Münir AKTOLGA
-Bilişsel Tarih ve Toplum Bilimlerinin Esasları-
ÖNSÖZ:
Bu çalışmanın temelleri de -benim bütün diğer çalışmalarım gibi- 70 ‘lerde başlayan ve 79 Yaz’ına kadar cezaevinde geçen süreçte ortaya çıkmıştı.[1] Sonra, iğneyle kuyu kazar gibi -keçi boynuzundan bal çıkarmaya çalışarak- adım adım bu noktalara kadar geldik!..
Tabi o ilk dönemde benim en büyük dayanağım annemdi. Bunun hep altını çiziyorum, çünkü o olmasaydı bu çalışmaların hiçbirisi ortaya çıkamazdı. Düşünün, her hafta, önce Ankara’dan İstanbul’a, sonra da Niğde’ye cezaevine beni görmeye gelirken elinde hep benim istediğim kitaplarla gelirdi. İstanbul’daki bütün o Sahaflar Çarşısı’nda nerde ne var ne yok hepsini bilirdi “fukara” anam![2] Ve de tabi daha sonra son nefesini verirken bana söylediği hiç unutamayacağım o sözü... “Bana bak” demişti, “bütün yaşadıklarımızı, bunlardan çıkan sonuçları tek tek yazacaksın, yoksa hakkımı helal etmem”!..
Evet, bu çalışmanın temelleri de, Selimiye’nin kalın duvarları arasında başlayan o kendi kendini sorgulama süreci içinde ortaya çıkmıştı; ama tabi o ilk aşamada ortada henüz daha “Bilişsel Tarih ve Toplum Bilimi” diye bir şey söz konusu değildi! Yaşanılan süreci halâ Marksist diyalektik süzgecinden geçirerek “Tarihi Materyalizm” çerçevesi içinde açıklamaya çalışıyordum...
Ancak, neresinden bakarsanız bakın, Türkiye toplumunun tarihsel evrimi sürecini, hiçbir şekilde, Batı toplumlarında olduğu gibi, klasik Tarihsel Materyalist şablomun içine sığdırarak açıklamak mümkün değildi. İşte, ilkel komünal toplum, köleci toplum, feodal toplum ve kapitalizm!.. Koy sen de bu şabloma içinde yaşadığın toplumu, nerede olduğunu, nereye doğru gittiğini görürsün!..
Ama olmuyordu işte; bizde tarihsel evrim süreci böyle değildi; biz ne köleci, ne de feodal toplum aşamalarından geçmemiştik. Ortada, “tarihsel devrimci” bir aşiret toplumunun fetih süreci-diyalektiği içinde yukardan aşağıya doğru Devletleşmesiyle ortaya çıkan antika Devletçi bir yapı-sistem vardı!.. Ve siz bunun üstüne bir de tutmuş -adeta bir “iç tarihsel devrim” süreciyle- “Batılılaşmayı”, Batılılaşıp-modernleşerek kapitalistleşmeyi ilave etmiştiniz!.. Gel de çık işin içinden!..
Şimdi, bütün bunları söylemek kolay! Ama siz bir de bunu, olayları ve süreçleri, tarihsel akışı belirli bir ideolojinin içine sığdırmaya çalışarak açıklamaya çalışanlara -bir zamanlar ben de onlardan biri idim- anlatın bakalım!.. Hemen karşınıza, kapitalizm aşamasına gelene kadar Batı toplumlarının geçirdiği evrim süreci konulur ve bu şabloma göre nerede bulunduğunuz açıklanarak hemen ileriye yönelik “devrim stratejileri” belirlenir!..
Tipik pozitivizm hastalığıdır bu! Buna göre, nasıl ki fizik, kimya, biyoloji... doğa bilimleri evrenseldir, yani bunlar nerede olursak olalım geçerli olan bilim dallarıdır, aynı şekilde “toplum bilimi”de buna benzer. Bu nedenle, nasıl ki her durumda Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yoksa, aynı şekilde, herhangi bir toplumu, onun tarihsel evrimi sürecini ele alırken de yeni bir toplum bilimi icat etmeye gerek yoktur!.. Hepsi bu kadar!..
İnanın işin en zor yanı, beyin hücrelerimizin en ücra köşelerine kadar işlemiş olan bu zihinsel virüsü oralardan çıkarıp atmak oldu!.. Sakın öyle “pozitivizm” deyip geçmeyin! Özellikle bizde -Türkiye’de- birinci kuşak Jöntürklere kadar uzanan tarihsel kökleri vardır bunun. E, ne de olsa bizler de ikinci kuşak Jöntürkler değil mi idik!..
Aşağı da koysan, yukarı da koysan olmuyordu!.. “minare” bir türlü zihinlerimizdeki o ideolojik “kılıfın” içine sığmıyordu! Ya bütün o ideolojik kılıfları-şablomları bir yana bırakacaktık, ya da yaşanılan süreci açıklamayı!.. Ne olacaktı ki, diğer yol arkadaşları gibi ben de bozuk plak örneği aynı şarkıyı söyleyerek yola devam edebilirdim!..
Ama ben zor olanı seçtim!.. Ve o uçsuz bucaksız deryada bilinç dışı olarak başlayan arayış süreci, sonunda beni adım adım bambaşka bir yola soktu, öyle ki, önceleri hiç hesapta olmayan limanlara ulaştık. İşte “Bilişsel Tarih ve Toplum Bilimi” anlayışı böyle ortaya çıktı.[3]
“Sistem Teorisi”-“Enformasyon İşleme Teorisi”, “Varoluşun Genel İzafiyet Teorisi”[4] derken, ortaya çıkan bu evrensel sonuçları açıklamadan önce, onların hayatın bütün alanlarında nasıl işlediğini -işleyip işlemediğini- görmeye çalıştım. Tek bir hücreden başlayan süreç, çok hücreli bir organizmaya, oradan da doğaya yöneldi. Derken sonunda tarihsel toplumsal evrim sürecinin açıklamasına geldi sıra...
Bu çalışmanın ana hatlarını daha önce online olarak yayınlanan çalışmalar oluşturuyor (www.aktolga.de), ama elinizdeki kitap bir yerde onlardan bağımsız; yeni bölümler ve ilavelerle kendi başına bir bütün...
Çalışma bittikten sonra redaksiyon sürecinde en büyük katkıyı Zeki Alptekin yaptı. Onun önerilerini mümkün olduğu kadar dikkate almaya çalıştım. Ama bütün bunlara rağmen halâ eksikler, hatalar varsa bunlar bana ait... Hani bir söz vardır ya, “en iyi iyinin düşmanıdır” derler, ben biraz da böyle düşünür oldum artık! Elli yıllık bir sürecin içinden çıkıp gelirken daha mükemmelini beklemeye pek zaman kalmadı!..
Başlarken, önce esasa ilişkin bir noktanın altını çizmek istiyorum:
Bu çalışmada konumuz “Bilişsel Tarih ve Toplum Bilimlerinin” esasları... Sonra, bu zeminden yola çıkarak, “Batı’da kapitalizm gelişti de bizde neden gelişemedi” sorusuna cevap ararken, “Osmanlı’dan bu yana Türkiye’de kapitalizmin gelişme diyalektiğini” ele almaya çalışıyoruz.
Yani bu çalışma klasik anlamda bir “Türkiye’de kapitalizmin gelişmesi” çalışması değil! Dikkat ederseniz başlıkta da zaten, “Osmanlı’dan bu yana Türkiye’de kapitalizmin gelişme diyalektiği” deniyor. Buradaki ayırdedici kavram, “kapitalizmin gelişme diyalektiğidir”!..
Yanlış anlaşılmasın, böyle bir ayrım yaparak konuya ilişkin diğer çalışmaları küçümsüyor falan değilim! Tam tersine, onlardan çok yararlandım, onlar olmasaydı böyle bir çalışma da ortaya çıkamazdı zaten!.. Kitabı okurken sık sık karşılaşacağınız -hatta bazan biraz uzun kaçan- alıntılar bu gerçeğe işaret ediyor. Ben “tarihçi”, ya da “ekonomist” olmadığım için benim görevim olayları ve süreçleri aktarmak değil. Benim için kaynakça olan bu çalışmalar, değerlendirilip işlenilmesi gereken birer enformasyon -hammadde kaynağı- olarak önem kazanıyor!.. Benim görevimin bunları Bilişsel Tarih ve Toplum Bilimleri süzgecinden geçirerek yaşanılan tarihsel-toplumsal süreçlerin diyalektik akışını bilince çıkarabilmek olduğunu düşünüyorum...
Evet, insan toplumsal-tarihsel bir varlık, yani kendi tarihinin içinden süzülüp geliyor. Geliyor ama, eğer söz konusu toplum, bizimkisi gibi, tarihsel gelişme süreci içinde belirli kırılma noktalarını yaşamışsa ve her seferinde, neredeyse sil baştan, yeni bir kulvarda kendini -kendi kimliğini- yeniden üretmeye çalışarak bugünlere gelmişse, burada tarihsel toplumsal gelişme sürecini -ve de tabi kapitalizmin gelişmesi sürecini- öyle Batı toplumlarının tarihsel gelişme sürecini açıklar gibi, “onlarınkini örnek alarak” açıklayamayız demiştik!.. Sadece bugüne, yani şu an görünene bakınca “evet, bu da gene -bizdeki de- son tahlilde bir kapitalizm değil midir” diyebilirsiniz! Ama onu açıklamak için bu tesbit yetmiyor; çünkü sistemin inşa zihniyeti ve malzeme farklı! Benzer görünüşlere sahip iki bina eğer farklı zamanlarda, farklı anlayış ve malzemelerle yapılmışsa sadece görünüşle yetinirseniz yanılırsınız!..
Bir toplum mühendisliği harikası olarak ortaya çıkan toplumsal dokumuz, insan yapımız ve zihniyetimiz farklı olduğu için, bizdeki insan ilişkileri de buna göre oluyor! Evet, “burjuvaysa” burjuva, “işçiyse işçi”, bunların hepsi bizde de var; yani Batı’da olup da bizde olmayan bir şey yok neredeyse, ama işte aradaki farkı açıklayabilmek için sadece bu yüzeysel tesbit yetmiyor! Yetmiyor, çünkü bu çalışma boyunca göreceksiniz ki, tarihsel gelişme sürecimizin sonucu olarak, sistemin bütünü açısından esasa ilişkin niteliksel bir değişim yaşanılmadığı için (ve tabi buna bağlı olarak da, sistemin “merkezi varoluş instanzı” olan Devlet[5] özünde niteliksel olarak değişmediği için) bizde neredeyse “toplum” içinde iki kültürel “Mahalle”-toplum, buna bağlı olarak da iki farklı insan tipi ortaya çıkmıştır.[6] Ben bunları, kendilerini “Batıcı” olarak gören Devletçi-laik-“Beyaztürkler ve Kürtler”- ve de gene Devletçi, ama kendilerini diğerlerinden farklı gören dinci-İslamcı-“Siyahtürkler ve Kürtler” olarak ifade ediyorum... Bu gerçek, bu toplumsal doku, bizim henüz daha tek bir toplum haline gelemeyişimizin sonucudur...
Hal böyle olunca tabi, siz tutar da bizi bu noktaya getiren süreci her durumda geçerli olan belirli ideolojik şablomların içine sığdırarak açıklamaya kalkarsanız olmuyor! Bu türden çabalarla bütün bir toplumun değil ama, belki sadece içinde bulunduğunuz “Mahallenin” -kendi toplumunuzun- tarihsel gelişme sürecini açıklamış oluyorsunuz!! Çünkü, yola çıkarken koordinat sisteminin merkezini koyduğunuz yer burası!.. Bir kere yola böyle çıkınca tabi bu durumda artık “öteki Mahalle” diye bir şeye de yer kalmıyor; o andan itibaren “onlar” artık sizin için “dış güçlerin içerdeki uzantıları” olarak görünmeye başlıyorlar![7] Bu durumda, daha işin başında, sizin tarihsel göreviniz de, “bir kurtuluş savaşı vererek” “Devleti kurtarmak” -“ötekilerin” elinden almak-, sonra da “yeni nesiller yaratarak, yeni bir toplum-millet yaratmak” olarak belirleneceği için,[8] ortaya bir türlü tarihsel-toplumsal bir sentez çıkmıyor...
Alın işte size “tarih” ve “karşı tarih” adı verilen duygusal tarih anlayışlarının varacağı yer! Bu hep böyle olmuş; Bolşevikler gelmiş kendilerine göre bir Rus Tarihi yazmışlar, sonra onlar gitmiş başka bir “karşı tarih” çıkmış ortaya!.. Aynı durum Çin’de de böyle... Bizde de böyle olmamış mı? “Beyaztürklerin” yazdığı tarih şimdilerde “Siyahların” yazmaya çalıştığı bir “karşı tarihle” değiştirilmeye çalışılmıyor mu!.. Buna bakarak şimdi öyle “tarih” diye bir bilimin olmadığı, tarihin daima güçlü olanın yazdığı ve diğerlerine kabul ettirdiği bir hikaye olduğu sonucu çıkarılabilir mi!?. İşte, “Bilişsel Tarih Bilimi” anlayışı tam bu noktada ortaya çıkıyor ve bütün o “duygusal tarih” anlayışlarının yanı sıra bilişsel bilim zemininde kendine yer açıyor...
Şimdi, daha ileri gitmeden önce, bir an için Batı’yı falan bir yana bırakarak kendimize dönelim ve şu soruya cevap arayalım: Ülkemizde, tarihsel olarak yaşanılan travmalar sonucunda girilen farklı kulvarların ürünü olarak ortaya çıkan farklı kimlikler arasında geçiş nasıl sağlanacaktır; kültürel “Mahalle” kimliklerini aşarak “tarihsel bir uzlaşma” anlayışı içinde tek bir kimliğe sahip bir toplum haline nasıl geleceğiz?..
Bunun tek bir yolu olduğunu düşünüyorum: Toplumsal olarak yaşanılan sürecin diyalektiğini duygusal düzeyden bilişsel düzeye çıkararak bir tür TOPLUMSAL PSİKOTERAPİ sürecini başlatmak!.. İşte, bu çalışmanın amacı budur!.. Daha önce birey olarak bizzat yaşadığım süreci, toplumsal boyutlarıyla ele alarak varılan sonuçları açıklamaya çalışacağım. Kolay iş değil tabi bu!.. Ama işte hayat bazan insanların önüne daha önceden hiç hesapta olmayan bu türden “zor” görevleri de çıkarıyor!..
İlk yola çıkışımızda, önümüzdeki yolda yürümenin ne kadar zor ve zahmetli olacağının farkında olan dört kişi idik; İrfan Uçar, Ulaş Bardakçı, Necmettin Giritlioğlu ve ben...(aslında tabi bu dörtlüye hep benim arkamda duran ve beni destekleyen annemi de ilave etmem lazım...) Müthiş bir arayış ve kararlılık içinde yol almaya çalışıyorduk.. Şimdi onlardan geriye bir tek ben kaldım... Bu çalışmayı onların hatırasına adıyorum...
ALTER YAYINCILIK:
https://www.kitapyurdu.com/index.php?route=product/product&product_id=609564
[1] Bu süreci daha önce bütün ayrıntılarıyla anlatmıştım. M.R.Aktolga, „Hatıralar, Nereden Başlamıştık, Nerelere Gitti İşin Ucu- 68’den bu yana ideolojik, teorik bir arkeoloji çalışması“, https://www.kitapyurdu.com/kitap/hatiralar-amp-nereden-baslamistik-nerelere-gitti-isin-ucu-/487478.html
[2] Ben, fedakarlıklarından olsa gerek, hayatta iki kişiye hep “Fukara” derdim; bunlardan biri annemdi, diğeri de Ulaş... ikisine de Allah’tan rahmet diliyorum...
[3] „Marksizmin ve Diyalektik Materyalizmin Eleştirisi“.. M.R. Aktolga, http://www.aktolga.de/m23.pdf
[4] M. R. Aktolga „Herşeyin Teorisi-Sistem Teorisinin Esasları, Varoluşun Genel İzafiyet Teorisi ve Tasavvuf“, Alter Yayınları…https://www.kitapyurdu.com/kitap/herseyin-teorisi-amp-sistem-teorisinin-esaslari-varolusun-genel-izafiyet-teorisi-ve-tasavvuf/583860.html&filter_name=M%C3%BCnir%20aktolga%20herseyin%20teorisi
[5] Bakın, buradaki „Devlet“ ve „Devletçilik“ kavramını bile, bunun Batı toplumlarına özgü devletten ve devletçilikten farkını ortaya koyabilmek amacıyla büyük harfle yazıyorum!.. Lütfen dikkat edin, bu basit bir imla olayı değil!..
[6] Eğer Batı’daki gibi bir süreç yaşanmış olsaydı, kapitalist bir toplum haline gelişe paralel olarak, antika toplumsal yapıya ilişkin bu türden bütün o kültürel-“Mahalle” farklarının da ortadan kalkmış olması gerekirdi!..
[7] Altını çiziyorum, bu durum her iki „taraf“ için de geçerli; çünkü her iki „tarafın“ ideologları da diğerlerini “emperyalizmin içerdeki işbirlikçileri” olarak görüyorlar!.. İki „tarafın“ da kullandığı o “ikinci kurtuluş savaşı” kavramının altında yatan bu anlayış değil midir!..
[8] Yalan mı!? Önce, “Kemalist nesiller yetiştirerek yeni bir “ulus” yaratmaya çalışmadık mı!? Şimdikiler de, aynı toplum mühendisliği anlayışını, “İslami nesiller yetiştirerek yeni bir millet” yaratma şekline dönüştürmediler mi!? Dikkat ederseniz aradaki tek fark, birinin „yarattığı Mahalleye“ “ulus” denirken, ötekilerin yarattığı „Mahalleye“ “millet” denmesi o kadar!! Sonuç ise, ne „ulus“, ne „millet“, iki „Mahalle“den oluşan bir karışım!.. Bu çalışmanın sonuç bölümünde benim „tarihsel uzlaşma“ olarak ifade etmeye çalıştığım süreç ve çözüm yolu aslında tek bir toplum haline gelme sürecinden ve anlayışından başka bir şey değil!..
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.11.2024
9.11.2024
31.07.2024
3.06.2024
9.04.2024
20.07.2023
18.07.2023
17.07.2023
20.06.2023
18.06.2023