçimde yeniden üretmektedir.
Son günlerde dile getirilen "öz medeniyet ve kültürüne yabancılaşmış" toplum "parçaları"na "zımmî" muamelesi yapılması önerisi, kullanılan dinî ıstılâhât nedeniyle, Tanzimat öncesi toplumsal düzene dönüşü arzulayan ve tarihte kaldığı düşünülen bir yaklaşımın canlanması olarak yorumlanabilir.
İslâmcılık ve "siyasal toplum"
Bu değerlendirmede şüphesiz gerçeklik payı vardır. İçinde yaşanan dünyadan bütünüyle kopularak, edinilen tecrübe ve gerçekleştirilen uygulamalar yaşanmamışçasına, sığ metin analizleri çerçevesinde yapılan böylesi yorumlar, Islahat Fermanı (1856) ve Kanun-i Esasî kaleme alınması sürecinde gözlemlenen "eşitlik karşıtı" yaklaşımı andırmaktadır.
Örneğin, gayrımüslimlerin "eşit olmasına" duydukları tepkiden dolayı "icra-yı ahkâm-ı şer'iye" iddiasıyla Kuleli Vak'ası adı verilen darbe girişimini örgütleyen Süleymaniyeli Şeyh Ahmed Efendi ve müritleri böylesi bir yorumu dile getirmişlerdir. Benzer şekilde, gayrımüslimlerin yer alacağı bir meclise, âyetlerde geçen "Ve şavirhum fi'l emr" ile "Ve emruhum şura beynuhum" ifadelerindeki "hum zamirinin hassaten mü'minlere raci olduğu" iddiasıyla karşı çıkan ulemâ da benzer bir "eşitlik karşıtlığı"na tercüman olmuştur.
Buna karşılık, 1859 ve 1876 yıllarında yapılan bu yorumların, "azınlık" tepkileri olmanın ötesine gidemedikleri unutulmamalıdır. 1908 sonrasında İslâmcılık, "vatan karındaşlığı" kavramsallaştırması üzerinden gayrımüslimlerin de dahil olduğu "eşitlik temelli" bir "siyasal tasavvur" geliştirmiş, aşırılıkla suçlanan Volkan dergisi bile gayrımüslimlerin "sadrâzam olmasında" sakınca bulunmadığını savunmuştu. Eşitlik temelli "siyasal toplum" tasavvurunun benimsenmesi, Osmanlı merkezinin, Zeydî İmam Yahya Hamideddin'in Yemen Yahudilerini "Medine Paktı" çerçevesinde yönetmekte ısrarcı olması benzeri talepleri şaşkınlıkla karşılamasına neden olmuştu.
Altı çizilmesi gereken husus, İslâmcılığın bir asır önce "eşitlik temelli bir siyasal toplum" tasavvuru yaratabilmiş olmasıdır. Bu İslâmcıların "Müslümanları" diğer dinlerin sâlikleri ile "eşit gördüğü" anlamına gelmez. Ancak ana akım İslâmcılık dinî alanda varolmadığı düşünülen "müsavat"ın, bir "vatandaşlar birliği" ve "eşitler alanı" olan "siyasal toplum"un temelini oluşturmasını kabullenmiştir.
Dolayısıyla günümüzde dile getirilen, takva sahibi olmadığı düşünülen "yabancılaşmış parçalar"ın "siyasal zımmîler" olarak, "mahkûm" statüsünde yaşayacakları bir toplum yaratılması önerisi tarihe malolduğu düşünülen bir radikalizmi yansıtmaktadır. Bu yaklaşım geçmişte revaç bulsaydı, Islahat Fermanı hükümleri darbe ile geçersiz kılınacak, anayasal düzene geçilemeyecek ve Mecelle-i Ahkâm-ı Adliye hazırlanamayacaktı.
Buna karşılık, söz konusu yaklaşımın günümüzün "zımmî"liği değişik biçimlerde üretme ihtiyacı duyan siyaset anlayışını yansıttığı gözden uzak tutulmamalıdır. Bunu "İslâmcılık"a özgü bir sorun olarak görmek yanıltıcıdır.
Aydınlanma "zımmî"leri
"Yabancılaşmış parçalar"ı âhir zaman "zımmîleri" olarak sınıflandırarak onlar ile "hakim-mahkûm" ilişkisi sürdürmeyi öneren yaklaşım, siyasetin diğer kutbu ve onun entelektüelleri tarafından da farklı ıstılâhât kullanılarak üretilmektedir.
Tek Parti ideolojisinin yarattığı siyaset "Aydınlanma ile müşerref olmayarak" bâtıl itikadât ve israiliyât "bataklığında çırpınmakta" ısrar eden geniş kitleleri bir tür "zımmî"lik kategorisine sokmuştu.
"Çağdaşlaşma özürlü parçalar" olarak görülen bu "dindar zimmîler"in yaşamalarına müsaade edilmiş, ancak "siyasal toplum" içinde "eşit" statüde ve kendileri olarak yer almaları engellenmişti.
Bu uygulama Tek Parti döneminin kapanmasıyla da sona ermemiş, ilerleyen yıllarda şekillenen "vesayet düzeni" geniş kitlelere yumuşatılmış bir "zımmî"lik statüsü uygulamayı sürdürmüştür. "Zabıtanın kimlik sorduğu yer" olarak tanımlanan "kamusal alan" onu "başörtüsü takarak delmeye kalkışan dindar zımmîler"e kapatılmış, onları "Aydınlanma ile müşerref kılmak" için "ikna odaları" açılmış, ancak "tenvîr olmamakta" ısrarcı olanlar ikinci sınıf toplum mensubu statüsünde tutulmuştur. Diğer bir ifadeyle "dindar zımmîlerin" ancak "mahkûm" olarak yaşamalarına "tahammül" edilmiştir.
Bu yaklaşımın da yukarıdan aşağıya modernleştirme girişimlerinin öncülüğünü üstlenen Bâb-ı Âlî diktatörlüğü ve İttihad ve Terakki iktidarının geliştirdiği "siyasal toplum" tasavvurunun fazlasıyla gerisinde olduğu ortadadır. Bu baskıcı iktidarların tasavvurları "siyasal toplum"un modernleşme projesini dinî gerekçelerle eleştirenlere kapatılmasını önermemiştir.
"Zımmî"siz siyasal toplum
Önemli olan güncel "İslâmcı" ve "modernleşmeci" siyaset yaklaşımlarının, "eşitlik" açısından bir asır öncesinin fazlasıyla gerisinde kalan "siyasal toplum" tasavvurları geliştirmeleridir. Bunun neticesi olarak "hiyerarşik düzen" değişmemekte sadece sâbık zımmîler "hakim," eski egemenler ise "zımmî" statüsüne geçmektedir. Türkiye'nin temel sorunlarından birisi "zımmîsiz, hiyerarşisiz, hakim ve mahkûmu olmayan" bir "siyasal toplum" tasavvurunun yaratılmasıdır. Böylesi bir siyasal toplum, bireylerin değişik nedenlerle kendilerini diğer kategorilerdekilerden üstün görmesine engel değildir. Ancak "siyasal toplum" bu "üstünlük iddiaları"nın "taşınamadığı" bir "eşitler alanı" olmak zorundadır. Burada "zımmî," "hakim," "mahkûm" bulunmamalı, "hiyerarşi" oluşmamalı, kimsenin "varlık"ı diğerlerinin "tahammül" ve "lutfu"na bağlanmamalıdır.
Siyasetin "hâkimiyet kurma aracı" işlevi gördüğü, hiyerarşi bağımlısı ve "zımmî"siz yaşayamayan bir toplumun eşitlik temelli bir "siyasal toplum tasavvuru" yaratması ve sahiplenmesinin zorlukları ortadadır. Ancak bunun gerçekleştirilmesi en önemli hedefimiz olmalıdır...
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
















































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.11.2018
12.11.2018
5.01.2018
29.10.2018
22.10.2018
15.10.2018
24.09.2018
16.09.2018